Çarmıh’ın üzerinde yükselen sütun...

Çarmıh’ın üzerinde yükselen sütun...


İstanbul, efsanelerle gerçeklerin, dünle bugünün bir araya geldiği bir şehir. Hıristiyan inancında Hazreti İsa’nın gerildiği iddia edilen çarmıhın Çemberlitaş’ın altında olduğunu biliyor muydunuz?

Efendim, râviyân-ı ahbar ve nâkılân-ı âsâr şöyle rivayet eyler: Putperestlikten Hıristiyanlığa geçen Roma İmparatoru Büyük Konstantin, imparatorluğun idare merkezini İstanbul’a nakletti. Konstantin’in annesi Helena ise Kudüs’ü ziyaret ederek Kamame Kilisesi’ni yaptırdı. İstanbul’a dönüşte de Hıristiyan itikadınca Hazreti İsa’nın gerildiği çarmıhın parçalarını ve çivilerini beraberinde getirdi. Bu hatıraları bir müddet hürmetle hazinesinde saklayan imparator, ardından gelen nesillerin saygıda kusur edebilecekleri düşüncesine kapıldı. Miladın 330. yılında yeraltında bir şapel inşa ettirerek çarmıhın parçalarını içine yerleştirdi. Üzerine taştan bir anıt diktirdi. İmparatorluğun rengi olan erguvan renkli sütunun tepesinde Apollon Helilos görünümünde altın yaldızlı kendi heykeli bulunuyordu. Çeşitli dönemlerde tahrip oldukça anıtın üzerindeki heykeller değiştirildi. En sonunda altın yaldızlı bir haç haline dönüştü. Mitolojik bir hikaye gibi anlattığımız bu sütun çok uzağımızda değil. Hani İstanbul’un orta yerinde, ne idüğü bilinmez, kocaman bir direk durur. Turistler bir ellerinde fotoğraf makinesi, diğer elleri düşmesin diye şapkalarında hayran hayran seyreder; bizimkiler ‘vardır bir hikmeti ki koymuşlar’ diye umursamaz, yanı başında vızır vızır tramvaylar işler, etrafında güvercinler sürü halinde dolaşır, yemciler konserve kutusu kapağına koydukları buğdayı atmanız için arkanızdan seslenir... 35 metre boyundaki erguvan renkli sütunun adını da söyleyelim isterseniz; Çemberlitaş. I. Konstantin’in Roma Apollon Tapınağı’ndan getirdiği sütuna Osmanlılar da dokunmamış. Sadece üzerindeki haçı indirmişler. Sultan II. Mustafa ise çatlayan sütunu, 1700’de çemberlerle sağlamlaştırmış, günümüzdeki kaideyi inşa ettirmiş. ‘Çemberlitaş’ ismi de bu demir çemberlerden geliyor.

Hıristiyan kaynakları, Hz. İsa’nın dinini tebliği sırasında Musevilerin hışmına uğradığını ve çarmıha gerilerek idam edildiğini anlatıyor. İdam edildiği yere gömüldükten birkaç gün sonra da göğe yükselmiş. Kur’an’a göre ise Hz. İsa hiçbir zaman çarmıha gerilmedi. Takip edilirken göğe kaldırıldı. Başka şahıs kendisine benzetilerek idam edildi. Öyle ya da böyle ortada bir çarmıha gerilme hadisesi var ve bu çarmıhın İstanbul’da olduğu bilgisi, Hıristiyanlık tarihini anlatan birçok kaynakta yer alıyor. Bunlar arasında birtakım farklılıklar da var. Örneğin bazı kaynaklar çarmıhın Çemberlitaş’ın altında olduğunu belirtirken, bazılarına göre sütunların arasına yerleştirilmiş. Yine bu parçaların tamamının İstanbul’da olmadığı, bir kısmının Kudüs’te, bir kısmının Roma’da olduğu belirtiliyor. Bazı kiliselerde de çarmıhtan kaldığı belirtilen küçük tahta parçaları bulunuyor. Vatikan’ın İstanbul temsilciliğinde de böyle bir parça var. Bizans’ın son dönemlerinde halk, Türkler şehre girdiğinde gökten bir meleğin inerek anıtın dibindeki aciz bir adama kılıç vereceğine, “Bu kılıcı al ve Kurtarıcı’nın halkının intikamını al!” diyeceğine, bundan sonra Türklerin yalnız İstanbul’dan değil İran içlerine kadar bütün Bizans ülkesinden kovulacağına inanıyormuş. Fatih, şehre girerken Rumların Ayasofya’da toplanması da bu yüzden.

Hıristiyanlar, Çemberlitaş’a gösterdikleri saygıyı fetihten sonra da devam ettirmiş. On dokuzuncu asırda bile yanından geçerken anıta yönelerek saygı gösterdikleri biliniyor.



 

HTML

Üst