Vamos Bien
New member
- Katılım
- 8 Eyl 2007
- Mesajlar
- 1,108
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
IMF'nin ve uluslararası sermayenin hedefi Türkiye'yi Çinleştirmek. ABD'li ve AB'li tekellerin fason üreticisi olmak için yarışan patronlar ucuz ve ağır iş koşullarını yoksul Anadolu gençlerine dayatacak. Eşitlik ilkesine, devletin insanların refahını sağlamakla yükümlü olmasına, Türkiye'nin bir de çalışma hukuku ve sosyal hayat üzerinden bölünecek olmasına kimsenin aldırdığı yok.
Türkiye'de 5 milyon işsiz bulunuyor, her yıl çalışabilir nüfus 1 milyon kişi artıyor ve işgücü piyasasına 600 bin genç giriyor. 21 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı Türkiye'de yabancı sermaye ve yurtiçindeki patronlara yönelik teşvikler ve getirilen kolaylıklar için yeni hedef uygun sömürü ortamının yatırılması. İşsizliği ve yoksulluğu fırsat bilen patronlar ve onların temsilcileri çalışanlarla alay edercesine her defasında maliyetlerin yüksekliğinden söz ediyor. Primler ve bordro vergileri ortalama, asgari ücretli işçilerin istihdam maliyetlerinde yaklaşık yüzde 18 pay alırken, Türkiye'de kayıtlarda işçilik maliyetine ayrılan her 100 YTL'lik ücretin sadece yüzde 57,2'si işçinin eline geçiyor.
100 YTL için...
Türkiye ihracatını kurun düşük seviyelerine rağmen her geçen gün artırıyor. Bunun büyük bir kısmı ucuz işçilik avantajıyla gerçekleştiriliyor. Otomotiv ve tekstil başta olmak üzere ihracatın büyük bir kısmı "fason üretim"den kaynaklanıyor.
Bakan Çağlayan, Türkiye'nin en geri kalmış 19 iline de aynı asgari ücretin verilmesi nedeniyle, yatırımların diğer illere kaydığını söyleyerek, ''Oradaki insanlar 100 YTL için kendi evlerini bırakıp batıya gelmeyeceklerini ifade ediyorlar. Acaba o illeri ihracat üssü haline getirebilir miyiz? Neden orası da Türkiye'nin Çin'i olmasın? Türkiye'nin özellikle doğusu, güneydoğusu Avrupa'ya Çin'den daha uzak değil, daha yakın'' diyor.
Liberalizm, eşitliğe düşman
Türkiye'de Kürt sorununun emekçi karakterli bir sorun olduğu biliniyor. Yani bu kadar çözümsüz olması, temelinde patronların ucuz işçilik ihtiyacına denk düşüyor. Vasıfsız ve mevsimlik işçi kaynağı durumundaki Kürt illeri, şimdi Batı kentlerine göçün ihtiyacın ötesine geçtiği bir dönemde ucuz işçiliğe dayalı sanayi yatırımları için hedef haline getirilmeye çalışılıyor. Böylelikle onyıllardır tartışılan Doğu sorununun, farklı özelliklere sahip, sermaye çekebilen bir coğrafya yaratılarak çözülmesi hedefleniyor.
Ancak bu tehlikeli açılımın, sadece Kürt illerinde değil, Trakya'da, Ege'de de bölgeci eğilimlerin güçlenmesiyle sonuçlanması kaçınılmaz. Eşitlik ve özgürlük, "sermaye cenneti" projelerine çoktan feda edilmiş durumda. Üç büyük kentte yaşamanın daha da pahalılandırılması, giriş vizesi konulması, Doğu illerinde yarı fiyata işçi çalıştırılması gibi projelerin giderek ciddiyet kazanması, ülkeyi niyeti bozuk, vahşi sermaye şakşakçısı bir ekibin ele geçirmiş olmasının göstergesi olarak kabul ediliyor.
Türkiye'de 5 milyon işsiz bulunuyor, her yıl çalışabilir nüfus 1 milyon kişi artıyor ve işgücü piyasasına 600 bin genç giriyor. 21 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı Türkiye'de yabancı sermaye ve yurtiçindeki patronlara yönelik teşvikler ve getirilen kolaylıklar için yeni hedef uygun sömürü ortamının yatırılması. İşsizliği ve yoksulluğu fırsat bilen patronlar ve onların temsilcileri çalışanlarla alay edercesine her defasında maliyetlerin yüksekliğinden söz ediyor. Primler ve bordro vergileri ortalama, asgari ücretli işçilerin istihdam maliyetlerinde yaklaşık yüzde 18 pay alırken, Türkiye'de kayıtlarda işçilik maliyetine ayrılan her 100 YTL'lik ücretin sadece yüzde 57,2'si işçinin eline geçiyor.
100 YTL için...
Türkiye ihracatını kurun düşük seviyelerine rağmen her geçen gün artırıyor. Bunun büyük bir kısmı ucuz işçilik avantajıyla gerçekleştiriliyor. Otomotiv ve tekstil başta olmak üzere ihracatın büyük bir kısmı "fason üretim"den kaynaklanıyor.
Bakan Çağlayan, Türkiye'nin en geri kalmış 19 iline de aynı asgari ücretin verilmesi nedeniyle, yatırımların diğer illere kaydığını söyleyerek, ''Oradaki insanlar 100 YTL için kendi evlerini bırakıp batıya gelmeyeceklerini ifade ediyorlar. Acaba o illeri ihracat üssü haline getirebilir miyiz? Neden orası da Türkiye'nin Çin'i olmasın? Türkiye'nin özellikle doğusu, güneydoğusu Avrupa'ya Çin'den daha uzak değil, daha yakın'' diyor.
Liberalizm, eşitliğe düşman
Türkiye'de Kürt sorununun emekçi karakterli bir sorun olduğu biliniyor. Yani bu kadar çözümsüz olması, temelinde patronların ucuz işçilik ihtiyacına denk düşüyor. Vasıfsız ve mevsimlik işçi kaynağı durumundaki Kürt illeri, şimdi Batı kentlerine göçün ihtiyacın ötesine geçtiği bir dönemde ucuz işçiliğe dayalı sanayi yatırımları için hedef haline getirilmeye çalışılıyor. Böylelikle onyıllardır tartışılan Doğu sorununun, farklı özelliklere sahip, sermaye çekebilen bir coğrafya yaratılarak çözülmesi hedefleniyor.
Ancak bu tehlikeli açılımın, sadece Kürt illerinde değil, Trakya'da, Ege'de de bölgeci eğilimlerin güçlenmesiyle sonuçlanması kaçınılmaz. Eşitlik ve özgürlük, "sermaye cenneti" projelerine çoktan feda edilmiş durumda. Üç büyük kentte yaşamanın daha da pahalılandırılması, giriş vizesi konulması, Doğu illerinde yarı fiyata işçi çalıştırılması gibi projelerin giderek ciddiyet kazanması, ülkeyi niyeti bozuk, vahşi sermaye şakşakçısı bir ekibin ele geçirmiş olmasının göstergesi olarak kabul ediliyor.