Çocuğun Nesebinin Sabit Olma Yolları
Çocuğun ana tarafından nesebi, onu doğuran kadındır. Doğan çocuğun meşru veya gayri meşru bir cinsel birleşmeden olması, nesebin anaya bağlanmasında etkili olmaz. Çocuğun babaya nisbeti ise dört durumda söz konusu olabilir. Bunlar; sahih veya fasit evlilik, şüpheye dayalı cinsel birleşme veya babanın çocuğun nesebini tanımasından ibarettir.
İslâm, zina ürünü çocuğun nesebini erkeğe bağlamayı kabul etmemiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Çocuk yatak sahibi olan erkeğe aittir. Zina eden için ise mahrumluk vardır." (Buhârî, Büyû', 3, 100, Husûmât, 6, Vesâyâ, 4, Megâzi, 53, Feraiz, 18, 28; Müslim, Radâ, 36, 38; Ebû Dâvud, Talâk, 34.) Aşağıda, nesebin sabit olma yollarını açıklayacağız.
1) Sahih evlilikte nesebin sabit olması:
Evlilik içinde doğan çocuğun nesebinin, babaya bağlanması gerektiğinde, İslâm fakihleri görüş birliği içindedir. Delil; "Çocuk yatak sahibi olan erkeğe aittir" hadisidir. Burada yatak sahibinden maksat, doğan çocuğun annesi ile evli bulunan erkektir. Ancak çocuğun nesebinin babaya bağlanabilmesi için, aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir. Aksi durumda baba çocuğun nesebini reddedebilir.
a) Kocanın baba olabilecek nitelikleri taşıması:
Evli erkek ergin olmalı veya kendisine cinsel istek duyulan bir fizik olgunluğa (murâhık) ulaşmış bulunmalıdır. Hanefîlere göre on iki, Hanbelîlere göre on yaşına ulaşan, fakat henüz ergin olmamış bulunan erkek çocuğu "murahik" sayılır. Buna göre, evli olup, ergin olmayan veya murahik sayılacak fizik olgunluğa ulaşmamış bulunan erkekten nesep sabit olmaz.
Şafiî ve Mâlikîlere göre, kendisinden nesep sabit olması için evli erkeğin ergin olması şarttır.
b) Evlilikle doğum arasında en az altı ayın geçmesi:
En kısa gebelik süresi altı aydır. Âyette şöyle buyurulur: "Çocuğun ana karnında taşınması ile sütten kesilmesinin toplam süresi otuz aydır." (el-Ahkâf, 46/15.) "Çocuğun sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür." (Lukmân, 31/14.) "Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler." (el-Bakara, 2/233.)
Yukarıdaki ilk âyet gebelik ve doğumdan sonra sütten ayrılma toplam süresini otuz ay, ikinci ve üçüncü âyetler ise sütten ayrılmayı iki yıl olarak belirleyince, bu iki süre arasındaki altı ay, gebeliğin en kısa süresi olarak ortaya çıkar. Nitekim evlilikten altı ay sonra doğum yapan bir kadının durumu Hz. Osman'a (ö. 35/655) götürülmüş, zina had cezası uygulamayı düşündüğü sırada Abdullah b. Abbas (ö. 68/687) yukarıdaki ilk iki âyeti okuyarak, bunun İslâm'a göre normal bir doğum sayılması gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine Halife Osman (r.a) cezayı uygulamaktan vazgeçmiştir.
Altı aylık en kısa gebelik süresi Ebû Hanîfe'ye göre nikâh akdinden çoğunluk müctehitlere göre ise cinsel birleşmeden veya cinsel birleşmenin mümkün olduğu tarihten itibaren hesaplanır. (el-Kâsânî, a.g.e., III, 211, 212; İbnü'l-Humâm, a.g.e., III, 300; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 352.)
c) Doğumun evlilikten itibaren altı ayla gebeliğin en uzun süresi arasında gerçekleşmesi:
Doğum genellikle dokuz ay sonra gerçekleşir. Gebeliğin en uzun süresi ise iki yıldır. Delil Hz. Âişe'den (ö. 57/676) nakledilen şu sözdür: "Çocuk, annesinin karnında iki yıldan fazla kalmaz." (Dârekutnî ve Beyhakî sünenlerinde nakletmişlerdir.) Buna göre, kocanın ölümü veya boşanma tarihinden itibaren, iki yıl içinde doğacak çocuğun nesebi vefat eden veya boşayan kocaya bağlanır.
Çoğunluk müctehitlere göre, gebeliğin en kısa süresi altı ay, en uzun süresi ise dört yıldır. Delil örftür. Nitekim tecrübelere göre gebeliği dört yıl süren kadınlar vardır. Aclan oğulları kadınlarını buna örnek verebiliriz. Buna göre, bir kadın kocasının ölümü veya boşandığı tarihten itibaren yeniden evlenmediği, herhangi bir erkekle cinsel temasta bulunmadığı, doğum yapmadığı veya iddet beklerken hayız görmediği takdirde dört yıl içinde doğum yaparsa çocuğun nesebi bu ölen veya boşayan kocaya bağlanır. İddeti de bu doğumla sona erer.
Mâlikîlerden meşhur görüşe göre en uzun gebelik süresi beş yıl, İbn Hazm (ö. 456/1063) ve Hz. Ömer'e (ö. 23/643) göre dokuz aydır. (İbn Rüşd, a.g.e., II, 352; ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 676, 677; Bilmen, İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul, ty, II, 398.)
Sonuç olarak, bu konuda açık bir nass bulunmadığı için tecrübelere dayanarak içtihat yapılmıştır. Günümüzde de bu konuda tıp biliminin verilerine göre, gebelik süresi bir yılı geçmez. Bu durum, çoğunlukla karşılaşılan doğum vak'alarına dayanır. Gebeliğin en uzun süresini belirlemek, kocanın ölümü veya boşanma gibi durumlarda, kadının başka erkekten olan gayri meşru çocuğunu, evlilik içinde doğmuş gibi göstermek veya onu eski kocasına mirasçı yapmak gibi bir haksızlığı önlemek için gereklidir.
d) Nikâh akdinden sonra eşlerin bir araya gelme imkânlarının bulunması:
Hanefîlere göre eşlerin nikâhtan sonra fiilen birleşmesi veya aklen ya da tasavvur olarak birleşme imkânlarının bulunması çocuğun nesebini babaya bağlamak için yeterlidir. Başka bir deyimle koca, nikâhlı eşinin doğurduğu çocukların nesebini reddetmedikçe, bu çocukların nesebi ona bağlanmış olur.
Eğer koca, eşi ile cinsel temas olmadığı halde çocuğun dünyaya geldiğini iddia ediyorsa, "mülâane" yolu ile çocuğun nesebini reddedebilir (bk. aşağıda "mulâane-lian" konusu).
Çoğunluk mezhep müctehitleri ise eşlerin fiilen ve âdetlere göre bir araya gelmiş olmalarını şart koşarlar. Koca, fiilen birleşme olmadığını ispat ederse, doğacak çocuğun nesebini de reddetmiş sayılır. (bk. Hamdi Döndüren, «Neseb» mad. Şamil İslâm Ansik. V, 84, 85, 86.)
2) Fasit evlilik:
Fasit nikâh, nesebin sabit olması bakımından sahih nikâh gibidir. Bununla çocuğun korunması hedeflenmiş ana-babanın nikâh konusunda yaptıkları yanlışlıktan dolayı çocuğun zarar görmesi önlenmek istenmiştir.
Fasit evlilikte nesebin sabit olması için üç şartın gerçekleşmesi gerekir. Bunlar sahih evlilikte öngörülen şartlar olup şunlardır.
Kocanın gebe bırakacak durumda olması. Bunun Şafiî ve Mâlikîlere göre ergin olmakla, Hanefî ve Hanbelîlere göre ise ergin veya murahık bulunmakla gerçekleştiğini yukarıda belirtmiştik.
Cinsel birleşmenin gerçekleşmesi gerekir. Fasit nikâhta, sahih halvet (eşlerin yalnız başbaşa kalması) nesebin sabit olması için yeterli sayılmaz. Çünkü nikah fasit olunca böyle bir başbaşa kalmada cinsel temas helal değildir.
Kadının cinsel birleşmeden itibaren en erken altı ay sonra doğum yapmış olması gerekir. Burada çocuğun nesebi mülâane yolu ile reddedilemez. Çünkü mulâane'ye yalnız sahih evlilikte başvurulabilir. Çoğunluk müctehitlere göre ise fasit evlilikte de mülâane yoluyla nesep reddedilebilir. (bk.el-Kasânî, a.g.e., III, 211 vd.; İbnü'l-Humâm, a.g.e., 301 vd.; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, II, 587 vd.; İbn Kudâme el-Muğnî, Kahire 1970, VII, 428 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk 1985, VII, 686, 687.)
Sonuç olarak fasit nikâhta cinsel birleşmeden sonra eşlerin birbirini terkettiği veya hakimin ayrılık kararı verdiği tarihten itibaren kadın gebeliğin en uzun süresi geçmeden önce doğum yapsa, çocuğun nesebi baba yönünden sabit olur. En uzun gebelik süresi geçtikten sonra doğacak çocuğun nesebi, fasit nikâhlı eski kocaya bağlanamaz."
3) Şüpheye dayalı cinsel birleşme:
Zina sayılmayan ve şüpheye dayalı olan cinsel birleşmede iyi niyet bulunduğu için taraflar korunduğu gibi, doğacak çocuk da nesep bakımından korunmuştur. Şüpheye dayalı birleşmede ne sahih ve ne de fasit nikâh bulunmaz. Sadece nikâh şüphesi söz konusu olur. Erkeğin daha önce görmeyip vekil aracılığı ile evlendiği bir kadın yerine yanlışlıkla başka bir kadınla; yine yatağında bulunan kadınla karanlıkta eşi sanarak veya üç defa boşadığı eşiyle iddet içinde helal olduğunu sanarak cinsel temasta bulunması, şüpheye dayalı birleşmelerdir. Bunlarda nikâh yoktur, fakat bilmemekten veya yanlışlıktan kaynaklanan bir özür vardır.
Ancak böyle bir şüphe durumu olmaksızın yapılacak cinsel birleşme, zina sayılır ve doğacak çocuğun nesebi baba yönünden sabit olmaz. Delil; "Çocuk yatak sahibi olan erkeğe aittir. Zina edene ise mahrumluk vardır." (ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 687; Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İst. 1983, s: 250 vd.) hadisidir.
Çünkü zina İslâm'ın yasakladığı bir fiil olup, nesep nimetine bir dayanak yapılamaz.
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Doğum ve Sonuçları (Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihali)
İslâm hukukunda doğuma birtakım sonuçlar bağlanmış olup doğum sonrasında doğan çocuğun nesebinin sabit olması gibi bazı haklar veya onun beslenip büyütülmesi, akrabalar arası bakım mükellefiyeti gibi birtakım sorumluluklar söz konusu olabilmektedir.
Nesep
Geniş anlamda nesep bir kimsenin geldiği soy ile ilişkisini, kan ve hısımlık bağını ifade eder. Dar anlamda nesep ise çocuğun ana babasıyla hısımlık ilişkisidir.
- Nesebin Sübûtu
Çocuğun kendisini doğuran kadınla nesep ilişkisi kendiliğinden sabittir. Buna karşılık babasıyla olan nesep bağının kurulması şu üç yoldan birisiyle mümkündür. 1. Geçerli (sahih) bir evlilik. 2. Fâsid bir evlilik veya evlilik şüphesiyle birleşme. 3. İkrar. Bu üç yolu incelemeden önce nesebin tesbitinde önemli bir yeri olan hamileliğin süresi üzerinde bir nebzecik durmak gerekir.
Hamileliğin en az süresi hukukçuların ittifakıyla altı aydır. Âzami süre ise ihtilâflıdır. Bazı hukukçular dokuz ay, bir sene, bazıları iki sene olarak kabul eder. Hatta bunu dört seneye çıkaran hukukçular bile vardır. Hamileliğin âzami süresi ile ilgili olarak bu kadar farklı sürelerin öne sürülmesi bu ictihadların yapıldığı dönemdeki tıbbî bilgilerle yakından ilgilidir. Çünkü âzami süre konusunda ne âyette ve ne de hadiste herhangi bir rakam verilmiştir. Hukukçular, dönemlerinin bilgileri ve biraz da şahsî gözlemleri ışığında bu kadar farklı süreler öngörmüşlerdir. Bu konuda günümüzde tıbbın belirttiği süreyi esas almak gerekmektedir.
1. Geçerli Evlilik. Sahih (geçerli) bir evlilikte doğan çocuğun nesebi kocaya bağlanır. Yalnız bunun için çocuğun evlilikten en az altı ay sonra doğmuş olması, erkeğin âdeten baba olacak yaşta bulunması ve karı kocanın birleşmelerinin imkân dahilinde olması gerekir. Hanefîler nesebin sübûtu için ilk iki şartı yeterli görüp sonuncu şartı aramazlar.
Kocası vefat eden veya boşanma iddeti bekleyen ve iddetinin bittiğini bildirmeyen kadın, vefat veya talâktan itibaren âzami hamilelik müddeti içinde doğum yaparsa çocuğun nesebi kocaya bağlanır. Hatta talâk ric`î ise çocuk âzami hamilelik müddetinden sonra da doğsa nesep yine kocaya bağlanır. Kadın iddetinin bittiğini bildirmiş, fakat bu bildirim tarihinden itibaren altı aydan daha kısa bir zaman içinde doğum yapmışsa her hâlükârda bu çocuğun nesebi kocaya bağlanır.
2. Fâsid evlilik. Böyle bir evlilikte nesebin sübûtu için akid yeterli değildir; fiilî birleşme de aranır. Çocuğun böyle bir birleşmeden en az altı ay veya daha fazla bir zaman geçtikten sonra doğmuş olması gerekir. Öte yandan fâsid nikâh üzerine meydana gelen ayrılıktan itibaren âzami hamilelik müddeti içinde doğan çocukların nesebi de kocaya bağlanır.
3. İkrar. Nesebin sabit olma yollarından birisi de ikrardır. İkrar yoluyla nesebin sabit olabilmesi için baba ile çocuk arasında bu ilişkiye uygun bir yaş farkının bulunması ve çocuk mümeyyizse onun da bu ikrarı kabul etmesi gerekmektedir.
Nesep bu üç yoldan hangisiyle sabit olursa olsun sonuçları itibariyle aynıdır.
Çocuğun ana tarafından nesebi, onu doğuran kadındır. Doğan çocuğun meşru veya gayri meşru bir cinsel birleşmeden olması, nesebin anaya bağlanmasında etkili olmaz. Çocuğun babaya nisbeti ise dört durumda söz konusu olabilir. Bunlar; sahih veya fasit evlilik, şüpheye dayalı cinsel birleşme veya babanın çocuğun nesebini tanımasından ibarettir.
İslâm, zina ürünü çocuğun nesebini erkeğe bağlamayı kabul etmemiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Çocuk yatak sahibi olan erkeğe aittir. Zina eden için ise mahrumluk vardır." (Buhârî, Büyû', 3, 100, Husûmât, 6, Vesâyâ, 4, Megâzi, 53, Feraiz, 18, 28; Müslim, Radâ, 36, 38; Ebû Dâvud, Talâk, 34.) Aşağıda, nesebin sabit olma yollarını açıklayacağız.
1) Sahih evlilikte nesebin sabit olması:
Evlilik içinde doğan çocuğun nesebinin, babaya bağlanması gerektiğinde, İslâm fakihleri görüş birliği içindedir. Delil; "Çocuk yatak sahibi olan erkeğe aittir" hadisidir. Burada yatak sahibinden maksat, doğan çocuğun annesi ile evli bulunan erkektir. Ancak çocuğun nesebinin babaya bağlanabilmesi için, aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir. Aksi durumda baba çocuğun nesebini reddedebilir.
a) Kocanın baba olabilecek nitelikleri taşıması:
Evli erkek ergin olmalı veya kendisine cinsel istek duyulan bir fizik olgunluğa (murâhık) ulaşmış bulunmalıdır. Hanefîlere göre on iki, Hanbelîlere göre on yaşına ulaşan, fakat henüz ergin olmamış bulunan erkek çocuğu "murahik" sayılır. Buna göre, evli olup, ergin olmayan veya murahik sayılacak fizik olgunluğa ulaşmamış bulunan erkekten nesep sabit olmaz.
Şafiî ve Mâlikîlere göre, kendisinden nesep sabit olması için evli erkeğin ergin olması şarttır.
b) Evlilikle doğum arasında en az altı ayın geçmesi:
En kısa gebelik süresi altı aydır. Âyette şöyle buyurulur: "Çocuğun ana karnında taşınması ile sütten kesilmesinin toplam süresi otuz aydır." (el-Ahkâf, 46/15.) "Çocuğun sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür." (Lukmân, 31/14.) "Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler." (el-Bakara, 2/233.)
Yukarıdaki ilk âyet gebelik ve doğumdan sonra sütten ayrılma toplam süresini otuz ay, ikinci ve üçüncü âyetler ise sütten ayrılmayı iki yıl olarak belirleyince, bu iki süre arasındaki altı ay, gebeliğin en kısa süresi olarak ortaya çıkar. Nitekim evlilikten altı ay sonra doğum yapan bir kadının durumu Hz. Osman'a (ö. 35/655) götürülmüş, zina had cezası uygulamayı düşündüğü sırada Abdullah b. Abbas (ö. 68/687) yukarıdaki ilk iki âyeti okuyarak, bunun İslâm'a göre normal bir doğum sayılması gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine Halife Osman (r.a) cezayı uygulamaktan vazgeçmiştir.
Altı aylık en kısa gebelik süresi Ebû Hanîfe'ye göre nikâh akdinden çoğunluk müctehitlere göre ise cinsel birleşmeden veya cinsel birleşmenin mümkün olduğu tarihten itibaren hesaplanır. (el-Kâsânî, a.g.e., III, 211, 212; İbnü'l-Humâm, a.g.e., III, 300; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 352.)
c) Doğumun evlilikten itibaren altı ayla gebeliğin en uzun süresi arasında gerçekleşmesi:
Doğum genellikle dokuz ay sonra gerçekleşir. Gebeliğin en uzun süresi ise iki yıldır. Delil Hz. Âişe'den (ö. 57/676) nakledilen şu sözdür: "Çocuk, annesinin karnında iki yıldan fazla kalmaz." (Dârekutnî ve Beyhakî sünenlerinde nakletmişlerdir.) Buna göre, kocanın ölümü veya boşanma tarihinden itibaren, iki yıl içinde doğacak çocuğun nesebi vefat eden veya boşayan kocaya bağlanır.
Çoğunluk müctehitlere göre, gebeliğin en kısa süresi altı ay, en uzun süresi ise dört yıldır. Delil örftür. Nitekim tecrübelere göre gebeliği dört yıl süren kadınlar vardır. Aclan oğulları kadınlarını buna örnek verebiliriz. Buna göre, bir kadın kocasının ölümü veya boşandığı tarihten itibaren yeniden evlenmediği, herhangi bir erkekle cinsel temasta bulunmadığı, doğum yapmadığı veya iddet beklerken hayız görmediği takdirde dört yıl içinde doğum yaparsa çocuğun nesebi bu ölen veya boşayan kocaya bağlanır. İddeti de bu doğumla sona erer.
Mâlikîlerden meşhur görüşe göre en uzun gebelik süresi beş yıl, İbn Hazm (ö. 456/1063) ve Hz. Ömer'e (ö. 23/643) göre dokuz aydır. (İbn Rüşd, a.g.e., II, 352; ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 676, 677; Bilmen, İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul, ty, II, 398.)
Sonuç olarak, bu konuda açık bir nass bulunmadığı için tecrübelere dayanarak içtihat yapılmıştır. Günümüzde de bu konuda tıp biliminin verilerine göre, gebelik süresi bir yılı geçmez. Bu durum, çoğunlukla karşılaşılan doğum vak'alarına dayanır. Gebeliğin en uzun süresini belirlemek, kocanın ölümü veya boşanma gibi durumlarda, kadının başka erkekten olan gayri meşru çocuğunu, evlilik içinde doğmuş gibi göstermek veya onu eski kocasına mirasçı yapmak gibi bir haksızlığı önlemek için gereklidir.
d) Nikâh akdinden sonra eşlerin bir araya gelme imkânlarının bulunması:
Hanefîlere göre eşlerin nikâhtan sonra fiilen birleşmesi veya aklen ya da tasavvur olarak birleşme imkânlarının bulunması çocuğun nesebini babaya bağlamak için yeterlidir. Başka bir deyimle koca, nikâhlı eşinin doğurduğu çocukların nesebini reddetmedikçe, bu çocukların nesebi ona bağlanmış olur.
Eğer koca, eşi ile cinsel temas olmadığı halde çocuğun dünyaya geldiğini iddia ediyorsa, "mülâane" yolu ile çocuğun nesebini reddedebilir (bk. aşağıda "mulâane-lian" konusu).
Çoğunluk mezhep müctehitleri ise eşlerin fiilen ve âdetlere göre bir araya gelmiş olmalarını şart koşarlar. Koca, fiilen birleşme olmadığını ispat ederse, doğacak çocuğun nesebini de reddetmiş sayılır. (bk. Hamdi Döndüren, «Neseb» mad. Şamil İslâm Ansik. V, 84, 85, 86.)
2) Fasit evlilik:
Fasit nikâh, nesebin sabit olması bakımından sahih nikâh gibidir. Bununla çocuğun korunması hedeflenmiş ana-babanın nikâh konusunda yaptıkları yanlışlıktan dolayı çocuğun zarar görmesi önlenmek istenmiştir.
Fasit evlilikte nesebin sabit olması için üç şartın gerçekleşmesi gerekir. Bunlar sahih evlilikte öngörülen şartlar olup şunlardır.
Kocanın gebe bırakacak durumda olması. Bunun Şafiî ve Mâlikîlere göre ergin olmakla, Hanefî ve Hanbelîlere göre ise ergin veya murahık bulunmakla gerçekleştiğini yukarıda belirtmiştik.
Cinsel birleşmenin gerçekleşmesi gerekir. Fasit nikâhta, sahih halvet (eşlerin yalnız başbaşa kalması) nesebin sabit olması için yeterli sayılmaz. Çünkü nikah fasit olunca böyle bir başbaşa kalmada cinsel temas helal değildir.
Kadının cinsel birleşmeden itibaren en erken altı ay sonra doğum yapmış olması gerekir. Burada çocuğun nesebi mülâane yolu ile reddedilemez. Çünkü mulâane'ye yalnız sahih evlilikte başvurulabilir. Çoğunluk müctehitlere göre ise fasit evlilikte de mülâane yoluyla nesep reddedilebilir. (bk.el-Kasânî, a.g.e., III, 211 vd.; İbnü'l-Humâm, a.g.e., 301 vd.; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, II, 587 vd.; İbn Kudâme el-Muğnî, Kahire 1970, VII, 428 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk 1985, VII, 686, 687.)
Sonuç olarak fasit nikâhta cinsel birleşmeden sonra eşlerin birbirini terkettiği veya hakimin ayrılık kararı verdiği tarihten itibaren kadın gebeliğin en uzun süresi geçmeden önce doğum yapsa, çocuğun nesebi baba yönünden sabit olur. En uzun gebelik süresi geçtikten sonra doğacak çocuğun nesebi, fasit nikâhlı eski kocaya bağlanamaz."
3) Şüpheye dayalı cinsel birleşme:
Zina sayılmayan ve şüpheye dayalı olan cinsel birleşmede iyi niyet bulunduğu için taraflar korunduğu gibi, doğacak çocuk da nesep bakımından korunmuştur. Şüpheye dayalı birleşmede ne sahih ve ne de fasit nikâh bulunmaz. Sadece nikâh şüphesi söz konusu olur. Erkeğin daha önce görmeyip vekil aracılığı ile evlendiği bir kadın yerine yanlışlıkla başka bir kadınla; yine yatağında bulunan kadınla karanlıkta eşi sanarak veya üç defa boşadığı eşiyle iddet içinde helal olduğunu sanarak cinsel temasta bulunması, şüpheye dayalı birleşmelerdir. Bunlarda nikâh yoktur, fakat bilmemekten veya yanlışlıktan kaynaklanan bir özür vardır.
Ancak böyle bir şüphe durumu olmaksızın yapılacak cinsel birleşme, zina sayılır ve doğacak çocuğun nesebi baba yönünden sabit olmaz. Delil; "Çocuk yatak sahibi olan erkeğe aittir. Zina edene ise mahrumluk vardır." (ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 687; Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İst. 1983, s: 250 vd.) hadisidir.
Çünkü zina İslâm'ın yasakladığı bir fiil olup, nesep nimetine bir dayanak yapılamaz.
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Doğum ve Sonuçları (Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihali)
İslâm hukukunda doğuma birtakım sonuçlar bağlanmış olup doğum sonrasında doğan çocuğun nesebinin sabit olması gibi bazı haklar veya onun beslenip büyütülmesi, akrabalar arası bakım mükellefiyeti gibi birtakım sorumluluklar söz konusu olabilmektedir.
Nesep
Geniş anlamda nesep bir kimsenin geldiği soy ile ilişkisini, kan ve hısımlık bağını ifade eder. Dar anlamda nesep ise çocuğun ana babasıyla hısımlık ilişkisidir.
- Nesebin Sübûtu
Çocuğun kendisini doğuran kadınla nesep ilişkisi kendiliğinden sabittir. Buna karşılık babasıyla olan nesep bağının kurulması şu üç yoldan birisiyle mümkündür. 1. Geçerli (sahih) bir evlilik. 2. Fâsid bir evlilik veya evlilik şüphesiyle birleşme. 3. İkrar. Bu üç yolu incelemeden önce nesebin tesbitinde önemli bir yeri olan hamileliğin süresi üzerinde bir nebzecik durmak gerekir.
Hamileliğin en az süresi hukukçuların ittifakıyla altı aydır. Âzami süre ise ihtilâflıdır. Bazı hukukçular dokuz ay, bir sene, bazıları iki sene olarak kabul eder. Hatta bunu dört seneye çıkaran hukukçular bile vardır. Hamileliğin âzami süresi ile ilgili olarak bu kadar farklı sürelerin öne sürülmesi bu ictihadların yapıldığı dönemdeki tıbbî bilgilerle yakından ilgilidir. Çünkü âzami süre konusunda ne âyette ve ne de hadiste herhangi bir rakam verilmiştir. Hukukçular, dönemlerinin bilgileri ve biraz da şahsî gözlemleri ışığında bu kadar farklı süreler öngörmüşlerdir. Bu konuda günümüzde tıbbın belirttiği süreyi esas almak gerekmektedir.
1. Geçerli Evlilik. Sahih (geçerli) bir evlilikte doğan çocuğun nesebi kocaya bağlanır. Yalnız bunun için çocuğun evlilikten en az altı ay sonra doğmuş olması, erkeğin âdeten baba olacak yaşta bulunması ve karı kocanın birleşmelerinin imkân dahilinde olması gerekir. Hanefîler nesebin sübûtu için ilk iki şartı yeterli görüp sonuncu şartı aramazlar.
Kocası vefat eden veya boşanma iddeti bekleyen ve iddetinin bittiğini bildirmeyen kadın, vefat veya talâktan itibaren âzami hamilelik müddeti içinde doğum yaparsa çocuğun nesebi kocaya bağlanır. Hatta talâk ric`î ise çocuk âzami hamilelik müddetinden sonra da doğsa nesep yine kocaya bağlanır. Kadın iddetinin bittiğini bildirmiş, fakat bu bildirim tarihinden itibaren altı aydan daha kısa bir zaman içinde doğum yapmışsa her hâlükârda bu çocuğun nesebi kocaya bağlanır.
2. Fâsid evlilik. Böyle bir evlilikte nesebin sübûtu için akid yeterli değildir; fiilî birleşme de aranır. Çocuğun böyle bir birleşmeden en az altı ay veya daha fazla bir zaman geçtikten sonra doğmuş olması gerekir. Öte yandan fâsid nikâh üzerine meydana gelen ayrılıktan itibaren âzami hamilelik müddeti içinde doğan çocukların nesebi de kocaya bağlanır.
3. İkrar. Nesebin sabit olma yollarından birisi de ikrardır. İkrar yoluyla nesebin sabit olabilmesi için baba ile çocuk arasında bu ilişkiye uygun bir yaş farkının bulunması ve çocuk mümeyyizse onun da bu ikrarı kabul etmesi gerekmektedir.
Nesep bu üç yoldan hangisiyle sabit olursa olsun sonuçları itibariyle aynıdır.