çakılıp kaldım...
ne tutan ellerimde iş var ne gören gözlerimde...
boş bir izah çabasına girmişim kendim ile...
ağzıma gelen hersey neden bu kadar tuzlu benim...
belkide gözyaşlarımın tuzudur o kimbilir...
öle bir yer etti ki ağızımın icinde öle bi tad bıraktı ki her tad şimdi uzak bana...
imkansızlıklar içinde yüzüyorum...
beynimin içi çiviler ile dolu sanki,
hangi ses girse,hangi güzel aşk nağmeleri girse içim yanıyor...
parçalanırcasına...
çakalların olduğu yerde aç ta çok olurmuş
ben şimdi çakal oldum aşkına aç beklemekte...
bir tutam sevgi koyarsın diye önüme
bir damla aşkından damlatırsın diye...
gözlerim hep baktığı yerde çakılıp kalıyor...
adete bir mıh gibi...
her damla göz yaşım paslandırıyor...
her iç çekişim ve hıckırıklarım bir darbe daha indiriyor üstlerine...
oysaki hic bir aşkın üslubuna ayak uydurmadan sevmiştim
aşıktım...
kapılırcasına...
ve sırılsıklam...
hep bir ümit taşıdım içimde...
hep bir umut...
ve her zaman her saniye sevdim ben...
sabahları zor kalkıyorum artık işe,
uyuşmuş ayaklarım mı yoksa beynimmi...
yoksa aşkınla sersemleşen benliğimmi...
hangisinde sorun...
hangimizde sorun...
ve hangimize zor bu aşk...
senin belki kaybedecek birşeyin yok,
belki kaybedeceğin sadece ben olduğum için yok...
ama benim var yokluk ve boşluk icinde kalbimden gelen bir ses bu...
iki kelime mi sanıyorsun pehh..!!!
hayır..!!!
ne iki kelime sığdırır benim aşkımı,
ne delice aşk nağmeleri,
ne çılgınca sevda haykırışları...
tek şey anlatır beni artık bundan sonra sana...
bensizliğin...
evet koskoca bir bensizlik anlatır belki sana yokluğumda yanımda olamadığın
ve benim sensizliği ve özlemi yaşadığım gibi...
usulca... ama dağ taş delercesine kuvvetli...
gitmek üzereyim...
ve ben giderken sensizliğini sevgimle delice aşık olan kalbimin kırıntılarınla örtüyorum
sende;
korkuların,yaşatamadıkların,yaşatmadıkların ve verdiğin iki gram aşk zerrecikleri serp ben giderken...
hoşcakal demiyeceğim sana...
hoş ve çakal sevgin için...
her yanılışımda doğruyu bulmaya çalışırdım ben,
artık doğru beni bulsun yanlış ve yanmış sevgimin hürmetine...
giderken senden son bir ricam var?...
bundan sonra yakmasın kimsenin içini o içimde harem yıktıran gözlerin,
tutmasın o ufak,o kalbe ateş sokturan ellerin bir başka eli,
dökülmesin artık o tatlı dilinden benden başkasına aşk nağmeleri...
umarım kırmassın beni
umarım kırılmış aşklara inat bir kıyak yaparsın...
şimdi ben giderim...
son cümlelerim artık...
ama belkide dönerim sana geri kabullenmeyeceğini bile bile,
yüzsüzce.... sensizce... ve yaralı bir kalp ile...
o zaman... zaman geçer ya hani
belki işte o zaman SEN,ben olursun yada ben,SEN...
işte o zaman kavuşuruz belki ayrılmamacasına...:vur
ne tutan ellerimde iş var ne gören gözlerimde...
boş bir izah çabasına girmişim kendim ile...
ağzıma gelen hersey neden bu kadar tuzlu benim...
belkide gözyaşlarımın tuzudur o kimbilir...
öle bir yer etti ki ağızımın icinde öle bi tad bıraktı ki her tad şimdi uzak bana...
imkansızlıklar içinde yüzüyorum...
beynimin içi çiviler ile dolu sanki,
hangi ses girse,hangi güzel aşk nağmeleri girse içim yanıyor...
parçalanırcasına...
çakalların olduğu yerde aç ta çok olurmuş
ben şimdi çakal oldum aşkına aç beklemekte...
bir tutam sevgi koyarsın diye önüme
bir damla aşkından damlatırsın diye...
gözlerim hep baktığı yerde çakılıp kalıyor...
adete bir mıh gibi...
her damla göz yaşım paslandırıyor...
her iç çekişim ve hıckırıklarım bir darbe daha indiriyor üstlerine...
oysaki hic bir aşkın üslubuna ayak uydurmadan sevmiştim
aşıktım...
kapılırcasına...
ve sırılsıklam...
hep bir ümit taşıdım içimde...
hep bir umut...
ve her zaman her saniye sevdim ben...
sabahları zor kalkıyorum artık işe,
uyuşmuş ayaklarım mı yoksa beynimmi...
yoksa aşkınla sersemleşen benliğimmi...
hangisinde sorun...
hangimizde sorun...
ve hangimize zor bu aşk...
senin belki kaybedecek birşeyin yok,
belki kaybedeceğin sadece ben olduğum için yok...
ama benim var yokluk ve boşluk icinde kalbimden gelen bir ses bu...
iki kelime mi sanıyorsun pehh..!!!
hayır..!!!
ne iki kelime sığdırır benim aşkımı,
ne delice aşk nağmeleri,
ne çılgınca sevda haykırışları...
tek şey anlatır beni artık bundan sonra sana...
bensizliğin...
evet koskoca bir bensizlik anlatır belki sana yokluğumda yanımda olamadığın
ve benim sensizliği ve özlemi yaşadığım gibi...
usulca... ama dağ taş delercesine kuvvetli...
gitmek üzereyim...
ve ben giderken sensizliğini sevgimle delice aşık olan kalbimin kırıntılarınla örtüyorum
sende;
korkuların,yaşatamadıkların,yaşatmadıkların ve verdiğin iki gram aşk zerrecikleri serp ben giderken...
hoşcakal demiyeceğim sana...
hoş ve çakal sevgin için...
her yanılışımda doğruyu bulmaya çalışırdım ben,
artık doğru beni bulsun yanlış ve yanmış sevgimin hürmetine...
giderken senden son bir ricam var?...
bundan sonra yakmasın kimsenin içini o içimde harem yıktıran gözlerin,
tutmasın o ufak,o kalbe ateş sokturan ellerin bir başka eli,
dökülmesin artık o tatlı dilinden benden başkasına aşk nağmeleri...
umarım kırmassın beni
umarım kırılmış aşklara inat bir kıyak yaparsın...
şimdi ben giderim...
son cümlelerim artık...
ama belkide dönerim sana geri kabullenmeyeceğini bile bile,
yüzsüzce.... sensizce... ve yaralı bir kalp ile...
o zaman... zaman geçer ya hani
belki işte o zaman SEN,ben olursun yada ben,SEN...
işte o zaman kavuşuruz belki ayrılmamacasına...:vur