ÜÇÜNCÜ KÖPRÜNÜN RANTINI KİMLER YİYEYECEK?
1990 lı Yıllarda İstanbul'da boğazın iki yakasını yer altından birleştirilecek TÜP GEÇİT projesi hakkında bir gazete haberi okuyordum. TÜP GEÇİT PROJESİİN TASLAK RESMİ de vardı orada. Bu resimde TÜP GEÇİT İKİ ŞERİT GİDİŞ İKİ ŞERİT GELİŞ 4 ŞERİT KARA YOLU BİR GİDİŞ BİR GELİR DEMİRYOLU HATTI VARDI. Ancak MARİFETLİ BİR GİZLİ EL KARAYOLLARINI BU PROJEDEN ÇIKARTTI.
O zamanlar ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ PROJESİ İLE TÜP GEÇİT PROJESİ tercihi üzerine bir tartışma vardı.
Başbakan Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanıyken, 27/Nisan/1995 tarihinde verdiği demecinde: , "Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul'un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur" diyerek, boğaza köprü yapılmasına karşı çıkan bilim insanlarının, çevrecilerin, üniversitelerin, meslek odalarının, ulaşımcıların yüreğine su serpmişti. Tarih 27 Nisan 1995'ti.
Dün böyle düşünen Başbakan bugün "İstanbul için ölümcül sonuçlar" doğuracak adımı atmakta, cinayete birinci derecede ortak olmakta sakınca görmüyor. Hatta üçünü köprü yeniden gündeme getirildiği günlerde; 2006'nın Aralık ayında Marmaray Projesi temel atma töreni sırasında yaptığı konuşmada "Bu ülkede boğaz köprüsü yapılacağı zaman ne gürültüler koparıldığını hatırlayınız. Bugün bile hâlâ üçüncü köprü yapılmasına karşı çıkanlar var. Bu zihniyetler maalesef hâlâ aramızdalar" diyerek, birinci ve ikinci boğaz köprüsüne karşı çıkanları hedef tahtasına oturtuyordu.
Bilindiği gibi İSTANBUL TRAFİĞİNİN EN ÖNEMLİ KAYNAĞI ANADOLUDAN GELEN İÇ GÖÇTÜR. Belediye Başkan'ı iken İstanbul'a vize uygulanmasını teklif eden Sayın Recep Tayyip Erdoğan; şimdi bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle mücadele kabilinden trafik sorununu bahane olarak gösterip ÜÇÜNCÜ KÖPRÜYÜ çözüm olarak masaya koydu.
Davos'ta bulunan Devlet Bakanı Ali Babacan, İstanbul'un üçüncü boğaz köprüsüne araç bazında Hazine garantisi verilebileceğini söyledi.
3. köprü 8 şerit olacak ikisinden tren geçecek
İstanbul Boğazı'na yapılması planlanan 3. köprünün 2x3 şerit karayolu, bir gidiş bir dönüş demiryolu olarak yapılması öngörülüyor. 4 milyar dolarlık projenin ihalesi eylülde yapılacakİstanbul'a yapılması planlanan üçüncü köprünün yerinin neresi olacağı yönünde tartışmalar sürerken, köprünün özellikleri netleşmeye başladı. Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan, İstanbul Boğazı'na yapılması planlanan 3. köprünün 2x3 şerit karayolu, 1 gidiş 1 geliş de demiryolu olarak yapılmasının öngörüldüğünü söyledi. Projenin toplam maliyetinin 4 milyar dolar olarak hesaplandığına dikkat çeken Turhan 'En geç eylülde projeyi yap-işlet-devret (YİD) modeliyle ihale etmeyi planlıyoruz' dedi.
DEVLET GARANTİ VERECEK
Turhan, 3. köprünün yaklaşık bin 300 metre, otoyolun ise yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda olacağını kayderek, şunları söyledi: 'Projenin yapım süresinin 5 yıl olmasını planlıyoruz. Otoyol, İstanbul sınırları içinde 2x4 şerit, İstanbul dışında Gebze-Adapazarı ve Hadımköy-Kınalı arasında ise 2x3 şerit olarak yapılacak. 3. köprünün ise 2x3 şerit karayolu, 1 gidiş 1 geliş de demiryolu olarak inşa edilmesi öngörülüyor. Köprü yapılmasının planlandığı güzergaha yakın yerlerde zaten demiryolu ağı bulunuyor. 3. köprüdeki demiryolunun Marmaray'a da bağlanması hedefleniyor.' Turhan, inşa edilecek otoyoldan araç geçişi için YİD modeliyle yapılacak ihalede garanti verileceğini ve garanti edilen rakamın altında kalınması durumunda farkın devlet bütçesinden ödenmesinin planlandığını da söyledi. Otoyol ve köprüyü kullanacak araçların ödeyeceği tavan fiyatların da belirleneceğini dile getiren Turhan, ihaleye katılacak firmalardan işletme yılı süresinin talep edileceğini vurguladı
Babacan şöyle devam etti: "Üçüncü boğaz köprüsü gibi büyük projeler için belli güvenceler verilebilir. Yatırımcı 'Bana belli bir araç sayısını garanti et. Taahhüt edilen trafikle gerçekleşen trafik arasındaki farkı siz üstlenin' diyor. O zaman riski hesaplayıp yatırıma başlanabiliyor. Bu tür garantilerin yükü sınırlı olduğu için biz de sıcak bakıyoruz."
Yani halkın parası RANTİYECİ İŞ SAHİBİNE PEŞ KEŞ KESİLECEK bu İTİRAF ediliyor.
Kesin güzergâhı ne olursa olsun, böyle bir uygulamanın İstanbul ulaşım sorununa hiçbir olumlu katkısı olmayacağı gibi daha da içinden çıkılmaz hale getireceği ve kuzeye çekilmiş İstanbul ormanlarıyla doğal ve yabanıl alanlarını yok edeceği açıktır.
Bu köprü ve yollarıyla ilgili olarak yaşanabilecek sakıncalar konu alınmak üzere bilgilendirme ve tartışma da yaşanmamıştır. Kentlinin doğacak tehlikeler çerçevesinde bilgilendirilmesi ve katılımı sağlanmış değildir. Bu bize olası bir ÇED raporunun da doğru sonuç vermeyeceğini düşündürmektedir. Bugüne kadar ÇED raporlarında uygulanan mantığın bu köprüye de esasen izin vereceği şeklinde bir endişe yaratmaktadır.
1950'li yıllardan başlayarak karayolcu politikalara teslim olan ülkemizde 40 yıldan bu yana İstanbul Boğazı'na yapılacak köprüler tartışılmıştır. 3. Köprü sorunu karşısında da, Hükümetin belirsiz ve yetkililer tarafından yapılan zaman içindeki farklı farlı açıklamalar nedeniyle toplumda bir kayıtsızlık ve hareketsizlik yaratılmıştır.
Bilindiği gibi İstanbul'un trafik sorunu yıllardır çözülemeyen bir haldedir. 1973 ve 1989 yıllarında iki boğaz köprüsü yapılmıştır. Bu iki köprü, Boğazdan geçen taşıt sayısını 30 kat artırırken yolcu sayısını 4 kat bile artıramamıştır.
Bu nedenle, yeni köprü ile araç trafiği daha da artacak ancak taşınan yolcu sayısında önemli bir artış olmayacaktır. Köprüden transit geçişlerin payı ise % 2 dolayındadır ve artma olasılığı yoktur. Diğer yandan, iki yaka arasındaki yolcuların %50'sinden fazlasını taşıyan toplu taşıma araçlarının araç trafiği içindeki payı %4 bile değilken, yolcuların %30'unu taşıyan özel otomobillerin payı %90'dır.
Sürekli değişen güzergâhların kamuoyu gündemine taşınması, toplumda düşünce karmaşası yaratırken arsa spekülatörlerinin işine yaramaktadır. Kamuoyu gündemine getirilen birçok farklı güzergâhtan sonra, basında son olarak köprünün Tarabya &8211; Beykoz arasından geçeceği haberleri çıkartılmıştır, daha sonrada bu güzergahla ilgili haberler Başbakan Erdoğan tarafından yalanlanmıştır..
Kurulacak yeri bile kesin olmayan üçüncü köprü projesi bilimsel verilere ve kentin gerçek gereksinimlerine dayanmamaktadır.
3. köprü hiçbir plana, SİT kararlarına, yasalara, uluslararası sözleşmelere uygun olmadığı için, hiçbir plana işlenememektedir. Buna rağmen yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda öncelikle bu planlara işleyeceğiz denilerek, belediye meclislerine baskı uygulanmaktadır.
3. köprünün yapımı Türkiye'nin de taraf olduğu; Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (1972-PARİS), Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979-BERN) ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1992-RİO) gibi uluslararası sözleşmeler ile Avrupa Kentsel Şartı'na da aykırıdır.
Bunlara rağmen köprünün yapılması halinde; İstanbul halkına, kente, çevreye ve doğaya karşı suç işlenecektir.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul'un kuzeyine yapılmasına karar verilen ancak güzergâhı kesin olarak açıklanmayan 3. köprünün kentin oksijen kaynaklarını, su havzalarını, yeşilini yok edeceğini belirterek gerekirse yargıya başvuracaklarını söyledi.
İMO'nun yönetimine 6. kez seçilen Gökçe, İstanbul'un gündemdeki sorunlarını gazetemize değerlendirdi. Gökçe, 3. köprünün Anadolu Yakası'nda Şile, Beykoz ve Ömerli ormanları ile su havzalarını, Avrupa Yakası'nda da Belgrad, Çatalca ve Kemerburgaz ormanlarını yok edeceğine dikkat çekti. İstanbul ulaşımının yüzde 3'üne hizmet edecek yeni köprünün trafik sorununa çözüm olamayacağını anlatan Gökçe, " Sadece prestij için yapıyorlar. Mart ayında da lastik tekerlekliler için tüp tünel projesinin ihalesi yapılacak. Bunlar çıkar ve rant projeleri. İstanbullunun yaşam kalitesini arttıracak projeler değil" dedi. 3. köprüye alternatif olarak sunulan Marmaray Projesi'nin de daha bitmediğini anımsatan Gökçe, kendilerine yönelik "Her şeye karşı çıkıyorlar " eleştirilerinin de gerçeği yansıtmadığını anlattı.
Gökçe, " 1970'lerden bu yana, köprüler yapılmaya başladığından beri tüp tüneli, metroyu savunduk. İstanbul'un 25.5 km. demiryolu var. Şerit eklemeleri ile sokak, köprü kavşak düzenlemeleri ile kentin sorunlarına çözüm getirmeyecek projelere kaynak ayıracaklarına metroya yatırım yapsalar İstanbul'un bugün en az 150-200 km. metrosu olurdu" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde üçüncü köprü için "cinayet" demişti.Üçüncü köprü için onay vererek "üçüncü cinayetin" ortağı oluyor.
Üçüncü köprü, kent trafiğini rahatlatmayacak, aksine trafik yükünü çoğaltacak, yeni bir köprü yapımını tetikleyecektir
Üçüncü köprü kentin kuzey bölgelerindeki ormanlık alanların yok olmasına yol açacak, su havzalarını tahrip edecektir
Yeni köprü, sağlıksız ve kaçak yapılaşmayı tetikleyecek, yeni Acarkentler oluşacaktır
Kamuoyundan sır gibi saklanan köprü güzergâhı içinde yer alan bölgelerde daha önce büyük arsa alımları yapıldığı kamuoyuna yansımıştır ki bu, kentsel değerlerin yandaşlara peşkeş çekilmesini ifade etmektedir
Üçüncü köprünün gerekçesi olan ağır vasıtaların transit taşınması deniz yolu üzerinden veya tüp geçit ile yapılabilecekken NEDEN ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ ÜZERİNDE ISRAR EDİLMEKTEDİR.
Üçüncü Boğaz Köprüsü ilk iki köprüde olduğu gibi İstanbul'un trafik sorununu çözmeyecek, yeni çözümsüzlükler üretecektir.. Bir yandan İstanbul'un kuzey kesimi olan Beykoz ve Sarıyer ormanlarında usulsüz yerleşimi teşvik ederken, diğer yandan çevre ve bağlantı yolları güzergâhındaki mevcut yerleşimlerde yaşayan insanların, kamulaştırmaların ardından, kentsel dönüşüm projeleri uygulaması gibi nedenlerle mahallelerinden göç etmelerine yol açılacaktır. Yaklaşık 50 yıl önce, Sarıyer'deki tersanelerde, bir dünya markası olmuş Paşabahçe Şişecam Fabrikası'nda, Sümerbank Beykoz Deri Kundura, Tekel İspirto ve Rakı Fabrikaları'nda işçi olarak çalıştırılmak üzere Anadolu'dan buralara göç ettirilen insanların barınmalarını sağlamak amacıyla, günümüzde usulsüz diye tanımlanan yapılaşmalar bilerek teşvik edilmişti. Beykoz ve Sarıyer'de doğan, büyüyen, evlenen ve ölümlerinden sonra buralardaki mezarlıklarda yatan insanlar, işgalci gibi gösterilerek, "kentsel dönüşüm" projeleri yoluyla şimdi göçe zorlanmaktadır. Bunların aralarında arsalarının değerleneceği umuduna kapılarak köprünün yapılmasını isteyenlerin de önünde sonunda yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakılacağı unutulmamalıdır.
3.köprü demek, ecri misillerin artması, yıkımların başlaması ve barınma hakkımızın gasp edilmesi demektir. Biz Beykoz, Sarıyer ve tüm İstanbul halkı olarak köprü atında egzoz gazında yaşamak yerine yaşamı savunuyoruz. Yapılması gereken, sermayenin değil İstanbul halkının ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. İstanbul için, raylı sistem ağırlıklı, deniz yolunu en etkin biçimde kullanan ve otobüslerle desteklenmiş bir toplu taşıma sisteminin oluşturulması gereklidir. Planlı olarak toplu taşımayı etkinleştirme, ucuzlatma ve bu amacı destekleyecek biçimde otomobil kullanımını caydırıcı tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Tarımı ve hayvancılığı çökmüş, yerleşim ve sanayileşmesi plansızlığa dayalı, kırlarını yönetemeyen bir Türkiye'de, İstanbul'un ulaşım ve taşımacılık sorunu köprülerle çözülemeyecek, aksine bu sorunlara yoğun kent, kişi başına ulaşım maliyeti, su, rekreasyon, yaban hayatı gibi pek çok sorun daha da eklenecektir.
KAYNAK:WWW.engelsizadalet.com
1990 lı Yıllarda İstanbul'da boğazın iki yakasını yer altından birleştirilecek TÜP GEÇİT projesi hakkında bir gazete haberi okuyordum. TÜP GEÇİT PROJESİİN TASLAK RESMİ de vardı orada. Bu resimde TÜP GEÇİT İKİ ŞERİT GİDİŞ İKİ ŞERİT GELİŞ 4 ŞERİT KARA YOLU BİR GİDİŞ BİR GELİR DEMİRYOLU HATTI VARDI. Ancak MARİFETLİ BİR GİZLİ EL KARAYOLLARINI BU PROJEDEN ÇIKARTTI.
O zamanlar ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ PROJESİ İLE TÜP GEÇİT PROJESİ tercihi üzerine bir tartışma vardı.
Başbakan Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanıyken, 27/Nisan/1995 tarihinde verdiği demecinde: , "Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul'un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur" diyerek, boğaza köprü yapılmasına karşı çıkan bilim insanlarının, çevrecilerin, üniversitelerin, meslek odalarının, ulaşımcıların yüreğine su serpmişti. Tarih 27 Nisan 1995'ti.
Dün böyle düşünen Başbakan bugün "İstanbul için ölümcül sonuçlar" doğuracak adımı atmakta, cinayete birinci derecede ortak olmakta sakınca görmüyor. Hatta üçünü köprü yeniden gündeme getirildiği günlerde; 2006'nın Aralık ayında Marmaray Projesi temel atma töreni sırasında yaptığı konuşmada "Bu ülkede boğaz köprüsü yapılacağı zaman ne gürültüler koparıldığını hatırlayınız. Bugün bile hâlâ üçüncü köprü yapılmasına karşı çıkanlar var. Bu zihniyetler maalesef hâlâ aramızdalar" diyerek, birinci ve ikinci boğaz köprüsüne karşı çıkanları hedef tahtasına oturtuyordu.
Bilindiği gibi İSTANBUL TRAFİĞİNİN EN ÖNEMLİ KAYNAĞI ANADOLUDAN GELEN İÇ GÖÇTÜR. Belediye Başkan'ı iken İstanbul'a vize uygulanmasını teklif eden Sayın Recep Tayyip Erdoğan; şimdi bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle mücadele kabilinden trafik sorununu bahane olarak gösterip ÜÇÜNCÜ KÖPRÜYÜ çözüm olarak masaya koydu.
Davos'ta bulunan Devlet Bakanı Ali Babacan, İstanbul'un üçüncü boğaz köprüsüne araç bazında Hazine garantisi verilebileceğini söyledi.
3. köprü 8 şerit olacak ikisinden tren geçecek
İstanbul Boğazı'na yapılması planlanan 3. köprünün 2x3 şerit karayolu, bir gidiş bir dönüş demiryolu olarak yapılması öngörülüyor. 4 milyar dolarlık projenin ihalesi eylülde yapılacakİstanbul'a yapılması planlanan üçüncü köprünün yerinin neresi olacağı yönünde tartışmalar sürerken, köprünün özellikleri netleşmeye başladı. Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan, İstanbul Boğazı'na yapılması planlanan 3. köprünün 2x3 şerit karayolu, 1 gidiş 1 geliş de demiryolu olarak yapılmasının öngörüldüğünü söyledi. Projenin toplam maliyetinin 4 milyar dolar olarak hesaplandığına dikkat çeken Turhan 'En geç eylülde projeyi yap-işlet-devret (YİD) modeliyle ihale etmeyi planlıyoruz' dedi.
DEVLET GARANTİ VERECEK
Turhan, 3. köprünün yaklaşık bin 300 metre, otoyolun ise yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda olacağını kayderek, şunları söyledi: 'Projenin yapım süresinin 5 yıl olmasını planlıyoruz. Otoyol, İstanbul sınırları içinde 2x4 şerit, İstanbul dışında Gebze-Adapazarı ve Hadımköy-Kınalı arasında ise 2x3 şerit olarak yapılacak. 3. köprünün ise 2x3 şerit karayolu, 1 gidiş 1 geliş de demiryolu olarak inşa edilmesi öngörülüyor. Köprü yapılmasının planlandığı güzergaha yakın yerlerde zaten demiryolu ağı bulunuyor. 3. köprüdeki demiryolunun Marmaray'a da bağlanması hedefleniyor.' Turhan, inşa edilecek otoyoldan araç geçişi için YİD modeliyle yapılacak ihalede garanti verileceğini ve garanti edilen rakamın altında kalınması durumunda farkın devlet bütçesinden ödenmesinin planlandığını da söyledi. Otoyol ve köprüyü kullanacak araçların ödeyeceği tavan fiyatların da belirleneceğini dile getiren Turhan, ihaleye katılacak firmalardan işletme yılı süresinin talep edileceğini vurguladı
Babacan şöyle devam etti: "Üçüncü boğaz köprüsü gibi büyük projeler için belli güvenceler verilebilir. Yatırımcı 'Bana belli bir araç sayısını garanti et. Taahhüt edilen trafikle gerçekleşen trafik arasındaki farkı siz üstlenin' diyor. O zaman riski hesaplayıp yatırıma başlanabiliyor. Bu tür garantilerin yükü sınırlı olduğu için biz de sıcak bakıyoruz."
Yani halkın parası RANTİYECİ İŞ SAHİBİNE PEŞ KEŞ KESİLECEK bu İTİRAF ediliyor.
Kesin güzergâhı ne olursa olsun, böyle bir uygulamanın İstanbul ulaşım sorununa hiçbir olumlu katkısı olmayacağı gibi daha da içinden çıkılmaz hale getireceği ve kuzeye çekilmiş İstanbul ormanlarıyla doğal ve yabanıl alanlarını yok edeceği açıktır.
Bu köprü ve yollarıyla ilgili olarak yaşanabilecek sakıncalar konu alınmak üzere bilgilendirme ve tartışma da yaşanmamıştır. Kentlinin doğacak tehlikeler çerçevesinde bilgilendirilmesi ve katılımı sağlanmış değildir. Bu bize olası bir ÇED raporunun da doğru sonuç vermeyeceğini düşündürmektedir. Bugüne kadar ÇED raporlarında uygulanan mantığın bu köprüye de esasen izin vereceği şeklinde bir endişe yaratmaktadır.
1950'li yıllardan başlayarak karayolcu politikalara teslim olan ülkemizde 40 yıldan bu yana İstanbul Boğazı'na yapılacak köprüler tartışılmıştır. 3. Köprü sorunu karşısında da, Hükümetin belirsiz ve yetkililer tarafından yapılan zaman içindeki farklı farlı açıklamalar nedeniyle toplumda bir kayıtsızlık ve hareketsizlik yaratılmıştır.
Bilindiği gibi İstanbul'un trafik sorunu yıllardır çözülemeyen bir haldedir. 1973 ve 1989 yıllarında iki boğaz köprüsü yapılmıştır. Bu iki köprü, Boğazdan geçen taşıt sayısını 30 kat artırırken yolcu sayısını 4 kat bile artıramamıştır.
Bu nedenle, yeni köprü ile araç trafiği daha da artacak ancak taşınan yolcu sayısında önemli bir artış olmayacaktır. Köprüden transit geçişlerin payı ise % 2 dolayındadır ve artma olasılığı yoktur. Diğer yandan, iki yaka arasındaki yolcuların %50'sinden fazlasını taşıyan toplu taşıma araçlarının araç trafiği içindeki payı %4 bile değilken, yolcuların %30'unu taşıyan özel otomobillerin payı %90'dır.
Sürekli değişen güzergâhların kamuoyu gündemine taşınması, toplumda düşünce karmaşası yaratırken arsa spekülatörlerinin işine yaramaktadır. Kamuoyu gündemine getirilen birçok farklı güzergâhtan sonra, basında son olarak köprünün Tarabya &8211; Beykoz arasından geçeceği haberleri çıkartılmıştır, daha sonrada bu güzergahla ilgili haberler Başbakan Erdoğan tarafından yalanlanmıştır..
Kurulacak yeri bile kesin olmayan üçüncü köprü projesi bilimsel verilere ve kentin gerçek gereksinimlerine dayanmamaktadır.
3. köprü hiçbir plana, SİT kararlarına, yasalara, uluslararası sözleşmelere uygun olmadığı için, hiçbir plana işlenememektedir. Buna rağmen yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda öncelikle bu planlara işleyeceğiz denilerek, belediye meclislerine baskı uygulanmaktadır.
3. köprünün yapımı Türkiye'nin de taraf olduğu; Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (1972-PARİS), Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979-BERN) ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1992-RİO) gibi uluslararası sözleşmeler ile Avrupa Kentsel Şartı'na da aykırıdır.
Bunlara rağmen köprünün yapılması halinde; İstanbul halkına, kente, çevreye ve doğaya karşı suç işlenecektir.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul'un kuzeyine yapılmasına karar verilen ancak güzergâhı kesin olarak açıklanmayan 3. köprünün kentin oksijen kaynaklarını, su havzalarını, yeşilini yok edeceğini belirterek gerekirse yargıya başvuracaklarını söyledi.
İMO'nun yönetimine 6. kez seçilen Gökçe, İstanbul'un gündemdeki sorunlarını gazetemize değerlendirdi. Gökçe, 3. köprünün Anadolu Yakası'nda Şile, Beykoz ve Ömerli ormanları ile su havzalarını, Avrupa Yakası'nda da Belgrad, Çatalca ve Kemerburgaz ormanlarını yok edeceğine dikkat çekti. İstanbul ulaşımının yüzde 3'üne hizmet edecek yeni köprünün trafik sorununa çözüm olamayacağını anlatan Gökçe, " Sadece prestij için yapıyorlar. Mart ayında da lastik tekerlekliler için tüp tünel projesinin ihalesi yapılacak. Bunlar çıkar ve rant projeleri. İstanbullunun yaşam kalitesini arttıracak projeler değil" dedi. 3. köprüye alternatif olarak sunulan Marmaray Projesi'nin de daha bitmediğini anımsatan Gökçe, kendilerine yönelik "Her şeye karşı çıkıyorlar " eleştirilerinin de gerçeği yansıtmadığını anlattı.
Gökçe, " 1970'lerden bu yana, köprüler yapılmaya başladığından beri tüp tüneli, metroyu savunduk. İstanbul'un 25.5 km. demiryolu var. Şerit eklemeleri ile sokak, köprü kavşak düzenlemeleri ile kentin sorunlarına çözüm getirmeyecek projelere kaynak ayıracaklarına metroya yatırım yapsalar İstanbul'un bugün en az 150-200 km. metrosu olurdu" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde üçüncü köprü için "cinayet" demişti.Üçüncü köprü için onay vererek "üçüncü cinayetin" ortağı oluyor.
Üçüncü köprü, kent trafiğini rahatlatmayacak, aksine trafik yükünü çoğaltacak, yeni bir köprü yapımını tetikleyecektir
Üçüncü köprü kentin kuzey bölgelerindeki ormanlık alanların yok olmasına yol açacak, su havzalarını tahrip edecektir
Yeni köprü, sağlıksız ve kaçak yapılaşmayı tetikleyecek, yeni Acarkentler oluşacaktır
Kamuoyundan sır gibi saklanan köprü güzergâhı içinde yer alan bölgelerde daha önce büyük arsa alımları yapıldığı kamuoyuna yansımıştır ki bu, kentsel değerlerin yandaşlara peşkeş çekilmesini ifade etmektedir
Üçüncü köprünün gerekçesi olan ağır vasıtaların transit taşınması deniz yolu üzerinden veya tüp geçit ile yapılabilecekken NEDEN ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ ÜZERİNDE ISRAR EDİLMEKTEDİR.
Üçüncü Boğaz Köprüsü ilk iki köprüde olduğu gibi İstanbul'un trafik sorununu çözmeyecek, yeni çözümsüzlükler üretecektir.. Bir yandan İstanbul'un kuzey kesimi olan Beykoz ve Sarıyer ormanlarında usulsüz yerleşimi teşvik ederken, diğer yandan çevre ve bağlantı yolları güzergâhındaki mevcut yerleşimlerde yaşayan insanların, kamulaştırmaların ardından, kentsel dönüşüm projeleri uygulaması gibi nedenlerle mahallelerinden göç etmelerine yol açılacaktır. Yaklaşık 50 yıl önce, Sarıyer'deki tersanelerde, bir dünya markası olmuş Paşabahçe Şişecam Fabrikası'nda, Sümerbank Beykoz Deri Kundura, Tekel İspirto ve Rakı Fabrikaları'nda işçi olarak çalıştırılmak üzere Anadolu'dan buralara göç ettirilen insanların barınmalarını sağlamak amacıyla, günümüzde usulsüz diye tanımlanan yapılaşmalar bilerek teşvik edilmişti. Beykoz ve Sarıyer'de doğan, büyüyen, evlenen ve ölümlerinden sonra buralardaki mezarlıklarda yatan insanlar, işgalci gibi gösterilerek, "kentsel dönüşüm" projeleri yoluyla şimdi göçe zorlanmaktadır. Bunların aralarında arsalarının değerleneceği umuduna kapılarak köprünün yapılmasını isteyenlerin de önünde sonunda yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakılacağı unutulmamalıdır.
3.köprü demek, ecri misillerin artması, yıkımların başlaması ve barınma hakkımızın gasp edilmesi demektir. Biz Beykoz, Sarıyer ve tüm İstanbul halkı olarak köprü atında egzoz gazında yaşamak yerine yaşamı savunuyoruz. Yapılması gereken, sermayenin değil İstanbul halkının ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. İstanbul için, raylı sistem ağırlıklı, deniz yolunu en etkin biçimde kullanan ve otobüslerle desteklenmiş bir toplu taşıma sisteminin oluşturulması gereklidir. Planlı olarak toplu taşımayı etkinleştirme, ucuzlatma ve bu amacı destekleyecek biçimde otomobil kullanımını caydırıcı tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Tarımı ve hayvancılığı çökmüş, yerleşim ve sanayileşmesi plansızlığa dayalı, kırlarını yönetemeyen bir Türkiye'de, İstanbul'un ulaşım ve taşımacılık sorunu köprülerle çözülemeyecek, aksine bu sorunlara yoğun kent, kişi başına ulaşım maliyeti, su, rekreasyon, yaban hayatı gibi pek çok sorun daha da eklenecektir.
KAYNAK:WWW.engelsizadalet.com