AntidepresaN
New member
"İDDİANAME AYLAR ÖNCE TUNCAY GÜNEY'İN ELİNDEYDİ"
İddianame, daha açıklanmadan aylar önceden Tuncay Güney’in eline geçtiğini ve tam metnini bana gönderdiğini söylüyorum.
Gazeteci Saygı Öztürk, açıklamalarıyla Ergenekon soruşturmasının başlatılmasında büyük rol oynayan Tuncay Güney’le nasıl tanıştığını NTV yayınında anlattı.
Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına katılan gazeteci-yazar Saygı Öztürk, Ergenekon soruşturmasının kilit ismi Tuncay Güney’in açıklamalarını değerlendirdi.
“Bu arada, Tuncay Güney’i kamuoyuna ilk gündeme getiren gazeteci olduğumu belirteyim. 2007 yılının Temmuz ayında ilk gözaltılar olmaya başlandığında bunların Emin Şirin ve Ergun Poyraz gözaltına alındı. İfadelerine ulaştığımda orada hep cümle şöyle başlıyordu; Ergenekon lobi örgütlenmesi, 1999 yılında Tuncay Güney’in evinde çıkan belgede... Hep Tuncay Güney, hep Tuncay Güney... 2007 yılında araştırdım Tuncay Güney ya Amerika’da ya Kanada’da...
“ELHAMDÜLİLLAH, MÜSLÜMAN DEĞİLİM”
Gecenin bir vaktinde, sanıyorum 7 Şubat tarihinde 2008’de, telefonum çaldı. Bu saatte telefona bakılır mı diye açıkçası bakmadım. Mesaj geldi sonra, ‘Saygı Ağabey, senin ilgilendiğin konuyla ilgili çok önemli bir haber kaynağının burada olduğunu düşünüyorum. Onun için mail adresini bana bildirir misin?’ Sabahleyin telefonuma bırakılan mail adresine maili gönderdim. İki gün sonra da Tuncay Güney’le ilk bağlantıyı kurdum. ‘Senin Türkiye’de önemin artıyor. Nedir bu Ergenekon?’ Daha ilk sözü, ‘Ben Türkiye’de verdiğim ifadeleri kesinlikle kabul etmiyorum’ oldu. ‘Bana 9 gün emniyette işkence yaptılar. Hatta copu vücudumun değişik yerlerinde bile dolaştırdılar, ben de bundan korktum. Roma’yı da yaktım derseniz, kabul ediyorum. Onu da imzalayacağım’ dedi. Konuşmamızın sonuna sağolasın, var mı bir isteğin? dedim. ‘Ben ‘Mesih’i bekleyenlerdenim. Musa’nın kitabına inananlardanım’ dedi. Sen Müslüman değil misin? dedim. ‘Elhamdülillah’ dedi.. Arkasından Müslüman’ım demesini beklersiniz doğal olarak. ‘Elhamdülillah, ben Müslüman değilim’ karşılığı verdi. Yani sen kimsin? ‘Ben şu anda buradayım’ dedi. Bana bir Rabay kıyafetiyle bir fotoğrafını gönderir misin? dedim. Yarım saat sonra mail adresime fotoğrafını da gönderdi. Ve Türk basının da Tuncay Güney’in ilk meşhur fotoğrafı geldi.
“TUNCAY GÜNEY’İ ÖNEMSİYORUM”
Şimdi Tuncay Güney’in birkaç günce televizyonlarda yayınlanan bant görüntüleri vardı. Bunlar aylar aylar önce benim elimde olmasına rağmen, ben yazdığım Ergenekon kitabında Tuncay Güney’in bu ifadelerinden tek satır dahi kullanmadım. Çünkü her şeyden önce inandırıcı gelmedi. Yani gazeteci olarak bildiğiniz olayları bile Tuncay Güney farklı bir biçimde anlatmaya çalışıyor. Ama Tuncay Güney’i önemsemediğim asla anlamına gelmesin. Gazeteci olarak aradığımız günlerde Veli Küçük gözaltına alınmış, bütün meslektaşlarımın bu ifadeleri aradığı günlerde ben bir gün Tuncay Güney’e bir mail atmıştım. ‘Saygı Bey, bu günlerde ben çok yoğunum. Hatta Veli Küçük Paşa’nın polisteki sorgu tutanakları geldi, onları da okumaya vakit bulamadım’ diyor. Biz gazeteci olarak burada bulamıyoruz, nasıl olur dedim. 3 Nisan 2008 tarihinde aynen şu mesajı yolladı; ‘Size Veli Küçük’ün polisteki ifadelerini yolluyorum. Saygı Bey, beni kimse önemsemiyor ama siz beni dikkate alıyorsunuz. Teşekkür ederim’ diyor. Ve gerçekten de, Veli Küçük’ün ifadeleri, 3 Nisan 2008 yani iddianame yayınlanmadan aylar önce bana ulaştırdığını da söyleyeyim. Peki o zaman ifadeler kimde bulunurdu; Cumhuriyet savcısında, sorguyu yapan emniyette, bir de avukatında bulunur. Avukatı da kızı aynı zamanda. Ama bu ifadeler nasıl oluyorsa Kanada’ya gidiyor. Tuncay Güney’in Cumhuriyet savcılarıyla ya da emniyetteki falanca mensuplarıyla veya avukatla ilişkileri olduğu iddiasında bulunamam. İddianame, daha açıklanmadan aylar önceden Tuncay Güney’in eline geçtiğini ve tam metnini bana gönderdiğini söylüyorum.
Güney, hiçbir zaman Türkiye’ye gelmediğini söylüyor. Hatta ‘Türkiye’de demokrasi yok, gelmem. Annemi gözaltına aldılar, 8 saat sorguladılar o yüzden gelmeyi düşünmüyorum’ diyor. Yani Tuncay Güney, bugün belki birçok meslektaşımızın artık televizyonlarda falan konuştuğu kişi ama daha önceden benden başka pek kimseyle irtibatının olmadığını, hatta bana sorup ‘Size güveniyorum gazeteciliğinize ahlakınıza acaba işte beni falanca yerden arıyorlar, yayına çıksam mı çıkmasam mı?’ Tabii ben buna çık veya çıkma deme gibi şansım asla olmaz, meslek adına da yakışmayacak bir tutum. O yüzden Tuncay Güney’in daha sonraki açıklamaları oluyor, ama benim için hiç yabancı değil.
“DELİNİN BİRİ KUYUYU TAŞ ATTI...”
Tuncay Güney’in bana gönderdiği 28 Aralık 2008 tarihli mesaj. Tuncay Güney’de Ergenekon’dan yakınıyor. Diyor ki; ‘Ergenekon’u o kadar sulandırdılar ki yakında birisi çıkıp anneannemi de Ergenekon öldürdü derse şaşırmak gerekir’ diyor. Yani gazetecilerin meslektaşlarımızdan da şikayet ediyor. Diyor ki; işte falan bir isim veriyor asit kuyusu ortaya çıktı, bana dayanarak. ‘Güneydoğu’daki asit kuyularından bahsetmişim, asla böyle bir ifadede bulunmadım’ diyor. Ama Tuncay Güney, ‘bir deli kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkartamıyor’ diyor. Tabii bunu asit kuyularıyla ilgili söylüyor ama ben onun Ergenekon ve Ergenekon’la ilgili belgeleri ve yaklaşıma dayanarak aynı ifadeyi kullanmak istiyorum.
Şu anda görevde olan askeri yetkililerinden bazı bilgileri alınıyor. Dilerim, Türkiye’deki bazı askeri sır niteliğinde olan bilgiler yabancı ülkelerin kontrolüne geçmez. Bu konuda da ilgili makamların çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum.”
Kaynak
İddianame, daha açıklanmadan aylar önceden Tuncay Güney’in eline geçtiğini ve tam metnini bana gönderdiğini söylüyorum.
Gazeteci Saygı Öztürk, açıklamalarıyla Ergenekon soruşturmasının başlatılmasında büyük rol oynayan Tuncay Güney’le nasıl tanıştığını NTV yayınında anlattı.
Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın hazırladığı “Yazı İşleri” programına katılan gazeteci-yazar Saygı Öztürk, Ergenekon soruşturmasının kilit ismi Tuncay Güney’in açıklamalarını değerlendirdi.
“Bu arada, Tuncay Güney’i kamuoyuna ilk gündeme getiren gazeteci olduğumu belirteyim. 2007 yılının Temmuz ayında ilk gözaltılar olmaya başlandığında bunların Emin Şirin ve Ergun Poyraz gözaltına alındı. İfadelerine ulaştığımda orada hep cümle şöyle başlıyordu; Ergenekon lobi örgütlenmesi, 1999 yılında Tuncay Güney’in evinde çıkan belgede... Hep Tuncay Güney, hep Tuncay Güney... 2007 yılında araştırdım Tuncay Güney ya Amerika’da ya Kanada’da...
“ELHAMDÜLİLLAH, MÜSLÜMAN DEĞİLİM”
Gecenin bir vaktinde, sanıyorum 7 Şubat tarihinde 2008’de, telefonum çaldı. Bu saatte telefona bakılır mı diye açıkçası bakmadım. Mesaj geldi sonra, ‘Saygı Ağabey, senin ilgilendiğin konuyla ilgili çok önemli bir haber kaynağının burada olduğunu düşünüyorum. Onun için mail adresini bana bildirir misin?’ Sabahleyin telefonuma bırakılan mail adresine maili gönderdim. İki gün sonra da Tuncay Güney’le ilk bağlantıyı kurdum. ‘Senin Türkiye’de önemin artıyor. Nedir bu Ergenekon?’ Daha ilk sözü, ‘Ben Türkiye’de verdiğim ifadeleri kesinlikle kabul etmiyorum’ oldu. ‘Bana 9 gün emniyette işkence yaptılar. Hatta copu vücudumun değişik yerlerinde bile dolaştırdılar, ben de bundan korktum. Roma’yı da yaktım derseniz, kabul ediyorum. Onu da imzalayacağım’ dedi. Konuşmamızın sonuna sağolasın, var mı bir isteğin? dedim. ‘Ben ‘Mesih’i bekleyenlerdenim. Musa’nın kitabına inananlardanım’ dedi. Sen Müslüman değil misin? dedim. ‘Elhamdülillah’ dedi.. Arkasından Müslüman’ım demesini beklersiniz doğal olarak. ‘Elhamdülillah, ben Müslüman değilim’ karşılığı verdi. Yani sen kimsin? ‘Ben şu anda buradayım’ dedi. Bana bir Rabay kıyafetiyle bir fotoğrafını gönderir misin? dedim. Yarım saat sonra mail adresime fotoğrafını da gönderdi. Ve Türk basının da Tuncay Güney’in ilk meşhur fotoğrafı geldi.
“TUNCAY GÜNEY’İ ÖNEMSİYORUM”
Şimdi Tuncay Güney’in birkaç günce televizyonlarda yayınlanan bant görüntüleri vardı. Bunlar aylar aylar önce benim elimde olmasına rağmen, ben yazdığım Ergenekon kitabında Tuncay Güney’in bu ifadelerinden tek satır dahi kullanmadım. Çünkü her şeyden önce inandırıcı gelmedi. Yani gazeteci olarak bildiğiniz olayları bile Tuncay Güney farklı bir biçimde anlatmaya çalışıyor. Ama Tuncay Güney’i önemsemediğim asla anlamına gelmesin. Gazeteci olarak aradığımız günlerde Veli Küçük gözaltına alınmış, bütün meslektaşlarımın bu ifadeleri aradığı günlerde ben bir gün Tuncay Güney’e bir mail atmıştım. ‘Saygı Bey, bu günlerde ben çok yoğunum. Hatta Veli Küçük Paşa’nın polisteki sorgu tutanakları geldi, onları da okumaya vakit bulamadım’ diyor. Biz gazeteci olarak burada bulamıyoruz, nasıl olur dedim. 3 Nisan 2008 tarihinde aynen şu mesajı yolladı; ‘Size Veli Küçük’ün polisteki ifadelerini yolluyorum. Saygı Bey, beni kimse önemsemiyor ama siz beni dikkate alıyorsunuz. Teşekkür ederim’ diyor. Ve gerçekten de, Veli Küçük’ün ifadeleri, 3 Nisan 2008 yani iddianame yayınlanmadan aylar önce bana ulaştırdığını da söyleyeyim. Peki o zaman ifadeler kimde bulunurdu; Cumhuriyet savcısında, sorguyu yapan emniyette, bir de avukatında bulunur. Avukatı da kızı aynı zamanda. Ama bu ifadeler nasıl oluyorsa Kanada’ya gidiyor. Tuncay Güney’in Cumhuriyet savcılarıyla ya da emniyetteki falanca mensuplarıyla veya avukatla ilişkileri olduğu iddiasında bulunamam. İddianame, daha açıklanmadan aylar önceden Tuncay Güney’in eline geçtiğini ve tam metnini bana gönderdiğini söylüyorum.
Güney, hiçbir zaman Türkiye’ye gelmediğini söylüyor. Hatta ‘Türkiye’de demokrasi yok, gelmem. Annemi gözaltına aldılar, 8 saat sorguladılar o yüzden gelmeyi düşünmüyorum’ diyor. Yani Tuncay Güney, bugün belki birçok meslektaşımızın artık televizyonlarda falan konuştuğu kişi ama daha önceden benden başka pek kimseyle irtibatının olmadığını, hatta bana sorup ‘Size güveniyorum gazeteciliğinize ahlakınıza acaba işte beni falanca yerden arıyorlar, yayına çıksam mı çıkmasam mı?’ Tabii ben buna çık veya çıkma deme gibi şansım asla olmaz, meslek adına da yakışmayacak bir tutum. O yüzden Tuncay Güney’in daha sonraki açıklamaları oluyor, ama benim için hiç yabancı değil.
“DELİNİN BİRİ KUYUYU TAŞ ATTI...”
Tuncay Güney’in bana gönderdiği 28 Aralık 2008 tarihli mesaj. Tuncay Güney’de Ergenekon’dan yakınıyor. Diyor ki; ‘Ergenekon’u o kadar sulandırdılar ki yakında birisi çıkıp anneannemi de Ergenekon öldürdü derse şaşırmak gerekir’ diyor. Yani gazetecilerin meslektaşlarımızdan da şikayet ediyor. Diyor ki; işte falan bir isim veriyor asit kuyusu ortaya çıktı, bana dayanarak. ‘Güneydoğu’daki asit kuyularından bahsetmişim, asla böyle bir ifadede bulunmadım’ diyor. Ama Tuncay Güney, ‘bir deli kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkartamıyor’ diyor. Tabii bunu asit kuyularıyla ilgili söylüyor ama ben onun Ergenekon ve Ergenekon’la ilgili belgeleri ve yaklaşıma dayanarak aynı ifadeyi kullanmak istiyorum.
Şu anda görevde olan askeri yetkililerinden bazı bilgileri alınıyor. Dilerim, Türkiye’deki bazı askeri sır niteliğinde olan bilgiler yabancı ülkelerin kontrolüne geçmez. Bu konuda da ilgili makamların çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum.”
Kaynak