[Önemli] Önce onlar ASALANIN hesabını versin!!!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Katılım
10 Ağu 2005
Mesajlar
995
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
ismilazımdegil
Arkadaşlar bugünden itibaren bir konununun sorgulanması, uluslararası platforma taşınması için çalışmalara başlamış bulunuyorum.
Çalışmalara kendi sitemde başladım, ulaşabildiğim her platformada taşıyacağım...

Ermeni soykırımı diye bizi yiyip bitiren dünyadan Türk Gençliği olarak; ASALA denen kanlı terör örgütünün hesabını sorma vakti geldi...

Konu ile ilgili ilk ulaşabildiğim bilgiler aşağıdadır.

Lütfen bu konuda bana TAM destek verin.

ASALA___________________________________________________________


1973-1985 döneminde kendisinden en çok söz ettiren Ermeni terör örgütü ASALA'dır. Kuruluşu, örgüt yapısı ve çalışmaları hakkında kesin bilgiler henüz yayınlanmamıştır. Çeşitli Ermeni kaynakları ve yayınlar ASALA hakkında, bazı şahıslarla ilgili bilgiler vermekte, çoğu kez bu örgütün veya terör grubunun yayınlarından elde edilen sonuçları açıklamaktadırlar. Bunlar ise bu terör grubunun yaymak istediği veya açıklanmasında sakınca görmediği bilgilerdir.

ASALA'nın kuruluşunu, Lübnan olaylarına bağlayan, Lübnan'daki Filistin Kurtuluşu örgütlerinin faaliyetleri içerisinde gören, onlardan esinlenerek ortaya çıktığını savunan görüşler olduğu gibi birkaç Ermeni'nin bir araya gelerek kurdukları yeni bir terör örgütü kurduklarını ve bu örgütün kısa zamanda dönemin en çarpıcı, en etkin terör olaylarını meydana getirdiğini yazan yayınlar da vardır. Bütün bunlar, ASALA'nın kuruluşunu tam olarak açıklamaktan uzaktırlar. ASALA'nın bir örgüt olarak ortaya çıkması şartları bilinmeden ve doldurmuş olduğu boşluk yeterince açıklığa kavuşturulmadan mevcut tereddütler daha uzun zaman devam edecektir.

Her şeyden önce Ermeni terörünün yeni döneminde ilk hareketlerin Taşnak Ermeni terör örgütünün politikaları ve hedefleri gereği olduğu bilinmelidir. Taşnakların tarihi süreç içerisinde ve açıklanan dönemde tamamen batı yanlısı, Türk hedeflerini esas alan, terörü kısıtlı uygulayan bir politika izlediği ve Batı devletlerinden destek ve yardım gördüğü, hatta bunlarla işbirliğinde bulunduğu da çeşitli kanıtlarla açıklığa kavuşmuştur. Esasta bundan başka bir tutum ve davranışta bulunmalarına da yapıları, tarihi gelişimleri uygun değildir.

Bu ortamda boş bulunan bir alan vardır. Marksist - İhtilâlci-Yeni nesilleri yakından ilgilendiren ve özellikle Fransa'daki tabiriyle "Yeni Ermeni direniş örgütleri" gibi cazibeli gelecek, Sovyetler ve Doğu ülkeleriyle ilgili adan boş sanılmaktadır. Gerçekte, bu alan Hınçaklar tarafından çok eski tarihlerden beri doldurulmuş bulunmaktadır. Ve 1960 tan itibaren Hınçak'larda çeşitli görüşlerle yeni terör dönemini hazırlamakta-dırlar. Ancak, ortadan Hınçaklar görülmemekte ve ASALA şeklinde, her şeyi ile yeni sayılmayı isteyen bir terör örgütü çıkmaktadır.

Yeni Ermeni terörünün hazırlayıcı etkenleri dikkate alındığında ve özellikle Hınçakların terör örgütü olarak, amaçları, politikaları, hedefleri incelendiğinde ASALA'nın Hınçakların bir terör grubu olduğu kanısına varılabilir. Ancak, Lübnan şartları, yeni gelişmeler, bu grubu dünya kamuoyu önüne yeni bir Ermeni terör örgütü gibi çıkarmış, bu örgüt üstlendiği terör olaylarıyla tanınmıştır. Gerçekte ise değişen önemli bir durum yoktur. Tarihi süreci içerisinde iki Ermeni terör örgütü gene sahnededir. Birisi, daha belirgindir, kurduğu terör grupları ve timleriyle hareketlidir. Diğeri ise görünmemekte bütün manevi, psikolojik desteğin yanında, her türlü insan gücünü, deneyimini de tahsis ettiği bir Ermeni terör grubu örtüsü altında kalmakta, bu grup daha alt gruplar ve timlerle terörü gerçekleştirmektedir.

KURULUŞU VE ÖRGÜT YAPISI

ASALA, 1975 yılında kurulmuştur. 6 - 7 üyeden oluşan kurucuları içerisinde, terör örgütünün en hareketli iki üyesinden biri olan Agop Agopyan, örgütün bilinen lideridir. İkincisi ise cinayet eylemlerini bizzat gerçekleştiren, terör olaylarının faili bulunan ve Agop Agopyan'ın yokluğunda örgütün ayakta kalmasını sağlayan Agop Tarakçıyan'dır, 1981'de ölmüştür. Agopyan ise çeşitli yaralanma, tedavi gibi sürelerin dışında örgütün lideri olarak kalmıştır. Filistin Kurtuluş Örgütlerinin elemanı olarak tanınmış ve "Mücahit" ismini taşımıştır.

Örgütün yapısı, geleneksel Ermeni terör örgütleri modeline uygundur. Lûbnan Merkez Komitesi, örgütün üst yönetimini üstlenmiştir. Özellikle, 1980 yılında bu komite, Lübnan'da önemli bir şekil almış ve "Büro" niteliğine bürünmüştür. Merkez Komitesine bağlı olarak; Siyasi Komite, Mali Komite, Propaganda ve Yayın Komitesi, İstihbarat Komitesi ve Askeri Komite gibi alt kuruluş ve organları vardır. Askeri komite, eylem timlerinin de bağlı olduğu bir organ niteliğindedir.

AMAÇ VE HEDEFLERİ

ASALA, 1981 yılı sonunda açıkladığı "siyasi programıyla" amaçlarını ve hedeflerini dünya kamuoyuna yayınlamıştır. Buna göre ASALA'nın amacı: "Demokratik, sosyalist ve devrimci bir hükümetin önderliğinde birleşmiş bir Ermenistan'ın kurulmasıdır." Burada tanımlanan hükümetin neresi olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. Sovyetler Birliği ve sosyalist devletlerden her türlü yardım istenmekte ve "Sovyet Ermenistan'ı halkın uzun savaşı için bir üs olarak" kabul edilmektedir.

Siyasi programda düşmanlar, iki grupta toplanmaktadır. Bunlardan birincisine "yerel gericiler" denilmektedir ki, bunlar, ASALA karşısında yer alan veya yanında bulunmayan Ermenilerdir. Taşnak da bu grupta yer almaktadır. İkincisi düşman grup ise, "Uluslararası emperyalizmin desteklediği Türk emperyalizmi" olarak gösterilmektedir.

ASALA, "Ermeni topraklarının"(!) kurtarılması için temel yolun, devrimci şiddet eylemlerinden geçtiğinin kabul ve ilan etmektedir. Programına göre; ASALA, üstün sınıfların hegemonyasını reddedenleri destekleyecek ve uluslararası devrimci hareket içinde koalisyonlar kurulup güçlenmesine çalışılacaktır. Bunun için şiddet ve terör vazgeçilmez yöntemdir.

ASALA'da amaçların gerçekleştirilmesi için terör eylemlerinin özellikle Türklere veya Türk dostlarına uygulanması, resmi veya özel şahısların seçilmesi önemli değildir; "terör bir olaydır ve önemli olan olayın boyutu"dur. Hedefler ikinci planda kalabilir. Bu nedenle katliamlar, büyük yankı uyandıracak öldürmeler, bombalamalar ön plana geçmekte; öldürülenlerin çocuk, kadın, Türk veya başka bir milletten olmaları önemli sayılmamaktadır. Ancak, her defasında öncelik Türklere ve Türkiye'ye uygulanacak terör eylemlerine verilmiştir. Ankara - Paris Havaalanlarının, İstanbul, Kapalıçarşı'da girişilen saldırı ve katliamların Orly saldırısının sebepleri, tamamen "olayın" çapı doğuracağı etki ve yankıdır.

STRATEJİLERİ, TUTUM VE DAVRANIŞLARI

ASALA'nın temel stratejisi, dünyadaki ilerici Ermeni hareketlerini bir noktada (Lübnan'da) toplamak ve bir merkezden yönlendirmektir. Kısaca, ilerici Ermeniler ASALA çatısı altında birleşecek ve "ASALA Halk Hareketi"ni başlatacaktır. Bu suretle, Ermenilerin ilerici güçleri, birbirleriyle resmi işbirliğine girebilecekler ve güçlerini birleştireceklerdir.

ASALA stratejisinin bu bölümünü 1981 yazında, dünyadaki tüm ilerici Ermenileri Lübnan'da toplantıya çağırmakla uygulamaya çalışmıştır. "İlerici" deyimi "Sosyalist - Marksist" anlamında kullanılmaktadır.

Stratejinin ikinci bir aşaması da, bu güç birliğinin sosyalist hükümetlerinde yardımıyla terörü yayarak, savaş dönemini başlatmasıdır. Ermeni terörü, Ortadoğu'daki kurtuluş mücadelelerinin bir parçasıdır ve Türkiye'nin bütünlüğüne yönelmiş her hareketle bütünleşebilir. Bu stratejinin sonucu olarak ASALA-PKK işbirliği meydana gelmiştir.

POLİTİK GELİŞMELER

1975 yılında kurulduğu kabul edilen ASALA'nın politik gelişmeleri iki safhada değerlendirilmelidir. ASALA, 1979 yılında Paris Ermeni Konferansı sırasında sağladığı yeni güçlerle kuvvetlenmiştir. Bu süreç 1981'de zirveye çıkmış, ancak örgüt 1983 yılında ikiye bölünmüştür.

ASALA'nın ilk eylemi, kurucularından Agop Tarakçıyan'ın 16.2.1976 tarihinde Beyrut Türk Büyükelçiliği Başkâtibi Oktay Cerit'i öldürmesidir. ASALA, 1979 yılına kadar, Filistinlilerin kendi aralarındaki çatışmalara karışmış ve lider Agopyan yaralanmıştır. 1979 yılında Paris'te toplanan Ermeni Konferansı sırasında, Fransa'daki Ermeni teröristlerle irtibat kurulmuş; böylece örgüte yeni elemanlar katılmıştır. Bunların içerisinde en ünlüleri Alex Yenikomşiyan ve Monte Melkiyan'dır.

1981 yılında birçok terör olayı gerçekleştiren ASALA, bir taraftan İsviçre'yi, diğer taraftan Fransa'yı tehdit etmeye, başlamıştır. Fransa'daki "Yeni Ermeni Direniş Örgütü", Kanada'daki "Azad Hay" ve İngiltere'deki "Gaitzer" grupları ASALA'ya katıldıklarını ilan etmişlerdir. Terörün büyük bir etkinlik ve yaygınlıkla devam ettiği bu yıllar içinde merkez kadrosunda ihtilâflâr başlamıştır. ASALA'nın masum insanlara da yönelmiş olan terör eylemleri, örgütün dünya kamuoyundaki konumunu derinden sarsmıştır.

İsrail'in Lübnan'ı işgaliyle ASALA yöneticileri, Filistinlilerle birlikte Lübnan'ı terk etmek zorunda kalmışlardır. Örgüt, Temmuz 1983 tarihinde ikiye bölünmüştür. Bunlardan Agop Agopyan Grubu, Yunanistan ve Ortadoğu'ya yerleşmiş; kadın-çocuk ayırımı yapmadan terör eylemlerine devam etmiştir. Bu dönemdeki en çarpıcı eylemi, Orly katliamıdır.

Örgütün Batı Avrupa'daki grubu ise, "ASALA devrimci hareketi" ismini almıştır. Daha ılımlı bir yol izleyen bu grup, terör eylemlerinde yalnızca Türk hedeflerine yönelmiştir. Bu hareketin önde gelen liderlerinden biri Monte Melkoyan, diğeri ise Ara Toranyan'dır. Toranyan, Merkezi Paris'te bulunan "Ermeni Ulusal Hareketi" adlı grubun liderliğini yapmıştır. Bu grup, Orly saldırısını "tamamen faşist bir saldırı" olarak nitelemiştir.

Melkonyan ise Ermeni mücadelesinin siyasi zeminini oluşturmayı amaçladığını açıklamıştır. Buna göre harekâtın iki yönü vardır: 1) Ermenileri harekete geçirmek, 2) Türkiye'ye karşı harekete geçmiş diğer güçlerle işbirliğinde bulunmak. İran doğumlu Melkoyan, ikinci aşamada "ittifaklar" kurma stratejisini ileri sürmüştür.

Bu arada Agopyan da faaliyetlerini devam ettirmiştir.

DESTEK VE İLİŞKİLERİ

ASALA, amaçları ve izlediği politikalar gereği üç yönlü destek bulmuştur. Bunlar şöyle sıralanabilir:

1. Sovyetler - Doğu Bloku ve Sosyalist ülkeler,
2. Türkiye'yi dış ve iç tehdit ve terörle yıpratmayı jeopolitik beklentileri bakımından politikalarının esası sayan Yunanistan, Suriye gibi ülkeler,
3. Komünist partiler, dolaylı olarak Hınçak Ermeni terör örgütü ve sempatizanları, karşı görüşlere sahip bulunsalar da Ermeni kiliseleri.

ASALA'nın ilişkileri, uyguladıkları stratejiye paralel olarak, Türkiye için tehdit oluşturan kesimlerle yoğunlaşmıştır. Bunlar 1975 -1980 evresi içinde Filistin Kurtuluş Örgütü, Komünist partileri eylem grupları ve bazı devletlerin gizli örgütleridir. 1980 yılında Nisan ayında Sidon/Lübnan'da yapılan PKK ile ortak eylem anlaşmasıyla ASALA ilişkilerini genişletmiştir. Bu yolla ASALA-PRK arasında görüş ve eylem birliği kurulmuştur.

1983 yılından sonra başlayan evrede ise ASALA ilişkileri Monte Melkoyan'ın stratejine uygun şekilde gelişmiş, Türkiye içinde terörün uygulanmasına ağırlık verilerek, bu stratejiyi doğrudan veya dolaylı şekilde eylemleştirecek imkân ve kabiliyette bulunan her örgütle ilişkiler kurulması esas alınmıştır. Bunların başında gene PKK ve benzeri kuruluşlar ile TKP ve diğer komünist örgütler gelmektedir.

YAYINLARI VE HABERLEŞME ARAÇLARI

ASALA'nın en önemli ve resmi yayın organı "HAYASTAN"dır. Ayrıca, "Hay-Baykar", "Armenia" ve Londra'da yayınlanan "Kaytzer" adlı dergiler de yayın organlarının başlıcaları arasındadır.

ASALA ilk radyo yayınlarını 1981 de Beyrut'ta başlatmış, "Lübnanlı Ermenilerin Sesi" adı altında günde bir saatlik yayınlar yapmıştır. Bunların dışında, ilişkili olduğu ülkelerin haberleşme araçları da ASALA'ya yayın yönünden destek sağlamaktadırlar.

YOĞUN FAALİYET ALANLARI

ASALA Ermeni Terör Örgütü, şimdiye kadar Türk Temsilciliklerine yönelik silahlı eylemlerini en çok Fransa'da gerçekleştirmişlerdir. Lübnan'dan sonra en büyük hareket üssü olarak bu ülkeyi kullandıkları gözlenmektedir. Bu ülkede hareket serbestliği bulunan Ermeni militanlar, Fransız yönetiminden ve çeşitli Ermeni kuruluşlarından almış oldukları büyük destekle rahatlıkla eylem yapabilmektedirler. Ayrıca ABD, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Suriye, İran ve Kanada gibi devletlerde de faaliyetlerini sürdürmektedirler.

ÖRGÜTÜN SON DURUMU VE KOPMALAR

ASALA'nın, İsrail işgali nedeniyle Lübnan'daki 3 eğitim kampını kaybettiği, İtalyan makamları arasındaki görüşmeleri aracılık eden bazı Filistinli yöneticilerin ASALA'yı arkadan vurmaya çalıştıkları, gerici Ermenileri kiralayarak ASALA'ya karşı kullanmak istedikleri, ASALA liderlerinden Agop AGOPYAN tarafından Beyrut'un Batı kesiminde yaptığı röportajın radyoda yayınlanan metninde ifade edilmiştir.

ASALA'nın merkezlerinin; Lefkoşe'nin Rum Kesimi, Atina ve Şam olarak üç ayrı mihraka bölündüğü haberinin alındığı, ayrıca, Tahran'da Ermeni cemaati içinde teşkilatlanmış oldukları, İsviçre Dışişleri Bakanlığı'nca bildirilmiştir.

Filistin Saika Örgütü Siyasi Daire Başkanı, ASALA militanlarının Cezayir, Tunus, Sudan ve Kuzey Yemen'e gittiklerine dair bazı haberleri duyduğunu ifade etmiştir. Bu arada, l980 yılında İngiltere'de kurulmuş bulunan ve çeşitli ülkelerden bağışlar yapılan ASALA'nın yan kuruluşu olan Siyasi Mahkumları Destekleme Komitesi ise dört prensipte çalışmaktadır.

Bunlar; mahkumlara maddi ve manevi yardım, cemaat içinde propaganda, cemaat dışında propaganda, Ulusal Kurtuluş Harekatı'na yardım şeklindedir.

ASALA Örgütü Lideri Agop Agopyan tarafından Türkiye'de eylem yapmakla görevlendirilen Monte Melkonian l983 tarihinde İstanbul Kapalı Çarşı olayını gerçekleştirerek, kız arkadaşı Suzy Mashararjıan ile birlikte kaçmayı başarmıştır.

l5 Temmuz l983 tarihinde Orly Havaalanı THY Bürosu Eşya Kontrol Bölümü'ne bir bavul içerisine yerleştirilen bombanın patlaması sonucu Türk vatandaşı Halit Yılmaz ile birlikte 8 yabancı ölmesi ve 20'si ağır olmak üzere 56 kişinin de yaralanması olayını telkin eden Monte Melkonian, ASALA'nın bu hareketini kör terörizm olarak değerlendirerek, Ağustos l983 tarihinde ASALA'dan ayrıldığını ve ASALA/DEVRİMCİ HAREKETİ adlı örgütü kurduğunu açıklamıştır. Orly Havaalanı olayını Ulusal Ermeni Hareketi Lideri Ara Toranyan da telkin ederek, bundan böyle ASALA'dan desteğini çektiğini açıklamıştır.

ASALA Lideri Agop (Hagop) Agopyan'ın 28 Aralık l988 tarihinde Atina'da öldürülmesinden sonra örgüt ASALA-MR (DEVRİMCİ HAREKET), ASALA-PMLA (HALK HAREKETİ) ve SASSOON diye üç gruba bölünmüş, l9 Aralık l99l tarihinde Türkiye'nin Budapeşte Büyükelçisine karşı girişilen saldırıyı SASSOON adlı grup üstlenmiştir.

ASALA-PMLA'nın, Yunanistan'ın Egina adasında bir gizli askeri üssü bulunduğu, burada PKK örgütü mensuplarına da askeri eğitim verildiği ve eğitimi Yunanlı General Matafias'ın bizzat verdiği öğrenilmiştir.

Lübnan'da ise ANJAR Kasabasında "Ermeni İzciler Derneği" olarak tanıtılan askeri bir karargahları olduğu; yine, BAR ELLIAS'da (Bekaa Alanı) ASALA ve JRA militanlarının silahlı eğitim yaptıkları, Kıbrıs Rum Kesimi'nde ASALA mensubu yaklaşık 60 kişinin bulunduğu, bunların Rum Ordusu denetimi altında EYANAPA bölgesinde bir kamplarının bulunduğu ve sorumlu Harout Ağbachyan'ın PKK ve DEV-SOL ile iyi ilişkiler içerisinde olduğu bilinmektedir.

ASALA-MR
ASALA'dan koparak 1983 Eylül ayında Fransa'ya geçen Monta Melkonian (Meykonyan) ASALA-Halk Hareketinin Askeri Aparatı ASALA-İhtilalci Hareketi (ASALA-MR) örgütünü kurduğunu açıklamıştır. Fransa hükümeti ile bozulan ilişkileri düzeltmek en önemli amaçları olmuştur. Eylemleri Türkiye'de yapacağı düşünülürken ASALA-MR Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kanadını tamamen kontrolü altına almış, bu bölgedeki militanları kendi safına çekmiştir. Melkonian, 1993'te Dağlık Karabağ'da Azeriler'le çarpışırken öldürülmüştür.

JCAG
ASALA ve Hınçak Partisi'ne rakip olarak Taşnak Partisi ve bunun ABD uzantısı Ermeni Devrimci Federasyonu tarafından 1975 yılında Beyrut'ta kurulmuştur. Örgüt Taşnak Partisinin Askeri Aparatı olarak faaliyet göstermekte olup, ilk defa 22 Ekim 1975 tarihinde Viyana Büyükelçimiz Daniş Tunalıgil'in öldürülmesi olayı ile adını dünya kamuoyuna duyurmuştur. Örgütün amacı, bağımsız Büyük Ermenistan Devleti'ni kurmak olarak açıklanmıştır.

ARA
Fransa'da kurulmuş olup ilk defa 14 Temmuz tarihinde Brüksel Büyükelçiliğimiz İdari Ataşesi Dursun Aksoy'un öldürülmesi olayını ASALA ve JCAG ile birlikte üstlenerek adını duyurmuştur. ARA'nın ırkçılığı savunduğu, ASALA'nın metodlarına ve fikirlerine tamamen karşı olduğu, Taşnak Partisi-Ermeni Soykırım Adalet Komandoları (JCAG) ve ASALA haricindeki Ermeni Terör Örgüt ve kuruluşları tarafından da desteklendiği, teorik ve pratik olarak JCAG'nin paralelinde hareket ettiği bilinmektedir.

______________________

return of the king
 
arkadaşım ben de ASALA hakkında bilgi arıyordum acaba bu bilgilerin kaynağını verebilirmisin???
 
Hadi hayırlı olsun kardeşim...Güzel bir çaba içindesin görünür...Arkandayız...;)
 
Arkadaşlar konu hakkında ulaşabildiğiniz tüm bilgileri ulaşabildiğiniz tüm platformlara taşınıyın! Bunun hesabını SORUN!

Ayrıca site adminlerinden de isteklerim olacak. Yöneticilerden destek istiyorum.

Bununla ilgili bir sayfa hazırlayıp tüm verileri orada toplamayı düşünüyorum.

rating kaygısı... üye sayısı... kişisel çıkarlar artık bunları bırakalım.

hakkımızı arayalım.


__________________

 
KAN ve ASALA... 24/6/2006



Tarih 27.01.1973'ü gösterdiğinde insanlık tarihine bir kara leke olarak düşecek olan terör örgütü dünyaya sesini ilk kez duyuruyordu.hedef Türkiye'nin Los Angles başkonsolosu Mehmet Baydar ve konsolos Bahadır Demir' idi.Bu eylem daha sonra tüm dünya başkentlerini ve metropol şehirlerini kana buluyacak olan aralıksız terör eylemlerinin başlangıcıydı.Ajanslara bu kahpece düzenlenlenmiş eylemden sonra bir örgüt ismi düştü;ASALA. 1973-1985 yılları arası türk kayıtlarına göre 199 eylem gerçekleştiren asala'nın Ermenistan'daki siyasi kanadı Erivan'daki Halk Kütüpanesine Ermeni terörünün sonraki kuşaklarca unutulmaması ve sözde haklı milli davalarının bir madalyası gibi teslim ettikleri dökümanlarda ermeni terörünün 1975-1998 yılları arası 350 den fazla eylem gerçekleştirdiğini belirtiyordu.

Örgüt Beyrut,Viyana,Roma,Madrid,Lahey,Paris,Vatikan,Atina,Sidney,Kopenhag,Cenevre,Ottowa,Boston, Lizbon,Rotterdam, Belgrad,Bürüksel,Burgaz,Tahran ve Bağdat gibi şehirlerde gerçekleştirdiği eylemlerde Türk olmak ölmek için yeterli bir sebepti.1980 yılında Atina'da 14 yaşındaki bir kız çoçuğu Neslihan Özmen'nin gözleri önünde anne babası kurşunlanıyor bir iki saniye sonra vucuduna isabet eden kurşunlarla 14 yaşındaki kız da hayatını kaybediyordu.Marksist-Leninist görüşlü terör örgütüne destek verenlerin başında ise din kardeşlerimiz olan Filistin Halk Kurtuluş Cepesi ve Genel komutanı Ahmad Jibril geliyordu.Batı Ermenistan olarak adlandırdıkları 6 Osmanlı vilayeti(bu vilayetler bugün Trabzon,Hatay hattının doğusuna tekabül eder.)üzerinde hak talep eden Ermeniler bu arzularını anayasalarına da koyamaktan çekinmemişlerdir.Yani Ermenistan'da Türkiye'den toprak istememek anayasal bir suçtur.07.08.1982 tarihinde Ankara Esenboğa havalimanında 72 kişinin yaralanması 8 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör eyleminde bulunanlardan biri olan Abu Rashid kod adlı Levon Ekmekchian masum insanların kanlarının ardından Türkçe ve Ermenice el yazısıyla kaleme alıp basınca yayınlanmasını istediği mektupta bakın nasıl bir itirafta bulunuyor;



Sevgili Arkadaşlar,
Ne yazık ki gerçeklerden uzaklaştırılan ve saptırılan herşeye ve tarihe inandım,yakın zamanda farkına vardığım gerçeklerle ve hissettiklerimle bugün ülkemizi kurtarmak adına faliyet gösteren böyle terör örgütlerinin geçmişte bize zarar veren Taşnaklar'dan hiçbir farkının olmadığını teğmin ederim.dostca şu anki fikirlerime sahibim çünkü;Ermeniliğmizin kutsallığı bu günlerde talan ediliyor.Türkiye'de yaşadığım bir ay boyunca şu gerçeğin farkına vardım ki,hayatımın 24 yılı boyunca liderlerimin düşünceleri bana empoze edildi.Bu gerçeği size izah edicem lütfen beni dikkatle dinleyin.Bizim düşmanımız olduğu söylenen Türkler ile 30 gün beraber yaşadım ve gördüm ki bizim düşmanımız Türkler değil.Bizim gerçek düşmanımız bizim atalarımız ve bize bu tarihi yazanlar.Buna inanıyor ve takip ettiğim yanlışdan dönüyorum.Sizi seven ve esenliğinizi isteyen Türk insanlarıyla kardeşce yaşadım.Masum insanların ölümüne sebebiyet verdiğim için çok üzgünüm ve vicdanım hep sızlıyacak.Sizden dostca isteğim şudur ki;benim düştüğüm hataya düşmeyin çünkü;sizin vicdanınız da benimkinin sızlaması gibi sızlayacak.sizden ikinci ve en önemli isteğim şu ki,kiralık köpeklere karşı koyun ve Ermenistan'nın ve ailelerinizin refahı için onlara engel olun.Muaffak olmanızı ve aklınızdan böyle eylemleri silmenizi temenni ederim.

Bu mektubu yazan ben Levon Ekmekchian hayatım boyunca tüm güçümle bizi aptal yerine koyan bu kiralık köpeklerle savaşıcam.İlk olarak cicdanımı işlediğim suçlardan ötürü rahatlatıcam.Türk Adaletince bana tanınan bu hakkı kullanıcam.

Bu mektubu yazdıktan sonra akılıma önemli bişey geldi.Lütfen beni dinleyin bu mektubu yazmam için bana baskı yapıldığını düşünmeyin.Lütfen beni dikkatlice dinleyin, kardeşimin mezarı ve kutsal kitabım üzerine yemin ederim...
Kod adı:Abu Rashid
Asıl adı:Levon Ekmekchian



İşte eli kanlı sözde soykırıma uğradığı idda edilen bir teröristin itirafları:BİZİM GERCEK DÜŞMANIMIZ ATALARIMIZ VE TARİHİ ÇAPTIRANLAR,VİCDANIM SIZLIYOR MASUM İNSANLARI ÖLDÜRDÜM,BU ÖRGÜTÜN TASNAKLARDAN HİÇ BİR FARKI YOK,24 YIL BOYUNCA LİDERLERİMİN FİKİRLERİ EMPOZE EDİLDİ,BU İNSANLAR KİRALIK KÖPEKTİR.Keşke bu mektubu bugün sözde soykırımı devletce tanıyan ülkeler meclislerinde bir kez okusalardı.Tabi bu köpekleri kiralıyan iradelerden beklenemiyecek kadar asilce bir davranış olurdu.Bu devletlerin başkentklerinde mazgallardan akan yağmur suyu değil türk kanıydı.20-30 yıl önce şahid oldukları bu gerçeğe kayıtsız kalan devletler ne yazık ki;bir asır önce olduğu idda edilen sözde soykırımın gerçekliğini hiç düşünmeden kabul ediyorlar.

25 Nisan 1988'de lideri Agop Agopyan'ı kendi aralarındaki bir çekişme sonuçu öldüren ermeni terör örgütüne ne oldu?Cevabı internetteki sitelerden birinde saklı bakın ingilizce sitede ne diyor;


ASALA,bu Ermenistan'ın kurtuluşu için savaşan gizli Ermeni ordusunun anasayfası. Biz Türk Devletine karşı savaşıyoruz ve mücadelemiz kutsaldır.PKK'yı tamamiyle destekliyoruz.
Hemen şimdi katılın!!!
 
ASALA Terör Örgütünün faaliyetlerinin yanında, sözde soykırım döneminde Ermenilerin yaptığı katliamın belgelerinide vermeye devam edeceğim.

GÜNDEMİMİZ, SORUNUMUZ, DERDİMİZ FENERBAHÇE VE KURTLAR VADİSİ DEĞİL!
LÜTFEN BİRAZ DUYARLI, GURURLU VE ONURLU OLUN!

_________________________________________________________

1 fotoğraf 1000 kelimeye bedeldir derler.. ama bunlar DÜNYAYA bedel…
Ağlamamak elde değil, onların arasında kimimizin akrabaları var, kimimizin dostları... Onlar da bu vatanın evlatlarıydılar...

_________________________________________________________

Amerika'lı ünlü tarihçi Prof. J. Macharty : "Ermeni katliamı yoktur; Ermeniler Türkleri katletmiştir"
Ünlü Türk Romancısı Orhan Pamuk : "1 milyon Ermeniyi katlettik" (+ Nobel)
Hangisi gerçek... İşte bir kaç belge.
Bilinçlenme zamanı... Özellikle de bu konuda belgesiz ve bilgisizce konuşan art niyetlilere karşı...

_________________________________________________________



Balta ile Katliam: İzmit'in Kollar köyünden Ermeniler tarafından balta ile katledilen müslümanlardan bir kısmının olaydan sonra çekilen fotoğrafı; 1- Boşnak Malik 2- Abdulmecid oğlu Ali 3- Ali oğlu Seyid (14 yaşında) 4- Ömer oğlu Abdulgani 5- Abdulgani oğlu Mecid 6- Abdullah oğlu Hüseyin 7- Bekir oğlu Yusuf 8- Osman oğlu İsmail
Kaynak : Ermeni Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.
_________________________________________________________



Erzincan'da Ermeniler tarafından ırzına geçilerek öldürülen Pakize adlı bir Türk kadını.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.
_________________________________________________________



25 Nisan 1918'de, Subatan'da Ermeniler tarafından öldürülen Türk çocuklar, kadınlar ve karınları deşilerek bebekleri çıkarılan anneler.
Kaynak:Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.
_________________________________________________________



Erzincan'ın Odabaşı bölgesinde, Ermeniler tarafından oyularak katledilen bir Türk.
Kaynak :Massacre Exerted By The Armenian On The Turks During World War I Pictures.
_________________________________________________________​

________________

return of the king
 
ERMENİLERİN AZERBAYCAN'DA YAPTIĞI KATLİAMLAR

Ermenilerin Türklere yönelik katliamları Anadolu'yla sınırlı kalmamış, Kafkaslar'da ve Azerbaycan topraklarında da sürmüştür. Bu konudaki bilgi ve belgeleri, Prof. Dr. Fahrettin M. Kırzıoğlu'ndan naklediyoruz:

"1919 Ağustosunda, Nahçıvan ve Şerür çevresindeki 45 köye Ermeniler asker birlikleri ile hücum etmişler ve demiryolu boyuna yakın köyleri, zırhlı vagonlardan ateş altına almışlardır.

Mayıs 1920 sonralarına Doğru Ermeniler, Erivan'da Uluhanlı yanındaki Karadağlı adlı İslam köyünün ahalisini zorla yerlerinden çıkararak, eşyalarını yağma ile, kendilerini göçe mecbur etmişlerdir.

23-24 Mayıs 1920 gecesi 300'den fazla Ermeni süvarisi, Uluhanlı'nın 5 km. kuzeyinde Cebeçalı köyünü sararak, eli silah tutan Müslümanları bir araya toplayarak bunların hepsini süngüden geçirmişlerdir.

27 Haziran 1920 gecesi yine Erivan'da Hacıbayram ve Haberbegli köylerine baskın yapan Ermeniler, ahalnin malları ile eşyasını hep yağmalamış, birçoğunu öldürmüş; kırgından kurtulan az bir kısmı da, Aras ırmağından güneye geçerken, Ermenilerin baskını üzerine boğulmuşlardır.

Azerbaycan ve başka yerlere gitmek üzere, Erivan'daki Azerbaycan Elçisi'nin verdiği pasaportu taşıyarak Erivan yanlarından trenle Gence'ye giden 500 Müslüman, Gümrü yakınında vagonlardan indirilerek, hepsi öldürülmüştür.

6 Nisan 1920'de Ermeniler, Zengezor, Ordubad, Vedi bölgelerindeki İslam köylerine, türlü askeri sınıflardan kurulu nizami birliklerle saldırarak, zulüm ve vahşiliğin en iğrenç biçimlerini, insanlığını nefret edeceği alçaklıkları yapmışlardır.

Erivan şehrinin 15 dakika ötesindeki Haçaparak köyündeki İslam ahaliye Ermeniler, 16 Nisan 1920 gecesi saldırarak, halkını toptan kırmaya girişmişlerdir. Bu zalim vahşilikten kaçıp kurtulamayan 6 erkek, kamalarla öldürülmüştür. Kadın ve kızların namusu çiğnenmiş, sonra da yakılmış veya öldürülmüşlerdir. Evlerin hepsi talana uğramıştır."

Ermenilerin Azerilere yönelik zulümleri, I. Dünya Savaşı yıllarındaki katliamlarla sınırlı kalmamış, SSCB döneminde ve bu devletin dağılmasının ardından kurulan Ermenistan Cumhuriyeti döneminde de devam etmiştir. Doç. Dr. Yasin Aslan, "Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında" isimli kitabında bu konuda önemli belgeler ortaya koymaktadır.

Ermeniler, 13 Şubat 1988'de Dağlık Karabağ'ın idari merkezi Hankendinde (Stepanakert) gösteri yaptılar. Göstericiler, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'dan alınıp Ermenistan'a verilmesini talep ediyorlardı. Bundan sonra istekler zinciri uzanmaya başladı. 18 Şubat 1988'de ilk Azeri göçmenler Baku'ya gelmeğe başladı. Onlar otobüslere doldurulup geri gönderildiler. Ancak, onlar kısa müddet sonra yeniden geri dönmeye başladılar.

Göçmenler, bu defa Baku yerine Sumgayit'ta kendilerine barınak buldular. Burada bazı olaylar oldu. Bunu diğerleri izledi. 180-200 bin Azeri, zorla Ermenistan'dan kovuldu. Tahminen aynı sayıda Ermeni Azerbaycan'dan çıkarıldı. Kısacası, 1988'den beri devam eden olaylar, bir milyondan fazla Azeri'yi göçmen durumuna düşürmüştür.

1988'de başlayan olaylar, aslında sürgün zincirinin son halkasını oluşturmaktadır. Zira, Ermenistan'da yaşayan Azeriler, bir kaç defa Sovyet rejimi döneminde olmak üzere tarihi topraklarından sürgün edilmişlerdir. Ermenistan Komünist Parti başkanı Arutunyan 1945'te Dağlık Karabağ'ın Ermenistana verilmesi konusunda Stalin'e mektup yazmıştır. Stalin de konuyla ilgili olarak Azerbaycan Komunist Parti başkanı Mir Cefer Bağirov'a mektub göndermiştir.

Bağirov, Stalin'in mektubuna cevabında nüfusunun tamamını Azerilerin oluşturduğu Şuşa'nın Azerbaycan'da kalması gerektiğini, Azerilerin de Ermenilere karşı büyük toprak taleplerinin olduğunu yazmıştır. Bu tür yaklaşım, o zaman bu sun'i problemin kapatılmasına yardımcı olmuştur.

Ancak, eski Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu 23 Aralık 1947 tarih ve 4083 sayılı kararla, Ermenistan'da yaşayan Türkleri "Azerbaycanlı" adı altında Azerbaycan'ın Kura-Aras Ovasına sürgün etmiştir. Aynı bakanlar kurulu iki-buçuk ay sonra, Stalin'in imzasını taşıyan 10 Mart 1948 tarih ve 754 sayılı kararla, daha önceki kararın uygulamaya konmasını sağlamıştır.

Karardan sonra, Ermenistan'daki Azeriler oradan çıkarılmaya başlanmış ve işlem Stalin'in ölümüne kadar devam etmiştir. Söz konusu dönemde 150 bin Azeri ata yurtlarından kovulmuştur.

Asrın başlarında, Ermenistan'daki Azerilerin sürgün edilmesi muhtelif şekillerde gerçekleştirilmiştir. 1927'de İrevan nüfusunun % 70'ini Azeriler oluşturuyordu. Bu yıllarda 130 bin Azeri kovulmuş ve onların yerine Orta Doğu ülkelerinden 100 bine yakın Ermeni getirilmiştir. Bu işlem daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. Ermeni tarihçilerine göre, geçen asrın başlarında, Ermenistan'daki 2300 köyün 2000'ini Azeri köyleri oluşturmaktaydı.

1936'dan sonra, Ermeni yetkililer, bu ülkedeki Azeri yer adlarını değiştirmeye ve iptal etmeye başladılar. 1991'de de Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan'ın emrine uygun olarak 90 Azeri köyüne Ermeni isimleri verildi. 1960-1970'li yıllarda, Ermenistan Yüksek Sovyeti başkan yardımcısı Hovanes Bağdarasyan'ın başkanlığında yer adlarının değiştirilmesine başlandı.

İki asır devam eden kovma ve göçürme işlemi sonucunda, 1. 5 milyon Azerbaycan Türkü Ermenistan'daki tarihi yurtlarından kovulmuş ve çeşitli bahanelerle göçürülmüştür. 1988'de kovma işlemi tamamlanmıştır. Şimdi Ermenistan'da numunelik için dahi tek bir Azeri kalmamıştır.

1988'de Ermeniler, ülke nüfusunun % 88. 6 sini oluşturuyordu. Asrın başlarında Ermenistan toprakları 9 bin kilometrekare idi, Azerbaycan toprakları sayesinde 29. 8 kilometrekareye yükselmiştir. Buna, Ermenilerin son zamanlarda işgal ettiği topraklar dahil değildir.

Kabul etmek gerekir ki, Rusya-Ermenistan ikilisinin Azerbaycan üzerindeki baskıları yoğunluk kazanmıştır. Azerbaycan, hemen hemen Lübnan'a dönüşmek üzeredir. Parçalanma tehlikesi henüz ortadan kalkmamıştır. Ermeniler, Dağlık Karabağ'ı Ermenistan ile birleştiren Laçin Koridorunun kontrolünü elinde bulundurmaktadır. Azerbaycan topraklarının % 20'si Ermeni işgali altındadır. Diğer taraftan, Ermenistan Mayıs 1992'de Laçin ve Kelbecer bölgesinde "Kürdistan Cumhuriyeti" kurulduğunu ilan etmiştir.

Ermenistan'daki muhalefetin yayın organı Azatamart gazetesi Azadlig (Hürriyet) Radyosu Ermeni Servisinin eski başkanı, Rusya-Ermenistan ilişkileri Teşkilatı başkanı ve Daşnaksütyun Partisi'nin liderlerinden Eduard Oganisyan'ın sansasyon niteliği taşıyan bir beyanatını yayınlamıştır. Oganisyan beyanatında, Ermenistan hükümetinin Rusya'yla birleşme konusunda gizli anlaşma imzaladığını ifade etmiştir. Ancak, bu gerçek gizli tutulmaktadır.

Ermenistan bölgede kendisine has bir rol oynamak istiyor. Onun ne tür rol oynamak istediğini öğrenmek için Rus ve Ermenistan basınında yer alan yazılara bir göz atmak yeterlidir.

Ermenistan Pedegoji Enstitüsü Felsefe ve Politoloji bölümü eleman- larından 1963 doğumlu Artur Gevarkyan'in Naş Sovremennik (Muasirimiz) dergisinin 1993/4'cü sayısında yer alan "Sovyetler Birliği Yerine Turan mı?" başlıklı yazısı bir çok bakımlardan ilgi çekicidir. "Üçüncü Roma'nın" diriltilmesini bir Rus'tan daha ateşli şekilde savunan Gevorkyan konuyla ilgili düşüncelerini kısaca şöyle özetlemiştir:

"Ermenistan, Rusya'nın Kafkasya'daki destekçisi, tabii ve tarihi müttefikidir Ermeniler, Anglo-Sakson, siyonist ve Pantürkistlerden oluşan korkunç üçlüden, Pantürkistlerin (Turana giden) yolunu kesmektedir. Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Sirbistan ve diğer Hıristiyan milletlerin tek kurtuluş yolu "Üçüncü Roma'yı" yeniden diriltmektir."

Bazı Rus yetkililer, Kafkasya'yı dış ülkelerin etkisinden korumak için onun ateş çemberine alınmasının gerekli olduğu tezini savunmaktadırlar. Böyle bir durumda Türkiye ve İran gibi bölgeyle yakından ilgilenen devletler, bu ateş çemberini yarıp bölgeye giremeyeceklerdir. Vadim Simburski'nin Segodnaya gazetesinin Nisan/1994 sayılarından birinde yer alan yazısı buna en güzel bir misaldir. Simburski düşüncelerini şöyle özetlemiştir:

"Rusya'nın çıkarlarına direkt tehlike oluşturan tek bölge Kafkasya'dır. Kafkasya'da milli devlet olarak kalmak isteyen 'Azerbaycan' ve 'Gürcistan' gibi küçük imparatorlukların olması Rusya'nın çıkarlarına uygundur. Söz konusu bölgede, Rusya'nın çıkarlarının korunması için çalışacak inkılapçı güçler mevcuttur. Bunun için bölgedeki 'İstikrarlı İstikrarsızlık' korunmalıdır. Zaten, böyle bir durum yıllardan beri oluşmakta, Türkiye ve İran'ın serbest hareketine engel olmaktadır.

Bölgede anlaşmazlıkların devamlı olarak aşağı seviyede seyretmesi, Rusya'nın çıkarlarına uygundur. Çünkü, böyle bir durum, Türkiye'nin bölgeye sokulmasına engel olacak bir ateş çemberinin oluşmasına katkıda bulunacaktır.

Rusya, Hazer'in batısında bu tür davranırken Hazer'in doğusunda istikrarı korumalıdır. Çünkü, Kazakistan yari Rus bölgesidir. Kazakistan Rusya'nın güney sınırlarını koruyan Güvenlik Kemerine dönüştürülmelidir.

Odenburg, Orta Asya'nın yayılmasına açık olacaktır. Bu yüzden, Rusya Kazakistan ve diğer Orta Asya ülkelerini iç güvenlik kemerine dönüştürmek için elinden geleni yapmalıdır."

1992-1993 yılları arasında Ermenistan Savunma Bakanı olmuş, şimdi ise muhalefetin gayri-resmi liderlerinden Vazgen Manukyan Nisan/1994'te Nezavisimaya Gazetesi ile röportajında, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'la federe devlet oluşturması zamanının geldiğinden söz etmiştir.

Rusya Cumhurbaşkanı Yeltsin'in siyasi danışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Şurası Üyesi Ermeni Andronik Migranyan'ın teklifi ise bir çok bakımlardan ilgi çekicidir. Migranyan, Nezavisimaya Gazetesi'nin Ocak/1994 sayılarından birindeki makalesinde Azerbaycan ve Gürcistan'in Federe Devlete dönüştürülmesini teklif etmiştir. Migranyan, Federe Devlete dönüştürülmüş Azerbaycan ve Gürcistan'ın Moskova'sız yaşayamayacağını iddia etmektedir. Migranyan, Ermenistan'ın Rusya'nın güney sınırında istikrar ve denge unsuruna dönüştürülmesi gerektiğini de beyan etmiştir.

Levon Şirinyan da daha önce Azatamart gazetesindeki yorumunda aynı teklifi ileri sürmüştü. Şirinyan, başka bir yazısında ise Nahçivan'in Ermenistan'a geri verilmesinin gerekli olduğundan bahs etmiştir. Bu misaller zincirini bir hayli uzatmak mümkündür. Bu misaller, olayların hangi merkezlerden idare edildiğini açıkça göstermektedir.

Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasına engel olan, Türkiye aleyhine açıkça propaganda yapanlar, Daşnaksütyun Partisi ve onun çatısı altında toplanmış bazı teşkilatlar, Moskova yanlıları, önce Gorbaçov'un daha sonra da Yeltsin'in etrafında toplanan Ambatsumov (Ambartsumyan), Migranyan, Kurginyan gibi danışmanlar ve Rus hükümetinin değişik kademelerinde görev yapan Ermeniler ile özellikle Ermeni diasporasıdır.

Daşnaksütyun Partisinin, halkı tahrik etmek ve halk arasında panik yaratmak için 7 Aralık 1993'te yayınladığı haber buna güzel bir misaldir. Daşnaksütyun Partisi Haber Merkezi yabancı kaynaklardan, özellikle de Fransa İstihbarat Teşkilatı'ndan elde ettiği bilgiye dayanarak Türk Ordusunun Medzamor Atom Elektirik Santrali de dahil, Ermenistan'daki bir çok hedefe füze saldırısında bulunacağını bildirmiştir. Habere göre, Türkiye, bu hücumlarına hak kazandırmak için Ermenistan'daki PKK teröristlerinin varlığını bahane edecektir. Haber Nerkezi Başkanı Bagrat Sadoyiyan'a göre, Türkiye, söz konusu hücumlarını Nahcivan topraklarından yapacaktır.

Rus ve Ermenistan basınında Türkiye aleyhine çıkan yazılar büyük yekun oluşturmaktadır. Söz konusu yazılarda, kamuoyu "Türk Faktörü" ile korkutulmak istenmektedir. "Uyanan Dev", "Uyanan Aslan", "Sovyet İmparatorluğunun Ölüm Meleği", "Osmanlı Ruhu Diriliyor" ve "Gelecek İmparatorluğun İki Sütunundan biri" gibi ifadeler sık sık kullanılmaktadır. Ermeni Politolog Andronik de bu tür yazıları dikkate alarak şunları ifade etmiştir:

"Ermenistan, Rusya ve İran, Türkiye'nin Azerbaycan ve Orta Asya ile birleşmesini engelleyebilir. Ermenistan ve İran, Türklerin birleşmesine engel olan faktöre dönüşmelidir. "

Ermenistan, son bir kaç asırdan beri Rus dış siyasetinde önemli yer tutmaktadır. Ermenistan, Rusya'nın Türk-müslüman dünyasında ileri karakol görevini yüklenmiştir. Ancak ne var ki, Rus Milliyetçileri. son bir kaç yıldan beri Türk dünyasıyla dostluk ilişkilerinin gerekliliğininden bahsetmekte ve Ermenistanin Azerbaycana karşi tecavüzünü kınamaktadır. Rus milliyetçilerinin bir kısmı artık Ermenistan'ı Rusya'nın sırtında yük olarak görmektedir.

Moskova Gazetelerine göre, Rusya, Ermenistan bütçesinin % 57'sini ödemektedir. Ermenistan'ın dış yardım olmadan geniş çaplı bir savaşı sürdürmesi mümkün değildir. Azerbaycan Meclis Başkanı Resul Guliyev, Rus Televizyonuyla röportajında diş yardim olmadan Ermenistan'ın savaşı 5 yıl daha sürdürmesinin söz konusu olamayacağını ifade etmiştir. Guliyeve göre, Ermenistan tek bir tank dahi alamayacak durumdadır. Ermenistan'ın destekçileri, muhacerette yaşayan Ermeniler, bazı batılı ülkeler ve Bağımsız Devletler Topluluğuna üye bazı ülkelerdir.

Moskovskiya Novosti gazetesi 1992/13 sayısında "Rusya'nın Kafkasya'dan çıkmasıyla birlikte dengenin bozulacağı ve bölgede Türkiye'nin nüfuzunun hızla artacağından bahsetmiştir.

Gorbaçov Fonu'nun Dağlık Karabağ konusundaki raporu konuya başka bir açıdan ışık tutmakta ve Rusya gibi büyük bir devletin bir çok bakımlardan Ermenistan'a ihtiyacı olmadığını ortaya koymaktadır. Ermenistan, Rusya için gönüllü müttefikten başka bir şey değildir. Rapordaki şu ifadeler oldukça dikkat çekicidir: "Rus-Ermeni ilişkilerinin tarihi geçmişi, Rusya'yı Ermenistan'ı desteklemeğe mecbur ediyor."

Ermeniler bunun farkındadır ve mevcut ortamdan maksimum faydalanmanın yollarını aramaktadırlar. Levon Şirinyan Ermenistan'da yayınlanan Azatamart gazetesindeki yazısında görüşlerini şöyle ifade etmiştir:

"Hiç şüphesiz, yakın gelecekte Rusya, Kafkasya'da en güçlü devlet olarak kalacaktır. Şimdiye kadar, Amerika da dahil bir çok ülke bölgede Rusya'nın çıkarlarına meydan okumaya kalkışmamıştır. Rusya - Doğu Avrupa'yı kaybetmesi ve güneydeki stratejik çıkarları onu Ermenistan'a yaklaştırmaktadır. Ermenistan'ın görevi, Rusya'nın Kafkasya'daki siyasi manevralarını dikkatlice izlemek ve onlardan maksimum yararlanmanın yollarını aramaktır. Bağımsız Devletler Topluluğu çerçevesinde ve karşılıklı ilişkiler şeklinde işbirliğini kabul etmek gerekir. Aksi halde, diğer bir ülke veya ortak, zayıf ve asalak Ermenistan'ın yerini alacaktır. "

70 yıldan uzun bir zamandan beri, Ermenistan'ın Türkiye politikası, batı alemini Türklerin 1. 5 milyon Ermeni'yi öldürdüğüne inandırma ve 1921 anlaşmasıyla Türkiye'nin kuzey-doğu bölgesinde Türkiye'ye bırakılan toprakların geri alınmasına yönelik kampanyaya dayanmaktaydı.

Ayrıca, Ermenistan'daki bütün siyasi partilerin programlarında, Türkiye'ye terk edilen toprakların geri alınması ve Türkiye'yi, Osmanlı Devleti döneminde öldürülen Ermeniler için özür dilemeğe mecbur etme prensipleri yer almaktadır. Bilindiği gibi, Ermenistan'ın Kurtuluşu için kurulan ve kısaca ASALA olarak bilinen "Ermenistan Gizli Ordusu" bu maksatlar için 1974-1985 yılları arasında 45 Türk diplomatını ve onların aile üyelerini öldürmüştür.

Ter-Petrosyan'ın başkanlığında 1990'da Ermenistan Umum Milli Hareketinin iktidara gelmesiyle birlikte, Ermenistan'ın Türkiye siyasetinde önemli değişiklikler baş göstermeye başlamıştır. Ermenistan, Sovyetler Birliğinden ayrılma girişimleri çerçevesinde Türkiye ve İran'la ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirme sürecine girmiştir. Bu yeni yaklaşım, Ağustos 1990'ya yayınlanan Bağımsızlık Bildirisinde de kendi ifadesini bulmuştur. Bağımsızlık Bildirisinde, soykırımın uluslararası kamuoyu tarafından tanınmasının tekrarlanmasına karşın, Türkiye'ye karşı herhangi toprak iddialarına yer verilmemiştir.

Sovyetler Birliğinin dağılması, hassas Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını tehlikeye sokmuştur. Türkiye'nin, Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olması da gelişmekte olan ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir.

Kasım/1992'de, bir Ermenistan hükümet heyeti Türkiye'ye gelmiştir. Türkiye, iki ülke arasında ilişkilerin gelişebilmesi için 4 şart iler sürmüştür:





Ermenistan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki mevcut sınırları tanımalıdır;

Ermenistan, 1915'teki soykırımın uluslararası kamuoyunda tanınmasına yönelik kampanyasını durdurmalıdır;

Ermenistan, Türkiye'nin içişlerine karışmamalıdır; (Burada özellikle Ermenistan'ın PKK'ya yaptığı yardım göz önünde bulundurulmuştur)

Ermenistan, Azerbaycan'ın istediği şartlarda Dağlık Karabağ'da ateşkesi kabul etmelidir.


Taraflar, ilk üç madde konusunda anlaşmaya varmış, hatta Türkiye ve Ermenistan enerji bakanları Ermenistan'a elektrik verilmesi konusunda bir de protokol imzalamıştır. Zamanın Türkiye Dışişleri Bakanının, protokolün içeriğini ve önemini izah etmeye yönelik girişimleri Azerbaycan Liderleri ve Türkiye'deki muhalefeti ikna etmemiştir. Bu yüzden, Türkiye, anlaşmayı uygulamaya koymaktan vazgeçmiştir.

Bu gelişme, elektrik sıkıntısı çeken Ermenistan hükümetine büyük bir darbe olmuştur. Bilindiği gibi, Ermenistan, enerji ihtiyacının % 96'sını dışarıdan karşılamaktadır. Ermenistan, tabii gaz ihtiyacının % 80'ini Azerbaycan'dan karşılıyordu. Azerbaycan, 1991'in sonbaharında Ermenistan'a gaz vermeyi durdurdu. Ermenistan, bu yüzden Türkmenistan'dan gaz almağa başladı. Gaz boru hattı, Gürcistan'da Azerilerin yaşadığı eski adı Borçali, yeni adi Marneuli bölgesinden geçmektedir. 1995'te, boru hattına en az 10 defa sabotaj yapılmıştır.

Türkiye'nin, Ermenistan'a gidecek uçakların kendi hava sahasından geçmesine izin vermesi ise, dünya kamuoyunu tam karşısına almamak için Azerbaycan'a yaptığı yardımları dengeleme girişimi olarak değerlendirilmiştir.

Dünya kamuoyu, Rusya'nın Çeçenistan'a hücumuyla meşgulken, Karabağ Komitesinden ayrılan Ermenistan Umum Milli Hareketine başkanlık eden Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan, Gorbaçov'un 1988'de Karabağ Komitesine karşı gerçekleştirdiği büyük operasyondan beri ilk defa ülkede geniş çaplı siyasi temizleme kampanyasına başladı. Bilindiği gibi, Gorbaçov, Ter-Petrosyan da dahil olmak üzere, Karabağ Komitesinin 11 üyesinin yakalanmasını emretmişti.

Ter-Petrosyan, 28 Aralık 1994'te tek bir emirle Ermenistan Devrimci Federasyonu olarak bilinen "Daşnaksütyun Partisi" faaliyetlerini geçici olarak yasakladı. Bundan başka, Daşnaksütyun Partisi'ne bağlı bir çok teşkilat ve gazeteyi de kapattırdı.

Ter-Petrosyan, siyasi temizleme girişiminden sonra yaptığı televizyon konuşmasında Daşnaksütyun Partisi'nin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını, siyasi cinayetler işlediğini ve DRO adli terörist teşkilatın 50 kişilik grubunu içinde barındırdığını ifade etmiştir. Ter-Petrosyan, ayni zamanda DRO'nun devlet güvenliğine tehlike oluşturduğunu ve silahlı kuvvetler konusunda casusluk yaptığını da sözlerine eklemiştir.

Ter-Petrosyan'ın bu girişimleri sürpriz olmamıştır. Çünkü, o, uzun zamandan beri Daşnaksütyun Partisi'ne karşı mücadele etmekteydi. Mesela, Haziran/1992'de muhaceretten olan parti lideri Hrair Marukyan'i yeniden Yunanistan'a sürgün etmiştir.

Parlamento sözcüsü Babken Ararktsiyan, Ter-Petrosyan'ın siyasi temizleme girişimlerini değerlendirirken, Daşnaksütyun Partisi öncülüğünde gerçekleştirilen son olaylar ve yürüyüşlerin ülkede siyasi istikrarı bozmaya yönelik olduğunu ifade etmiştir.

Anayasa Mahkemesi, herhangi bir siyasi partinin yurtdışında şube açamayacağını ve lider kadrosunda yabancılara yer veremeyeceğini beyanla Daşnaksütyun Partisi'nin faaliyetlerini geçici olarak yasaklanmıştır. Parti liderlerinin Ermeni olmasına karşın, onların çoğu başka ülke vatandaşlarıdır. Ermenistan'da ise şimdiye kadar çifte vatandaşlığa izin verilmemiştir. Daşnaksütyun Partisi'nin dünyanın bir çok ülkelerinde yaşayan Ermenilerden üyeleri ve Ermenilerin toplu olarak yaşadıkları ülkelerde şubeleri vardır. Parti merkezi Atina'dadır.

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Ermenistan'a dönen tek siyasi parti Daşnaksütyun değildir. "Rankavar Azatakan" (Liberal Demokratlar) da ülkeye geri dönmüştür. Söz konusu parti, daha ilimli bir çizgi izlemektedir. Daşnaksütyun Partisi milliyetçidir ve bir çok konularda hükümete karşı çıkmaktadır.

Faaliyeti yasaklanan Daşnaksütyun Partisi daha önce sol kanat partilerden oluşan bloğun bir parçası olarak seçimlere katılmayı düşünüyordu. Söz konusu blok, Karabağ-Ermenistan Grubu, Aydınlar Birliği, Anayasa Hakları Birliği ve Miras Hareketi gibi kurum ve kuruluşları çatısı altında birleştirmişti. Ancak, Merkezi Seçim Kurulu sol bloğun seçimlere katılmasına izin vermedi. Diğer taraftan Monarşist Parti ve Ermenistan Kadınları Partisi'nin de seçimlere katılması engellendi.

Ter-Petrosyan, 5 siyasi partiyi de yanına alarak oluşturduğu "Cumhuriyet Bloku'yla" seçimlere katıldı. Seçimlere katılma oranının % 55 civarında olmasına karşın, Cumhuriyet Bloku 114 milletvekili çıkararak parlamentoda çoğunluğu oluşturmuştur. Şamiram Kadınlar teşkilatı ikinci sırayı alırken, Ermenistan Komünist Partisi kendisinden beklenen başarıyı gösterememiştir.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Gagik Harutunyan aşırı milliyetçi blok ve komünistlerin yenilgisini izah ederken, onların iyi bir programdan yoksun olduklarını ve egoist davranışlarının seçim sonuçlarını etkilediğini ifade etmiştir. Halbuki, seçim öncesi yapılan kamuoyu araştırmaları, komünistlerin oyların en az % 20'sini alacaklarını gösteriyordu.

Ermenistan, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Çok tehlikeli bir dar boğazdan geçme gayreti içindedir. Halk yoksulluk içinde yaşıyor. Minimum emeklilik bir Dolardan azdır. Devlet İstatistik Dairesi verilerine göre, ortalama maaş 2, 5 Dolara eşittir. Diğer taraftan, Merkezi Seçim Komisyonunun 1991 ve 1994'e ait verileri, son üç yılda ülke nüfusunun % 30 azaldığını göstermektedir. Başka bir ifadeyle, 1993'ün başlarından beri yaklaşık 1 milyon Ermeni ülkeyi terk etmiştir.

Karabağ'daki Ermeniler oradan kaçmaktadır. Rusya ve batıya giden Ermenilerin sayısı süratle artmıştır. Ermenistan Bilimler Akademisi Sosyoloji Araştırma Merkezinin başkanı Georg Pogosyan'in sözlerine göre, Ermenistan nüfusunun % 70'i potansiyel göçmendir. Araştırmalar, Ermenilerin yalnız soğuk ve açlık yüzünden ülkeyi terk etmediklerini göstermektedir. Bunun kendine özgü sosyal ve siyasi sebepleri vardır.

Ermeni gazeteleri, son zamanlarda 1993-1994 yıllarında ülkeyi terk eden Ermeniler arasında yapılan bir sosyolojik araştırmanın sonuçlarını yayınlamıştır. Fikirlerine baş vurulan Ermenilerin % 45'i polis ve buna benzer kuruluşların keyfi davranışları, % 24'ü sosyo-ekonomik sebepler yüzünden ve % 12'si ise serbest ticarete imkan sağlanmadığı için ülkeyi terk ettiğini bildirmiştir.

Ermenistan'ın Dağlık Karabağ ve Azerbaycan'ın bazı bölgelerinde sürdürdüğü savaş ve savaşa bağlı olarak Azerbaycan ve Türkiye'nin Ermenistan'a uyguladığı ambargo hayatı olumsuz yönde etkilemiştir.

Ermenistan, Gürcistan üzerinden Denize açılmak da dahil, komşularıyla özellikle de Rusya ve İran'la ilişkilerini geliştirme gayreti içindedir. Rusya-Ermenistan işbirliği kendisini hemen hemen bütün sahalarda göstermektedir. Bu bakımlardan, Rusya-Ermenistan yakınlaşması oldukça dikkat çekicidir.

"Soğuk Savaş" döneminin sona ermesine karşın, jeopolitik savaş hala devam etmektedir. Rusya'nın zayıflamasına paralel olarak, batili petrol şirketlerinin bölgeye gelmesi ve bölgesel milliyetçilik hareketlerinin güçlenmesiyle birlikte, özellikle Hazer Havzası'nda özel bir uluslararası sistem oluşmaktadır.

Rus Ordusu, Çeçenistan'ın stratejik Argun, Şali ve Gudarmes bölgelerine hücum ettiği zaman Rusya Savunma Bakani Graçov'un cephe hattı yerine Ermenistan ve Gürcistan'ı ziyaret etmesi tesadüfi değildir. Graçov, hem söz konusu cumhuriyetlerdeki Rus ordularını ziyaret etmiş, hem de ülke liderleriyle askeri işbirliği meselelerini tartışmıştır.

Yeri gelmişken hatırlatalım ki, Rusya, Çeçenistan'a yönelik hücumlarında Ermenistan ve Gürcistan'daki üslerinden de faydalanmıştır. Rusya'nın Ermenistan'daki askeri üsleriyle ilgili anlaşma Mart/1995'te imzalanmıştır.

Rusya'da Kafkasya Halklarına karşı antipatinin güçlenmesine karşın, Rusya hükümeti ve hatta bazı aşırı ırkçı ve milliyetçi Rus teşkilatlar Ermenistan'ı çok önemli bir müttefik olarak görmektedirler. Aşırı sağcı Rus teşkilatlar, Ermenistan'ı anti-Türk ve anti-müslüman siper olarak değerlendirmektedir. Ermenistan, Rusya için Türkiye'yi Kafkasya'dan uzak tutmaya ve Azerbaycan üzerinde baskıyı sürdürmeye yarayan bir araçtır.

Ermenistan, başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere, komşularını rahatsız eden problemlerin çözümünde ileriye ilk adımı atmalıdır. Silahlı Ermeni çeteleri, işgal altındaki Azerbaycan topraklarını terk etmeli ve Dağlık Karabağ problemi, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözümlenmelidir. Mevcut durum, Karabağ Meselesinin artık "Kendi Kaderini Tayin Hakkinin" sınırlarını aşmıştır. Ermeniler, Dağlık Karabağ'a kendi toprakları gözüyle baktıkları gibi, "Üçüncü Ermenistan'dan" bile bahs etmeğe başlamışlardır.

Levon Şirinyan'ın Azatamart Gazetesi'nde yer alan yazısı buna güzel bir misaldir. Kendisinden çok emin görünen Şirinyan, Ermenistan yaylası ve onunla komşu bölgede 20 milyon Kürt'ün "Milli Devlet" fikrine sıkıca sarıldığını, bu yönde ilerlediğini, artık hiç kimsenin onlarin haklarini görmezlikten gelemeyeceğini beyanla, geleceğin daha korkunç olaylara gebe olduğunu ifade etmiştir. Şirinyan'ın hangi kaynaktan su içtiğini anlamak zor olmasa gerek.

Bu tür yazılarla zihinleri bulandırıp bir sonuca varmak mümkün değildir. Şimdi, milleti içinde bulunduğu ağır durumdan kurtarmak için uyanma ve sağ duyulu hareket etme vaktidir. Tarihi tecrübeler, kin ve nefrete dayalı politikaların iflas ettiğini ve gelecekte de iflas edeceğini göstermektedir. Bu yüzden, bölgedeki son gelişmeler ve Ermenistan'daki genel durum, Erivan'ın sağ duyuyla hareket etme ve bölgede istikrarın sağlanması için cesur adımlar atmasının zamanının geldiğini göstermektedir.

Dünyanın odak noktasında yer alan Türkiye, bölgede istikrar unsurudur. Bu kuru bir iddia değildir. Pravda Gazetesi, Kafkasya ve Orta Asya ile yakından ilgilenen ülkelerin, özellikle de İran'ın bölgeye katkılarından söz ederken, özellikle Türkiye gerçeğini vurgulamıştır. Pravda'ya göre, Türkiye, ciddi yatırım imkanları, modern teknolojisi ve laik sistemiyle Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetleri için en uygun modeldir. Türkiye'nin bu hedeflere doğru yürümesi, yalnız ülkede değil, ülke sınırlarının dışında da istikrar ve barışa katkıda bulunacaktır. Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, bir çok batili ülke, bölgede oluşan yeni jeo-politik ortamda Türkiye'nin önemli rol oynadığını kabul etmektedir.

Financial Times Gazetesine göre, Batı Avrupa ülkeleri Türkiye'yi doğu Akdeniz'de siyasi ve ticaret merkezi, Kafkasya ve Orta Asya'da ise istikrar unsuru olarak görmektedirler. Bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika ise Türkiye'yi "Bölgesel Güç" ve "Laik Demokratik Model" olarak değerlendirmektedir. Financial Times Gazetesine göre, Türkiye, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Doğudan Orta Asya'ya kadar uzanan bölgede büyük bir istikrar unsurudur.

KAYNAKLAR:

1. Kırzıoğlu, Prof. Dr. M. Fahrettin, Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV Yayınları, Ankara 1999.
2. Aslan, Doç. Dr. Yasin, Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında, Ankara 1997.
3- Ermeni Alimleri ve Feryat Koparan Taşlar (Rusça) 1902, s 80-123
4- AFP, 6 Mayıs 1994.
5- Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi IV, sayfa 81-82, Azerbaycan Gazetesi, 11 Mart 1994.
6- Moscow News, 11 Aralık 1993, Nu: 46, ITAR-TASS, 31 Ağustos 1993.
7- Nezavisimaya Gazeta, 8 Nisan 1994, Nezavisimaya Gazeta, 18 Ocak 1994.
8- Moscow News, 15 Ocak 1993.
9- Naş Sovremennik (Muasırımız) dergisinin 1993/4 cildi.
10- Segodnaya (Bu Gün) Gazetesi, 9 Nisan 1994.
11- Nezavisimaya Gazeta, 8 Nisan 1994.
12- Nezavisimaya Gazeta, 18 Ocak 1994.
13- Azatamart Gazetesi, 2-8 Kasım 1993.
14- Snark Haber Ajansi, 7 Aralık 1993.
15- Moskovskaya Pravda 24 Eylül 1992.
16- Turan Ajansi, 4 Aralık 1993.
17- Moskovskiya Novosti Gazetesi, 1992/13
18- Azadlig, 12 Mayıs 1992.
19- Azatamart 2-8 Aralık 1993.
20- Soviet Analyst 15 Mayıs 1991, nu: 10.
21- Neue Zeurcher Zeitung, 9 Şubat 1993.
22- Frankfurter Allgemeine Zeitung, 15 Şubat 1993.
23- Wall Street Journal, 25 Ocak 1995.
24- Segodniya, 28 Haziran 1995.
25- Segodniya, 13 Temmuz 1995.
26- İTAR-TASS, 27 Kasım 1994.
27- Snark Haber Ajansı, 1 Aralık 1993.
28 -New Times, Kasım/1994
29-Country Report, 1994.
30- Segoniya, 30 Haziran 1995.
31- Salam (İran gazetesi), 7 Ekim 1995.
32- Moscow News December 8-14, 1995 .
33- Komersant-Daily, 17 Ekim 1995.
33-Nezavisimaya Gazeta, 4 Ocak 1996.
35- Azatamart Gazetesi, 7-13 Eylül 1993.
36- Republik Ermenistan 3 Ağustos 1993.
37- Pravda, 3 Mart 1993.
38- Financial Times, 21 Ocak 1994.
39- Vremya , 5 Mayıs 1993.
40- Los Angeles Times, 5 Ekim 1990.
41- Armenian Weekly, 7 Mayıs 1994.
 
Arkadaşlar bu konu 3-4 arkadaşımızı değil, hepimizi ilgilendiriyor. Bir süre çiçekle böcekle uğraşmayı bırakmalıyız. Lütfen, hassasiyet gösterin.

Gündemimiz Kurtlar Vadisi değil.

Gündemimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin Bölünmez Bütünlüğüdür.

Bizi milletçe Terörist ilan edenlere söyleyecek bir iki cümleniz mutlaka vardır.

_________________

return of the king
 
Genelkurmay arşivinden Ermeni Mezalimi

Genelkurmay Başkanlığı arşivindeki 1915 tarihli belgeler, soykırım iddiaları peşinde koşan Ermenilerin Van çevresinde masum köylülere yaptıkları tüyler ürpertici vahşete tanıklık ediyor. Genelkurmay Başkanlığı, Askeri Tarih ve Stratejik Etüt ve Denetleme Başkanlığı arşivlerinde bulunan 1914-1918 tarihleri arasındaki belgeleri, ''Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri'' adıyla yayınladı.

--------------------------------------------------------------------------------

AA-Belgelerde, Van'ın Özalp ve Saray ilçelerinde Ermeniler tarafından bazı kadınların hamileyken karınlarının deşildiğini, bazılarının çocukları ile tandırda yakıldığı, genç kızların tecavüz edilip öldürüldüğü, erkeklerin ise kurşun ve süngü ile katledildiği gözler önüne seriliyor.
Arşivde bulunan Özalp Kaymakamı Kemal'in imzasını taşıyan 4 Mart 1915 tarihli bir belge, Ermeni mezaliminin boyutlarını ortaya koyuyor.
Söz konusu belgede, Ermenilerin Van'ın Özalp ilçesindeki Sarıköy'de yaptıkları katliamda 41 erkeğin süngü ve kurşunla, bazılarının da ''dövülerek, karnı yarılarak ve kesilerek'' öldürüldüğü belirtiliyor.
Kayıtta, köydeki İso'nun kızı Güllü'nün ''memesinin kesildiği'', İbo'nun eşi Silo'nun kızı Sülni'nin ''karnı yarılarak çocuğunun çıkarıldığı ve tandıra atıldığı'' ve çok sayıda kadına tecavüz edildiği bildiriliyor.
Belgede, ayrıca Özalp ilçesinin Tepedam köyünde Ermenilerin erkeklerin büyük bölümünü süngü ile katlettikleri, kadınlara ise tecavüz ederek öldürdükleri kaydediliyor.
''KENDİ KIZINI BOĞAZLAMAYA ZORLANDI''
Özalp Kaymakamı Kemal'in gerçek incelemeleri sonucu hazırladığı 15 Mart 1915 tarihli bir başka belgede ise Saray'ın Yamanyurt köyünde Miha'nın eşi Fato'nun üç çocuğu ile boğazlandığı, Belecek'te Hanım Hatun'un ''Antranik adlı çete reisi tarafından tecavüz edildikten sonra beraberinde götürüldüğü'', Keçikayası köyünde Hacı Molla Sait'in ''kendi kızını eliyle boğazlaması için zorlandığı ve her teklifte uzuvlarından biri kesilerek şehit edildiği'' bildiriliyor.
Belgelerde ayrıca Saray ve Esedboyu camilerinin ahıra dönüştürüldüğü, bir çok medrese öğrencilerinin Hıristiyanlığı kabul etmeye zorlandığı kaydediliyor.
''BABA VE ANNELER ÇOCUKLARININ ETİNİ YEMEYE ZORLANDI''
Bir başka belgede ise Özalp'in Boyaldı köyünde yaşanan ''insanlık dışı vahşet''e işaret ediliyor.
Söz konusu belgede, Nezu Hatun'un tandırda yakılan iki torununun etini babasına ve annesine yedirmek üzere zorlandığı, bunu yapmak istememeleri üzerine öldürüldükleri, Nezu Hatun'un ise gördükleri karşısında aklını kaybettiği bildiriliyor.
Belgelerde, Ermeni çetecilerinin Osmanlı'nın darda kalacağı bir anı kollayarak çok önceden isyan planları yaptığını ortaya koyarken, Hınçakyan Komitesi Kilis Şubesi Başkanı Agop Basmaciyan'ın 9 Ocak 1913 tarihli Hatay Samandağı'nın Eriklikuyu köyündeki sözde Ermeni müfrezesine gönderdiği yazıda, ''...Türkiye'nin içine düştüğü bugünkü olağanüstü karışık durumu, Ermeni meselesinin siyasi gündemde yeniden söz konusu olması, zihinleri çok meşgul etmektedir. Biz Ermeniler, özellikle Hınçakyanlar, hazırlıklı ve uyanık bulunarak faaliyetlerimizi hızlandırmalıyız'' sözleri dikkati çekiyor. Basmaciyan'ın aynı gün Samandağı Yoğunoluk'taki müfrezeye gönderdiği yazıda ise ''Faal, becerikli ve sağlam öz yapılı arkadaşların katılmasıyla müfrezelerimizi çoğaltmalı ve takviye etmeliyiz. Kendinizi koruma konusundaki çalışmalarınız artmalı'' görüşüyle Ermeni planları gün yüzüne çıkıyor.
''ERMENİLERİN SİLAHLANIP ÇETE KURMA KARARI''
Bitlis Valisi Mustafa Bey'den gelen 18 Eylül 1914 tarihi şifrede ise Ermeni aydınlarının ''Türk ordusunun ilerlemesi durumunda itaate devam edilmesi, Türk ordusunun geri çekilmesi halinde de silahlanıp çete halinde gelen şeylere el konulması ve ilişkileri kesme'' yönünde bir karar alındığı belirtiliyor.
4'ncü Ordu Komutanlığı'na gönderilen 5 Mart 1915 tarihli bir yazıda ise ''Düşman gemisine firar ederken Adana Dörtyol'da yakalanan Agop'un ifadesinde, Türkiye'de rahat olmadıklarını, bölgelerinde askerin kuvvetinin ve toplarının bulunmadığını, küçük bir kuvvet gelirse kendilerine silahlı olarak katılacaklarını ve Türkleri katledeceklerini, düşman gemilerine bildirmek üzere gönderildiği anlaşılmaktadır'' deniliyor.
Zeytun'da (Süleymanlı-Maraş) 14 Mart 1915'te Ermenilerin hapishaneye saldırarak jandarmaları şehit etmelerinin ardından yayınlanan bir tebliğnamede ise Ermenilerin tüm bu saldırılarına karşılık, ''Halktan hiçbir ferdin Ermenilere ve diğer vatandaşlarımıza karşı tecavüzkar ve aşağılayıcı muamelede bulunmamalarına özen gösterilmelidir. Bunun gibi gerek Ermenilerden gerek diğer kişilerden, ülkenin asayişini bozacak girişimlerde bulunanlar hakkında yalnız hükümet kuvvetleriyle birleşilmeli ve hiçbir şekilde halkın müdahalesine meydan verilmemelidir'' deniliyor.
''ÇETELERE ORDU GERİSİNDE FAALİYET ÇAĞRISI''
Ermenilere karşı vatandaşlara ''sağduyu'' çağrısı yapılırken, Mart 1915 tarihli bir başka belgede, Kafkasya'dan gelen Taşnak delegeleri Erzurum'da katıldıkları bir toplantıda, ''Türk ordusu ricat eder, yahut ilerleyemeyecek duruma gelirse, çetelerin, derhal ellerindeki programa uygun olarak ordu gerisinde faaliyete geçmeleri'' yönünde karar alıyor. Sivas olayı sonrası askeri mahkemeye çıkarılan Ermenilerin ifadelerine ilişkin bir belgede ise ''Van, Bitlis, Erzurum, Şebinkarahisar ve ikinci derecede olmak üzere Sivas, Kayseri ve Diyarbakır'da seçim yaparak, buralarda genel müfettişler, savaş komutanları, çete reisleri tayin ve tespit edildiğini, seferberlik ilanında bütün Taşnak şubelerine, 13 yaşına kadar olan erkeklerin komiteye üye olarak kaydedilip silahlandırılmalarının emir ve tebliğ olunduğunu'' belirtiliyor.
VAN'DAKİ TAŞNAK KOMİTESİNE SİLAH VE CEPHANE YARDIMI
Van Taşnak komitesine Minaryan tarafından Ermenice yazılan bir mektupta ise ''Bizce ve sizce malum olan mal, istediğiniz yol ile size doğru yola çıkarıldı (silah, cephane, bomba kastediliyor). Şimdi size tehlikesiz bir surette mal göndermek zordur. Yollar tutulmuş olmasına rağmen sınırlarda çarpışmalar başlamıştır. Harekette olan kuvvetler, ordunun (asker) cins ve numaraları hakkında yazınız (Türk ordusu hakkında bilgi istiyor)'' ifadelerine yer veriliyor.
Başkomutanlığa 22 Nisan 1915'te Hasankale'den gönderilen bir şifreli yazıda ise Ermenilerin Sivas'ta ve Van'da ayaklandığı, diğer illerdekilerin de uygun zamanı kolladığı belirtilerek, ''Ermenilerin iddia ettikleri gibi misilleme veya jandarmaların zulüm ve düşmanlığına karşı kendilerini korumak niyetinde olmayıp, saldırmak vaziyetinde olduklarını aynen göstermektedir. Silah altında bulunan Ermeni askerlerinin firarı ve Osmanlı ordusunun harp halinde bulunduğu sırada Van'da ortaya çıkan ayaklanma ve Sivas'ta görülen ayaklanma belirtileri, Ermenilerin devlete ihanet ederek, düşmanla ortak hareket ettiklerini ve düşmana yardım ve hizmet ettiklerini ispat etmiştir. Devlete sadık halk incitilmeden, devlete karşı silahlı isyan eden hainlere acınmamasına karar verilmiştir'' deniliyor.
ERMENİLERİN NAKİL VE SEVKLERİ
Belgeler arasında yer alan 31 Mayıs 1915 tarihli Bakanlar Kurulu kararında, harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerin bir kısmının ordu harekatını zorlaştırdığı, erzak ve askeri malzeme nakliyatını güçleştirdiği, düşmanla işbirliği yaptığı ve birlikte hareket etme emelinde olduğu, ayrıca düşman saflarına katıldığı, yurtiçinde askeri kuvvetlere ve masum halka silahlı saldırılarda bulunduğu, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladığı, müstahkem mevkileri düşmana gösterdiğinin tespit edildiği belirtiliyor.
Belgede, Van, Bitlis, Erzurum, Adana, Sis ve Mersin'in merkezi hariç, Adana, Mersin, Cebeli Bereket, Kozan livaları, Maraş'ın merkezi hariç Maraş sancağı, Halep'in merkezi hariç İskenderun, Beylan; Cisrisugur, Antakya ilçelerinin kasaba ve köylerinde oturan Ermenilerin Musul vilayeti ve Zor sancağına, Urfa'nın merkezi hariç Urfa'nın güney kısmına, Halep vilayetinin doğu ve güneydoğu kısmına ve Suriye'nin doğu kısmına nakillerine karar verildiği bildiriliyor. Belgede, şöyle deniliyor:
''Ermenilerden gönderilmesi gerekenlerin, gidecekleri yerlere rahat bir şekilde taşınmaları ve ulaştırılması ile yolculukları boyunca istirahatlerinin sağlanması, can ve mallarının korunması ve tespit edilen yerlere vardıklarında kesin olarak yerleştirilmelerine kadar göçmenler ödeneğinden iaşeleri sağlanacak, daha önce sahip oldukları mali ve ekonomik durumları oranında, kendilerine emlak ve arazi dağıtılacaktır. Muhtaç olanlara devlet tarafından evler inşaa edilecek, çiftçilere tohumluk, meslek sahiplerinden ihtiyacı olanlara alet ve edevat dağıtılacaktır. Ayrıldıkları yerlerde kalan eşya ve mallarının ya da bunların değerlerinin karşılığı kendilerine aynı şekilde verilecektir
 
Uzerınde uzun uzun durulması ve gelecekte tekrar karımıza cıkarılmaması ıcın bu sözde ermenı soykırımını kokten halletmek lazım. Bosvermıs bır tavırla cocuklarımıza ve dedelerımıze hakaret etmıs oluruz.Bu yuzden dolayı herkes ama herkes elınden gelenı yapmalı gerceklerı dunyaya gostermek zorundayız bu bılgılerın aynısı uye oldugum forumların tumune yazıcam. Tesekkurler bole bır konu actıgın ıcın
 
BaKKaL_GaZi' Alıntı:
Uzerınde uzun uzun durulması ve gelecekte tekrar karımıza cıkarılmaması ıcın bu sözde ermenı soykırımını kokten halletmek lazım. Bosvermıs bır tavırla cocuklarımıza ve dedelerımıze hakaret etmıs oluruz.Bu yuzden dolayı herkes ama herkes elınden gelenı yapmalı gerceklerı dunyaya gostermek zorundayız bu bılgılerın aynısı uye oldugum forumların tumune yazıcam. Tesekkurler bole bır konu actıgın ıcın

Saol arkadaşım. yalnız bu konuda aradığım desteği bulamıyorum. RTÜK ve Kurtlar Vadisi bu millet için çok daha önemliymiş onu gördüm bugün.


_________________

return of the king
 
her Türk genci onurludur ve Türkiyeyi ilgilendiren her türlü konulara duyarlı olalım

merak ediyorum aslanın hesabını kim vericek? benim dikatimi ne cekmisti biliyomusunuz o sözde Türk olan ama şahsen Türk olduguna inanmadıgım nobel ödülünü alan şahısa ödülü ne zaman verilmişti hatırlarmısınız tamda fransanın ermeni yasasını kabul ettiği zamanlardı sanırım ne oldu Türkiye gündemi saolsun medyaların sayesınde! sabah öğlen akşam nobel ödülünü alan kişiden bahsetti.peki fransanın ermenı yasasını kabul ettiği zaman medyamızda! kaç gün yayınlandı, Türk medyası olarak bize nasıl öncü oldu nasıl yönlendirdi yada ne kadar bu ermeni yasasını kınama acısından nobel ödülünü alan şahıs kadar yayınladı.arkadaşlar anlatmak istediğim ermeni yasasını nobel ödülüyle kapadılar.şimdi bende ermeni meselesine tam destek veriyorum ama önce bu kurtlar vadisi olayını aşmamız lazım bu ermeni meselesiyle önemli bir ayrıntıyı atlamayalım.hatırlarsanız film yayına girmeden sivil toplum kuruluşları dep gibi kesimlerce yayınlanmaması ıcın rtürke şikayetlerde bulunulmustu.arkadaslar ermeni meselesi hepimizin sorunu ama ben anlamıyorum neden böyle büyük sorunlar böyle zamanlarda patlak veriyor...bence önce kurtlar vadisi olayını çözelim unutmayalım ki emeklemeden yürünmez!

ayrıca kurtlar vadisini izlemiyorum ama kaldırılmasının asıl sebebini merak ediyorum ve şuan bu konu sizin açmış oldugunuz konu kadar önemli



BİR GÜN!!! BU VATANIN EKMEĞİNİ YİYEN BU HAİNLER, EKMEĞİ YEDİKLERİ YERDEN KURŞUNUDA YERLER!!!
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst