Özdeyişler Ve Anlamları

acemikral

New member
Adaletin egemen olduğu yerde, silahın yeri yoktur.(Amyot)
İnsanlar haklı olduklarını düşündükleri ve normal yollarla haklarını alamayacaklarını anladıkları zaman kaba kuvvete başvurabilirler. Böyle bir durumun ortaya çıkmaması için, adalet mekanizmasının çok iyi işlemesi gerekir.

Akıllılar nedenler konusunda tartışır, aptallar da karar verir.(Anarchasis)
Tartışma, doğruya ulaşma yollarından biridir. Bu nedenle. gerçeğe ulaşmak isteyenler, olayların nedenlerini tartışarak neden-sonuç ilişkilerini bulmaya çalışırlar. Tartışmayla ulasılan sonuç sağlıklı olacaktır. Oysa, aptal insanlar bir konuda tartışmadan karar verirler. Bu peşin hüküm de onları çoğunlukla yanlış sonuca götürür.

Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.(Claude Bernard)
Bir konuda arastırma yapmayı düşünen kişi, öncelikle konusunu çok iyi kavramıs olmalıdır. İyice anlamadan arastırmaya başlarsa, ne aradığını tam olarak bilmediği için, ya sonuca ulaşamaz ya da ulaştığının farkına varmaz.

Arkadaslar kavun gibidir. Neden mi? Bir tane iyisini bulmak için yüzlercesini yoklarsınız da ondan.(Claude Mermet)
Kavuna dıştan bakılınca olgunluk derecesi anlasılmaz. İyi bir kavun bulabilmek için birçoğunu yakından incelemek gerekir. Arkdaş seçmek de güç bir iştir. Çok sayıda insanlarla birlikte oluruz. Bunlardan niteliklerini beğendiğimiz, kişiliğimize uygun olanlarla dost oluruz.

Asil insan eşyaları kendisine esir eder, âdi insan ise onların esiri olur.(Siön Kiang)
Eşyalar, insanların daha rahat yaşamaları için üretilir. İnsanlar, eşyaları amaçları doğrultusunda kullanırlar. Bazıları ise eşyalardan yararlanamazlar. Bunların asıl düşünceleri eşyalardan yararlanmak değil, onlara sahip olmaktır. Böyle insanlar eşyanın tutsağı olurlar.

Ayaktaki bir işçi, oturmakta olan bir beyden çok daha iyidir.(Franklin)
Bir Türk atasözü"Nerede hareket, orada bereket" der. Durmadan çalışılan yerde verim artar, bolluk olur. Bu yüzden çalışan kişi her zaman saygıya layıktır. Varlığına ve bulunduğu yere güvenerek çalışmayan insanlar, çalışıp üretenlere oranla çok daha az saygı görürler.

Ayrılık, gerçek dostlar için bir mihenk taşıdır.(Lacordaire)
Dostlukların sürekli olması için, dost olan kişilerin ille de bir arada bulunmaları gerekmez. Aynı yerlerde bulunsalar bile, dostlukları sürmelidir. Birlikteyken dost görünen; ama birbirinden uzaklaşınca ilişkileri kesilen kişiler, gerçekten dost değildir. Bu nedenle ayrılık, kimin gerçek dost olduğunu ortaya çıkaran bir ölçü olabilir.

Bazı insanlar, koca evreni bilirler de, kendilerini bilmezler. (La Fontaine)
İnsanı değerli kılan özelliklerden biri de kendini tanıyabilmesidir. Kimileri, her şeyi bildikleri düşüncesindedirler. Her konu, her durum ve her olay hakkında hüküm verirler. Bu da onların aslında kendilerini tanımadıklarının bir göstergesidir. Kişi önce kendindeki kusurları görebilmeli, düzeltme yollarını aramalı ki başkalarını eleştirme hakkına sahip olsun.

Ben kitaplarımı yaratmadan kitaplarım beni yarattı.(Montaigne)
Bildiklerimizin çoğunu kitaplardan öğreniyoruz. Kitaplar kişiliğimizin oluşmasında etkilidir. Kitap yazan kişi, bu aşamaya yine kitap sayesinde gelmiştir. Dolayısıyla bir yazarı bulunduğu noktaya getiren , kendisinden önceki yazarların eserleridir.

Bize değer kazandıran şeyler, yaptığımız işlerdir.(Bancroft)
Bir insanın değeri, yaptığı işlerle ölçülür. İş kişinin aynasıdır. Yaptığı işe bakarak bir kişinin niteliğini anlayabiliriz. İnsanların ürettikleri şeyler, kendilerini değerlendirmede bir ölçü olabilir.

Bize vazifenin öğretilmesinden çok sevdirilmesi gerekir.(A.Vinet)
İnsanlar, severek yaptıkları işlerde başarılı olurlar. Sevmeden yapılan iş, insana sıkıntı vereceğinden onu mutsuzluk ve başarısızlığa sürükler. Bir işten olumlu sonuç alınmak isteniyorsa, çalışacaklara işlerini sevdirmek gerekir. Bu nedenle bir görev verilirken kişilerin ilgi, yetenek ve ihtiyaçları gözönüne alınmalıdır.

Bilim, bütün dünyanın malıdır, milletlerin sınırını tanımaz.(Goethe)
Bilim evrenseldir. Bu alandaki ilerlemeler ülke sınırları içine hapsolunamaz. Aslında bilimi ülke sınırları içnde tutmaya zorlamak doğru değildir. Sözgelimi, milyonlarca insanın sağlığını ilgilendiren tıp alanındaki bir buluşu, dünyanın hizmetine sunmaktan kaçınmak yanlıştır.

Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel anlama -dinleme sanatı vardır.(Epiktetos)
Güzel söz söylemek bir sanattır. Dinlemek ve dinlediğini anlamak da bunun kadar önemlidr. İnsanlara sadece güzel söz söylemeyi değil , söylenen sözleri dinleyip anlama alışkanlığı da verilmelidir. Bu, insanın başarısı için olduğu kadar, insan ilişkileri açısından da son derece önemlidir.

Bir insanın kültür seviyesini öğrenmek istiyorsanız, boş zamanlarında ne yaptığını sorunuz.(w.Churcill)
Boş zamanları olumlu işlerle değerlendirebilmek önemli bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığa sahipolanlar, belli bir kültür düzeyine ulaşmış kişilerdir. Boş zamanlarda yapılan işler ve kişilerin boş zamanlarında üzerinde çalıştıkları konular, onların kültür düzeylerini gösterir. Bu bakımdan boş zamanlarında ne yaptığını öğrendiğimiz bir kişinin kültürü hakkında da az çok bilgi sahibi oluruz.

Bir insanı tanımak istiyorsanız onu büyük bir mevkie getiriniz.(Tagore)
Sağlam bir kişiliğe sahip olanların mevkileri ne olursa olsun,m davranışları değişmez. Büyük ve önemli mevkilere geldiklerinde bile, önceki dostlarını, çevresindekileri küçümsemezler. Zayıf karakterli kişiler ise, önemli bir göreve geldiklerinde şımarıp kibirlenirler.

Cesurun ayakları dayanmak, korkağın ayakları kaçmak için yaratılmıştır.(Hz. Ali)
Başarıya ulaşmak için, cesarete ihtiyacımız vardır. Güçlüklere göğüs gerebilmek de cesaret işidir. Araçlar aynı olduğu halde,kullanım araçları farklı olabilir.Bunun gibi,insanların organları da değişik amaçlara hizmet edebilir .Ayaklar kimi zaman zorluklara karşı direnmek,kimi zamanda kaçmak içindir.
Ciddi ve gerçek bir gayret, yarı başarıdır .(W. V. Humbold)
Hedefe varmak için gösterilecek ciddi bir çaba, konunun sonuca ulaştırılmasında çok önemli bir adımdır. Bir işi yapmayı ciddi olarak istemek, sonuca ulaşmanın temel koşuludur. Çünkü gönüllü yapılacak işler olumlu sonuç verir..

Çakıl taşlarını kemale erdiren çekiç darbeleri geğil suyun okşayışıdır.(R. Tagor)
Sertlikle hiçbir sorun çözümlenemez;aksine sertlik çözümü güçleştirir. Oysa sevgi, güler yüz tatlı ve dille çok güç sorunlarınbile altından kalkabiliriz. Çocuklara sevgi ile yaklaşmanın, onlara vereceğimiz eğitimde etkiliyöntemlerden biri olduğu unutulmamalıdır.

Çocuklara yanlız anadillerini bilmedikleri zaman dayak atılmasına taraftarım.(Churchill)
Günümüz eğitim anlayışında, dayak ve zorlamanın yeri olmadığı bir gerçektir.Çocukların eğitiminde baskı ve dayağın yeri yoktur. Dil, bir ülkenin insanlarını birbirine bağlar; insanlar arasında anlaşmayı sağlar ve ülke kültürünü kuşaktan kuşağa taşır.Bu nedenle de onun en düzgün biçimiyle öğrenilmesi çok önemlidir. Dilin bu önemini anlamayan ve anadilini öğrenmemekte direnen çocukların zorlanmasında sakınca yoktur.

Daima: ‘'Bilirim!'' mi diyor, gençtir; her şeye ‘'Olabilir!'' mi diyor ihtiyardır.(Cenap Şahabettin)
Gençler, her şeyi bildiklerini sanırlar.Bir konuda tartışmaksızın karar verirler. Deneyimleri az oldukları için genellikle önyargılıdırlar. Yaşlılar ise, uzun yılların verdiği deneyimler nedeniyle her konuda ölçülü davranırlar. Karar vermede, olayları yorumlamada, insanları değerlendirmede daha dikkatlidirler.

Daima yukarıya bak , bilmediğin şeyleri öğren ve her gün yükselmeye çalış.(Pasteur)
İnsanlar, bulundukları koşulları daha ileriye götürmek için çaba göstermelidirler. Bu nedenle bilmediği şeyleri öğrenmeye daha büyük hedeflere ulaşmaya çalışmalıdır. Kişi bugün ki bilgi ve yaşantısını yeterli görürse ilerleyemez.Her şeyin daha iyisini elde edebilmek için uğraşmalıdır.

Dostlarımızın sefaletine acımak iyi, fakat onların imdadına koşmak daha iyi.(Voltaire)
Zor duruma düşen dostlarımıza acımak yeterli değildir.Onların yardımına koşmak gerekir. Bir atasözümüz ‘'Dost kara günde belli olur'' der. Sıkıntılı günlerimizde dostlarımızın bize acımalarını değil ,yardımlarını bekleriz. .


Dostluk yolu üzerinde ot bitmesine müsade etme.(Mme Geoffrin)
Uzun sure gidip gelinmeyen toprak yollar , bakımsız kalacağından, otla dolar. Dostluklar da böyledir.Dostlar arasındaki ilişkilerde uzun süreli kopukluklar olmamalıdır.Bu kopukluklar, ilişkilerin soğumasına neden olabilir.Buna meydan vermemek gerekir.

Düşüncelerinize katılmıyorum; ama söz özgürlüğünüzü sonuna kadar savunacağım.(Voltaire)
Uygar insan, düşünen, düşündüklerini serbestce söyleyen, kendisine ters gelsebile başkalarının düşünce ve söz özgürlüğüne saygı gösteren insandır. Bu nedenle düşüncelerine katılmasak bile karşımızdakilerin konuşmalarına engel olmamalıyız.

Eğer zamanın içinde yaşıyorsak , onunla beraber ilerlemeye mecburuz. Aksi halde o bizi sürükler.(Herder)
Çağımıza ayak uydurmak zorundayız. Zamanın şartlarına sağlamayanlar, bilim ve teknolojinin yeniliklerinden yararlanamazlar.Bu da onların zararına olur. Kolayca yapabilecekleri şeyleri uzun süre ve çok emek harcayarak yapmak durumuyla karşılaşırlar. Sonuçta da, gelişmelere iyi uyum sağlamış olanların arkasından sürüklenmek zorunda kalırlar.

En verimli yağmur , alın teridir.(Cenap Şehabettin)
Emek ile ürün arasında sıkı bir ilişki vardır. Emek harcamadan karşılığını alamayız. Bir ürünün elde edilebilmesi için ne kadar çok alın teri dökülürse, elde edilen ürün o kadar değerli olur.

En yükseğe erişmek isterseniz en aşağıdan başlayınız.(Syrus)
Ulaşmayı amaçladığımız yüksek bir yere varabilmek, birtakım aşamalardan geçmeyi anlamsızdır. Bu bize zaman ve güç kaybettirir. Öte yandan bazı zorlamalar ve rastlantılarla hak etmediği yere gelen kişi,o yerde uzun süre kalamaz. Zirveye ulaşmak için, en aşağıdan işe başlamak gerekir.

Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikayet etmeyiniz.(Konfiçyüs)
‘'Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür.''diye bir atasözümüz vardır. Bunun gibi, kendi hatalarımızı görmeyip çevremizdekilerin daha önemsiz hatalarını söz konusu etmek doğru değildir. İnsan, hataları düzeltmeye önce kendinden başlamalıdır.

Evvelce biraz düşünmek, insanı sonra ki çok düşünceden kurtarır.(Benjamin Franklin)
Yapacağımız işleri önceden planlayıp sonra uygulamaya geçmeliyiz. Düşünmeden başladığımız işler, ilerlemiş bir durumdayken karışırsa, çözümü güçleşir. Harcanan emeğin boşa gitmemesi için, iyi düşünülmesi, çok iyi planlanması ve malzemenin hazırlanması gerekir.

Felaketlere karşı koymak ve kadere eğilmemek kahramanlıkların en büyüğüdür. (Fenelon)
Felaketler karşısında yılgınlığa düşmemek gerekir. Başarısızlıklarımızı kaderi kötü bir cilvesi olarak göremeyiz. Başarıya ulaşabilmek için karşılarına çıkan engelleri aşma gücünü gösterebilenler, en büyük kahramanlardır.

Geleceği satın alabilecek tek şey bugündür.(Samuel Jahnson)
Geleceğin hareket noktası bugündür. Bugün temelleri sağlam atarsak, bunun üzerine kurulacak olan geleceğimiz de sağlam olacaktır. Yarınlarımızın garantisi bugünden sağlanmalıdır.

Genç kalmak, her gün yeni bir şey öğrenmektir.(Solon)
İnsan, öğrendiği her yeni şeyle yeni bir dünya keşfetmiş gibi olur. Öğrenilen yeni şeyler, insana yaşama sevinci verir. Öğrenme mutluluğuyla insan coşar. Genç kalmak istiyorsak, yeni şeyler öğrenmeliyiz. İnsan gençliği yaşıyla değil; bilgi, düşünce ve hayal ettikleriyle ilgilidir.

Gülmek için mutlu olmayı beklemeyiniz. Belki gülmeden ölürsünüz.(V. Hügo)
Her insan, mutlu olmak için uğraşır, sürekli olarak mutluluk arayışı içindedir. Ne var ki, yaşanılan koşullar herkesin tam anlamıyla mutlu olmasına elverişli değildir. Bu nedenle küçük mutlulukların tadını çıkarmalıyız. Bir görevin yerine getirilebilmesi için, elverişli koşulların doğmasını bekleyemeyiz. Beklersek elimizdekini de yitirebiliriz veya iş işten geçmiş olabilir.


Hafızasına güvenip tesbit etmeyen her zaman aldanır.(Emerson)
Kişinin belleği çok güçlü olabilir. Yine de her şeyi aklında tutması mümkün değildir. Bunun için öğrenilenler bir yere yazılmalıdır ki süreklilik kazanabilsin.''Alim unutmuş, kalem unutmamış.''atasözümüz de bunu anlatır.

Hata yapmaktan korkan insan, genellikle hiçbir şey yapmıyordur.(J. Phelps)
Kimi insanlar, hatalı iş yapmaktansa hiçbir şey yapmamayı yeğlerler. Oysa bazı işler başarılırken, ister istemez hataya düşebilecektir. Önemli olan bu hataları düzeltmek ve ikinci kez hata yapmamaktadır. Yapılan işte bir hata ortaya çıkarsa, bunda bir art niyet aranmamalıdır. Hata yapmaktan korktuğu için hiçbir şey yapmayanlar, ne kendilerine, ne de topluma yararlı olabilirler.

Hayırseverlik, insana zenginlikten daha fazla dost kazandırır.(Fenelon)
Kişinin varlıklı olması önemli değildir. Çevresine hiçbir hayrı dokunmayan bir insan, ne denli varlıklı olursa olsun, dost edinemez. Öte yandan, varlıklı omadığı halde çevresindekilere küçük de olsa yardım edenler, başkalarınca sevilirler. Önemli olan varlıklı olmak değil hayırsever olmaktır.

Herkes hata yapabilir, fakat ancak ahmaklar hatalarına bağlı kalırlar.(Çiçeron)
Hatasız insan olmaz. İş yapan bir insan için hata yapmak, korkulacak bir durum değildir. Önemli olan, hatalardan ders alıp aynı hatayı tekrarlamamaktır.Hatalı olduğunu bile bile aynı şeyde ısrar edenler ahmaktır. Akıllı insan, aynı yanlışı iki kere yapmaz.

Her kütüphane bir hapishane kapatır.(Seneca)
Kitap okumanın yaraları herkesçe bilinir. İstediğimiz kitapları da kütüphanelerde bulabiliriz. Bir ülkede kitap ve kütüphane sayısının çok olması, o ülke insanlarının bilgi ve görgüsünü artırır. Bilgisizlikten kaynaklanan kimi suçların kütüphanelerin çoğalmasıyla ortadan kalkacağı düşünülebilir. Bu bakımdan, açılan her kütüphane bir hapishane kapatmak demektir.

Her şeyi kendinizden bekleyiniz, hiçbir şeyi tesadüf ve talihten değil.(Büyük Frederik)
Çalışıp çabalamadan bir şey elde edemeyiz. İleri ki yaşantımızı belirleyecek olan , bugünkü çabalarımızdır. Hiçbir şey yapmadan, rastlantılardan ya da şanstan yarar beklemek anlamsızdır. Geleceğini birtakım şans oyunlarında görenler, bekledikleri mutlu anın gelmeyeceğini er geç anlayacaklardır. Bir an için şanslı görünseler de, ‘'haydan gelen huya gidecek''tir.

Hiddetli isen hiçbir şey yapma: Fırtınalı havada yelken açılmaz.(Euripides)
İnsanlar, öfkeli oldukları zaman doğru karar veremezler. O an için yaptıklarının farkına da varamazlar. Hiç istemedikleri şeyleri yapabilirler. ‘'Öfkeyle kalkan zararla oturur.''diyen atasözümüzde bunu açıklar. Fırtınalı havada yelken açmak gemiyi batırabileceği için çok tehlikelidir. Öfkeliyken önemli kararlar vermek de kişiyi acı sonuçlara götürür.


Hürriyetin tadını bir kere mahpus olda gör. (Namık Kemal)
Kimi değerler vardır ki, ancak yitirdiğimiz zaman ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz. Söz gelimi hürriyetin anlamını ancak mahpus olanlar bilir. Susuzluğun ne demek olduğunu çölde susuz kalan insandan daha iyi kim bilebilir.

İlim, akrabalar tarafından yağma edilmeyen, hırsızlar tarafından çalınmayan ve başkaları ile paylaşılınca azalmayan tek servettir.(Bharabhubi)
Kişi ne denli zengin olursa olsun, mal varlığı çeşitli yollarla eksilebilir veya tamamen yok olabilir. Söz gelimi, ölümünden sonra, yakınları tarafından malları paylaşılabilir; doğal afetlerden zarar görebilir, çalınabilir. Oysa bilim öyle değildir. Daha çok kişi tarafından kullanılması onun değerini artırır. Mal varlığı geçicidir, bilim ise ölümsüzdür. Bunun için en gerçek zenginlik bilimdir.

İnsan ancak yabancı memleketlerde vatanın ne olduğunu anlar. (G. Freytag)
Bulunduğu çevreden ayrılmayanlar, çoğu zaman yaşadıkları yerin değerinin farkında bile değillerdir.Ülke dışına çıkmayanlar da vatan hasretinin ne olduğunu anlayamazlar. Çünkü bizi hiç anlamayan , düşüncelerimize, geleneklerimize çok ters gelen insanların arasında kalmışızdır.Dilleri, yemekleri,yaşayış biçimleri bizimkinden ayrıldığı için huzursuz oluruz. Bir an once kendi çevremize, ülkemize dönmek isteriz.


İnsanlar, kötülük karşısında tarafsız kalmak hakkına sahip değildirler.(Maday)
Başkalarına yapılan kötülüklere seyirci kalamayız.''Bana yapılmıyor , beni ilgilendirmez'' diyemeyiz. Aynı şey, başka bir zaman bize de yapılabilir. Kötülüğe uğramış birine yardımcı olmak , hem güçtür,hem de çözüm yolu değildir. Önemli olan, kötülüklerin yapılmamasını sağlamaktır. Bunun için de kötülükler karşısında tarafsız kalmamak gerekir. Tarafsız kalmak kötülerden yana taraf olmak demektir.

İnsan olana öldükten sonra güzel bir nam bırakmak, belki hiç ölmemekten hayırlıdır.( Namık Kemal)
Bize değer kazandıran şeyler, yaptığımız işlerdir. Öldükten sonra dab u işlerle anılırız. İyi bir adla anılmak istiyorsak, olumlu işler yapmalıyız. İnsanlar, geride bıraktıkları eserlerle ölümsüzleşirler.

İşinin yapılmasını istiyorsan kendin git, istemiyorsan başkasını gönder.(Franklin)
İnsanlar, başkalarının işini kendi işleri kadar önemsemezler . Bunun için çok zorunlu olmadıkça işimizi başkalarının yapmasını beklememeliyiz. Özellikle de bizim için çok önemli olan işleri, kendimiz izlemeli ve sonuçlandırmalıyız. Unutmamalıyız ki ‘' el elin eşeğini türkü çağırarak arar.''

İtibar, insanın canı gibidir. Bir kere çıktı mı, bir daha dönmez.(Pubillus Syrus)
İnsanın saygınlık kazanması güçtür. Çevrenin güvenini kazanmak, uzun zaman alır. Kişinin bencil olmaması, söz ve davranışlarının tutarlılığı; yardımsever, çalışkan ve dürüst olması gibi iyi nitelikleri, onu saygın duruma getirir. Gelinen yer de sürekli değildir. Yapılan kimi hatalar sonucu, kişi saygınlığını yitirebilir. Yeniden saygınlık kazanması ise çok zordur.

İyi kitaplar, en gerçek arkadaşlardır.(Bacon)
Arkadaşlar, olumlu ya da olumsuz yönde birbirlerini etkilerler. Güzel olan, arkadaşların birbirinden iyi huy kapmalarıdır.Bunu da ancak iyi arkadaşlıklar sağlayabilir. Bu açıdan kitapların, iyi birer arkadaş olduğu düşünülebilir. İnsanı yanıltmayan, iyi yönde etkileyen birer arkadaştır onlar.


Kalem, acemi avcıların elinde hedefini şaşıran bir ok da olabilir.(Baroccio)
Duygu, düşünce ve bilgilerimizi karşımızdakilere iletmenin yollarından biri de yazmaktır. Yazarlar, gazeteciler, politikacılar kalemleriyle kitleleri etkileyip yönlendirirler. Yazmak çok dikkat ister. İyi kullanılmayan kalem, acemi avcıların elindeki ok gibi hedefini şaşırarak istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Söz gelimi, çoğunluğu ilgilendiren bir konuda çıkarılacak asılsız bir haber,toplumsal huzursuzluğa yol açabilir. Her alet gibi, kalemde onu iyi kullanabilenin elinde değer kazanır.


Kalem kılıçtan keskindir.(Napolyon)
Kılıç, bir sonuca kaba kuvvet yoluyla ulaşmayı simgeler. Kılıç, yıkıcı bir güçtür. Bilgi ise insanların yararına kullanılır. Kaba kuvvetle sorunların üstesinden gelinmez. Bilim ve mantık yoluyla zoru kolaylaştırmak mümkündür. Savaş alanında kazanılmayan bazı zaferler, masa başında kazanılabilir. Kılıç, kalem ile yenilebilir.

Kavak ağacını beğenen ve seven çok az kişi gördüm. Çünkü dosdoğrudur. (Cenap Şehabettin)
Doğruluk, en büyük erdemlerden biridir. Kişi, çıkarları uğruna ya da kimi zorluklar nedeniyle yanlışlıklar içine düşebilir. Çıkarlarına düşkün olanlar, doğruluk kavramını önemsemezler; hatta doğrulara düşman kesilirler. ‘' Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.'' Atasözünün de belirttiği gibi, doğruların ortaya çıkması bu kişilerin işine gelmeyebilir. Doğruyu söyleyenler sevilmeyebilir. Ama unutulmamalıdır ki yalan ölümlü, doğru ölümsüzdür. Doğru er geç ortaya çıkacak ve doğru olan haklı olacaktır

Kendini pek çok seven, pek az sevdirir.(Cenap Şehabettin)
İnsanın kendini sevmesi, kendine değer vermesi doğaldır. Başkalarını sevmenin yolu, kişinin kendine olan sevgi ve saygıdan geçer. Ne var ki beğenme, kendini sevme aşırıya varırsa, bu durum kişiyi çeşitli saplantılara götürür. Bunun sonucu, başkalarınca sevilmeyen bir kişi durumuna gelebiliriz. Toplum yaşamı, karşılıklı özveri gerektirir. Kendini çok sevenler, özveride bulunamazlar; başkalarının güvenini kazanamazlar. Kendini aşırı sevmenin sonucu yanlızlıktır, terkedilmişliktir.


Kitaplar, hiç solmayacak bitkilerdir. (Herrik)
Bitkiler, doğanın dengesini koruyan vazgeçilmez birer parçadır. Doğayı kuru bir görüntüden çıkaran ve diğer canlıları besleyen hep bitkilerdir. Doğa için bitki neyse, insane için de kitap odur. İnsan, okuduğu her kitapla yeniden doğar; yeni bir dünya kurar. Kitaplar, düşünceleri kuruluktan kurtarır. Bitkiler, zaman içnde kuruyup yerlerini yenilerine terkettikleri halde, kitaplar canlılıklarını yitirmezler.

Kitapsız hayat kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır. (Seneca)
İnsan, kendini ve başkalarını tanıyabilmek için her zaman yeterli deneme, yapamaz. Bu eksikliği kitaplarla giderebilir. İnsanların görüş kazanması, anlayışlı olması, etkili ve güzel konuşması, büyük ölçüde kitaplar sayesinde olur. Kitaplardan yoksun olanların fikirleri basittir. Bu kişiler, duygu,düşünce ve isteklerini doğru ve güzel bir şekilde anlatamazlar. Olayları ve kişileri anlamakta güçlük çekerler. Onun için kitapsız hayat kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.

Köpeğe gem vurma: Kendini at sanır.(Cenap Şehabettin)
Yeterli eğitim görmeden, kendini iyice yetiştirmeden önemli bir mevkiye gelen kişi,'' ne oldum delisi''olur.Kişi belirli mevkilere yükselmeden once, o görevi yürütebilecek güç ve olgunluğa ulaşmış olmalıdır. Hak etmediği bir göreve gelmişse ve o işte yetersizse, hem kendine, hem de topluma zararlı olur. Gereksiz ve aşırı yasaklar, kişileri güçlerinin üstünde bir karşı koymaya itebilir.


Madem ki zaman içinde yaşıyoruz; ona ayak uydurmalıyız. Yoksa o bizi sürükler.(Herder)
Kişi, bulunduğu çevreye ve yaşadığı çağa ayak uydurmak zorundadır. Gelişmelere ayak uyduramayanlar, toplumun gerisinde kalırlar. Günümüzde baş döndürücü ilerlemeler olduğu için, yerinde sayanlar,zamanından çok gerilere gider ilerlemeye ayak uyduramayanlar, toplum dışına itilirler.

Mahkemede yargıç, davadan başka her şeyi unutmalıdır.(Beaumarchais)
Yargıç,tarafsız ve önyargısız olması gereken bir kişidir. Kişileri, bulundukları görevlere, yaşadıkları çevrelere,varlıklarına ya da kendilerine olan yakınlıklarına gore değil, haklı-haksız oluşlarına gore yargılamalıdırlar. Adalet anlayışı bunu gerektirir. Yasalar karşısında herkes eşit tutulmalı, bir yasa hükmü yoksula başka, zengine başka biçimlerde uygulanmamalıdır. Ayrıca akrabalık ve düşmanlık, yargıcın kararını etkilememelidir.

Mal kaybeden bir şey kaybetmiştir. Şeref kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesaret kaybeden her şeyi kaybetmiştir.(Goethe)
Malını yitiren insan, küçük bir zarara uğramış sayılır.Çünkü, kişi sağlıklı ve kararlı olduğu sürece, yeniden mal, mülk ve para sahibi olabilir.Onurunu yitiren insan, malını yitirene gore çok daha büyük bir kayba uğramış olur. Kişi, onuru olmadan yaşayamaz. Saygınlığını yitiren bir daha saygınlık kazanamaz. Dostları, yakınları, iş arkadaşları kişiyi terkederler. Çevresindekilerin desteğini yitiren kişi de yanlızlık ve karamsarlığa düşer. İş yapmak istemez. Bu da ona büyük zararlar açar. Her alanda başarılı olmak için cesaret gerekir. Yeni bir işe girişmek, yeni yeni insanlarla tanışmak, yeni çevreler edinmek hep cesaret işidir. Başarmak için cesaret zorunludur. Bu nedenlerle, cesaretini yitiren kişi, aslında her şeyini yitirmiş demektir.


Menfaat sandalyeye benzer. Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir.(Cenap Şahabettin)
Sandalyeyi başımızın üstünde tuttuğumuzda bizden yukarıda olacağı için biz küçülmüş gibi oluruz. Sandelyenin üzerine çıktığımızda ise kendimizi çok büyük ve çok yüksekte hissederiz. Kişisel çıkarlarda sandalyeye benzer. Kendi çıkarını toplum çıkarından üstün tutup, baştacı eden kişi başkalarının gözünde küçülür. Kişisel çıkarlarını önemseyip ayak altına alabilen kişi, toplumda yücelir; başkalarının gözünde değer kazanır. Kişi kendisini her şeyden, herkesten önde görmemelidir. Toplumsal çıkarlar,kişisel çıkarlardan önemlidir.


Mizah, şakanın arkasına saklanmış ciddiyettir.(J. Velse)
Mizah, eğlendirmek ,güldürmek ve birine bir davranışa incitmeden takılmak amacı güden ince alay demektir. ‘'Mizah, yaşam çatışmasının bir ürünüdür. Ancak bu çatışmada güçlü olan güçsüzü döver, ezer, yener, ama onunla alay edemez. Çünkü güçlü, yenik düşürdüğü kişiyle, bir de alay etmeye kalkarsa, bu alay tutmaz,yayılmaz ve mizah değeri kazanmaz. Yenik düşürdüğü kişiyle, alay eden güçlüye ancak kızılır. Alay etme, yenilmişlerin vazgeçilmez, dayanılmaz kusuru ya da meziyetidir. Başkaldırdıkça çok eziliyorsa, işi alaya alır. Göründüğü gibi mizah aslında çatışmaların ürünüdür ve doğrudan söylenemeyen bazı şeylerin şaka yollu ifadesidir. Bu açıdan mizah, şakanın arkasına saklanmış ciddiyet sayılmalıdır.

Meşhur bir filozofa sormuşlar:
‘'Servet ayaklarınızın altında, siz fakirsiniz. Neden?''
‘'O servete konmak için eğilmek lazım.''(V. Hugo)
Kişi, birtakım çıkarlar uğruna doğru bildiği şeyi yapmaktan, gerçekleri söylemekten çekinmemelidirler. Doğrulardan ödün vermek, kişiye büyük servetler kazandırabilir;ama bu servete ulaşmak için onurundan ödün vermesi gerekebilir. Bir kez toplumdaki saygınlığını yitirdi mi, o kişinin mutlu olması düşünülemez Belki varlıklı olmuştur; ama insan içine çıkacak yüzü kalmamıştır.


Mutlu olduğum zaman insanları anlıyorum sanmıştım. Halbuki onları ancak felaket içinde tanımam mukaddermiş.(Napoleon)
Mutlu olan kişi, çevresindekilere olumlu yaklaşır. Olayları iyi yanlarından görür. Küçük yanlışları ve insanların densizliklerini hoş karşılar. Başkalarından yardım alması da gerekmez. Kötü günlerinde ise , diğerlerinin yardım ve ilgisine ihtiyaç vardır. Felaket günlerinde sıkıntıyı paylaşan kişiler, gerçek dostlardır. Bu da ancak kişi kötü bir duruma düşünce anlaşılır.


Nasihatlardan başka hiçbir şey o kadar cömertçe verilmez.( La Rochefoucauld)
Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için yol göstermek kolaydır. Söz gelimi, bir işi nasıl yaparsa daha iyi sonuç alacağını söylemek kolaydır; ama o işin gerektirdiği harcamalara bizim de yardımcı olmamız zordur. Paraya ihtiyacı olan birine bol bol öğüt vermenin bir anlamı olur mu?


Okumayı sevmek, hayatta can sıkıcı saatleri en güzel saatlerle değiştirmektir.(Montesguieu)
Zamanın geçmek bilmediği can sıkıcı anlarımız olur. Kitap okumak, can sıkıntımızı geçirir. Bilmek istediklerimizi okuyarak öğrenebiliriz. Sadece kitap değil; gazette, dergi gibi yazılı kaynakları da okumalıyız. Boş zamanlarımızı okuma ile değerlendirirsek, kötü şeyler düşünmeliyiz.Yapacak bir şeyi olmayanlar karamsarlığa, kötümserliğe düşerler. Okuma bu sıkıntıdan bizi kurtarır.


Olgun adam hatalarının sebebini kendinden arar, çılgın ise başkalarında(Confucius)
Herkes hata yapabilir. Önemli olan hatanın nedenini araştırmak ve aynı yanlışı tekrarlamamaktır. Olgun insan, hatanın nedenini kendinde arar, başkalarını suçlamaz. Başkalarını suçlayarak, hata nedenini onlardan arayarak bir yere varılamaz. Olgunluğa erişmemiş kişi hatalarını kabul etmez. Başarısızlığa uğradığında , buna, başkalarının hatalı davranışlarının yol açtığını ileri sürer. Olayların neden-sonuç ilşkisini kavrayabilen, hatalarını kabul edip,yanlış yapmamaya çalışan kişi, olgun kişidir. Bunu yapaamayanlar cahildir, çılgındır.


Öğrencisini etkilemeden öğretmeye kalkanlar, soğuk demiri boş yere döverler.(Horace Mann)
Soğuk demiri ne kadar döverseniz dövün,şekil veremezsiniz. Demirin yüksek ateşte kızdırılıp ondan sonraişlenmesi gerekir. Öğrenci de böyledir. İlgisi çekilmeden, öğrenmeye güdülemeden ona hiçbir şey öğretilemez. Öğrencinin öncelikle öğrenmeye hazır duruma getirilmesi gerekir. Yoksa soğuk demiri işlemeye uğraşmak gibi, boşuna emek ve zaman harcanmış olur.


Para ile satın alınan bağlılık(sadakat), daha fazla para ile mağlup edilir.(Seneca)
İnsanlar arasındaki ilişkiyi sevgi, saygı ve karşılıklı özveri bekler. Bu güçlerin yerini para alırsa, ilişkiler sakatlanır. Paraya dayalı bir bağlılık kısa süreli olur. Çünkü, para için sizinle birlikte olan kişi, daha fazla para verecek birini bulunca sizi terk edecektir. Paraya tapan kişinin sadakati,bir köpeğin sahibine olan sadakatinden daha değersizdir.

Para iyi bir uşak kötü bir efendidir.(Bacon)
Parayı değişik alanlarda değerlendirebilir, dileğimize ulaşmada ondan yararlanabiliriz. Para, olumlu biçimde kullanıldığında bize yardımcı olan, işimizi gören iyi bir uşak durumundadır. Kimi zaman da para insanı yönlendirmeye başlar. İnsan, onu elde etmek için bazı güçlüklere katlanmak zorunda kalır. Böylece para, kendisine hizmet edilen efendi durumuna geçer. Para, işlerimizi görmek için bir araçtır. Onu araç olmaktan çıkarıp amaç durumuna getirmeliyiz.

Ressam gördüğünü değil, görülecek olanı yapmalıdır.(Valery)
Sanatçılar, eserlerine kişiliklerinden bir şeyler katarlar. Sözgelimi, bir yerin resmini çok sayıda ressam yapmış olabilir. Bakılan yer aynı olduğu halde, ortaya çıkan eserler farklıdır. Bu durum, sanatçının kendince önemli görüp ön plana çıkardığı ayrıntıların yansımasından kaynaklanır. Sanatçı, başkalarınca fark edilmemiş güzellikleri görerek bunları eserlerinde yansıtan kişidir.:thumbup: BİRAZ KISA AMA OLSUN :tongue:
 
Üst