TraFoo
Banned
- Katılım
- 3 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,032
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
İkinci Sevr’e
Doğru Gidiş mi?
Türkiye’yi denetim altında tutan küresel projenin aşama aşama uygulandığı bu duyarlı dönemde, ustalıkla hazırlanan, ulus devleti kendine engel gören sinsi plan, Kurtuluş Savaşı öncesi günleri anımsatmaktadır. Lozan’ın delinmesine yönelik bu planın amacı, Türkiye’nin kuruluş ve kurtuluş felsefesini terk etmesini sağlamaktır; çünkü, bu felsefenin temelini oluşturan Kemalizm ve ilkeleri Batı’nın hâlâ korkulu rüyasıdır. Batı’ya ve Atlantik ötesi güçlere göre 1923 Cumhuriyeti ve Kemalizm miadını doldurmuştur. Türkiye için günümüzde yeni bir model olan “Ilımlı İslam Devleti” önerilirken, Cumhuriyetin mirasının yok edilmesi istenmekte, ülkemiz için federasyon yapılanması öngörülmektedir.
Bugün, Türkiye, işte bu nedenle “olmak ya da olmamak” gibi ülkemizin bütünlüğünü tehdit eden yaşamsal önemde ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Türkiye’nin bölünmesini gösteren, belleklere yerleştirilmeye çalışılan “Sevr Haritası”nın sık sık gündeme getirilmesi, “Kürt açılımı”na ve “Kuzey Irak açılımı”na övgüler yağdırılması, Ermenistan’la küresel güçlerin huzurunda, yapmacık gülücüklerle ve alkışlarla protokolün imzalanması boşuna değildir. Ardından “Kıbrıs, Ruhban Okulu, Ege ve Patrikhane” açılımlarının da bu gelişmeleri izlemesi sürpriz sayılmayacaktır.
İsviçre’de imzalanan protokol töreni ile ilgili hazin görüntüleri televizyonlarda acı duyarak izlerken Mustafa Kemal’in Lozan Barış Antlaşması için söylediklerini anımsamadan edemedim. Ulu önderin günümüzde hâlâ canlılığını koruyan Lozan Antlaşması için şu sözlerini nasıl unutabiliriz:
“Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın çöküşünü anlatan belgedir. Osmanlı dönemi tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal zafer yapıtıdır.”
Mustafa Kemal’in bu sözlerini anımsarken, yaşamı boyunca ülkesinin sorunlarını kendine dert edinmiş, ilkelerinden asla ödün vermemiş bir dostun sözü hâlâ kulaklarımda çınlıyor;
“Türk, yol göstericisinin, önderinin Mustafa Kemal olduğunu anladığı gün kurtuluşa adım atmış olacak.”
Gelin de bu sözü sahte Atatürkçülere, dini pazarlayanlara, “Kürt Açılımı”ndan övgüyle söz edenlere, Sevr Antlaşması’nın mirasını üstlenmeye çalışan bölücülere, onların izinde yürüyen, “keyifli ve tatlı” yaşam sürmeye alışmış kimi sorumsuzlara anlatın bakalım.
Emperyalizme karşı amansız bir savaş veren, ufkunun ötesini gören, yüreğinde her dem yurt sevgisi taşıyan Mustafa Kemal, bağımsızlıktan yana, ödün vermeyen, ulusumuzun onurunu koruyan bir dış politika izlemiş, “Ulusal And”a bağlı kalmış, hiçbir büyük devletin iç işlerimize ve dış işlerimize karışmasına izin vermemiştir.
Emperyalizmin bölgemizdeki kirli oyunu tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. İç ve dış güçler elbirliği ile tarihin derinliklerine gömdüğümüz Sevr’i diriltmeye çalışmaktadırlar. Ulusal bilinç ve direnç oluşmazsa, günün birinde yeni bir Sevr’in gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
DAVER DARENDE İkinci Sevr’e |HABER 1919 Gerçek Sizi Özgür Kılar
Doğru Gidiş mi?
Türkiye’yi denetim altında tutan küresel projenin aşama aşama uygulandığı bu duyarlı dönemde, ustalıkla hazırlanan, ulus devleti kendine engel gören sinsi plan, Kurtuluş Savaşı öncesi günleri anımsatmaktadır. Lozan’ın delinmesine yönelik bu planın amacı, Türkiye’nin kuruluş ve kurtuluş felsefesini terk etmesini sağlamaktır; çünkü, bu felsefenin temelini oluşturan Kemalizm ve ilkeleri Batı’nın hâlâ korkulu rüyasıdır. Batı’ya ve Atlantik ötesi güçlere göre 1923 Cumhuriyeti ve Kemalizm miadını doldurmuştur. Türkiye için günümüzde yeni bir model olan “Ilımlı İslam Devleti” önerilirken, Cumhuriyetin mirasının yok edilmesi istenmekte, ülkemiz için federasyon yapılanması öngörülmektedir.
Bugün, Türkiye, işte bu nedenle “olmak ya da olmamak” gibi ülkemizin bütünlüğünü tehdit eden yaşamsal önemde ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Türkiye’nin bölünmesini gösteren, belleklere yerleştirilmeye çalışılan “Sevr Haritası”nın sık sık gündeme getirilmesi, “Kürt açılımı”na ve “Kuzey Irak açılımı”na övgüler yağdırılması, Ermenistan’la küresel güçlerin huzurunda, yapmacık gülücüklerle ve alkışlarla protokolün imzalanması boşuna değildir. Ardından “Kıbrıs, Ruhban Okulu, Ege ve Patrikhane” açılımlarının da bu gelişmeleri izlemesi sürpriz sayılmayacaktır.
İsviçre’de imzalanan protokol töreni ile ilgili hazin görüntüleri televizyonlarda acı duyarak izlerken Mustafa Kemal’in Lozan Barış Antlaşması için söylediklerini anımsamadan edemedim. Ulu önderin günümüzde hâlâ canlılığını koruyan Lozan Antlaşması için şu sözlerini nasıl unutabiliriz:
“Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın çöküşünü anlatan belgedir. Osmanlı dönemi tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal zafer yapıtıdır.”
Mustafa Kemal’in bu sözlerini anımsarken, yaşamı boyunca ülkesinin sorunlarını kendine dert edinmiş, ilkelerinden asla ödün vermemiş bir dostun sözü hâlâ kulaklarımda çınlıyor;
“Türk, yol göstericisinin, önderinin Mustafa Kemal olduğunu anladığı gün kurtuluşa adım atmış olacak.”
Gelin de bu sözü sahte Atatürkçülere, dini pazarlayanlara, “Kürt Açılımı”ndan övgüyle söz edenlere, Sevr Antlaşması’nın mirasını üstlenmeye çalışan bölücülere, onların izinde yürüyen, “keyifli ve tatlı” yaşam sürmeye alışmış kimi sorumsuzlara anlatın bakalım.
Emperyalizme karşı amansız bir savaş veren, ufkunun ötesini gören, yüreğinde her dem yurt sevgisi taşıyan Mustafa Kemal, bağımsızlıktan yana, ödün vermeyen, ulusumuzun onurunu koruyan bir dış politika izlemiş, “Ulusal And”a bağlı kalmış, hiçbir büyük devletin iç işlerimize ve dış işlerimize karışmasına izin vermemiştir.
Emperyalizmin bölgemizdeki kirli oyunu tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. İç ve dış güçler elbirliği ile tarihin derinliklerine gömdüğümüz Sevr’i diriltmeye çalışmaktadırlar. Ulusal bilinç ve direnç oluşmazsa, günün birinde yeni bir Sevr’in gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
DAVER DARENDE İkinci Sevr’e |HABER 1919 Gerçek Sizi Özgür Kılar