
Ne zaman yeni bir şey bulduğumu, bir şey keşfettiğimi sansam, o şeyin daha önce bir
başkası tarafından bulunup, keşfedildiğini görürüm... Bu kez de öyle oldu. Uzun ve yorucu Anadolu turnelerinde otobüs artık eviniz gibidir. Konakladığımız oteller ise gelip geçicidir, birkaç saatlik dostlar gibi... Oysa otobüs dağ, bayır, köy, kent sizi oradan oraya taşır durur günlerce, haftalarca bazen aylarca. İşte bu yolculuklarda ben sürekli Tom Miks, Teksas, Zagor falan okurum. Yolun uzunluğu bu resimlerin arasında kayboluverir. Bir bakarım ta güneyden Karadeniz’e çıkıvermişiz... Gene böyle birgün, bilmiyorum turnemin kaçıncı günü idi, Tom Miks okurken kafamda bir şimşek çaktı. “Bu adamlar bana ve benim gibi kimbilir kaç kişiye bu zırvalan bu denli kolay okutmanın yolunu nasıl bulmuşlar?...” Yanıtı kolay tabii, çizgi ile... Dedim ki kendi kendime: “Kitap yazıyorum ben, neden çizgi ile olmasın, neden okumayı sevmeyen ama bu kitaplan okuyan kişiler de benim kitabımı okumasın?”. Eve dönüşümde karıma bu büyük buluşumu muştulamak istedim:
- Korkunç birşey keşfettim, resimli bir kitap yazacağım, hem de gayette bilimsel olacak...
- Gene geç kaldın dedi, Rius imzalı bir kitap çıkardılar. Resimli ve çizgilerle Marks’ı
anlatıyor üstelik... Bir de çizgilerle Lenin var, dedi. Aynca Manifesto da var...
- Olamaaaz, bunu bana yapamazlar, ben buldum yahu bunu...
- Elbette sen buldun, ama iki yıl gecikmeyle diğerlerinden...
Gene de umudumu yitirmedim. Hiç değilse ülkemde ilk kez ben buldum. Eh bu da bir
avunma yoludur diyerek kafayı çalıştırmaya başladım... “Kimi veya neyi resimlemeli ki,
hem çok satsın, hem kendinden sözettirsin, hem de o kişiyi okumayanlar, bilmeyenler, Tom Miks, Teksas okur gibi yutuversinler bu kitabı...” Nasreddin Hoca olabilir örneğin... Yok yok devrimci biri olsun, bizi öyle bilmelerini istiyorum... Devrimci mi? Öyleyse... Evet Nazım Hikmet olur bu... Zaten Moskova’dan da yeni dönmüşüm, karısı ile de tanışmışım, mezarına çiçek de koymuşum, onsekiz yıldır da okumadığım kitabı kalmamış... Çok da ama çok çok da seviyorum Nazım'ı... Evet kararı verdim. Kitap Nazım Hikmet'i anlatacak ve de çok çok çok satılacak, herkes de okuyacak bu kitabı... Açtım telefonu çocukluk arkadaşım, güvendiğim, hem kafasına, hem sanatçılığına, fırçasına güvendiğim Savaş Dinçel'e: -Böyle böyle, resimler misin? -Resimlerim.... -Resimle öyleyse... Resimdeki Savaş... Sizin için...Bu kitabı ve bu kitapta Nazım'ı daha da çok seveceğinizi umuyorum... Birkaç en devrimci çıkıp: 'Nazım'ı yazıp çizmek size mi düştü? ' diyebilir. Yanıtım çok kısa: 'Hayır salt bize düşmedi. Ben yalnızca okumayan kişilere Nazım okutmanın bir yolunu bulduğumu sanıyorum. Bilmiyorum bunu siz yıllarca hiç düşündünüz mü? ' Evet sevgili okurlar, başlıyoooor... Savaş'ın dünya güzeli çizgileriyle kitabımız başlıyor... Savaş ve ben mizahla uğraşır olduğumuzdan Nazım'ın yaşamındaki birçok olaya da mizahçı gözüyle baktık. Zaten de öyle o mahkemeler, tutuklamalar falan, göreceksiniz ya... Güle güle okuyun bu kitabı ve Nazım'ın ne denli güzel bir Dünya İnsanı olduğunu bir kez daha görün gözlerinizle... Müjdat Gezen 21 Haziran 1978 İstanbul (Giriş'ten)
Tarama : Oklitus
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting