Vtnsvr
New member
Merhaba,
Yoğun iş tempomun arasında her zamanki gibi okumayı ihmal etmeyerek hani derler ya iki arada bir derede misali iki kitap deviriverdim. Her satırı ayrı makale niteliğinde olan Yaşar Nuri Öztürk’ün “ Türkiye’yi Kemiren ihanet Allah ile aldatmak " o muhteşem kitabını, bilgilenerek ve de ülkemin içinde bulunduğu duruma üzülerek okudum.
Topraklarımızı, fabrikalarımızı, madenlerimizi, milli olan her şeyimizi kaybettiğimiz gibi en saygın değerlerimizi de yitirmekte, rejimimiz değiştirilmekte ve de dinimizle de oynanmaktadır.
Sen İslamiyet’i savunacaksın Müslüman’ım diyeceksin sonra da batı istedi diye ülkem gibi İslamiyet’i de tarumar edeceksin. Din adına dincilerin ülkeme yaptıklarını düşününce bu kitabın zamanlamasını da çok uygun buldum. “ Dini sömürenlerin, Kur’andan duydukları rahatsızlık dinsizliği sömürenlerin duydukları rahatsızlıktan birkaç daha fazladır” diyen Yaşar Nuri Öztürk 2003 yılı itibari ile ülkemizde faaliyet içinde bulunan dinci grupları şöyle belirtmiş. (sayfa 49)
Milli Görüş örgütü; 37 yayın, 330 dernek, 33 vakıf, 8 dershane, 48 şirket.....
Fethullahcılar; 16 yayın, 23 dernek, 220 vakıf, 24 pansiyon, 570 dershane ve okul, 96 şirket....
Süleymancılar; 6 yayın, 2100 dernek, 14 vakıf, 1750 pansiyon ve kurs, 28 şirket....
Şiddetçi ve radikal örgütler; 89 yayın, 95 dernek, 19 vakıf....
Muhtelif dinci gruplar; 100 küsur yayın, 100 küsur dernek, 50 küsur vakıf, muhtelif pansiyon ve kurslar.
Türkiye Diyanet Teşkilatı; 700 yüz civarında imam hatip okulları ve 30 civarındaki ilahiyat fakültesinin de büyük ölçüde bu dinci anlayışın güdümünde olduğunu unutmamak zorundayız. Dahası 100 bin civarındaki cami de Allah ile aldatma harekatında şöyle veya böyle, az veya çok kullanılmaktadır.
Geçen beş yıllık süreyi de AKP iktidarı ile çığ gibi büyüyen grupları da eklersek bize sunulan bu tabloyu dörde veya beşe katlamamız gerekecektir. Bu sayıya çıkarları gereği mali destek veren şirket, holding, basın vs. katarsak, bu amaç için hazırlanan kitleye akıtılan paraları hesaplamak çok zor görünmekte. Tarikatlara yurt içi ve yurt dışı destekler, resmi ve gayri resmi okullar, yurtlar, kurslar, yardımlaşma derneklerinin katkılarını da unutmamamız gerekir.
Yaşar Nuri Öztürk konuyu şöyle özetliyor “Türkiye’de bugün, Allah ile aldatma dinciliğin ulaştığı ekonomik güç, devletin gücünün çok üstünde kabul edilmek gerekir. Bu gücünün aşamayacağı tek ‘karşı güç’ Türk ordusudur. Sebep ordunun silahlı bir kuvvet oluşudur. Eğer silahı kenara koyarak veya dikkate almayarak düşünürseniz, Allah ile aldatan güç yani dinci siyaset ve saltanat, Türkiye Cumhuriyeti’nin tartışmasız en büyük gücü olarak kabul edilebilir. Türkiye’de rejim, kendisine açıkça kafa tutan bir karşı rejim oluşumuyla yüz yüzedir. Resmi rejimin tek şansı ve avantajı TSK’dir.ABD, AB ve içteki dinci gücün sürekli ve sistemli bir biçimde TSK’ya vuruşunun hikmeti ve sebebi üzerinde şimdi bir kez daha düşününüz” diyor. (sayfa 51)
TSK’lere içerden ve dışarıdan yapılan saldırılar, karalamalar, sürekli hedef gösterilmelerinin anlamı gayet net anlaşılıyor.
Peki, tüm bu çabaların odakların amacı ne ? ..
Tabi ki Türkiye Cumhuriyetini, Atatürk ilkeleri ışığında aydınlanmayı çökertmek ülkemizi gerilere daha gerilere götürmek değil mi ?..
Önce yeşil sermaye şimdi ılımlı İslam adı altında gerçek dinimiz sahte din tüccarları sayesinde anlamı ismi şekli değiştirilerek, içi boşaltılarak bize sunulmaktadır. Bazı insanların çıkarlarına göre yaptıkları yorumlar aldatmalar, kandırmalar, dinine inanan saygı duyan masum Türk halkına Allah’ın buyruğu olarak sunanlar, hiçbir sakınca görmeyen sahtekarların vicdanlarını merak etmekteyim . Dün dini saltanat aracı yapanlar ile bugün dini siyaset aracı yapanlar arasında hiçbir fark yoktur.
Doç. Dr. Şahin Filiz ''bugün ortada İslam dini yoktur. Siyaset dini vardır. Siyaset ne söylerse halk onu İslam dini gibi görüyor ...... Esas tehlike budur.. Siyasilerin mutlak surette dinden ellerini çekmeleri gerekiyor. En azından tamamıyla laikleşmeleri gerekiyor” diyor. Dinin barış, dostluk, kardeşlik gibi tüm temel ilkeleri çiğnenerek uydurma buyruklar bizim karşımıza din adına sunuluyor. Dinsel inançlar, körü körüne uymak, uyumak ve susmak için olmamalıdır, araştırıp bilgilenmek doğruyu bulmak için çabalamalıyız.
Halkın bilgisizliğini ve hassasiyetlerini sömürmek için kullananlar, sahte din yaratanlar, halkı bölüp ayrıştıranlar, ceplerini dolduranlardan nasıl bir Müslüman olabilir ki ?. Din, aklın önüne geçerek sorgulamadan inceleyip araştırmadan kabul gördüğü veya birileri tarafından dikte edilen din, din olamaz olmamalı. Bugün Türkiye’de, Atatürkçülüğü, bağımsızlığı savunanların, emperyalizme karşı mücadele edenlerin sindirilmeye çalışıldığı, hatta hatta hapse atıldığı, bölücülerin, dincilerin, kan dökenlerin, ülkeyi satanların özgür olduğu tersine bir dönem yaşanmaktadır.
Yönetenlerin yönetilenleri, yönetilenlerin yönetenleri denetleyebileceği gerçek sistem oluştuğunda, ülkemizde tam anlamı ile laik, demokratik, çağdaş ve bağımsız olarak adil bir düzen kurulacaktır.
Sacide ERÇETİN
Yoğun iş tempomun arasında her zamanki gibi okumayı ihmal etmeyerek hani derler ya iki arada bir derede misali iki kitap deviriverdim. Her satırı ayrı makale niteliğinde olan Yaşar Nuri Öztürk’ün “ Türkiye’yi Kemiren ihanet Allah ile aldatmak " o muhteşem kitabını, bilgilenerek ve de ülkemin içinde bulunduğu duruma üzülerek okudum.
Topraklarımızı, fabrikalarımızı, madenlerimizi, milli olan her şeyimizi kaybettiğimiz gibi en saygın değerlerimizi de yitirmekte, rejimimiz değiştirilmekte ve de dinimizle de oynanmaktadır.
Sen İslamiyet’i savunacaksın Müslüman’ım diyeceksin sonra da batı istedi diye ülkem gibi İslamiyet’i de tarumar edeceksin. Din adına dincilerin ülkeme yaptıklarını düşününce bu kitabın zamanlamasını da çok uygun buldum. “ Dini sömürenlerin, Kur’andan duydukları rahatsızlık dinsizliği sömürenlerin duydukları rahatsızlıktan birkaç daha fazladır” diyen Yaşar Nuri Öztürk 2003 yılı itibari ile ülkemizde faaliyet içinde bulunan dinci grupları şöyle belirtmiş. (sayfa 49)
Milli Görüş örgütü; 37 yayın, 330 dernek, 33 vakıf, 8 dershane, 48 şirket.....
Fethullahcılar; 16 yayın, 23 dernek, 220 vakıf, 24 pansiyon, 570 dershane ve okul, 96 şirket....
Süleymancılar; 6 yayın, 2100 dernek, 14 vakıf, 1750 pansiyon ve kurs, 28 şirket....
Şiddetçi ve radikal örgütler; 89 yayın, 95 dernek, 19 vakıf....
Muhtelif dinci gruplar; 100 küsur yayın, 100 küsur dernek, 50 küsur vakıf, muhtelif pansiyon ve kurslar.
Türkiye Diyanet Teşkilatı; 700 yüz civarında imam hatip okulları ve 30 civarındaki ilahiyat fakültesinin de büyük ölçüde bu dinci anlayışın güdümünde olduğunu unutmamak zorundayız. Dahası 100 bin civarındaki cami de Allah ile aldatma harekatında şöyle veya böyle, az veya çok kullanılmaktadır.
Geçen beş yıllık süreyi de AKP iktidarı ile çığ gibi büyüyen grupları da eklersek bize sunulan bu tabloyu dörde veya beşe katlamamız gerekecektir. Bu sayıya çıkarları gereği mali destek veren şirket, holding, basın vs. katarsak, bu amaç için hazırlanan kitleye akıtılan paraları hesaplamak çok zor görünmekte. Tarikatlara yurt içi ve yurt dışı destekler, resmi ve gayri resmi okullar, yurtlar, kurslar, yardımlaşma derneklerinin katkılarını da unutmamamız gerekir.
Yaşar Nuri Öztürk konuyu şöyle özetliyor “Türkiye’de bugün, Allah ile aldatma dinciliğin ulaştığı ekonomik güç, devletin gücünün çok üstünde kabul edilmek gerekir. Bu gücünün aşamayacağı tek ‘karşı güç’ Türk ordusudur. Sebep ordunun silahlı bir kuvvet oluşudur. Eğer silahı kenara koyarak veya dikkate almayarak düşünürseniz, Allah ile aldatan güç yani dinci siyaset ve saltanat, Türkiye Cumhuriyeti’nin tartışmasız en büyük gücü olarak kabul edilebilir. Türkiye’de rejim, kendisine açıkça kafa tutan bir karşı rejim oluşumuyla yüz yüzedir. Resmi rejimin tek şansı ve avantajı TSK’dir.ABD, AB ve içteki dinci gücün sürekli ve sistemli bir biçimde TSK’ya vuruşunun hikmeti ve sebebi üzerinde şimdi bir kez daha düşününüz” diyor. (sayfa 51)
TSK’lere içerden ve dışarıdan yapılan saldırılar, karalamalar, sürekli hedef gösterilmelerinin anlamı gayet net anlaşılıyor.
Peki, tüm bu çabaların odakların amacı ne ? ..
Tabi ki Türkiye Cumhuriyetini, Atatürk ilkeleri ışığında aydınlanmayı çökertmek ülkemizi gerilere daha gerilere götürmek değil mi ?..
Önce yeşil sermaye şimdi ılımlı İslam adı altında gerçek dinimiz sahte din tüccarları sayesinde anlamı ismi şekli değiştirilerek, içi boşaltılarak bize sunulmaktadır. Bazı insanların çıkarlarına göre yaptıkları yorumlar aldatmalar, kandırmalar, dinine inanan saygı duyan masum Türk halkına Allah’ın buyruğu olarak sunanlar, hiçbir sakınca görmeyen sahtekarların vicdanlarını merak etmekteyim . Dün dini saltanat aracı yapanlar ile bugün dini siyaset aracı yapanlar arasında hiçbir fark yoktur.
Doç. Dr. Şahin Filiz ''bugün ortada İslam dini yoktur. Siyaset dini vardır. Siyaset ne söylerse halk onu İslam dini gibi görüyor ...... Esas tehlike budur.. Siyasilerin mutlak surette dinden ellerini çekmeleri gerekiyor. En azından tamamıyla laikleşmeleri gerekiyor” diyor. Dinin barış, dostluk, kardeşlik gibi tüm temel ilkeleri çiğnenerek uydurma buyruklar bizim karşımıza din adına sunuluyor. Dinsel inançlar, körü körüne uymak, uyumak ve susmak için olmamalıdır, araştırıp bilgilenmek doğruyu bulmak için çabalamalıyız.
Halkın bilgisizliğini ve hassasiyetlerini sömürmek için kullananlar, sahte din yaratanlar, halkı bölüp ayrıştıranlar, ceplerini dolduranlardan nasıl bir Müslüman olabilir ki ?. Din, aklın önüne geçerek sorgulamadan inceleyip araştırmadan kabul gördüğü veya birileri tarafından dikte edilen din, din olamaz olmamalı. Bugün Türkiye’de, Atatürkçülüğü, bağımsızlığı savunanların, emperyalizme karşı mücadele edenlerin sindirilmeye çalışıldığı, hatta hatta hapse atıldığı, bölücülerin, dincilerin, kan dökenlerin, ülkeyi satanların özgür olduğu tersine bir dönem yaşanmaktadır.
Yönetenlerin yönetilenleri, yönetilenlerin yönetenleri denetleyebileceği gerçek sistem oluştuğunda, ülkemizde tam anlamı ile laik, demokratik, çağdaş ve bağımsız olarak adil bir düzen kurulacaktır.
Sacide ERÇETİN