CounTRy
Gülen Manyak
- Katılım
- 5 Haz 2006
- Mesajlar
- 10,687
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
-İlk aylar özgürlük ve yalnızlık bocalaması yaşatabilir. Özellikle ailesinden ve arkadaş çevresinden ayrılık deneyimini ilk kez yaşayanlara… Bu ilk aylar bir yandan tamamen serbest olduğunuz, ne yaparsanız kimseden çekinmeden yapabileceğiniz, meşru olan olmayan her türlü alternatifin varlığınızı saracağı dönemdir, üreteceği şaşkınlık geçicidir. Eski çevreden ayrılığa alışmak fazla uzun sürmez; zaten hayatımız boyunca defalarca bir çevreden kopup başka bir çevreye tutunmaya çalışmak zorunda kalacağız. Bağımlılıktan kurtulup ilişkilerimizi bağlılık ekseninde korumalıyız. Sabretmeli ve çevremizi oluştururken dikkatli olmaya çalışmalıyız. Çünkü bu ilk aylardaki ilişkilerimiz, seçtiğimiz yolu çok fazla belirleyecek. Yılgınlık yok, bu işi başaracağız.
-Üniversite kapısında yaşanan en yaygın şok, kazanılan bölümün ve dolaysıyla seçilen mesleğin beğenilmemesidir. Ben de böyle bir şok yaşadım, iyi bilirim. Birçok öğrenci vazgeçip tekrar sınava hazırlanmayı seçmiş, bazıları bu kararı verinceye kadar birkaç yıl okumayı sürdürmüştür. Gerçekten haklı sebepleri olanlara önerim; ilk yıl hem okusunlar ve hem de sınava yeniden hazırlansınlar, ikinci girişlerinde daha iyi bir bölüm kazanamadılarsa, bölümlerine devam etsinler. Böylece beyinleri daha iyi kavrar ve gelişir. Ancak, birikimlerine çok güvenmiyorlarsa, zaman kaybetmek gereksizdir. Hemen her meslek sevilebilir, her meslekten zirveye çıkılabilir. Yeter ki insan başarının diploma değil yetenek olduğunu anlasın. Yetenek demek, sosyal iletişim adabını iyi öğrenmek, yazılı sözlü iletişimi, zeka ve kavrayışı geliştirmek, iyi ilişkiler ve çevre oluşturma becerisi, girişimcilik, cesaret, sempati, araştırmacılık ve bilgisayar demektir. Bir gencin bu özellikleri geliştirmesi, on üniversite bitirmesinden üstündür.
-Bazılarımızın ekonomik sıkıntımız olacak. Belki aile desteği yetmeyecek, burs bulamayacağız veya burs yetmeyecek. Ümidinizi kırmamalısınız. Şartlar zorlarsa bir öğrencinin geçim kaynakları dört öğrenciye bile yetebilir. Ben bir yıl öğlen yemeği yiyemedim ama açlıktan ölmedim. Bu yoldan geri dönülmez. Hafta sonlarında pazarlarda simit satarak bile geçinebilir, orta öğrenim öğrencilerine özel ders verebilir, akşamları kısmi zamanlı iş arayabilirsiniz. Binlerce öğrencinin hiçbir aile desteğine ulaşamadan öğrenimlerini tamamlayabildiklerini unutmamalı, sorumluluklarınızı omuzlamalısınız. Büyük insan, azimli, cesur, sorumlu, tutumlu, sabırlı ve ahlaklı insandır.
-Okula gelince, nasıl başlarsa öyle gider. İlk yıl derslerine sımsıkı sarılan öğrencinin alacağı başarı sonraki yıllarına aynen yansıyacaktır. Genellikle birinci sınıfta, hatta yabancı dil hazırlık sınıfında derslerinden zor geçen öğrencilerin çoğunluğu diğer tüm yıllarını da sürünerek ve kıvranarak geçiriyorlar. En azından okuduğum üniversitede durum böyleydi ve hala öyleymiş. Derste başarının en önemli sırrı notları ve kitapları çok okumak değil, hiçbir dersi kaçırmamak ve her akşam o gün öğrenilenleri gözden geçirmektir.
-Eğitim sürecinde gerilim sürekli artıyorsa, sonunda duvara toslarsınız. Eğer ders çalışmak ve öğrenmek her geçen gün zorlaşıyorsa, gazıyla frenine birlikte basılan araç gibi içten kıvranarak ilerliyorsunuz demektir. Böyle bir araba zor yol alır ve bir süre sonra da ya balataları yanar ya da motoru. Üniversitenin ilk iki yılında birinciliğe oynayan, üçüncü yılında tökezleyen ve dördüncü yılında sınıfta kalıp bir türlü geçemeyen öğrenciler biliyorum.
-Öğrenirken eğlenin: Eğlence zihni rahatlatır ve kapasiteyi arttırır. Ama öğrenmeyle eğlenmeyi birbirinden koparmak dinle dünya işlerini birbirinden ayırmaya benzer. Ne eğlenmeye yaranabilirsiniz ne de öğrenmeye. Bir şekilde eğlenerek öğrenmelisiniz. Okula gidişiniz düğüne gidiş gibi olmalı, hocayı dinleyişiniz en eğlenceli konferansı dinleyişinize benzemeli. Ders çalışmanız somurtkan ve gergin değil, güler yüzlü ve bazen sevimli mırıldanmalar eşliğinde olmalı.
-Dinlenmeyi ihmal etmeyin. Sürekli çalışan motorun ömrü hızlı kısalır. Beyin ve vücut öğrenirken enerji harcar ve gerilir. Sabah erken kalkan, günlük yürüyüşler yapan, birer saatlik çalışma blokları arasına, gevşeme, derin soluma, gülümseme egzersizleri sıkıştıran, arkadaşlarıyla düzenli fikir sohbetleri yapan öğrenci dinleniyor demektir. Diyebilirim ki böyle çalışan öğrencinin başarısını hiçbir dünyevi faktör durduramaz.
-Gönül meselelerine dikkat etmelisiniz. Gençlik heyecan dönemi. Yüzler ve bakışlar çok güzel, canlı, kırışıklık yok ve hormonlar hareketli. Hele çağımızda, giyim kuşamlar ve sosyal edep zıvanadan çıkmış. Öğrencinin aşkı öğrenimin katili oluyor genellikle. Nefsiniz sürüklese de zamansız gönül ilişkilerinden şiddetle uzak durmanızı öneririm. Zira üniversitede tanıştığınız adayla evlenme ihtimaliniz çok zayıftır. Evlilik çağında değilsiniz, yıllar sonra karşılıklı olarak şartlarınız ve alternatifleriniz değişecek. Aşık bile olsanız, şimdi istediğinizden yıllar sonra vazgeçme ihtimaliniz yüzde 90 dır. Uzak durursanız zarar vermemiş ve zarar görmemiş olur, safiyetinizi korursunuz. Hayata tutunmanız için daha önünüzde yıllarınız var. Şimdilik okul arkadaşlarınızın tümüne kardeşleriniz gözüyle bakabilirsiniz.
-Cinsellik denetimini önemsemelisiniz. Bu hayatı sevdiren, güzel ve disiplin altında olursa onurluca olan özelliğimiz hayatımızın en büyük utancına dönüşebilir. Birçok gencin hayattaki başarısızlığının bu konuda tuzaklara erken düşmesinden kaynaklandığına tanığım. Cinsellik baskısı tarihte hiç olmadığı kadar güçlü ve erken çağlarda insanları esir almıştır. Böyle bir esarete düşmemek için çok duyarlı olmanızı öneririm. Bu amaçla, bu tür tahrik ortamlarından, görüntülü, sesli, televizyon, sinema, internet veya basılı metin kaynaklı malzemelerden uzak durmakta titizlik gösterilmesini tavsiye ederim. Çünkü bu esaret başka esaretlere benzemez; akıl ve mantık dinlemez ve insana çok fazla utanılacak şeyleri uyuşturucu bağımlılığı düzeyinde yaptırır. Hele erken yaşta kapılanların hayatlarının anlamının çoğunluğu bu konuyla biçimlenir ki bu bir insanın maddi ve manevi yükseliş yolculuğuna son vermesi demektir.
-Fırsatları kaçırmayın: Hayata tutunma arayışı için diplomayı beklemek mantıksızdır. Öğrencilerin belki yarısı diplomayı aldıkları gün kendilerini boşlukta buluyorlar. Gidecekleri hiçbir yer olmuyor. Bazıları hayata yeni başlamış gibi sınavlara hazırlanmaya başlıyorlar; sanki yıllarca boşuna okumuş ve sanki bir şey öğrenmemişler. Hayatınızın ilerleyen yıllarında üniversite yıllarından daha özgür ve boş zamanınız olmayacak. Sanılanın aksine, diplomayı aldığınız gün burs verenler desteklerini terk edecek, ellerine baktıklarınız elinize bakmaya başlayacak. Bu yılların her günü, hayatta ne yapabileceğinize, nasıl bir mesleğe hangi yeteneklerle tutunabileceğinize dair araştırmalar yapma fırsatlarıyla doludur. Bu konuda firmalarla, deneyimli insanlarla yazışmalar yapabilirsiniz. Kütüphaneye gidip yabancı üniversitelerin kataloglarını inceleyebilir, seçtiğiniz kariyere göre atacağınız adımları belirleyebilirsiniz. Hafta sonlarında ticaret veya sosyal etkinliklerle girişimciliğinizi ve iletişim becerinizi geliştirebilirsiniz.
-İdeolojilere dikkat etmelisiniz. Gençlik kahramanlık döneminizdir. Her ideoloji sizinki gibi zinde beyine ve bilek gücüne muhtaçtır. Oysa her ideoloji bir çıkarı temsil eder. Genellikle gençlikte neler olup bittiğini tam bilemiyor, sosyalleşme dönemimizi birilerinin amaçlarına hizmet ederek geçiriyoruz. Neye hizmet ettiğinizi, bunun dünya ve ahırete ve gelecek yıllarınıza etkisinin ne olduğunu iyi analiz etmelisiniz. Kendinize bir yaşama gerekçesi, bir hayat misyonu belirlemeli, katılacağınız etkinlikleri buna göre seçmelisiniz.
Kaynak: Dr. Muhammed Bozdağ