çöküşün Başlangici

mendo68

New member
Katılım
27 Haz 2005
Mesajlar
2,410
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Derslerin Başı
Bundan tam 166 yıl önce, 16 Ağustos 1838'de, Osmanlı Devleti ile
İngilizler arasında, tarihe Balta Limanı Antlaşması olarak geçen bir
ticaret antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile, Osmanlı Devleti'nin
çöküş
dönemi başladı.
Bugün nasıl Amerika dünyanın süper gücüyse, o tarihlerde de İngiltere
dünyanın süper gücüydü. Sömürgeleri ile sınırları okadar genişti ki,
İngiltere için, "topraklarında güneşin batmadığı ülke" denilirdi.
İngiltere o tarihlerde sanayi devrimini tamamlamış, ticaretini
artırmak
amacıyla dünya pazarlarını birer birer ele geçirme çabasına girmişti.
Oysa, aynı tarihlerde, Fransa, Almanya, Avusturya ve Amerika henüz
sanayi
devriminin başındaydılar. Bu ülkeler, sanayileşebilmek için ulusal
pazarlarını İngiliz mallarına karşı korumak zorundaydılar. Bu nedenle,
ulusalcı politikalar uygulayarak, yüksek gümrük vergileri koyup
İngiliz
mallarının ülkelerine girmesini engellediler.
Avrupa ve Amerika pazarlarına giremeyen İngiliz ticaret ve sermayesi,
Latin Amerika'dan Çin'e kadar pek çok ülke ile serbest ticaret
anlaşmaları imzaladı.
Sıra, Osmanlı Devleti'ne gelmişti.
Osmanlı Devleti'nin ekonomisi iyi durumda değildi.
Osmanlı tahtında Padişah II.Mahmut (1808-1839) oturmaktaydı. Sadrazam,
yani Başbakan ise Mustafa Reşit Paşa idi.
1830'lu yıllarda Mason olan Mustafa Reşit Paşa, İngilizlerle iyi
ilişkiler
içerisindeydi. Osmanlı Devleti'nin kurtuluşunu, Avrupalılaşmakta
görüyor,
başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletleriyle serbest ticaret
öneriyor
ve şöyle diyordu:
"Ülke, serbest ticaret sayesinde büyük bir hızla sanayileşecektir."
Mustafa Reşit Paşa, bu görüşünde yalnız değildi. Çevresinde, Avrupa
liberalizminin idealleriyle yoğrulmuş, "öncü kadro" denilen, bir aydın
yöneticiler ekibi vardı. Bu kadroyu, Hıristiyan tarihçi M.A.Ubucini
şöyle
tanıtmaktadır:
"Bunlar Paris'te öğrenci iken, Fransızlar gibi giyinirlerdi. Bir
toplulukta Türk oldukları anlaşılırsa, utançlarından yüzleri
kızarırdı.
Türkiye'ye döndüklerinde önemli devlet memuriyetlerine getirildikleri
zaman, ülkelerine yararlı olmaktan çok, Avrupalıların gözlerine
girmeyi,
yurt dışında ünlerini artırmayı düşünürlerdi."
İngiltere'nin o tarihlerdeki Dış İşleri Bakanı Lord Palmerstone da,
Osmanlı Devleti'nin dış ticarette uygulamakta olduğu bazı
kısıtlamaların
kaldırılması için sürekli baskı yapıyor, serbest ticareti överek
şunları
söylüyordu:
"Serbest ticaret sayesinde Sultan'nın kullarının servet ve refahı
artacak,
sanayi gelişecektir."
Yani, İngiliz Lordu Palmerstone, Türklerin iyiliği için bir çaba
içinde
olduğu izlenimini veriyordu. Oysa aynı Lord Palmerstone, Türklerin
Avrupa'ya kabulü söz edildiğinde ise şunları söylüyordu:
"...Türklere, Müslüman oldukları için, hiçbir şekilde taraftar
değilim;
eğer Hıristiyan yapılabilirlerse, son derece mutlu olacağım."
Batı'dan gelen, sözde Türkiye uzmanları da, Osmanlı bürokrat ve
aydınlarının kafalarını sürekli işliyor, şöyle beyin yıkıyorlardı:
"Osmanlı Devleti bu antlaşmayı uygulamakla, Batı uygarlığına girecek."
Sonunda, 16 Ağustos 1838'de, yani bundan tam 166 yıl önce, Balta
Limanı
Antlaşması İngilizler'le imzalandı.
Osmanlı Devleti'nin çöküşünü başlatan bu antlaşmanın en önemli
maddeleri
şunlardı:
· Gümrük vergi oranları ihracatta yüzde 12'ye, ithalatta ise yüzde
5'e
düşürülecek,
· İngiliz tüccarlar, hiçbir kısıtlama olmadan, her tür malı Osmanlı
topraklarında hem iç hem dış ticaret amacıyla alıp satabilecekler,
· İngilizler'den mal alım ve nakli için belge istenilmeyecek,
· İngiliz tüccarlar, iç ticarette yerli tüccarlardan fazla vergi
ödemeyecek,
· Yabancı malları Boğazlar'dan serbestçe geçecek,
· Antlaşma, "sonsuza dek" yürürlükte ve geçerli olacak.

Bu antlaşmadan sonra, bakın neler oldu:
· Türkiye'nin iç pazarı, Batı'nın sanayi ürünlerine açıldı, dış
ticaret
dengesi bozuldu.
· Zaten sıfıra yakın bütçe tükendi, Osmanlı hazinesinde para kalmadı.
· 1854 Kırım Savaşı'nı kaybettik.
· Tarihte ilk kez dışarıdan borç almak zorunda kaldık. İngilizler'den
yüzde 6 faizle 3 milyon 300 bin Osmanlı altını borç aldık.
· 1876'da parasızlık yüzünden ödemeler durduruldu.
· 1879'da durum daha da kötüleşti. Alınmış olan borç anapara ve faizi
karşılığı olarak, damga, içki, balık avı, tuz ve tütün gelirlerine el
konuldu.
· Yine para yetmedi. Eylül 1881'de, devlet borçlarını kapatmak için,
Osmanlı Devlet hazinesini, Alman, Avusturya, Fransa ve İtalyan
alacaklılarla Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerini temsilen, sekiz
kişiden oluşan Düyun-u Umumiye-i Osmanlı İdaresi Meclisi'ne bırakıldı.
Tuz, balık avı, tütün, alkol ve damga pulu vergilerini o toplamaya
başladı.
· En bereketli gelir kaynağı tarımdı. Gavur sermayesi işbirliği
yaptı.
1884 yılında Reji İdaresi doğdu. Tütün tarlalarında çalışan
kızlarımıza,
karılarımıza, bacılarımıza 'gavur vergi tahsildarları' tecavüz
ettiler.

Bu yıkım, Mustafa Kemal Atatürk'ün çıkışına kadar sürdü. Lozan
Anlaşması
ile Düyunu Umumiye Türkiye sınırları dışına çıkartıldı ve gelir
kaynaklarımız bize iade edildi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.
Peki, Türkler 16 Ağustos 1838 Balta Limanı Antlaşması ile başlayan
çöküşten ders aldılar mı?
Eğer ders almış olsalar aynı çöküş süreci ile yeniden yüz yüze
kalırlarmıydı!
Osmanlı Devleti'nin çöküşünü başlatan Balta Limanı Antlaşması'nın bir
benzeri, hatta daha da ağırı Kasım 1995'de imzalanıp 1 Ocak 1996'da
yürürlüğe girdi. Bu kez anlaşmanın adı, Gümrük Birliği Anlaşması idi.
Avrupa Birliği (AB)'ne girme pahasına, DYP-SHP Koalisyon Hükümeti
tarafından imzalanan bu anlaşma ile Türkiye, AB'nin 15 üyesi ülkeye
karşı
tüm gümrük duvarlarını indirdi. Avrupa Birliği'ne tam üye olmadan
Gümrük
Birliği'ne girmiş tek bir ülke yoktu. Gümrük Birliği Anlaşmasını
imzalayan
Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı Deniz Baykal, tıpkı Mustafa
Reşit
Paşa gibi konuşuyor ve şöyle diyordu:
"Türkiye'yi güçlü ve önder bir ülke yapacağız, Avrupa Birliği'ne

taşıyacağız..."
Türkiye- AB dış ticaret açığı 1990 yılında 2,5 milyar dolar iken,
Gümrük
Birliği Anlaşması'nın yürürlüğe girdiği 1996 yılında 5,8 milyar dolara
çıktı. Bu fark giderek büyüdü. 1996-2003 sürecinde açık 84 milyar
dolara
fırladı. Türkiye'nin sekiz yılda 85 milyar dolar kaybına neden olan
Gümrük
Birliği Anlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nin onayına
sunulmamış, Yüce Meclis'ten geçirilmeden uygulamaya konulmuştu.
Balta Limanı Antlaşması'ndan bin beter Gümrük Birliği Anlaşması'nın
Türkiye'ye zararı 85 milyar dolarla sınırlı kalmadı. O, sadece bir
başlangıçtı, gerisi bakın çorap söküğü gibi nasıl geldi:

· İMF, Ankara'ya demir attı. Peşi peşine Niyet Mektupları (yani
Teslim Mektupları) imzalandı.
· Özelleştirme adı altında Vatanın Satılması hızlandırıldı,
Türkiye'nin
ekonomik kaleleri olan Petkim, Tekel, Tüpraş, Seka, Telekom,
Sümerbank, Şekerbank birer birer Türklerin elinden alındı.
· Washington ve Brüksel'de hazırlanmış olan Tahkim, Uyum Yasaları,
İkiz
Yasalar gibi Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü ve egemenliğini tehdit
eden
yasalar, TBMM'den '15 günde 15 yasa' hızıyla geçirildi.
· Sömürgeciler, Türkiye'de şeker pancarı, tütün, pamuk üretimlerini
kısıtladılar, Türk tarım ve hayvancılığını öldürdüler.
· Türk tarım arazileri de Yunanlılara, İsraillilere, Almanlara,
İngilizlere Amerikalılara satılmaya başlandı.
· Kıbrıs, Rumlara teslim edildi.
· Filistin'de Müslüman Araplara soykırım uygulayan İsrailli Siyonist
Faşistlerle siyasi ve askeri işbirliği anlaşmaları imzalandı.
· Aslında bir tarım ülkesi olan Türkiye; buğdayı, unu, şekeri,
soyayı,
tütünü, ayçiçeğini, pamuğu, eti ithal eder duruma düştü.
· ABD ve İngiltere, Irak'ı işgallerinde Türkleri 'tetikçi' olarak
kullanmak istediler, direniş görünce de Türk askerinin kafasına çuval
geçirdiler.
· Türkiye'nin iç pazarları, ticareti de yabancıların eline geçti.
Tekstili, sütü, yoğurdu, ayranı, şekerlemeleri de artık yabancılar
üretip
satmaya başladı.
· Türk halkının yarısı açlık sınırına dayandı, çoğu gençlerden oluşan
ve
üniversite mezunlarını da kapsayan işsizler ordusu 10 milyonu geçti.
16 Ağustos 1883 Balta Limanı Antlaşması ile başlayan Osmanlı
Devleti'nin
çöküşünde ortaya Mustafa Kemal çıkmıştı. Ama öyle gözüküyor ki, bu kez
çöküş, Türkiye'nin tamamen teslim alınmasına kadar sürecektir.
Türkleri, kendi topraklarında kiracı olma ve uşaklık beklemektedir!
 
ewet ne yazikki bunlar gercekler

ab denilen ruya yuzunden gumruk birligi anlasmasini imzaladik we her yil bunun yuzunden dis ticaret acigi weriyoruz we bunu karsilayabilmek icinde surekli imf den dolar almak zorunda kaliyoruz

nasilki Ataturk bu anlasmalari kaldirdi, simdide kaldirilmasi lazim yoksa daha cok cileler yokluklar cekecegiz :(
 
aslında bize önceden ab ye benzer bir üyelik teklif edilmiş ama bizimkiler kabul etmemiş
 
Geri
Üst