EFES
Efes harabeleri Lysimachos’un M.Ö. III.Yüzyılda yaptırdığı surların üzerindeki Magnesia kapısından girildiğinde Ephesos’un ünlü kişilerinden filozof Flavius Domianus’un yaptırdığı doğu gymnasionu ile karşılaşılır. Burası hamamı, palaestrası, geniş avlu, ve ders salonlarıyla komple bir yapıdır. Biraz ilerde ‘’Lukas Mezarı’’ diye tanınan yuvarlak bir mezar anıtı yer alır. Bunun ilerisinde iki çeşme kalıntısı bulunur.

Celsus Kitaplığı:
İki katlı olan kütüphanenin cephesi sütunlarla süslenmiş, bu sütunla arasında da heykeller konmuştur. İçerisinde papirüs rulolarının konması için dikdörtgen nişlerin yer aldığı yapı 10.92/16.72m. ebadındadır. Ortada bilim koruyucusu Athena’nın heykeli bulunuyordu.

Aya suluk Tepesi:
Hıristiyan Efsanesine göre St. John M.S. 50 yıllarda bu tepe üzerinde yaşamış, bura da ölmüş, buraya gömülen St.John’a , M.S. IV. Yüzyılda ahşap çatılı bir kilise yapılmıştır. İustianos zamanında ise halen kalıntıları görülen kubbeli bazilika inşa edilmiştir.
Artemision:
Kuşadası yolundan Artemision bulunduğu yola sapılacak olursa, dünyanın yedi harikasından biri olan Ephesos Artemis Tapınağı’nın bulunduğu Artemis kutsal yerine ulaşırız. Bugün o eski muhteşem tapınaktan Yalnızca tek bir sütun ayaktadır.
Yamaç Evleri:
Hadrian Tapınağı karşısında, Bülbül Dağı eteklerinde zenginlere ait yamaç evleri bulunmaktadır. M.S. I. Yüzyılda yapılan ve üç-dört kata kadar ulaşan bu özel evlerde son yıllarda yapılan kazılarda mozaikler, freskler, heykeller ve daha birçok buluntu ele geçmiş , evler restore edilerek ziyarete açılmıştır.

Devlet Agorası.:
Efes Harabeleri’nin ilerisinde 160 / 56m. ölçülerindeki Devlet Agorası’nın bulunduğu yere gelinir. M.Ö. II. Yüzyılda mevcut olduğu anlaşılan agoranın ortasında, bugün temelleri görülebilen, M.Ö.I.yüzyılda Mısır Tanrıçası İsis adına yapılmış bir tapınak bulunmaktadır. Agorayı kuzey ve güneyden iki portiko çevirmekte, kuzeyden sınırlayan portiko bazilika niteliğini taşımaktaydı. Bu bazilikanın ortasında odeon bulunur. Burası 1400 kişiyi alabilecek kapasitede olup , P. Vedius Antonius tarafından M.S. 150 yılında odeon (müzik salonu) veya bouleuterion (meclis salonu) olarak yaptırılmıştır.
Devlet Agorası’nın güneybatı köşesinde M.S.80 yılında G.Laecanius Bassus tarafından yaptırılmış olan bir çeşmenin caddeye bakan yüzünü süsleyen birçok heykel bugün müzededir.

Tiyatro:
Mermer cadde üzerinde Panayır Dağı’na yaslanmış 24000 kişilik Tiyatro Hellenistik Dönemde inşa edilmeye başlanmış, daha sonra imparator Claudius zamanında genişletilmiş, Traian döneminde de tamamlanmıştır. Roma Çağı’nda şüphesiz çok güzel görüntü veren bu yapının kalıntıları hala göz alıcıdır. Tiyatronun ön kısmında da Hellenistik döneminden kalma bir çeşme dikkati çeker.

Küretler caddesi:
Memmius Anıtı’ndan başlayarak Celsus Kütüphanesi’ne doğru inen cadde, Küretler Caddesidir.M.S.IV. yüzyılda yapılmış iki kabartmadan ibaret Herakles Kapısından geçip aşağıya inilince, sağda bulunan Traian Çeşmesi kitabesine göre ,M.S. 102-114yılları arasında İmparator Trian şerefine yapılmış olup iki katlıdır.Çeşmenin orta nişi içinde imparator Trian’ın heykeli bulunmaktaydı.Küretler Caddesi üzerinde diğer ilginç bir yapı da Korinth düzeninde , bir cella veHadrian Tapınağı’dır. Hadrian Tapınağı’nın arkasında Scholastika Hamamları yer alır.

TRUVA
Çanakkale yakınlarında Anadolu’nun Troas bölgesinde Antik cağ kentidir. Kalıntıları intepe bucağı tevkifi ye köyü yakınındaki hisarlı Mevkiindedir.İlk kez Homerossun İlaydasında adı gecen kenti bulmak ve Priamos un hazinelerini ele geçirmek amacıyla Heinrich Schliemann tarafından yapıldı.(1870-1871) daha sonraki kazılarda saptanan 9 kültür evresinde otuzdan fazla yapı katı belirlendi.Truva I den Truva IX’ akadar uzanan kültür evresine ait evler,surlar,kuleler,çanak çömlek,bıçaklar ve bakır İğneler,dokuma tezgahı buluntuları sütunlu avlulu saray; çark yapımı çanak çömlek,pişmiş topraktan ağırşak,kubbeli fırınlar,sarnıçlar,küp mezarlar,Athena Tapınağı,tiyatro gibi eserler ortaya çıkarıldı.
Yerleşim merkezinde M.Ö.3000’den M.S.400 kadar uzanan zaman dilimini aydınlatıcı buluntular ele geçmiş oldu.
VII tabaka sı olarak adlandırılan şehrin tahta at hilesi ile ele geçirilen ve yıkılıp yakılan Priamos ‘un Troya sı olduğu belirlenmiştir. Kazılar sırasında bu katın yakılmış olduğu kalın kül tabakasından anlaşılmış,sokaklarda bulunan ok ve mızrak uçları da Homeros’un öyküsünde anlattığı savaşın bu tabakada geçtiğini ispatlamıştır.On sene süren savaş Yunanistan da zorlaşan hayat şartları nedeniyle zengin Troya nın alınması için çıkmıştır.
Kahramanlıkla alınmayan Troya neticede bir tahta at hilesi ile alınarak yakılıp yıkılmıştır, bu Troya’dan kurtulanlardan bir kısmı Aeneas komutasında İtalya’ya gitmiş bir kısmı ise Yıkılan bu şehrin üzerine tekrar yeni şehirlerini kurmuşlardır.
APHRODISIAS
Yapılan son kazılarda ünu bir hayli artan Aphrodisias, ayaktaki eserleriyle etkileyici bir görünüme sahip olup ziyaretçileri kendine hayran bırakacak niteliktedir.
Üzerindeki Ceyre Köyü’nün başka yere kaldırıldığı bu antik kentte yapılan kazılarda 10.000 kişilik tiyatro, 30.000 kişilik stadion, odeion ve sebasteion gibi yapılar ortaya çıkarılmıştır.Tiyatroya giderken sağda son yıllarda bulunan, müzenin hemen önüne rastlayan yerde Sebasteion’un kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.Tiyatro meydanının yanında, tiyatro hamamının kalıntıları görülebilir.Hamamlarının güney inde ise gymnasion ve iki peristyl avlulu Bizans evinin kalıntıları yer alır. Aphrodisias’ın göz alıcı bir yapısı da agoranın yanında yer alan odeiondur. II. yüzyılda yapılan odeion 1700 kişiliktir. Odeiondan Aphrodite Tapınağı’na gidelim. Bugün peristatisinde 14 sütunu ayakta görülen tapınak, Arkaik bir tapınak üzerine Geç Hellenistik dönemde M.Ö. I. Yüzyılda yapılmıştır. Aphrodisias’ın en kuzeyinde stadion bulunmaktadır. Geç devirde stadionun doğu ucu gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri için bir arena haline getirilmiştir. Stadyumunun doğusundaki kalıntı Roma Çağı mezarlarıdır.
Burada yapılan kazılardan çıkan eserler Aphrodisias Müzesinde sergilenmektedir. Bunlar arasında Zoilos frizlerindeki kabartmalar, birbirinden güzel Aphrodite başları, Herakles ait heykeller dikkati çeker.

Artemis Tapınağı
Bizanslı Philon "Babil'in asma bahçelerini, Olimpos'taki Zeus Heykelini, Rodos Kolossusu'nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim." diye yazmıştı.
Tanrıça Artemis adına ilk türbe M.Ö.800'lü yıllarda Efes'teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı. Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemis'iyle aynı değildi. Yunan Artemis'i av tanrıçasıydı. Efes Artemis'i ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik, bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı.
Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiterden düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal birtaş vardı. Tapınak, sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşaa edilmiştir. M.Ö.600'lerde Efes şehri büyük bir ticaret limanı haline geldi ve Chersiphron adlı bir mimar yüksek taş kolonları olan yeni ve büyük bir tapınak inşaa etti.
Lidya kralı Croesus, M.Ö.550'de Efes'i ve Anadolu'daki diğer Yunan şehirlerini fethetti. Bu savaş sırasında mabet tahrip oldu. Croesus, mimar Theodorus'a daha öncekilerin hepsini gölgede bırakan yeni bir mabet yaptırdı. Yeni tapınak öncekinin 4 katı büyüklükte 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikteydi. Masif bir çatı, yüzden fazla taş sütunla destekleniyordu.
M.Ö. 356'da Herostratus adlı biri tarafından çıkarılan bir yangında yanarak tahrip oldu. Bundan kısa bir süre sonra o günün en ünlü heykeltraşı olan Scopas'lı Paros tarafından yeni bir mabet yapıldı. Romalı tarihçi Pliny'ye göre yeni tapınak, 130 metre uzunlukta ve 68 metre genişlikteydi. Tavanı, yükseklikleri 18 metre olan 127 adet sütun destekliyordu. İnşaat 120 yıl sürmüştü. Büyük İskender M.Ö.333'de Efes'e geldiğinde tapınağın inşaası hala devam ediyordu.
M.S. 57'de St. Paul hristiyanlığı yaymak için Efes'e geldi. O kadar başarılı oldu ki bundan, şehrin demircisi ve tapınaktaki heykellerin sahiplerinden birisi olan Demetrius büyük bir korkuya kapıldı. Çünkü Demetrius tapınaktaki heykellerin bir kısmının sahibiydi ve her yıl tapınağa hacca gelenlerden iyi bir geliri vardı ve insanların dinini değiştirmesi demek onun geçimini kaybetmesi anlamına geliyordu. Birlikte ticaret yaptığı diğer kişileri de yanına alan Demetrius heyecan verici ve "Yaşasın Efesliler'in Artemisi" diye biten bir söylev yaptı ve halkı galeyana getirdi. Hemen sonra St. Paul'un yardımcılarından ikisini tutukladılar. Bunu bir isyan takip etti. Sonuçta St. Paul, tutuklanan yardımcılarıyla şehri terketti ve Makedonya'ya geri döndü.
262'de Gotların bir akını sırasında büyük Artemis tapınağı yakılıp yıkıldı. Bir yüzyıl sonra Roma İmparatoru Constantine şehri yeniden inşaa ettirdi. Fakat hristiyan olduğu için tapınağı restore ettirmedi.Constantin'in çabalarına rağmen Efes eski günlerine dönemedi. Çünkü gemilerin demirlediği liman yokolmuştu. Nehrin taşıdığı alüvyonlar tarafından deniz şehirden uzaklaşmıştı. Zamanla şehir sakinleri kenti terkettiler. Mabetin kalıntıları başka yapıların ve heykellerin yapılmasında kullanıldı.
British Museum'dan John Turtle Wood 1863'de tapınağı araştırmaya başladı. 1869'da 6 metre derinlikte, çamurların içinde tapınağın temellerini buldu. Bulduğu heykelleri ve bazı kalıntıları British Museum'a götürdü. 1904'de yine aynı müzeden D.G. Hograth'ın liderliğindeki bir ekip kazılara devam ettiler ve sitede birbirinin üzerine inşaa edilen 5 tapınak olduğunu keşfettiler. Bugün gelen ziyaretçilere tapınağın yerini belli etmek için, bataklık halinde olan bölgeye sadece bir tek sütun dikilmiştir.
Efes harabeleri Lysimachos’un M.Ö. III.Yüzyılda yaptırdığı surların üzerindeki Magnesia kapısından girildiğinde Ephesos’un ünlü kişilerinden filozof Flavius Domianus’un yaptırdığı doğu gymnasionu ile karşılaşılır. Burası hamamı, palaestrası, geniş avlu, ve ders salonlarıyla komple bir yapıdır. Biraz ilerde ‘’Lukas Mezarı’’ diye tanınan yuvarlak bir mezar anıtı yer alır. Bunun ilerisinde iki çeşme kalıntısı bulunur.

Celsus Kitaplığı:
İki katlı olan kütüphanenin cephesi sütunlarla süslenmiş, bu sütunla arasında da heykeller konmuştur. İçerisinde papirüs rulolarının konması için dikdörtgen nişlerin yer aldığı yapı 10.92/16.72m. ebadındadır. Ortada bilim koruyucusu Athena’nın heykeli bulunuyordu.

Aya suluk Tepesi:
Hıristiyan Efsanesine göre St. John M.S. 50 yıllarda bu tepe üzerinde yaşamış, bura da ölmüş, buraya gömülen St.John’a , M.S. IV. Yüzyılda ahşap çatılı bir kilise yapılmıştır. İustianos zamanında ise halen kalıntıları görülen kubbeli bazilika inşa edilmiştir.
Artemision:
Kuşadası yolundan Artemision bulunduğu yola sapılacak olursa, dünyanın yedi harikasından biri olan Ephesos Artemis Tapınağı’nın bulunduğu Artemis kutsal yerine ulaşırız. Bugün o eski muhteşem tapınaktan Yalnızca tek bir sütun ayaktadır.
Yamaç Evleri:
Hadrian Tapınağı karşısında, Bülbül Dağı eteklerinde zenginlere ait yamaç evleri bulunmaktadır. M.S. I. Yüzyılda yapılan ve üç-dört kata kadar ulaşan bu özel evlerde son yıllarda yapılan kazılarda mozaikler, freskler, heykeller ve daha birçok buluntu ele geçmiş , evler restore edilerek ziyarete açılmıştır.

Devlet Agorası.:
Efes Harabeleri’nin ilerisinde 160 / 56m. ölçülerindeki Devlet Agorası’nın bulunduğu yere gelinir. M.Ö. II. Yüzyılda mevcut olduğu anlaşılan agoranın ortasında, bugün temelleri görülebilen, M.Ö.I.yüzyılda Mısır Tanrıçası İsis adına yapılmış bir tapınak bulunmaktadır. Agorayı kuzey ve güneyden iki portiko çevirmekte, kuzeyden sınırlayan portiko bazilika niteliğini taşımaktaydı. Bu bazilikanın ortasında odeon bulunur. Burası 1400 kişiyi alabilecek kapasitede olup , P. Vedius Antonius tarafından M.S. 150 yılında odeon (müzik salonu) veya bouleuterion (meclis salonu) olarak yaptırılmıştır.
Devlet Agorası’nın güneybatı köşesinde M.S.80 yılında G.Laecanius Bassus tarafından yaptırılmış olan bir çeşmenin caddeye bakan yüzünü süsleyen birçok heykel bugün müzededir.

Tiyatro:
Mermer cadde üzerinde Panayır Dağı’na yaslanmış 24000 kişilik Tiyatro Hellenistik Dönemde inşa edilmeye başlanmış, daha sonra imparator Claudius zamanında genişletilmiş, Traian döneminde de tamamlanmıştır. Roma Çağı’nda şüphesiz çok güzel görüntü veren bu yapının kalıntıları hala göz alıcıdır. Tiyatronun ön kısmında da Hellenistik döneminden kalma bir çeşme dikkati çeker.

Küretler caddesi:
Memmius Anıtı’ndan başlayarak Celsus Kütüphanesi’ne doğru inen cadde, Küretler Caddesidir.M.S.IV. yüzyılda yapılmış iki kabartmadan ibaret Herakles Kapısından geçip aşağıya inilince, sağda bulunan Traian Çeşmesi kitabesine göre ,M.S. 102-114yılları arasında İmparator Trian şerefine yapılmış olup iki katlıdır.Çeşmenin orta nişi içinde imparator Trian’ın heykeli bulunmaktaydı.Küretler Caddesi üzerinde diğer ilginç bir yapı da Korinth düzeninde , bir cella veHadrian Tapınağı’dır. Hadrian Tapınağı’nın arkasında Scholastika Hamamları yer alır.

TRUVA
Çanakkale yakınlarında Anadolu’nun Troas bölgesinde Antik cağ kentidir. Kalıntıları intepe bucağı tevkifi ye köyü yakınındaki hisarlı Mevkiindedir.İlk kez Homerossun İlaydasında adı gecen kenti bulmak ve Priamos un hazinelerini ele geçirmek amacıyla Heinrich Schliemann tarafından yapıldı.(1870-1871) daha sonraki kazılarda saptanan 9 kültür evresinde otuzdan fazla yapı katı belirlendi.Truva I den Truva IX’ akadar uzanan kültür evresine ait evler,surlar,kuleler,çanak çömlek,bıçaklar ve bakır İğneler,dokuma tezgahı buluntuları sütunlu avlulu saray; çark yapımı çanak çömlek,pişmiş topraktan ağırşak,kubbeli fırınlar,sarnıçlar,küp mezarlar,Athena Tapınağı,tiyatro gibi eserler ortaya çıkarıldı.
Yerleşim merkezinde M.Ö.3000’den M.S.400 kadar uzanan zaman dilimini aydınlatıcı buluntular ele geçmiş oldu.
VII tabaka sı olarak adlandırılan şehrin tahta at hilesi ile ele geçirilen ve yıkılıp yakılan Priamos ‘un Troya sı olduğu belirlenmiştir. Kazılar sırasında bu katın yakılmış olduğu kalın kül tabakasından anlaşılmış,sokaklarda bulunan ok ve mızrak uçları da Homeros’un öyküsünde anlattığı savaşın bu tabakada geçtiğini ispatlamıştır.On sene süren savaş Yunanistan da zorlaşan hayat şartları nedeniyle zengin Troya nın alınması için çıkmıştır.
Kahramanlıkla alınmayan Troya neticede bir tahta at hilesi ile alınarak yakılıp yıkılmıştır, bu Troya’dan kurtulanlardan bir kısmı Aeneas komutasında İtalya’ya gitmiş bir kısmı ise Yıkılan bu şehrin üzerine tekrar yeni şehirlerini kurmuşlardır.

APHRODISIAS
Yapılan son kazılarda ünu bir hayli artan Aphrodisias, ayaktaki eserleriyle etkileyici bir görünüme sahip olup ziyaretçileri kendine hayran bırakacak niteliktedir.
Üzerindeki Ceyre Köyü’nün başka yere kaldırıldığı bu antik kentte yapılan kazılarda 10.000 kişilik tiyatro, 30.000 kişilik stadion, odeion ve sebasteion gibi yapılar ortaya çıkarılmıştır.Tiyatroya giderken sağda son yıllarda bulunan, müzenin hemen önüne rastlayan yerde Sebasteion’un kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.Tiyatro meydanının yanında, tiyatro hamamının kalıntıları görülebilir.Hamamlarının güney inde ise gymnasion ve iki peristyl avlulu Bizans evinin kalıntıları yer alır. Aphrodisias’ın göz alıcı bir yapısı da agoranın yanında yer alan odeiondur. II. yüzyılda yapılan odeion 1700 kişiliktir. Odeiondan Aphrodite Tapınağı’na gidelim. Bugün peristatisinde 14 sütunu ayakta görülen tapınak, Arkaik bir tapınak üzerine Geç Hellenistik dönemde M.Ö. I. Yüzyılda yapılmıştır. Aphrodisias’ın en kuzeyinde stadion bulunmaktadır. Geç devirde stadionun doğu ucu gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri için bir arena haline getirilmiştir. Stadyumunun doğusundaki kalıntı Roma Çağı mezarlarıdır.
Burada yapılan kazılardan çıkan eserler Aphrodisias Müzesinde sergilenmektedir. Bunlar arasında Zoilos frizlerindeki kabartmalar, birbirinden güzel Aphrodite başları, Herakles ait heykeller dikkati çeker.


Artemis Tapınağı
Bizanslı Philon "Babil'in asma bahçelerini, Olimpos'taki Zeus Heykelini, Rodos Kolossusu'nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim." diye yazmıştı.
Tanrıça Artemis adına ilk türbe M.Ö.800'lü yıllarda Efes'teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı. Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemis'iyle aynı değildi. Yunan Artemis'i av tanrıçasıydı. Efes Artemis'i ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik, bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı.
Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiterden düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal birtaş vardı. Tapınak, sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşaa edilmiştir. M.Ö.600'lerde Efes şehri büyük bir ticaret limanı haline geldi ve Chersiphron adlı bir mimar yüksek taş kolonları olan yeni ve büyük bir tapınak inşaa etti.
Lidya kralı Croesus, M.Ö.550'de Efes'i ve Anadolu'daki diğer Yunan şehirlerini fethetti. Bu savaş sırasında mabet tahrip oldu. Croesus, mimar Theodorus'a daha öncekilerin hepsini gölgede bırakan yeni bir mabet yaptırdı. Yeni tapınak öncekinin 4 katı büyüklükte 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikteydi. Masif bir çatı, yüzden fazla taş sütunla destekleniyordu.
M.Ö. 356'da Herostratus adlı biri tarafından çıkarılan bir yangında yanarak tahrip oldu. Bundan kısa bir süre sonra o günün en ünlü heykeltraşı olan Scopas'lı Paros tarafından yeni bir mabet yapıldı. Romalı tarihçi Pliny'ye göre yeni tapınak, 130 metre uzunlukta ve 68 metre genişlikteydi. Tavanı, yükseklikleri 18 metre olan 127 adet sütun destekliyordu. İnşaat 120 yıl sürmüştü. Büyük İskender M.Ö.333'de Efes'e geldiğinde tapınağın inşaası hala devam ediyordu.
M.S. 57'de St. Paul hristiyanlığı yaymak için Efes'e geldi. O kadar başarılı oldu ki bundan, şehrin demircisi ve tapınaktaki heykellerin sahiplerinden birisi olan Demetrius büyük bir korkuya kapıldı. Çünkü Demetrius tapınaktaki heykellerin bir kısmının sahibiydi ve her yıl tapınağa hacca gelenlerden iyi bir geliri vardı ve insanların dinini değiştirmesi demek onun geçimini kaybetmesi anlamına geliyordu. Birlikte ticaret yaptığı diğer kişileri de yanına alan Demetrius heyecan verici ve "Yaşasın Efesliler'in Artemisi" diye biten bir söylev yaptı ve halkı galeyana getirdi. Hemen sonra St. Paul'un yardımcılarından ikisini tutukladılar. Bunu bir isyan takip etti. Sonuçta St. Paul, tutuklanan yardımcılarıyla şehri terketti ve Makedonya'ya geri döndü.
262'de Gotların bir akını sırasında büyük Artemis tapınağı yakılıp yıkıldı. Bir yüzyıl sonra Roma İmparatoru Constantine şehri yeniden inşaa ettirdi. Fakat hristiyan olduğu için tapınağı restore ettirmedi.Constantin'in çabalarına rağmen Efes eski günlerine dönemedi. Çünkü gemilerin demirlediği liman yokolmuştu. Nehrin taşıdığı alüvyonlar tarafından deniz şehirden uzaklaşmıştı. Zamanla şehir sakinleri kenti terkettiler. Mabetin kalıntıları başka yapıların ve heykellerin yapılmasında kullanıldı.
British Museum'dan John Turtle Wood 1863'de tapınağı araştırmaya başladı. 1869'da 6 metre derinlikte, çamurların içinde tapınağın temellerini buldu. Bulduğu heykelleri ve bazı kalıntıları British Museum'a götürdü. 1904'de yine aynı müzeden D.G. Hograth'ın liderliğindeki bir ekip kazılara devam ettiler ve sitede birbirinin üzerine inşaa edilen 5 tapınak olduğunu keşfettiler. Bugün gelen ziyaretçilere tapınağın yerini belli etmek için, bataklık halinde olan bölgeye sadece bir tek sütun dikilmiştir.
