İŞte Kazidan Çikacak Sİlahlarin Lİstesİ

Vtnsvr

New member
Ergenekon Soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin’in evinde bulunan kroki, Türkiye’nin gündemini sarstı. Kroki uyarınca, Ankara’da birçok noktada kazılar gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyor.



Peki, bu kazılardan ortaya çıkacak silahların listesi ne? Bu silahlar nereye ait, nasıl ve ne zaman verildi? Kazılar Susurluk zanlısı İbrahim Şahin’in MOSSAD ilişkilerini açığa çıkartacak mı?



Türkiye’nin tartıştığı bu konuyla ilgili kafalardaki soru işaretleri; bakınız Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul imzalı Reis kitabında nasıl ele alındı:



“İbrahim Şahin sık sık İsrail’e gidiyordu. Neden?

Örnek verecek olursak, Susurluk Kazası’ndan önceki üç ayda üç kez İsrail’e gitmişti. Son gittiğinde yanında eski bir bakan da vardı. Eski bakanın, İbrahim Şahin’le İsrail’de ne işi olabilirdi?

Eğer silah alımı varsa, neden Türk devleti adına yetkili bir isim değil de, eski bir Milli Savunma bakanı İsrail’e gönderiliyordu?

Diğer bir durumda, özel sektör adına böyle bir alışveriş varsa, devlet görevlisi İbrahim Şahin’in, eski bir bakanın yanında ne işi vardı?

Şahin ve eski bakan İsrail’de kimlerle görüştüler? Örneğin; İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda ikinci adamlığa kadar yükselmiş, Mossad başkan yardımcılığı görevini yürütmüş David Kimche’yle görüşmüş olabilirler mi?

Üstelik ortak dostları da var: Azerbaycan’daki paravan şirket Mega Oil’in özel harpçi Generali Richard Secord ile David Kimche Orta Asya’da ortak çok iş yapmış; İran’a birlikte silah satmış; Afgan mücahitlerine Stinger füze satını birlikte gerçekleştirmişlerdi.

David Kimche Azerbaycan’la da yakından ilgiliydi. Bakü’de yazlığı bile vardı.

Bir yandan Özer Çiller’in tanıdığı Amerikalı Richard Secord, diğer yanda İbrahim Şahin’in tanıdığı İsrailli David Kimche!

Yoksa bu dörtlünün hepsi birbirini tanıyor muydu?

25 Ağustos 1996 tarihinde, Aydınlık’a konuşan bir general, “El altından İsrail’den silah alımı başladı. Bunu kim ayarlıyor: özel örgüt ve Özer Çiller” diyordu…

Ne karışık işler. Gelin de çıkın işin içinden.

Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu, Milletvekili Bucak’ın Mercedes’inden çıkan silahlarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’ndan bilgi istedi.

Bakanlık, Emniyet Genel Müdürlüğü aracılığıyla 24 Ocak 1997 tarihinde komisyona şu yazıyı gönderdi:

“İngiltere’de ‘Registered Office: Tornington House 811 High Road London N 12-8JW” adresinde yerleşik Hospro firmasınca 08.11.1993 tarihli hibe dilekçesine istinaden aşağıda cins ve miktarı yazılı silahların hibesi makamca kabul edilmiştir. Aşağıda cins ve miktarı yazılı silahların 23.12.1993 tarihi ile 15.06.1994 tarihleri arasında söz konusu Hospro firması tarafından hibe ve bedelsiz olarak İsrail’den gönderilmiş, gümrükten çekim işlemlerini müteakip kuvve kayıtlarımıza alınmıştır.

Bahse konu silahların tamamı Özel Harekat Dairesi Başkanlığı’nın taleplerine istinaden 14.10.1994/39/269 ve 19.10.1994/47/297 sayılı tesellüm belgesiyle aynı daireye zimmetle teslim edilmiştir.

23 Aralık 1993 ile 15 Haziran 1994 tarihleri arasında İsrail Hospro şirketinden Türkiye’ye bedelsiz verilen silahların dökümünü de sıralayalım:



· 100 adet 5.56 mm Galli tüfek.

· 20 adet 7,62 mm Galli tüfek.

· 100 adet 9 mm Jeriko 028 otomatik tabanca.

· 60 adet 9 mm Jeriko 94/15 otomatik tabanca.

· 100 adet 9 mm Uzi otomatik tabanca.

· 90 adet 9 mm Mikro Uzi otomatik tabanca.

· 40 adet 9 mm Uzi seyyar dipçikli tabanca.

· 50 adet 9 mm Uzi sabit dipçikli tabanca.



İsrailli şirket bu kadar silahı “kara kaşımıza kara gözümü hayran olduğu için” mi verdi?

Hayır!...

İş hemen anlaşıldı. Susurluk Komisyonu’na verilen bilgiler doğru değildi!

Şirket silahları hibe etmemiş satmıştı!

Evet, hibe gösterilen silahlar Türkiye’ye satılmıştı!...

Silahları teslim alan Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’di. Üstelik silahların teslimini de yine kuşkulu bir biçimde yapılmış, silahlar altı ayrı gümrük kapısından parça parça geçirilmişti.

Peki bu esrarengiz İsrail silahlarını Türkiye’ye satan kimdi?

Satan “yabancı biri değildi; Türk vatandaşı Ertaç Tinar.

Ailesi İstanbul’da oturuyordu. Ancak Ertaç Tinar ve şirketleri devamlı ülke ülke dolaşmaktaydı.

Örneğin, Hospro önce İngiltere’deydi. Şimdi Fransa’daki Domaines des Perseides Route de Crassy, Lyon 01220 adresinde.

Şirketin sermayesi 100 pound!...

Bu kitabın okurları artık okuya okuya bıktılar paravan şirketlerin uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığını.

Üstelik Özer Çiller ve Mehmet Ağar’ın yakın arkadaşı Ertaç Tinar’ın paravan şirketi Hospro öyle güvenilir bir şirket de değildi.

Güvenilmez olduğu 8 Temmuz 1997 tarihli Resmi Gazete’de yazıyor.

“Emniyet Müdürlüğü’nün ihtiyacını karşılamak amacıyla 1984 mali yılında 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 51’nci maddesinin ‘p’ fıkrasına istinaden pazarlık usulüyle 1 089 adet SG 540 model tüfek ve aksesuvarı Hospro firmasından satın alınmış olup, firma tahaüddünü sözleşme hükümlerine göre yerine getirmediğinden hakkındayasal işlem yapılmıştır. Türkiye’de bir yıl müddetle bütün ihalelere katılmasıyla yasaklanmıştır.”

Tinar’ın dostları ne kadar güçlüyse, ona binlerce dolarlık silahı pazarlık üstüne veriyorlar!

Hadi tüm bunlar yine de yasal görünüyor, ya “hibe” edildiği söylenip satılan silahlar?

Soru bir: Özel Harekat Dairesi’ne verilen bu silahların parası Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin hangi kaleminden karşılandı?

Bilinmiyor. Ancak 1994 yılında örtülü ödenekte büyük artış olduğu da bir gerçek.

Soru iki: Bu silahların Antalya’daki Özel Harekat Merkezi’ne verildiği biliniyor.Peki şimdi bu silahlar nerede?

Dönemin Emniyet genel müdürü, silahlar konusuna açıklık getirildi:

“Üç beş silah kayıpsa ne olmuş yani!”

Bu silahlar kuvve kayıtlarına kaydedilmedi diyelim, peki İsrail’den satın alınan diğer silahların akıbeti belli mi?



Örneğin, 8 Aralık 1993 tarihinde İsrail’den,

· 10 adet Ruger kısa tüfek,

· 10 adet Beretta tabanca,

· 8 adet Remington model av tüfeği,

· 5 bin adet Lock Buster av tüfeği kovanı,

· 100 adet 9 mm tabanca,

· 4 adet Magnum tüfek,

· 10 bin adet Magnum fişeği,

· 5 bin adet Cal.fişeği satın alındı.

Bunlar da Özel Harekat Dairesi’ne verildi.

Susurluk Kazası’ndan sonra Mercedes’in içinden çıkan silahlardan biri de, A 92571 U seri numaralı 22 kalibre İtalyan yapımı Beretta marka tabancaydı.

Tabanca, ocak 1994 tarihinde İsrail’den satın alınmıştı. Beretta da yukarıda yazdığımız silahlar gibi Özel Harekat Dairesi’nde teslim edilmişti.

Ancak gelin görün ki, Mercedes’ten çıkan Beretta tabanca Emniyet Genel Müdürlüğü kuvve kayıtlarında gözükmüyor!

Beretta tabanca kaydedilmemiş, ya diğerleri? O konuda henüz bir araştırma yapılmadı!...”



Odatv.com



9 Ocak 2009
http://www.odatv.com/index.php?id=14469

(Aslında biraz siyaset takip eden ve gündemi takip edenler aslında her şeyi biliyor.Örnek;Mehmet Agar,İbrahim Şahin Abdullah Çatlı,Haluk Kırcı,Tansu Çiller ve eşi gibilerinin devlet olanaklarını yasadışı yoldan,terörle mücadele kisvesi altında ranta döndürdükleri,bazı asker-polis görevlilerin uyuşturucu trafiginin içinde oldukları çıkan pis kokulardan ve zaman zaman patlayan ve gazetelere düşen haberlerden ve onlarca bu konuda yazılan "derin devlet" tarzı kitaplardan biliyoruz.Yine bilinen bir şeyde ABD-Vatikan-Siyonist destekli F-TİPİ devlet kadrolarında yapılanmanı özellikle emniyette ve yargıda birimler oluşturuldugu ve artık Atatürk ve eseri olan Laik,Demokratik Cumhuriyet'le hesaplaşma içinde olduklarını konuyu takip edenlerde,bu gerçek çete elemanları da biliyor.F-tipi kadrolaşma,amaçlarına ulaşabilmeleri için Cumhuriyete ve dayanaklarına on yıllardır sinsi sinsi saldırıyorlardı artık cüretlenip,iktidarın da destegiyle emniyetteki ve yargıdaki hücreleri bilinen Susurluk soslu Ergenokon uydurma senaryolarıyla,yine kendi taraftarlarınca yapılan eylemlerinide karşı tarafa yıkarak muhalefetlerini ve Laik Cumhuriyeti yok etmek,bu çeteyi deşifre etmeyi çalışanları ve muhtemel engelleyicileri bertaraf etme çabaları içindedirler.Böylece;Cumhuriyeti ayakta tutan TSK,Danıştay,Yargıtay,Anayasa mahkemesi gibi kurumlar yıpratılma çalışmaları yandaş basın tarafından planlı bir şekilde yıpratılmakta ve hareketsiz hale getirilmesi amaçlanmaktadır.Bu ihanet ülkemize pahalıya patlayacak ve sonuçta bir çatışmaya yol açacak ve ocaklar sönecektir.Tabiki ülkemizde epey bir kan kaybedecektir.kim kazanacaktır?Hainler kazanamayacagına,kazanacak olanlar bu planların merkezi olan emperyalistler ve onların çıkarları olacaktır.Laiklik boşuna bu ülkenin degiştirilemez maddelerinden biri degildir ve Atamız şu sözleri boşuna telaffuz etmemiştir;Bizi yanlış yola sevk eden kötü kişiler biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatabilmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir.
(Atatürk’ün Adana seyahati Taha Toros sayfa 24,25)

Şimdi bu emperyalist Uşaklarının bu ayak oyunlarına gelip;bir Filistin,Bir Irak,Bir Afganistan gibi topraklarımızı gavurun çizmelerine çignetip,degerlerimize saldırtacakmıyız? Yoksa bunları ve bunlar gibi ihanetlerin hayat buldugu cehaletle ve aymaz siyasetçileri bertaraf edip,ülkemize sahip çıkabilecekmiyiz?)
 

HTML

Üst