Yaklaşık iki hafta önce Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kurumları Birliği Başkanlığına getirilen, Standard Ünlünün Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Atilla Köksal, yeni görevinde yapacaklarını ve TSPAKBnin sermaye piyasalarındaki duruşunu anlattı.
TSPAKBnin daha önce yatırımcılara öncülük etme konusunda geri planda kaldığına dikkat çeken Köksal, aynı zamanda piyasaya ve seçim sürecine yönelik değerlendirmelerini de dile getirdi.
Köksal, önümüzde borsa açısından hem seçim hem de yurtdışı kaynaklı etkenlerden ötürü iyi bir olmayabileceğini belirtirken, seçimlerden tek parti iktidarının çıkmamasının yatırımcılar üzerinde ilk olarak olumsuz bir etki yaratacağını ifade etti ancak uzun vadeli fonların Türkiyede kalmaya devam etmesini beklediğini söyledi.
İşte TSKABnin yeni Başkanı Atilla Köksal ile yaptığımız röportaj:
TSKABnin başkanlığına getirildiniz. Daha önce birliği sermaye piyasasında çok etkin görmedik. Öncelikle birliğinizin amacı ve duruşunu merak edenler için açıklayabilir misiniz? Bununla birlikte, yeni süreçte başkan olarak neler yapmayı planlıyorsunuz?
Birliğimiz 2001 yılında kuruldu. 103ü aracı kurum, 40ı banka ve 1i vadeli işlemler aracılık şirketi olmak üzere, toplamda 144 üyesi olan, özdüzenleyici bir kuruluş. Birliğimizin ana misyonu, Türk Sermaye Piyasasının gelişimine katkıda bulunmak. Eğitim seviyesini yükseltmek ve haksız rekabeti önlemek.
Temelde üç önceliğimiz var. Bunlar;
Sektör çalışanlarını uluslar arası düzeyde eğitmek
Yerli yatırımcıların sermaye piyasasına olan güvenini yeniden inşa etmek
piyasamızın gelişmesine engel olan sorunların giderilmesi için ilgili kurumlar çalışıp, yeni ürünlerin ve piyasaların geliştirilmesi için daimi bir çaba içinde olmak.
Aslında Türkiyede sermaye piyasası oldukça genç bir yaşta. Ancak kısa sürede ciddi sıkıntılarla baş etmek durumunda kaldık. Yıllar boyunca yüksek enflasyon oranı, kamu borçlanma yükümlülüklerinin yüksekliği, yüksek reel faiz oranı, politik belirsizlikler, yurtiçi ve yurtdışındaki krizler, yerli yatırımcılara yatırım bankacılığı ve fon yöneticiliği fırsatı vermedi. Yerli yatırımcılar bu dönemde piyasaya küstü.
Şimdi amaçlarımızdan birisi, küsleri piyasayla barıştırmak.
YERLİ YATIRIMCI OLMADAN BİR SERMAYE PİYASASI GÜÇLÜ OLAMAZ
Geçtiğimiz beş on yıl içinde yabancıların ağırlığı arttı. Piyasada yabancıların varlığı yüzde 70li seviyelere yükseldi.
Hedefimizde, önce talep tarafını zorlamamız lazım. Talebi de tabiî ki yatırımcıyı doğru bilinçlendirerek yapmamız gerekiyor. Doğru yatırım yapmasını sağlayarak yapmamız gerekiyor. Yabancının ilgisi zaten var, öncelik yerli yatırımcı. Bir ülkede güçlü bir sermaye piyasası oluşması için, yerli yatırımcı sayısının artması gerekiyor.
Arz tarafında zaten İMKBnin başlattığı, SPKnın desteklediği bir halka arzı artırma süreci var. Bir de tabi, piyasada işlem yapan aracı kuruşların değerlerini yükseltmek gerekiyor.
Kamu, zaten piyasasının gelişmesi için son dönemde çok büyük bir çalışma içinde. Özel sektör mantığında hareket ediyor. Denetleyici kurumların, borsaların bu tür bir çaba içinde olması bizleri cesaretlendiriyor.
Yapacağımız ilk işlerden birisi, orta vadeli sermaye piyasası yol haritası çıkarmak.
2023 yılında, 2 trilyon dolar bir GSYİH öngörülüyor. İMKBde, bu vizyona bin yerli ve yabancı şirketin işlem görmesi hedefleniyor. Bu hedeflerin hiçbirinin hayal olmadığını düşünüyoruz.
Yerli yatırımcıyı geri getirmek istiyorsunuz ancak özellikle son dönemde yabancıların ülkemize yoğun bir ilgisi var. Ancak gerek Merkez Bankasının kararları gerekse ekonominin baş etmek zorunda olduğu cari açık gibi sorunlar var. Bunlar yabancı yatırımcıları ne ölçüde etkiledi?
Etkiledi tabiî ki . Böyle şeyler yabancı, yerli yatırımcıları her zaman etkiler. Ancak kısa vadeli etkisi olur. Bunlar konjonktürsel hareketlerdir. Biz olaya birlik olarak makro açıdan bakmak zorundayız. Gider, gelir gelirler. Birisi gider ikisi gelir. Zaten borsaların sürekli olarak yükselişte olması da iyi bir şey değildir. Sürekli kazanan bir borsada yeni işlemciler olmaz, alım fırsatı olmaz. Onun için piyasalarda zaman zaman yapılan düzeltmeler bazılarının karlarını ya da zararlarını realize etmesine yardımcı olur. Kısa vadede bu tür şeyler her zaman olacaktır.
Önümüzde borsa açısından iyi bir sene olmayabilir. Ama bizim için önemli olan altyapıyı güçlendirmemiz. Aracı kurumlarımızı ileriye götürmemiz. Sermaye piyasasını yatırımcıya doğru olarak tanıtmamız. Birlik olarak duruşumuz bu.
İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, geçtiğimiz günlerde 2011de halka arzda rekor bir şirket sayısına ulaşmayı beklediklerini açıkladı. Daha önce 2000de görülen 35 şirket rekorunun kırılabileceğine dikkat çekti. Bu konuda sizin öngörüleriniz nedir?
Vallahi başlangıçta böyle bir hava vardı. Açıkçası ben de rekor olacağını düşünüyordum ama gelişmelere bakılınca, biraz piyasada şevk kırıldı. Bunda hem yurtiçi hem de yurtdışı gelişmeler etkili oldu. Türkiyede son dönemde üç, dört şirket halka arzdan vazgeçti. Bu şirketlerin vazgeçmesinde dış etkenler çok etkili oldu. Yurtdışında da ciddi sayıda halka arz iptalleri oldu. Seçimlerden sonraki ilerleyişe göre, rekor görebiliriz. Bu yıl rekor kırılmazsa, gelecek yıl fazlasıyla kırılır. Rekorun kırılmasına engel halka arzların ertelenmesinden kaynaklandı ancak son dönemde birçok şirketin halka arzı kendi ajandalarına yazdıklarını biliyorum.
Son dönemde piyasada yeni yatırım araçları girdi. Warrantlar mesela. Bunların haricinde yeni enstrümanların gelmesini bekliyor musunuz?
Tabiî ki. Sermaye piyasalarında yeni enstrümanlar getirmek, birlik olarak bizim de önceliklerimizden. Vadeli işlemler borsası zaten büyük bir eksikliği giderdi. Çok da başarılı bir şekilde büyüyor. Warrantlar olsun, tek hisse senedine dayalı vadeli işlemler, opsiyon işlemleri olsun, daha sofistike hisse senedine dayalı tahviller gibi enstrümanlar zaman içinde de bizim piyasamızda daha fazla yer alacak.
Sermaye piyasalarının önündeki en büyük sıkıntıyı ne olarak tanımlayabilirsiniz?
İllaki sistemden kaynaklanan sorunlar olabiliyor ama ilgili kuruşlarla bunların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Türk sermaye piyasasının gelişmesi, Türk ekonomisi için çok önemli. İstanbul finans merkezi olacaksa, bunun olmazsa olmaz gelişmelerinden birisi, sermaye piyasalarının gelişmesidir. Bu alanda yeni enstrümanların karşı karşıya kalabileceği risklerin açıklanması gerekiyor.
Artık büyük bir engel yok sermaye piyasasının önünde. Eskiden en büyük engel, kamunun piyasa üzerindeki ağırlığıydı. Yani kamu iç borçlanma senetleri özellikle, reel faizlerin çok önemliydi, siyasi belirsizlikler keza. Önümüzde çok büyük bir engel kalmadı. Tek engel zaman gibi görünüyor şu anda. Hızlı büyüyecek piyasa ama zamana ve çok çalışmaya ihtiyacımız var.
PİYASA KOALİSYON HÜKÜMETİNE OLUMSUZ TEPKİ VERECEKTİR
Seçimlere iki hafta kaldı. Siyasi istikrar yerli ve yabancı yatırımcılar için çok önemli. Seçimlerden tek parti iktidarı çıkmaması durumunda, Türkiyeden çekilir diyen fonlar oluyor mu? Sizin kulağınıza böyle şeyler geliyor mu?
Daha önce de söylediğim gibi siyasi istikrar çok önemli. Yani piyasaların sağlığı açısından oldukça önemli. Ama şu bir gerçek ki, koalisyon hükümetinin çıkması, piyasayı ilk başta olumsuz etkileyecek. Ama sonuçta, orta vadeli düşünen, iyi bir şirkete yatırım yapmış fonların böyle bir düşünce içine girmesi, o yatırımlarından çıkması pek de olası değil. Çıkmalarını beklemiyorum.
Koalisyon hükümeti çıkması durumunda, piyasalar hükümetin nasıl çalıştığına bakarak hareket edecektir. Ama hakikatken geçmişte, koalisyon hükümetleri döneminde, piyasasın iyiye gitmediğini gördük. Maalesef, koalisyon hükümetleri, tek parti hükümetleri gibi piyasada güven oluşturmuyor.
Seçimlerden koalisyon hükümetinin çıkmasını beklemiyorum açıkçası.
Dış piyasalardaki durum, yabancıların son dönemde Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelere arttı. Bu ilginin daha ne kadar devam etmesini bekliyorsunuz?
Türkiye son yıllarda yabancıların en çok ilgi gösterdiği ülkelerden biri oldu. Her ne kadar yabancı yoğunluğu olsa da yine de istenen boyutlarda değil. Dolayısıyla Türk ekonomisin geleceği için yabancı yatırımı yüksek tutması lazım. Piyasada yabancı payı hala istenen düzeyde değildir. Türkiyenin bildiğiniz gibi ciddi bir potansiyeli var. Genel olarak gelişmekte olan ülkelere olan ilginin biraz azalacağını söyleyebiliriz. Hız kaybı olabilir ama gelişmekte olan ülkeler hala önümüzdeki elli yıl içinde uluslar arası piyasadaki önemini korumaya devam edecek.
Ancak kısa vadeli olaylar küçük ekonomiler olduğundan, ekonomideki dalgalanmalardan daha derinden etkilenebilirler.
Gelişmekte olan ülkeler daha fazla ses çıkarmaya da başladı. Özellikle IMF Başkanlığı için Avrupadan bir başkanın gelmesine karşı çıktılar. Siz de gelişmekte olan ülkelerin daha fazla temsil edilmesi gerektiğine inanıyor musunuz?
Tabiî ki, elbette. Şimdi biz de aracı kuruluşlar birliği olarak öncelikle bölgemizde, birlik olsun organizasyonlar olsun, liderlik yapmaya başladık. Brezilya, Rusya, Türkiye gibi ülkeler, küresel ekonomideki varlıklarını artıracaklar. Çünkü zaten, bu ülkeler ve biz gelişmekte olan ülkelerin üzerine çıkıyoruz. Bugün olmasa bile, IMF Başkanı ya da başka kurumların başkanlığına gelişmekte olan ülkelerden bir başkan çıkacaktır.
Şimdi sizi CFA (chartered financial analyst) olarak tanımlıyorlar. Bu tam olarak ne anlama geliyor?
ABDde bir kurum var. Özel sektör özdüzenleyici bir dernek. Bu dernek lisanslama ve sertifika veriyor. Bu belge dünyada yüz küsür kişide var. Diyor ki bu adam zorlu sınavları geçmiştir, bu konuda uzmandır. Bu dernek de dünyada her yıl 200 bin kişiyi sınava sokuyor. Üç kademeli bir sınavdan geçiliyor. Hepsinden geçenlere bu sertifika veriliyor. Ben de şimdi o şirketin yönetim kuruluna girdim. Ben de Türkiyeyi temsil ediyorum.
TSPAKBnin daha önce yatırımcılara öncülük etme konusunda geri planda kaldığına dikkat çeken Köksal, aynı zamanda piyasaya ve seçim sürecine yönelik değerlendirmelerini de dile getirdi.
Köksal, önümüzde borsa açısından hem seçim hem de yurtdışı kaynaklı etkenlerden ötürü iyi bir olmayabileceğini belirtirken, seçimlerden tek parti iktidarının çıkmamasının yatırımcılar üzerinde ilk olarak olumsuz bir etki yaratacağını ifade etti ancak uzun vadeli fonların Türkiyede kalmaya devam etmesini beklediğini söyledi.
İşte TSKABnin yeni Başkanı Atilla Köksal ile yaptığımız röportaj:
TSKABnin başkanlığına getirildiniz. Daha önce birliği sermaye piyasasında çok etkin görmedik. Öncelikle birliğinizin amacı ve duruşunu merak edenler için açıklayabilir misiniz? Bununla birlikte, yeni süreçte başkan olarak neler yapmayı planlıyorsunuz?
Birliğimiz 2001 yılında kuruldu. 103ü aracı kurum, 40ı banka ve 1i vadeli işlemler aracılık şirketi olmak üzere, toplamda 144 üyesi olan, özdüzenleyici bir kuruluş. Birliğimizin ana misyonu, Türk Sermaye Piyasasının gelişimine katkıda bulunmak. Eğitim seviyesini yükseltmek ve haksız rekabeti önlemek.
Temelde üç önceliğimiz var. Bunlar;
Sektör çalışanlarını uluslar arası düzeyde eğitmek
Yerli yatırımcıların sermaye piyasasına olan güvenini yeniden inşa etmek
piyasamızın gelişmesine engel olan sorunların giderilmesi için ilgili kurumlar çalışıp, yeni ürünlerin ve piyasaların geliştirilmesi için daimi bir çaba içinde olmak.
Aslında Türkiyede sermaye piyasası oldukça genç bir yaşta. Ancak kısa sürede ciddi sıkıntılarla baş etmek durumunda kaldık. Yıllar boyunca yüksek enflasyon oranı, kamu borçlanma yükümlülüklerinin yüksekliği, yüksek reel faiz oranı, politik belirsizlikler, yurtiçi ve yurtdışındaki krizler, yerli yatırımcılara yatırım bankacılığı ve fon yöneticiliği fırsatı vermedi. Yerli yatırımcılar bu dönemde piyasaya küstü.
Şimdi amaçlarımızdan birisi, küsleri piyasayla barıştırmak.
YERLİ YATIRIMCI OLMADAN BİR SERMAYE PİYASASI GÜÇLÜ OLAMAZ
Geçtiğimiz beş on yıl içinde yabancıların ağırlığı arttı. Piyasada yabancıların varlığı yüzde 70li seviyelere yükseldi.
Hedefimizde, önce talep tarafını zorlamamız lazım. Talebi de tabiî ki yatırımcıyı doğru bilinçlendirerek yapmamız gerekiyor. Doğru yatırım yapmasını sağlayarak yapmamız gerekiyor. Yabancının ilgisi zaten var, öncelik yerli yatırımcı. Bir ülkede güçlü bir sermaye piyasası oluşması için, yerli yatırımcı sayısının artması gerekiyor.
Arz tarafında zaten İMKBnin başlattığı, SPKnın desteklediği bir halka arzı artırma süreci var. Bir de tabi, piyasada işlem yapan aracı kuruşların değerlerini yükseltmek gerekiyor.
Kamu, zaten piyasasının gelişmesi için son dönemde çok büyük bir çalışma içinde. Özel sektör mantığında hareket ediyor. Denetleyici kurumların, borsaların bu tür bir çaba içinde olması bizleri cesaretlendiriyor.
Yapacağımız ilk işlerden birisi, orta vadeli sermaye piyasası yol haritası çıkarmak.
2023 yılında, 2 trilyon dolar bir GSYİH öngörülüyor. İMKBde, bu vizyona bin yerli ve yabancı şirketin işlem görmesi hedefleniyor. Bu hedeflerin hiçbirinin hayal olmadığını düşünüyoruz.
Yerli yatırımcıyı geri getirmek istiyorsunuz ancak özellikle son dönemde yabancıların ülkemize yoğun bir ilgisi var. Ancak gerek Merkez Bankasının kararları gerekse ekonominin baş etmek zorunda olduğu cari açık gibi sorunlar var. Bunlar yabancı yatırımcıları ne ölçüde etkiledi?
Etkiledi tabiî ki . Böyle şeyler yabancı, yerli yatırımcıları her zaman etkiler. Ancak kısa vadeli etkisi olur. Bunlar konjonktürsel hareketlerdir. Biz olaya birlik olarak makro açıdan bakmak zorundayız. Gider, gelir gelirler. Birisi gider ikisi gelir. Zaten borsaların sürekli olarak yükselişte olması da iyi bir şey değildir. Sürekli kazanan bir borsada yeni işlemciler olmaz, alım fırsatı olmaz. Onun için piyasalarda zaman zaman yapılan düzeltmeler bazılarının karlarını ya da zararlarını realize etmesine yardımcı olur. Kısa vadede bu tür şeyler her zaman olacaktır.
Önümüzde borsa açısından iyi bir sene olmayabilir. Ama bizim için önemli olan altyapıyı güçlendirmemiz. Aracı kurumlarımızı ileriye götürmemiz. Sermaye piyasasını yatırımcıya doğru olarak tanıtmamız. Birlik olarak duruşumuz bu.
İMKB Başkanı Hüseyin Erkan, geçtiğimiz günlerde 2011de halka arzda rekor bir şirket sayısına ulaşmayı beklediklerini açıkladı. Daha önce 2000de görülen 35 şirket rekorunun kırılabileceğine dikkat çekti. Bu konuda sizin öngörüleriniz nedir?
Vallahi başlangıçta böyle bir hava vardı. Açıkçası ben de rekor olacağını düşünüyordum ama gelişmelere bakılınca, biraz piyasada şevk kırıldı. Bunda hem yurtiçi hem de yurtdışı gelişmeler etkili oldu. Türkiyede son dönemde üç, dört şirket halka arzdan vazgeçti. Bu şirketlerin vazgeçmesinde dış etkenler çok etkili oldu. Yurtdışında da ciddi sayıda halka arz iptalleri oldu. Seçimlerden sonraki ilerleyişe göre, rekor görebiliriz. Bu yıl rekor kırılmazsa, gelecek yıl fazlasıyla kırılır. Rekorun kırılmasına engel halka arzların ertelenmesinden kaynaklandı ancak son dönemde birçok şirketin halka arzı kendi ajandalarına yazdıklarını biliyorum.
Son dönemde piyasada yeni yatırım araçları girdi. Warrantlar mesela. Bunların haricinde yeni enstrümanların gelmesini bekliyor musunuz?
Tabiî ki. Sermaye piyasalarında yeni enstrümanlar getirmek, birlik olarak bizim de önceliklerimizden. Vadeli işlemler borsası zaten büyük bir eksikliği giderdi. Çok da başarılı bir şekilde büyüyor. Warrantlar olsun, tek hisse senedine dayalı vadeli işlemler, opsiyon işlemleri olsun, daha sofistike hisse senedine dayalı tahviller gibi enstrümanlar zaman içinde de bizim piyasamızda daha fazla yer alacak.
Sermaye piyasalarının önündeki en büyük sıkıntıyı ne olarak tanımlayabilirsiniz?
İllaki sistemden kaynaklanan sorunlar olabiliyor ama ilgili kuruşlarla bunların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
Türk sermaye piyasasının gelişmesi, Türk ekonomisi için çok önemli. İstanbul finans merkezi olacaksa, bunun olmazsa olmaz gelişmelerinden birisi, sermaye piyasalarının gelişmesidir. Bu alanda yeni enstrümanların karşı karşıya kalabileceği risklerin açıklanması gerekiyor.
Artık büyük bir engel yok sermaye piyasasının önünde. Eskiden en büyük engel, kamunun piyasa üzerindeki ağırlığıydı. Yani kamu iç borçlanma senetleri özellikle, reel faizlerin çok önemliydi, siyasi belirsizlikler keza. Önümüzde çok büyük bir engel kalmadı. Tek engel zaman gibi görünüyor şu anda. Hızlı büyüyecek piyasa ama zamana ve çok çalışmaya ihtiyacımız var.
PİYASA KOALİSYON HÜKÜMETİNE OLUMSUZ TEPKİ VERECEKTİR
Seçimlere iki hafta kaldı. Siyasi istikrar yerli ve yabancı yatırımcılar için çok önemli. Seçimlerden tek parti iktidarı çıkmaması durumunda, Türkiyeden çekilir diyen fonlar oluyor mu? Sizin kulağınıza böyle şeyler geliyor mu?
Daha önce de söylediğim gibi siyasi istikrar çok önemli. Yani piyasaların sağlığı açısından oldukça önemli. Ama şu bir gerçek ki, koalisyon hükümetinin çıkması, piyasayı ilk başta olumsuz etkileyecek. Ama sonuçta, orta vadeli düşünen, iyi bir şirkete yatırım yapmış fonların böyle bir düşünce içine girmesi, o yatırımlarından çıkması pek de olası değil. Çıkmalarını beklemiyorum.
Koalisyon hükümeti çıkması durumunda, piyasalar hükümetin nasıl çalıştığına bakarak hareket edecektir. Ama hakikatken geçmişte, koalisyon hükümetleri döneminde, piyasasın iyiye gitmediğini gördük. Maalesef, koalisyon hükümetleri, tek parti hükümetleri gibi piyasada güven oluşturmuyor.
Seçimlerden koalisyon hükümetinin çıkmasını beklemiyorum açıkçası.
Dış piyasalardaki durum, yabancıların son dönemde Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelere arttı. Bu ilginin daha ne kadar devam etmesini bekliyorsunuz?
Türkiye son yıllarda yabancıların en çok ilgi gösterdiği ülkelerden biri oldu. Her ne kadar yabancı yoğunluğu olsa da yine de istenen boyutlarda değil. Dolayısıyla Türk ekonomisin geleceği için yabancı yatırımı yüksek tutması lazım. Piyasada yabancı payı hala istenen düzeyde değildir. Türkiyenin bildiğiniz gibi ciddi bir potansiyeli var. Genel olarak gelişmekte olan ülkelere olan ilginin biraz azalacağını söyleyebiliriz. Hız kaybı olabilir ama gelişmekte olan ülkeler hala önümüzdeki elli yıl içinde uluslar arası piyasadaki önemini korumaya devam edecek.
Ancak kısa vadeli olaylar küçük ekonomiler olduğundan, ekonomideki dalgalanmalardan daha derinden etkilenebilirler.
Gelişmekte olan ülkeler daha fazla ses çıkarmaya da başladı. Özellikle IMF Başkanlığı için Avrupadan bir başkanın gelmesine karşı çıktılar. Siz de gelişmekte olan ülkelerin daha fazla temsil edilmesi gerektiğine inanıyor musunuz?
Tabiî ki, elbette. Şimdi biz de aracı kuruluşlar birliği olarak öncelikle bölgemizde, birlik olsun organizasyonlar olsun, liderlik yapmaya başladık. Brezilya, Rusya, Türkiye gibi ülkeler, küresel ekonomideki varlıklarını artıracaklar. Çünkü zaten, bu ülkeler ve biz gelişmekte olan ülkelerin üzerine çıkıyoruz. Bugün olmasa bile, IMF Başkanı ya da başka kurumların başkanlığına gelişmekte olan ülkelerden bir başkan çıkacaktır.
Şimdi sizi CFA (chartered financial analyst) olarak tanımlıyorlar. Bu tam olarak ne anlama geliyor?
ABDde bir kurum var. Özel sektör özdüzenleyici bir dernek. Bu dernek lisanslama ve sertifika veriyor. Bu belge dünyada yüz küsür kişide var. Diyor ki bu adam zorlu sınavları geçmiştir, bu konuda uzmandır. Bu dernek de dünyada her yıl 200 bin kişiyi sınava sokuyor. Üç kademeli bir sınavdan geçiliyor. Hepsinden geçenlere bu sertifika veriliyor. Ben de şimdi o şirketin yönetim kuruluna girdim. Ben de Türkiyeyi temsil ediyorum.