CounTRy
Gülen Manyak
- Katılım
- 5 Haz 2006
- Mesajlar
- 10,687
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Hani Pew araştırma merkezinin, BBC’nin Türkiye anketleri oluyor da, dünyanın en Amerikan düşmanı ulusu hep Türkler çıkıyor. O anketlere göre Türkler Ahmedinejad’ı da Bush’tan daha çok seviyor.
Bu sonuçların tamamı beyan usulüyle elde ediliyor. Yani soru anındaki ruh haline ve yönlendirmeye göre. Türklerin Amerika’ya beslediği hisleri öğrenmenin daha bilinçaltı deşmeli bir yolu var. Harvard Üniversitesi’nin online testi. Adı Örtük Çağrışım Testi (ÖÇT). Asla farkında olmadığımız önyargılarımızı açığa çıkarıyor test. Bilinçaltının da altını.
Öyle bir test ki, kendini en liberal zannedenler, siyahlara ve gay’lere, çok tarafsız davrandığını düşünenler şişmanlar ile yaşlılara düşman çıkıyor. Irk, etnik köken, yaş ve cinsiyete karşı o örtük çağrışımlarla doktorlar yanlış tedavi uyguluyor, gazeteciler taraflı haber yazıyor.
Gizli milliyetçileri de ele veriyor ÖÇT. Bu testte milliyetçiliğin nesnesi Amerika oluyor. Şu Irak gerginliği ortamında yapın testi bakalım ne çıkıyor. Ben yaptım. Sonucu veriyorum; "Verileriniz (Amerika’dansa) Türkiye’ye yönelik zayıf bir otomatik tercihe işaret ediyor."
İnanılır gibi değil, zenci görmeden yaşayıp, siyahlara karşı nahoş önyargılar besliyorum.
Yaşlılara karşı da öyle ama, onları görüyorum.
Neyse ki zayıfları şişmanlara tercih etmiyorum.
Ancak eşcinseller karşısında heteroseksüellerden yana orta kuvvette meyil veriyorum. (Bu bölüm Türkçe testte yok. Amerikan testinde var).
En beteri, kadınların fen bilimlerine istidatlı olmadığını düşünüyorum. Gizliden gizliye. Test sonucu şöyle diyor: "Verileriniz Erkekler ve Fen Bilimleri ile Kadınlar ve İnsani Bilimler arasında (Kadınlar ve Fen Bilimleri ile Erkekler ve İnsani Bilimler arasındakine kıyasla) kuvvetli bir çağrışıma işaret ediyor."
Bu "kuvvetli çağrışım" hükmü, testteki en berbat sonuç. İflah olmaz önyargılar barındırdığınızı anlatıyor.
Demek ki, onun için koskoca parçacık fizikçisi Prof. Dr. Engin Arık, bir yazım üzerine bana e-mail attığında ona "Engin Bey" diye cevap verdim. O da kibar bir şekilde "kadın" olduğunu belirterek yazışmayı sürdürdü.
Harvard Üniversitesi’nin sanal ortamdaki testi, tam takke düştü kel göründü cinsinden. Bir ankette sorsalar, "Gençleri yaşlılara tercih ederim" demeyecek insanlar, aslında yaşlılardan pek de hazzetmediğini anlıyor. "Gay’lere karşı hiçbir önyargım yok" diyecek adam, neredeyse homofobik çıkıyor.
Ben de Amerika’ya karşı önyargılı olmadığımı düşünüyorum. Türkçe testi seçip, Atatürk ve Bush resimleriyle, Türk ve Amerikan bayraklarını, Türkiye ve ABD haritalarını iyi ve kötü kavramlarla eşleştire eşleştire gidiyorum. Neyse ki, sonuçta aşk-nefret duygularına dayalı kör bir milliyetçilik çıkmıyor. Doğal olarak Türkiye’den yana otomatik tercih gösteriyorum. Ama şiddetli değil.
Otomatik tercih, sonuçların şiddetine bağlı olarak "zayıf", "orta kuvvette", "kuvvetli" veya "hiç ya da çok zayıf" olarak niteleniyor.
Amerika’yla ilgili örtük ve açık tutumlarım örtüşüyor. Harvard’ın sitesinde örtük-açık tutumla ilgili şu bilgi veriliyor:
"Örneğin ’Türkleri sever misiniz?’ sorusuna kendilerini önyargısız gören pek çok Alman ’evet’ cevabını verecektir. Ancak ÖÇT aynı kişilerin Türklerle ilgili olumsuz çağrışımları olduğunu gösterebilir. Almanya’da benzeri ÖÇT sonuçları alınmıştır. Bu Almanlar örtük olumsuz tutumlarının farkında değildir, dolayısıyla da bunları açıkça belirtmek ellerinde değildir."
Siyahlarla ilgili hiçbir örtülü yargı beslemediğimi de düşünüyorum. Ekran penceresinde beliren siyah ve beyaz yüzleri sağ ve sol diye ayırıyorum. İyi ve kötü kavramları ifade eden sözcükleri de sağ ve sol diye ayırıyorum. Testin ilerleyen safhalarında resimler ve kavramlar yer değiştiriyor.
İyi öğeler şöyle: Mutlu, huzur, keyif, muhteşem, sevgi, kahkaha, neşe, harika.
Kötü öğeler de şunlar: Istırap, acı, başarısızlık, kötü, fena, berbat, korkunç, rezil. Yaptığın teste göre zayıf ve şişman, siyah ve beyaz, genç ve yaşlı yüzleri beliriyor. Onları hızla tasnif etmen gerekiyor.
Yargısız gittiğini sanıyorsun. Sonuçta, iyi kavramlarla siyah yüzleri eşleştirirken daha bir tereddüt ettiğin ortaya çıkıyor. Notunuz: "Verileriniz (Zencilerdense) Beyazlara yönelik orta kuvvette bir otomatik tercihe işaret ediyor."
SİYAH BRÜTÜSLER
Benim beyazları tercih etmem bir şey mi, siyahlar da beyazlardan yana meylediyor.
Harvard Üniversitesi’nin 1998 yılından beri "Project Implicit" (Örtülü Proje) adı altında yürüttüğü teste bugüne kadar 5 milyon insan katılmış. En şoke edici sonuç teste katılan siyahların yarısının anti-siyah eğilim göstermesi. Beyazların beyaz tercihi ise yüzde 88. Bu şartlarda ABD’de Demokratların başkan adayı Barack Obama’nın seçilme şansı çok zayıf. Çünkü araştırmacılar, örtük çağrışımların seçimlerde verilen oyları da etkilediğini düşünüyor.
Daha vahimi, ırk, etnik köken, yaş ve cinsiyet ile bedensel özürlülere karşı örtük önyargılar mesleki icraatı da etkileyebiliyor. Örneğin doktorların tedavi yöntemlerini.
İnsanların farkında olmadığı önyargılarla ilgili ilk çalışmayı yapan Harvard Üniversitesi’nden Mahzarin Banaji ile Washington Üniversitesi’nden Tony Greenwald, Örtük Çağrışım Testi’ni geliştirip bunu bir grup doktora uyguluyorlar. Teste katılan 220 doktor da form doldururken, siyah-beyaz ayrımı yapmadığını söylüyor. Ancak test sonuçları, otomatik tercihlerin çeşitli derecelerde beyazlardan yana olduğunu gösteriyor. Akut koroner rahatsızlığı halinde hekimlerin, beyaz hastanın damarındaki pıhtıyı açmak için hemen müdahalede bulunacağı, ancak beyazdan yana daha kuvvetli otomatik tercih gösteren hekimlerin aynı durumdaki siyah hastayı tedavi etmeyeceği sonucu çıkıyor. Bu sonuç açık ırkçılık anlamına gelmiyor, ancak Banaji ve Greenwald’e göre, hekimlerin ırklara yönelik bilinçdışı önyargılarının tedavi tercihlerini etkilemesi pekala mümkün.
Banaji ve Greenwald’in tezi üzerine çalışmalar yapan sosyal psikoloji uzmanı Brian Nosek, ırk, ten rengi, yaş, cinsiyet ve bedensel kusurlara yönelik örtük öryargıların gazetecilik mesleğini de etkilediği görüşünde.
Neyse ki, bir dış haberci olarak Amerika’ya yönelik örtük önyargılarım yok. Ama dünya sayfasında neden yeterince Obama haberi vermiyoruz acaba? Örtük önyargıyla beyaz olduğu için mi Hillary’ye meylediyoruz. Ama ben onu kadın olduğu için tuttuğumu zannediyordum. Acaba?
Nedir bu örtük önyargı
LİNK adresindeki Türkçe bölümünde şöyle yazıyor: Önyargı, bir gruba mensup kişilerin bazı özellikleri taşıdığına dair bir inançtır. Örneğin kadınların daha anaç olduğu inancı. Örtük önyargı ise bilincin denetimi dışında var olabilecek kadar güçlü bir önyargı. Örneğin şu soruya cevap vermeye çalışın: "Özgür Yazar meşhur birinin adı mı?" Eğer size öyle gibi geliyorsa ve Özge Sayın’dansa Özgür Sayın’ın meşhur biri olma ihtimalini daha yüksek görüyorsanız, erkekleri başarıyla özdeşleştiren bir önyargıyı dolaylı olarak dışavuruyor olabilirsiniz. Aynı soyadına sahip meşhur bir kadının varlığı da (Gönül Yazar) bu durumu değiştirmeyebilir.
Bu sonuçların tamamı beyan usulüyle elde ediliyor. Yani soru anındaki ruh haline ve yönlendirmeye göre. Türklerin Amerika’ya beslediği hisleri öğrenmenin daha bilinçaltı deşmeli bir yolu var. Harvard Üniversitesi’nin online testi. Adı Örtük Çağrışım Testi (ÖÇT). Asla farkında olmadığımız önyargılarımızı açığa çıkarıyor test. Bilinçaltının da altını.
Öyle bir test ki, kendini en liberal zannedenler, siyahlara ve gay’lere, çok tarafsız davrandığını düşünenler şişmanlar ile yaşlılara düşman çıkıyor. Irk, etnik köken, yaş ve cinsiyete karşı o örtük çağrışımlarla doktorlar yanlış tedavi uyguluyor, gazeteciler taraflı haber yazıyor.
Gizli milliyetçileri de ele veriyor ÖÇT. Bu testte milliyetçiliğin nesnesi Amerika oluyor. Şu Irak gerginliği ortamında yapın testi bakalım ne çıkıyor. Ben yaptım. Sonucu veriyorum; "Verileriniz (Amerika’dansa) Türkiye’ye yönelik zayıf bir otomatik tercihe işaret ediyor."
İnanılır gibi değil, zenci görmeden yaşayıp, siyahlara karşı nahoş önyargılar besliyorum.
Yaşlılara karşı da öyle ama, onları görüyorum.
Neyse ki zayıfları şişmanlara tercih etmiyorum.
Ancak eşcinseller karşısında heteroseksüellerden yana orta kuvvette meyil veriyorum. (Bu bölüm Türkçe testte yok. Amerikan testinde var).
En beteri, kadınların fen bilimlerine istidatlı olmadığını düşünüyorum. Gizliden gizliye. Test sonucu şöyle diyor: "Verileriniz Erkekler ve Fen Bilimleri ile Kadınlar ve İnsani Bilimler arasında (Kadınlar ve Fen Bilimleri ile Erkekler ve İnsani Bilimler arasındakine kıyasla) kuvvetli bir çağrışıma işaret ediyor."
Bu "kuvvetli çağrışım" hükmü, testteki en berbat sonuç. İflah olmaz önyargılar barındırdığınızı anlatıyor.
Demek ki, onun için koskoca parçacık fizikçisi Prof. Dr. Engin Arık, bir yazım üzerine bana e-mail attığında ona "Engin Bey" diye cevap verdim. O da kibar bir şekilde "kadın" olduğunu belirterek yazışmayı sürdürdü.
Harvard Üniversitesi’nin sanal ortamdaki testi, tam takke düştü kel göründü cinsinden. Bir ankette sorsalar, "Gençleri yaşlılara tercih ederim" demeyecek insanlar, aslında yaşlılardan pek de hazzetmediğini anlıyor. "Gay’lere karşı hiçbir önyargım yok" diyecek adam, neredeyse homofobik çıkıyor.
Ben de Amerika’ya karşı önyargılı olmadığımı düşünüyorum. Türkçe testi seçip, Atatürk ve Bush resimleriyle, Türk ve Amerikan bayraklarını, Türkiye ve ABD haritalarını iyi ve kötü kavramlarla eşleştire eşleştire gidiyorum. Neyse ki, sonuçta aşk-nefret duygularına dayalı kör bir milliyetçilik çıkmıyor. Doğal olarak Türkiye’den yana otomatik tercih gösteriyorum. Ama şiddetli değil.
Otomatik tercih, sonuçların şiddetine bağlı olarak "zayıf", "orta kuvvette", "kuvvetli" veya "hiç ya da çok zayıf" olarak niteleniyor.
Amerika’yla ilgili örtük ve açık tutumlarım örtüşüyor. Harvard’ın sitesinde örtük-açık tutumla ilgili şu bilgi veriliyor:
"Örneğin ’Türkleri sever misiniz?’ sorusuna kendilerini önyargısız gören pek çok Alman ’evet’ cevabını verecektir. Ancak ÖÇT aynı kişilerin Türklerle ilgili olumsuz çağrışımları olduğunu gösterebilir. Almanya’da benzeri ÖÇT sonuçları alınmıştır. Bu Almanlar örtük olumsuz tutumlarının farkında değildir, dolayısıyla da bunları açıkça belirtmek ellerinde değildir."
Siyahlarla ilgili hiçbir örtülü yargı beslemediğimi de düşünüyorum. Ekran penceresinde beliren siyah ve beyaz yüzleri sağ ve sol diye ayırıyorum. İyi ve kötü kavramları ifade eden sözcükleri de sağ ve sol diye ayırıyorum. Testin ilerleyen safhalarında resimler ve kavramlar yer değiştiriyor.
İyi öğeler şöyle: Mutlu, huzur, keyif, muhteşem, sevgi, kahkaha, neşe, harika.
Kötü öğeler de şunlar: Istırap, acı, başarısızlık, kötü, fena, berbat, korkunç, rezil. Yaptığın teste göre zayıf ve şişman, siyah ve beyaz, genç ve yaşlı yüzleri beliriyor. Onları hızla tasnif etmen gerekiyor.
Yargısız gittiğini sanıyorsun. Sonuçta, iyi kavramlarla siyah yüzleri eşleştirirken daha bir tereddüt ettiğin ortaya çıkıyor. Notunuz: "Verileriniz (Zencilerdense) Beyazlara yönelik orta kuvvette bir otomatik tercihe işaret ediyor."
SİYAH BRÜTÜSLER
Benim beyazları tercih etmem bir şey mi, siyahlar da beyazlardan yana meylediyor.
Harvard Üniversitesi’nin 1998 yılından beri "Project Implicit" (Örtülü Proje) adı altında yürüttüğü teste bugüne kadar 5 milyon insan katılmış. En şoke edici sonuç teste katılan siyahların yarısının anti-siyah eğilim göstermesi. Beyazların beyaz tercihi ise yüzde 88. Bu şartlarda ABD’de Demokratların başkan adayı Barack Obama’nın seçilme şansı çok zayıf. Çünkü araştırmacılar, örtük çağrışımların seçimlerde verilen oyları da etkilediğini düşünüyor.
Daha vahimi, ırk, etnik köken, yaş ve cinsiyet ile bedensel özürlülere karşı örtük önyargılar mesleki icraatı da etkileyebiliyor. Örneğin doktorların tedavi yöntemlerini.
İnsanların farkında olmadığı önyargılarla ilgili ilk çalışmayı yapan Harvard Üniversitesi’nden Mahzarin Banaji ile Washington Üniversitesi’nden Tony Greenwald, Örtük Çağrışım Testi’ni geliştirip bunu bir grup doktora uyguluyorlar. Teste katılan 220 doktor da form doldururken, siyah-beyaz ayrımı yapmadığını söylüyor. Ancak test sonuçları, otomatik tercihlerin çeşitli derecelerde beyazlardan yana olduğunu gösteriyor. Akut koroner rahatsızlığı halinde hekimlerin, beyaz hastanın damarındaki pıhtıyı açmak için hemen müdahalede bulunacağı, ancak beyazdan yana daha kuvvetli otomatik tercih gösteren hekimlerin aynı durumdaki siyah hastayı tedavi etmeyeceği sonucu çıkıyor. Bu sonuç açık ırkçılık anlamına gelmiyor, ancak Banaji ve Greenwald’e göre, hekimlerin ırklara yönelik bilinçdışı önyargılarının tedavi tercihlerini etkilemesi pekala mümkün.
Banaji ve Greenwald’in tezi üzerine çalışmalar yapan sosyal psikoloji uzmanı Brian Nosek, ırk, ten rengi, yaş, cinsiyet ve bedensel kusurlara yönelik örtük öryargıların gazetecilik mesleğini de etkilediği görüşünde.
Neyse ki, bir dış haberci olarak Amerika’ya yönelik örtük önyargılarım yok. Ama dünya sayfasında neden yeterince Obama haberi vermiyoruz acaba? Örtük önyargıyla beyaz olduğu için mi Hillary’ye meylediyoruz. Ama ben onu kadın olduğu için tuttuğumu zannediyordum. Acaba?
Nedir bu örtük önyargı
LİNK adresindeki Türkçe bölümünde şöyle yazıyor: Önyargı, bir gruba mensup kişilerin bazı özellikleri taşıdığına dair bir inançtır. Örneğin kadınların daha anaç olduğu inancı. Örtük önyargı ise bilincin denetimi dışında var olabilecek kadar güçlü bir önyargı. Örneğin şu soruya cevap vermeye çalışın: "Özgür Yazar meşhur birinin adı mı?" Eğer size öyle gibi geliyorsa ve Özge Sayın’dansa Özgür Sayın’ın meşhur biri olma ihtimalini daha yüksek görüyorsanız, erkekleri başarıyla özdeşleştiren bir önyargıyı dolaylı olarak dışavuruyor olabilirsiniz. Aynı soyadına sahip meşhur bir kadının varlığı da (Gönül Yazar) bu durumu değiştirmeyebilir.
Kaynak : Hürriyet