Önüm Düş, Arkam Aşk, Sağım Acı, Solum Sevda...!
Önüm Düş, Arkam Aşk,
Sağım Acı, Solum Sewda...!
Kalbim büyüdü artık aşkının karşısında...
Kalbime dar gelen aşk, sevincime bol gelen hüzün, nasıl ulaştırır beni vuslatsız
yollardan sana? Kasıp kavuran sevdaydı içimde kopmayan kasırgalar... Bütün
yolları sana çıkartan çıkmaz sokaklardan geldim yokluğunun yangın yeri
yüreğime...
Kalbim büyüdü artık... Aşkın küçük kalıyor kalbimin
karşısında.
Hüzün rengi kelimelerle dolduruyorum hayatın
boşluklarını...
Hicran koyusu günlerle kovaladım zamanı... Saatler
simsiyah ırmaktan geçiriyor yelkovanını, akrebi beynimi kemiriyor. Şubat
soğukluğundaki soba yani ısınışlarım, ağustos sıcaklığındaki mavi suların
serinliği var küflenmeye yüz tutmuş beynimde. Kelepçeli sakinliğim var benim...
Kelepçeli düşlerim, kelepçeli düşüşlerim var!...
Ben ne sevdasıyla
tanınan Mecnun, ne hakka kendini adamış Yunus, nede acılarıyla şöhret bulmuş
kahramanım... Süpermen´de değilim, kurtaramam dünyayı devrik cümlelerimle...
Yüreğimi giydim üstüme, açtım kalbimin kapısını cümlelere... Mecnun gibi aşık,
Yunus gibi yalınayak, Kahraman gibi yalınkalem gidişim var cümlelerin üstüne...
Bundandır yalınlığı harflerimin, bundandır anlaşılmazlığı
öznelerimin...
Gerçekleşmeyen düşlerim, sonu gelmeyen düşüşlerim var
bu kentin kaldırımlarında... Her imkansızım sen oldun, her engelim hasretin
oldu...
Oysa ne çok istemiştim bir kerede mutluluktan dolmasını
gözlerimin, bir kerede sevinçten dönmesini başımın, yüreğime çelme takmasini
sevdanın, düşürmesini beni bu kentin yorgun kaldırımlarına... Ama olmadı...
Mutluluk hep Keloğ*´ın padişahın kızıyla evlenmesinde kaldı... Geçemedi bir
türlü bir varmıştan öteye...
Artık zamansızlık vuruyor kapılarımı... Saatler
durdu, zaman seni tam sen geçerken.. Akrebi beni, yelkovanı seni öldürdü...
Tamda sen beni alıp gitmişken benden!!
Kendimi sende kaybettim,
yoluma çıkan her "ben" bu kadar "sen" olmuşken...
Sen yoksun artık
sevgili...
Sen yokluğa giden yol´sun artık...
Bense
suskunum... Çünkü sendin benim en büyük cümlem... Aşk´tı sırtımdaki ağır
heybem... Acıyla dolmuştu kara kaplı sırdaş güncem... Yoksulduk sevdadan,
yoksunduk mutluluktan... Sevdadan yoksulluğumuzdu mutluluktan
yoksunluğumuz...
Sen yoksun artık sevgili! Dudaklarım sensiz kaldı,
yani kelimesiz...
Ben sende kendimi bulmuştum sevgili, sen yoksun artık...Sen
vuslata varmayan çıkmaz yolsun artık...
Aranmayan bir kayıptın mutluluk
kumsallarında...
Bir varmış bin yokmuştun tüm sevda masallarında...
Bense
kaybettim kendimi aşkta... (ölümsüzdür)
Önüm düş, arkam aşk, sağım
acı, solum sevda... Bulsaydım kendimi, sobeleyecektim bu defa!!
Önüm Düş, Arkam Aşk,
Sağım Acı, Solum Sewda...!
Kalbim büyüdü artık aşkının karşısında...
Kalbime dar gelen aşk, sevincime bol gelen hüzün, nasıl ulaştırır beni vuslatsız
yollardan sana? Kasıp kavuran sevdaydı içimde kopmayan kasırgalar... Bütün
yolları sana çıkartan çıkmaz sokaklardan geldim yokluğunun yangın yeri
yüreğime...
Kalbim büyüdü artık... Aşkın küçük kalıyor kalbimin
karşısında.
Hüzün rengi kelimelerle dolduruyorum hayatın
boşluklarını...
Hicran koyusu günlerle kovaladım zamanı... Saatler
simsiyah ırmaktan geçiriyor yelkovanını, akrebi beynimi kemiriyor. Şubat
soğukluğundaki soba yani ısınışlarım, ağustos sıcaklığındaki mavi suların
serinliği var küflenmeye yüz tutmuş beynimde. Kelepçeli sakinliğim var benim...
Kelepçeli düşlerim, kelepçeli düşüşlerim var!...
Ben ne sevdasıyla
tanınan Mecnun, ne hakka kendini adamış Yunus, nede acılarıyla şöhret bulmuş
kahramanım... Süpermen´de değilim, kurtaramam dünyayı devrik cümlelerimle...
Yüreğimi giydim üstüme, açtım kalbimin kapısını cümlelere... Mecnun gibi aşık,
Yunus gibi yalınayak, Kahraman gibi yalınkalem gidişim var cümlelerin üstüne...
Bundandır yalınlığı harflerimin, bundandır anlaşılmazlığı
öznelerimin...
Gerçekleşmeyen düşlerim, sonu gelmeyen düşüşlerim var
bu kentin kaldırımlarında... Her imkansızım sen oldun, her engelim hasretin
oldu...
Oysa ne çok istemiştim bir kerede mutluluktan dolmasını
gözlerimin, bir kerede sevinçten dönmesini başımın, yüreğime çelme takmasini
sevdanın, düşürmesini beni bu kentin yorgun kaldırımlarına... Ama olmadı...
Mutluluk hep Keloğ*´ın padişahın kızıyla evlenmesinde kaldı... Geçemedi bir
türlü bir varmıştan öteye...
Artık zamansızlık vuruyor kapılarımı... Saatler
durdu, zaman seni tam sen geçerken.. Akrebi beni, yelkovanı seni öldürdü...
Tamda sen beni alıp gitmişken benden!!
Kendimi sende kaybettim,
yoluma çıkan her "ben" bu kadar "sen" olmuşken...
Sen yoksun artık
sevgili...
Sen yokluğa giden yol´sun artık...
Bense
suskunum... Çünkü sendin benim en büyük cümlem... Aşk´tı sırtımdaki ağır
heybem... Acıyla dolmuştu kara kaplı sırdaş güncem... Yoksulduk sevdadan,
yoksunduk mutluluktan... Sevdadan yoksulluğumuzdu mutluluktan
yoksunluğumuz...
Sen yoksun artık sevgili! Dudaklarım sensiz kaldı,
yani kelimesiz...
Ben sende kendimi bulmuştum sevgili, sen yoksun artık...Sen
vuslata varmayan çıkmaz yolsun artık...
Aranmayan bir kayıptın mutluluk
kumsallarında...
Bir varmış bin yokmuştun tüm sevda masallarında...
Bense
kaybettim kendimi aşkta... (ölümsüzdür)
Önüm düş, arkam aşk, sağım
acı, solum sevda... Bulsaydım kendimi, sobeleyecektim bu defa!!