çeçenin köşesi

dudayew

New member
walla birileri kızarmı bilmem ama ben kendime köşe yaptım buraya



>>>>>>>>>bilenlere bilmeyenlere<<<<<<<<<
ŞEHİT ASLAN, ASLAN MASHADOV
1944 yılı ile 1957 yılları arasında dünyaya gelen hiçbir Çeçen vatanında doğmadı. Aslan Mashadov da bu kuşaktaki bütün soydaşları gibi 1951 yılında Kazakistan’da doğdu. Ailesi 1944 sürgününü bütün acımasızlığıyla yaşadı.


Mashadov 1957 yılında altı yaşındayken Çeçenistan’a döndü. 1972 yılında Tiflis Askeri

Topçu Akademisinden mezun olarak hayata atıldı. Rusya Federasyonu’nun bazı bölgeleri ile Macaristan ve Litvanya’da görevler yaptı.

Sovyetler Birliği’nin yikılmasından sonra ülkesi Çeçenistan’da Dudayev’in başlattığı mücadeleye davet edildi. Aslan Mashadov 1992 yılında Rus ordusundaki görevinden ayrılarak ülkesi Çeçenistan’ın hizmetine girdi.
Çeçen halkının seçilmiş lideri Aslan Mashadov, Devlet Başkanlığı görevini bağımsızlık mücadelesinin en ön saffında, cephede Çeçen Ordusunun başında HALA VE SONSUZA DEK sürdürmektedir.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Çeçenistan bağımsızlık mücadelesinin adı gibi yiğit “Aslan” komutanı şehadet şerbetini içti.

Bütün dünyanın gözü önünde, 21. asrın başında soykırıma uğratılan, bir milyonluk nüfustan şehit olan 250 bin Çeçen arasına Devlet Başkanı Aslan Mashadov da katıldı.





ANLAYAMAYANLAR İÇİN;;;;;;;;;;;;;;

Makineli el tüfeği ile savunma yapmaya çalışırken, askeri helikoptere saldırmak zorunda kaldı. Helikopterin bir sonraki saldırısında makineli tüfeklerden çıkan kurşunlar elini kopardı. Hamzat dağ yamacına yaslandı ve kan kaybından ölene kadar savaşmaya devam etti. Ölümünden sonra bile işgalciler korkudan yaklaşamadılar kendisine ve birkaç saat boyunca ölü komutanı kurşun yağmuruna tuttular. İşgalciler Hamzat'a yaklaştıklarında, sağ kalan elinde pimi çıkarılmış el bombası tuttuğunu gördüler.



Çeçen halkının tarihi, asırlarca isimleri bilinecek kahramanlık öyküleri ile doludur. Ölümünden sonra Rus medyası olayı çarpıttı ve Çeçen komutanın dizler üzerinde durarak elinde çokolta tuttuklarını söylediler. Böylece onlar Çeçen komutanı aşağılamak istediler.



Fakat bu budalalar bilmiyorlar ki, tüm dünya önünde Çeçen komutanın Müslümanların günde beş vakit kıldıkları namaz duruşunda, secdede öldüğünü belirttiler. Müslümanlar biliyorlar ki, bir Müslüman bu pozda Allah'a en yakın olduğu zamandır. İşte böyle Allah, düşmanlarının ağızları ile gerçekleri buyurur.



İşte böyle gidiyorlar Çeçen askerler ve yeşil kuşlar gibi cennetin nehirleri üzerinde uçuyor, Yaratanın önüne çıkmak için ve Cihatlarını anlatmak için Kıyamet Gününü bekliyorlar. Yaraları parlak ışık saçacak ve mis kokacaklar. Çeçen toprağı bu kokuyu içine sindirmiş on yıl içerisinde.



Torunlarına güzel örnekler bırakıp bu dünyadan gelen Şehitlerin mezarlarında bayraklı yüksek direkler duruyor. Allah onların Cihadını kabul etsin ve niyetlerine göre versin
!"​
 

dudayew

New member
CEVHER DUDAYEV



Her anı acı her anı çile ve kahır dolu bir hayata rağmen yılmadı, zorluklara ve yokluklara karşı direnmesini bildi. Küçük bir orduyla dünyanın süpergücüne sahip kızıl orduya karşı savaşmak elbette kolay değildi. "Haksız gücün karşısında, güçsüz hakkın yanında olmak benim imanımdır" diyerek Şeyh Şamil'in bıraktığı yerden mücadeleyi başlatmış ve Ruslara meydan okumuştu.

"Üzerimdeki üniformam kefenim, şehadete talibim. Şehitliği rütbe ve şeref kabul ediyorum. Kanımın son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı ve milletimin hürriyeti için savaşmaya hazırım''. Böyle diyordu Çeçenistan'ın kahramanı, Devlet Başkanı, cesur Çeçenler'in Cesur Komutanı... Talih, Asya steplerinin yüzüne o büyük komutanla, Dudayev'le gülmüştü.



Silahça ve sayıca çok kuvvetli Rus askerlerine karşı bir avuç yiğitle, Şeyh Şamil'in bıraktığı yerden mücadeleyi başlatmış ve Ruslara meydan okumuştu. Bu meydan okuyuşun arkasında bir kahraman olmalıydı. Büyük savaşlar büyük kahramanlar isterdi çünkü. Çeçen savaşı da dünyaya gözü kara, yüreği özgürlük ateşiyle yanan bir kahraman tanıttı. O kahraman herkesin ardından ağladığı Şehid Cevher Dudayev'di. Evet... Kafkasya'daki Mukaddes Gazavat'ı tanırken ilk önce bu gazavatın keskin kılıcı, büyük komutanı Şehid Cohar Dudayev'i tanımak lazım. Musa oğlu Cohar (Cevher Dudayev)'in hayatı ve mücadelesini elbette yazmak zor. Çünkü bu konuda döküman yok denecek kadar az. Ançak onu ziyaret ederek hayatını ve mücadelesini kendi ağzından dinlemeyi bana nasip ettiği için yüce Alllah'a şükreterken aziz şehide rahmetler diliyorum.



23 Şubat 1944 tarihinde sürgünde dünyaya gelen Dudayev, daha bebek iken Rus zulmüyle karşılaştı. Tıpkı Kırım Tatar Türklerinin lideri Mustafa Cemiloğlu gibi, Kırım, Noğay, Ahıska, Karaçay ve Balkar Türkleriyle birlikte, Çeçen ve İnguşlar da vatanlarından bir gecede sürgün edilmişlerdi. Kimileri Sibirya'ya, kimileri Özbekistan'ın ve Türkmenistan'ın dağlık bölgelerine gönderilmiş. Cohar Cevher Dudayev'in ailesi ve akrabaları Kazakistan steplerini yurt edindiler. Sürgün esnasında binbir cile ve korkunun yanında açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veren yiğit bir çeçen annesi oğlunun doğum sancılarını çekiyordu. Sürgün konvoyunu idare eden Rus komutan, "Artık Çeçenya diye bir yer yok. Geri dönüş yok. Bundan sonra ya ölümü ya da bu dağları mesken tutacaksınız" derken yıllar sonra aynı orduda Tümgeneral rütbesine kadar yükselecek ve daha sonra ülkesini Rus emperyalizminin pençesinden kurtarmak için başlatılacak büyük direnişin komutanı olacak bebekden habersizdi.

"Ben o acı dolu günlerin, o insanlık faciası sürgünün çocuğuyum"

Evet her anı, acı her anı çile ve her anı kahırla dolu bir yaşama rağmen yılmadı, zorluklara ve yokluklara karşı direnmesini bildi. Sabır ve kararlılıkla yürüdü ve Kızıl Ordu’da general olmayı başardı. Ancak O, milletine reva görülen sürgünleri, zulümleri baskı ve toplu katliamları hiç unutmadı. Acılarını içinde gizledi sabırla gelecek günü ve o anı bekledi. Ve o gün ve o an geldiğinde milletinin önüne çıkarak haykırdı: "Şimdi bayrak açmanın zamanı, şimdi özgürlük için bedel ödeme zamanı, şimdi bağımsız Çeçenistan'ı kurma zamanı, kısacası şimdi din, hürriyet ve vatan için ölme zamanı" diyordu. Tüm engelleri aşarak Rus kuşatması altındaki Çeçenistan'a varışımın ilk günü onunla gittiğim Şali Şehri'nin kuzey cephesinde buluştum. Cephelerde direniş hakkında bilgi almak ve askerlerine moral vermek üzere geldiği cepheleri denetlerken bir yandan da bize Çeçenlerin Ruslara karşı verdikleri 400 yıllık hürriyet mücadelesinden örnekler vererek günümüzde yaşananlarla bağlantı kuruyordu.



Çeçenlere reva görülen sürgünü anlatırken gözleri doldu ve boğazı düğümlendi. Sıkılmış yumruğunu havaya kaldırarak, "Ben o acı dolu günlerin, o insanlık faciası sürgünün çocuğuyum. Milletime yapılanları hiç mi hiç unutmadım ve unutmayacağım". O gün, cephede başlayan sohbetimiz karargah olarak kullandığı evde devam etti. Zaman zaman konuşmasına ara verip cepheden gelenlere talimatlar veriyor, sonra özür dileyerek tekrar kaldığı yerden devam ediyordu. Büyük bir mesuliyet duygusu içinde, hareket ederek başlattıkları direnişi düşünüyor ve yönetiyordu. Kafasında yeni planlar ve stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Küçük bir orduyla dünyanın en süper gücüne sahip Kızıl Ordu'ya karşı savaşmak elbette kolay değil.

İleriyi gören, imanlı bir komutandı



Gece geç saatlere kadar süren sohbetimizin bir tarih olacağını biliyormuş gibi çok ciddi ve önemli açıklamalarına devam ediyordu. Yorgun savaşçının gözleri uyku bilmiyordu. Sürgünde yaşadıklarını ve neden savaştığını şu şekilde sıralıyordu. "Savaşa karşıyım ancak haksızlığa karşı savaşmak karakterimdir" diyerek başladığı konuşmasında "Bana göre haksız güç zulümdür, güçsüz hak ise mağdurdur. Haksız gücün karşısında, güçsüz hakkın yanında olmak benim imanımdır. 13 yılım sürgünde geçti. Baskılar, açlık ve sefaletin yanında sürgünde vatandan ayrı kalmanın verdiği ıstırabı hep içimde hissettim. Ben o ruhla yetiştim ve hayatımın her anında milletime yapılan bu zulmü hep hatırladım".



Onun vaktinin ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum ancak bu tarihi söyleşiyi de bitirmeyi arzuladığımı kendisine bildirdiğimde gülümseyerek gözlerimin içine bakıp, "Biz her ikisini de yapmaya mecburuz. Bu savaşın tarihini bilmek ve yazmak da bu savaş kadar önemlidir" diyordu. O, ileriyi gören tecrübeli bir devlet adamı, imanlı ve çok cesaretli bir komutan idi. Ateist eğitimin verildiği askeri okullarda yetişmesine rağmen dini inancını ve Çeçen kültürünü gizlemesini ve korumasını başaran azimli ve kararlı bir kişiliğe sahipti. Sohbetimiz esnasında "Ben dinimi annemin koynunda öğrendim" diyerek şöyle devam etti: "Ben ateist bir eğitim aldım ve ateist bir ordu olan Kızılordu'da generalliğe kadar yükseldim. Burada size bir tarihi hakikati nakledeyim. Okul öncesi çok iyi bir terbiye aldım. Sürgünde olduğumuz o yıllarda neden anavatandan çok uzaklarda olduğumuzu, sürgün edilişimizi ve halkımıza yapılan zulmü rahmetli anam başta olmak üzere büyüklerimden öğrendim. Çocukluğumda arkadaşlarımla oyun aralarında hep bunları konuşurduk. Aramızda hep anavatanı hayal eder mutlaka bir gün kendi vatanımızda özgür olacağımıza olan inancımızı söyleşirdik. Bugün o çocukluk yıllarımı hatırladığımda düşünüyorum... Bugün Çeçenistan'da olanlar geleceğin büyükleri olacak çocuklarımız nasıl değerlendirecek acaba? Bu işgali ve zulmü unutmayacakları bir gerçek! Ben müslüman olduğumu hiçbir zaman unutmadım."



"Yemin törenini İslam'a göre yaptım"

Büyük Komutan şöyle devam etmişti tarihi konuşmasına: "Namaz kılmasını ve Kur'an okumasını okul öncesi ve okul sırasında annem ve diğer büyüklerimden öğrendim. Düzenli bir dini bilgi almam imkansızdı ve zaten yasaktı. Çocukluğumda geceleri yatakta annem okur ben tekrarlardım. Namaz sürelerini böyle öğrendim. Allah'ın birliğine, Hz Muhammed Aleyhisselam'ın O'nun kulu ve resulü olduğuna kendimi bildim bileli iman etmiştim ve bu imanımı o günden bugüne Allah'a çok şükür muhafaza ettim. Bu inancım sayesinde ateist okulların ve komünistlerin etkisinde kalmadım. İnanıyorum ki inanç insanların mücadele gücüdür. Toplumların birlik ve beraberliğini sağlar. Cumhurbaşkanı seçildiğimde kendime taraftar toplamak için değil, inandığım için yemin törenimi İslam'a göre yaptım ve Kur'an üzerine yemin ettim. Bu vesileyle yüce Allah'a hamd ediyor ve bu iman ve inançla O'na kavuşmamı bana nasip etmesini niyaz ediyorum." Evet O, bunu diledi ve Allah ona şehadeti nasıp etti. Aziz ruhu şad olsun.​
 

iSpiK

Kadim Dost
Ellerine saglık cok guzel bı yazı benım sahsı gorusum dewamını beklıyoRum..

Bütün Türk ve MüsLüMan aLemi aRkaNIzda..
 

dudayew

New member

allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin,bilakis onlar diridirler.ama siz bunun farkinda degilsiniz




ÇEÇENİSTANDA ŞEHİT OLAN TÜRK OĞLU TÜRK KARDEŞLERİMİZ




































resimlerde gördüğünüz kardeşlerimiz türkiye'den çeçenistan'a hala devam etmekte olan soykırıma dur demek için gittiler ve allah onalara kadir gecesinin sabahınsda şehadeti layık gördü....sayfada bu şekilde giden kardeşlerimizin sadece bi kaçının resmi var...daha nicesi yeşil kuşlar gibi cennetin nehirleri üzerinde uçuyor, Yaratanın önüne çıkmak için ve Cihatlarını anlatmak için Kıyamet Gününü bekliyorlar. Yaraları parlak ışık saçacak ve mis kokacaklar.

çeçenlere terorist diyen METİN UCA gibi showman'ler bunu gidip bu kardeşlerimizin analarının babalarının eşlerinin çocuklarının ve diğer tüm sevdiklerinin yüzlerine karşı söylesin.

BİZ ÇEÇENLER ZULMÜ UNUTMADIĞIMIZ GİBİ ZULUM ALTINDAKİ ÇEÇENLERE YARDIMA KOŞAN KARDEŞLERİMİZİDE UNUTMADIK VE ASLA UNUTMAYACAĞIZ...DUALARIMIZ ONLARLADIR...ALLAH ONLARDAN VE ONLARI YETİŞTİRENLERDEN RAZI OLSUN...[/
CENTER]​
 

dudayew

New member
Muharrem Bayraktar



Kuzey Osetya’daki kanlı eylemin arkasındaki sis bulutları hala dağılmış değil. Bu gidişle de dağılacağa benzemiyor.



Çeçenlerin tarihinin hiç bir döneminde masum sivilleri öldürmek, hele hele çocukları katletmek gibi bir olay yok. Şeyh Şamil’in torunları asırlardan beri Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi veriyor. Bu mücadele elbette çok kanlı ve ama onurlu idi. Ruslar karşılarında çok onurlu bir düşmanla çarpıştılar.



Rus Çarı’nın esir edilen Şeyh Şamil’in kılıcını ona geri vermesi, verilen savaşa Rusya’nın yaklaşımını da ortaya koyuyor.



Ne dün, ne de bugün, Çeçenler bağımsızlık savaşlarında asla asaletlerine ve onurlularına ters bir hareket yapmadılar. Eğer böyle bir hareket ve eylem türü ortaya çıkıyorsa, kesinlikle o eylemi yapanlar Çeçenler değildir.



Kaldı ki, Çeçenistan’daki yasal bir devleti ortadan kaldırmak için, Çeçen topraklarını acımasızca bombalayan, binlerce masum kadını ve çocuğu öldüren Rus ordusu olmuştur.



Televizyon ekranlarında göz yaşlarıyla izlediğimiz, Grozni sokaklarındaki boylu boyunca uzanmış bebeklerin görüntüleri hala hafızalarımızdan silinmemiştir.



O bebekleri Rus ordusu öldürmüştü. Bebek katili damgasının asıl vurulması gereken devlet Rusya’da.



Örgütün terörü terör de, devletin terörü neden terör değil diye sorası geliyor insanın.



Kuzey Osetya’daki eylem her yönüyle muamma dolu bir eylemdir. Acemi Rus operasyon timlerinin okulun çatısına helikopter indirip, çatının çökmesine yol açarak asıl çocuk katliamını başlattığı gerçeği dikkatlerden uzak tutuluyor.



Daha önemlisi bu eylemi kimlerin gerçekleştirdiği hala netlik kazanmadı. Ya da bilinçli olarak açıklanmıyor.



Tam bu esnada, Rusya Savunma Bakanı Serger İvanov “ele geçirilen teröristler arasında Çeçen asıllı terörist” bulunmadığını açıklıyor The Guardian gazetesinde.



Çeçenler, kendilerinin aktif olarak içinde bulunmadıkları bir eylemden neden sorumlu tutuluyorlar o zaman?



Bu olay Kafkasya’yı karıştırmak, bir iç savaş çıkartmaya zemin hazırlamak (ki şu anda Osetya’da Osetler, İnguslar ve Çeçenler arasında saldırılar devam ediyor) amacıyla ustaca planlanmış bir eylem.



Eylemden sonra, baskını planladıkları iddia edilen Şamil Basayev ve Aslan Maşadov’un Türkiye’de bulundukları ve eylemi buradan organize ettikleri iddiası da ABD basınında çıkınca taşlar yerine oturuyor.



ABD Türkiye’nin Kafkaslara karışmasının önünü şimdiden kesiyor. Rusya’ya “Bu eylem Türkiye’den planlandı!” şeklinde zırva bir istihbarat dedikodusu vererek, Rusya ile Türkiye ilişkilerinin tam rayına oturacağı bir dönemde yeni ve onarılmaz bir gerginlik süreci başlatıyor.



Bundan sonra Rus istihbaratı başta Türkiye olmak üzere Çeçen dernek ve vakıflarına karşı saldırıya geçebilir. Önemli Çeçen isimlere karşı saldırı düzenleyebilir.



Bütün bunlar ABD’nin Türkiye–Rusya ilişkilerin bozma manevrası ve “Kafkasya’da kaos planı”dır.



Büyük Ortadoğu Projesi’nden sonra Büyük Kafkasya Projesi de Türkiye’ye kanlı bir şekilde bulaşıyor.



Yıllardan “karışacak” denilen Kafkasya’da karışıklığı çok kanlı bir eylemle başlattılar.



Ucunu da Türkiye’ye ve Çeçenlerin bağımsızlık mücadelesine dokundurttular.



Büyük plan.[/
COLOR]
 

dudayew

New member
çeçen wallpapaer'leri

WALLPAPER 1



WALLPAPER 2



WALLPAPER 3



WALLPAPER 4



WALLPAPER 5



WALLPAPER 6



WALLPAPER 7
 

dudayew

New member
ÇEÇEN WALLPAPER


WALLPAPER 8



WALLPAPER 9



WALLPAPER 10



WALLPAPER 11



WALLPAPER 12



WALLPAPER 13
 

HTML

Üst