
Bu hafta beş önemli klasik raflara giriyor. Aralarında modern müzikallerin veliahtı olan “Tommy” ile uygarlaşma meselesini bir adaya yabancılaştıran Brechtiyen başyapıt “Sineklerin Tanrısı” sinema tarihi için başucu ürünleri. Her zaman es geçilen İtalyan kardeş yönetmenler Taviani Kardeşler’in en önemli filmleri “Babam ve Ustam” ile “San Lorenzo Gecesi” de ülke sinemasındaki geleneklerini birleştiren ilginç toplamlar sunuyorlar. Tarkovsky ile aynı dönemden çıkan Andrei Konchalovsky’nin kariyerinin en dikkat çekici eseri “Maria’nın Aşıkları” ise 2. Dünya Savaşı psikolojisi üzerine giden soyut dünyasıyla vurucu bir sinema ürünü.
Birbirleriyle alakaları olmasa da sinema dünyasının farklı dönemlerinde çıkan beş önemli eser, bu hafta DVD raflarımızı süslemeye hazır. Biri müzikal, biri uygarlaşma öyküsü, biri baba-oğul ilişkisi, biri ilişki filmi, sonuncusu ise savaş kaynaklı peri masalı filmi alanında ilginç denemeler veya başyapıtlar sunuyorlar.
“Sineklerin Tanrısı”: İnsan-doğa çekişmesi üzerine bir başyapıt
Brechtiyen tiyatronun temsilcilerinden Peter Brook’un tek mekanda geçen bu eseri, uygarlaşma meselesini 10 yaşlarındaki çocukların psikolojisine uyarlamasıyla dikkat çekiyor. Yabancılaştırılmış bir mekanı merkezine alarak o yılların ‘modern sinema’ atılımlarıyla paralel seyreden yapıtın, tanınmamış çocuk oyunculardan aldığı güç ve psikolojik geri dönüş bir hayli etkileyici.
Bu durum da “Sineklerin Tanrısı”nın (“Lord of the Flies, 1963) hem bir alana sıkıştırılıp dünyadan yabancılaştırılan insanların dramlarını ele alan filmlerin, hem çocukların hayata ısınma çabalarını modern platforma taşıyan yapıtların, hem de “Dogville” (2003) gibi Brechtiyen eserlerin fikir babası olmasına yol açıyor. William Goulding’in tartışmalı romanının 1990 tarihli bir uyarlaması daha var, onu da ekleyelim.
“Tommy”: Modern müzikalin veliahtı
Çok tanınmasa da biçimci yönetmenlik stilinin en önemli temsilcilerinden olan Ken Russell’ın bu müzikal denemesi, kariyerindeki benzer tür örneklerinin de fikir babası konumunda, anahtar bir eser. Öyle ki “Tommy” (1975), The Who’nun otobiyografik öyküsüne odaklansa da sürekli hayal-gerçek arasında gidip gelerek bunu bir koreografi malzemesine dönüştürmesiyle çığır açmıştır esasen. Kurmaca bir biyografi ya da arka planına tarihi alan bir opera resitali olarak da anılabilir. Geçen yıl dünya sinemasının klasiklerini ele aldığım ‘sinemaya yön verenler bölümü’nde de yer verdiğim yapıtın daha geniş değerlendirmesine şu linkten ulaşabilirsiniz:
Sinemaya yön veren filmler: Tommy
İtalyan sinemasının nev-i şahsına münhasır ikilisi
1960’da Luchino Visconti, Michelangelo Antonioni ile Federico Fellini modern sinema atılımını İtalya’dan başlattı başlatalı, ülkeden başka bir eğilim çıkmadı. Ancak 60’ların sonundan itibaren bu yönetmenlerden etkilenen bir grup sinemacı üredi. Taviani Kardeşler de Bernardo Bertolucci, Pier Paolo Pasolini gibi münferit olarak eserler veren bu isimlerin arasındaydılar.
Biraderlerin en önemli filmleri “Babam ve Ustam” (“Padre Padrone”, 1977) otobiyografik bir baba-oğul ilişkisi filmi sunar iken, “San Lorenzo Gecesi” (“La notte di San Lorenzo”, 1982) de bir peri masalı filmi denemesiyle yüzleşmemizi sağlıyor. Her ikisi de kasaba hayatındaki bağlılığı öne çıkarırken, sosyal gerçekçi hikayeleri daha farklı yönetmenlik yaklaşımlarıyla kavramaya çabalayan eserler. Böylece İtalyan sinemasındaki alışılageldik örneklerin arasından sıyrılmayı başarıyorlar.
“Maria’nın Aşıkları”: Savaşın yarattığı psikolojik baskı üzerine
80’lerde Amerikan bağımsız sinemasına transfer olan Andrei Konchalovsky, esasen Rusya’da Andrei Tarkovsky ile aynı dönemde çıkan bir yönetmen. Auteur denemez belki ama Tarkovsky’nin stili ile Ingmar Bergman’ın bakış açısını aynı potada erittiği soyut filmleriyle dikkat çekmiştir her zaman. Son yıllarda zaman zaman ticari sinemaya kaymış olsa da...
Nastassja Kinski ile John Savage’ı başrole taşıyan “Maria’nın Aşıkları” (“Maria’s Lovers”, 1984) da 2. Dünya Savaşı’ndan yıllar sonra dönüp eşi Maria’yı başka erkekle oynaşırken bulan bir adamın psikolojisinin üzerine gidiyor. Sürgündeyken Maria’yı kafasında sürekli ‘ulaşılması gereken fantastik figür’ olarak şekillendiren adamın onunla cinsel münasebete girememesi de savaşın korkutuculuğuna dair ilginç, yenilikçi ve asap bozucu bir cümle getiriyor.
Belki toplumun tutuculuğuyla ilgili de meselelere giren bu durum, aslında ilişki filminden farklı ve mistik bir şeyler çıkarmaya yarıyor. Öyle ki burada evlilik, aldatma, çocuk sahibi olma, tutku gibi konular; yabancılaşma, soyutlaşma, iletişimsizlik gibi sinemasal kavramlar ışığında perdeye minimalist bir dünyayla yansıtılıyor. Yönetmenin her öğeyi kullanma becerisiyle de “Maria’nın Aşıkları”nın cümlesi daha da doyurucu hale geliyor.
1-Tommy
2-Sineklerin Tanrısı (Lord of the Flies)
3-Herkese Karşı Tek Başına (Seul Contre Tous)
4-Babam ve Ustam (Padre Padrone)
5-Doctor Parnassus (Imaginarium of Dr. Parnassus)
6-Sıradan İnsanlar (Ordinary People)
7-Maria’nın Aşıkları (Maria’s Lovers)
8-Savaş Sırasında Yaşam (Life During Wartime)
9-İnadım İnat (Please Give)
10-Yeşil Bölge (Green Zone)
11-Deney (Splice)
12-San Lorenzo Gecesi
13-Diriliş (After.Life)
14-Ölüm Peşimizde (Yoga)
15-Mulberry Sokağı (Mulberry Street)
Not: Liste, son 2 ayda çıkan DVD’lerden oluşturulmuştur. Her hafta güncellenecektir.