snıper
New member
- Katılım
- 17 Ocak 2006
- Mesajlar
- 2,345
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
ÇANAKKALE İLE İLGİLİ BİLMEDİKLERİMİZ
Allah için hepsini okuyun
Allah için hepsini okuyun
(Bu makale, teknolojinin her şeyi çözeceğine inanan teknoloji budalalarına ithaf edilmiştir)
Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak
istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemimize İngilizlerin göz göre
el koyduğunu, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödemediklerini ve
bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkaleye yolladıklarını
________________________________
Enver Paşanın Alman hayranlığının bize 500 bin vatan evladına ve bir
imparatorluğun tasfiyesine neden olduğunu, Almanlarla yapılan gizli
anlaşmanın kabinedeki bakanlardan bile gizlendiğini, aradan yüz yıl
geçmesine rağmen yabancı hayranlığı hastalığımızın geçmediğini, sadece
hayran olunanların değiştiğini
________________________________
Sultan Abdülhamidin olayları kırk yıl önceden görerek Çanakkaledeki
tabyaları güçlendirdiğini ve elden geçirdiğini, Bazı yeni tabyaları inşa
ettirdiğini, Onun yaptığı çalışmaların belki de savaşın seyrini değiştirdiğini
________________________________
İngilizlerin daha savaş ilan edilmeden Seddülbahiri bombaladıklarını ve 86 şehit verdiğimizi
________________________________
Avustralyanın ve Yeni Zelandanın gençlerinin Avrupayı Almanlardan
kurtarmak ve Avrupanın özgür kalmasını sağlamak propagandasıyla
toplandığını, Bu gençlerin daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile
duymadıklarını
________________________________
İkinci çıkarma için savaşa giden bir Avustralya askerine nereye gittiğini
soran bir yaşlı adama Türkler buraya gelip yerleşecekler, onları öldürmeye
gidiyoruz dediğini, bu söz üzerine yaşlı adamın binlerce kilometrekarelik
çöle doğru baktığını ve Eee gelsinler ne olacak ki burada yer
çok dediğini
________________________________
Padişahın Cihad ilanını duyan ve Avustralyada yaşayan iki zenci
müslümanın, Türklerle savaşa giden birliğe ateş açtığını ve orada şehit edildiklerini, Orada bulunan ve olayı yaşayan Avustralyalıların bu olayın nedenini uzun süre anlayamadıklarını
________________________________
İngiliz-Fransız donanmasının Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmediğini,
dünyanın gelmiş geçmiş en iyi donanması olarak bilindiğini, bu donanmanın
bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşündüklerini, daha da trajik olanı bu düşünceye saplantı derecesinde inandıklarını
________________________________
İngiliz-Fransız donanmasının seksen parça gemiyle boğaza saldırdığını,
gemilerden birinin adının Agamemnon olduğunu, Agamemnonun binlerce yıl
önce Truvaya saldıran Yunan ordusunun kalleşçe yöntemler kullanan
komutanının adı olduğunu
________________________________
Agamemnonun yaşadığı topraklarda doğmasına rağmen kanının son damlasına
kadar Türk olan ve kendisini Anadolulu hisseden Mustafa KEMALin Çanakkale
zaferi sonrası öldürülen Truva kahramanını Hektorun İntikamını Aldık
diyerek unutmadığımızı ve Truvalıların bizim için ne anlama geldiğini en
güzel şekilde ifade ettiğini
________________________________
İngilizlerin sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını
sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini
zannettiklerini, Akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi
planladıklarını, İstanbul üzerine bahisler
kurduklarını
________________________________
Şair deyince insanların aklına terbiye, iman ve insanlık sahibi yüce
kişiliklerin geldiği (Mehmet Akif ERSOY gibi), İngiliz şairlerin de hem
de yüksek ideallerle- savaşa katıldığını, bu ideallerini günlüklerinde
Lokum ve halıları yağmalamak, Ayasofyanın çinilerini sökmek, İstanbulun
en güzel lokantalarında balık yemek olarak yazdıklarını
________________________________
Yüzlerce yıl Osmanlının ekmeğini yemiş olan ve Osmanlıdan sadece saygı ve hoşgörü görmüş olan gayr-i müslimlerin, İngiliz-Fransız donanmasının gelmekte olduğunu haber alınca İstanbulda sevinç gösterileri yaptığını
________________________________
Bu tehlikeli gelişmeler karşısında devleti yönetenlerin başkenti
Eskişehire taşımayı düşündüğünü, hatta gerekli binaların ayarlandığını,
gitmesi için teklif götürülen devrik Sultan Abdülhamidin bu teklife
şiddetle karşı çıktığını, Biz İstanbulu alırken Bizans İmparatoru kanının
son damlasına kadar savaştı ve öldü Ben ondan daha mı az şerefliyim!
Gelirlerse burada savaşır ve ölürüz dediğini, bu sözler üzerine payitahtın
utandığını ve İstanbulda kalmaya karar verdiğini, Direkten dönen bu
düşüncesizliğin belki de askerimiz üzerinde korkunç bir moral çöküntü
yaratmış olabileceğini
________________________________
Osmanlı Devletinin elinde sadece 26 deniz mayını kaldığını, Nusret (Yardım)
gemimizin kaptanının (Tophaneli Hakkı Binbaşı ) mayınları nereye ve ne zaman
bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından
kendisine bildirildiğini, Bu mayınların hiç akla gelmeyecek biçimde
Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak döküldüğünü, İngilizlerin boğazı
defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit
edemediklerini çünkü Nusretin bu mayınları son mayın kontrolünden sonra
sabaha karşı bıraktığını
________________________________
Donanma boğazı geçmeye başladığında düşük top menzilli Fransız gemilerinin
taktik gereği tabyalarımızı şaşırtmak için öncü atışlar yaptıklarını daha
sonra arkalarından gelen uzun menzilli İngiliz gemilerine yol açmak için
kenara kaydıkları Bu kayma esnasında kıyıya paralel yerleştirilen
mayınlara çarptıklarını, büyük bir panik yaşandığını, ortalığın
karıştığını, gemilerin birbirine girdiğini, 200 yıldır yenilmeyen dünyanın
en büyük donanmasının iki saatte dağıldığını Türklerin batan düşman gemilerindeki savunmasız askerlere ateş etmeyi bıraktıklarını ve diğer gemilere ateş ettiklerini Bunu gören İngiliz komutanlarının muhtemelen kendileri
tersini yapmış olacakları için- olaya bir anlam veremediklerini Her
fırsatta bize insan hakları, medeniyet, modernite tokatları patlatanların
o gün aldıkları bu insanlık dersi karşısında şok geçirdiklerini
________________________________
Edremitli Seyit Onbaşının, Topun ağzına mermi süren vinç tesisatı
bombardımanda kullanılamaz hale gelince Ya Allah Bismillah diyerek üç
tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürdüğünü
ve ateşlediğini, bu işlemi yapabilmesi için her defasına üç basamaklı metal
bir merdivenden çıkması gerektiğini, üçüncü atışta İngilizlerin Ocean
zırhlısının dümenini parçaladığını, dümeni kırılan Oceanın sarhoş bir
serseri gibi mayınlara sürüklendiğini bir mayına çarparak havaya uçtuğunu ve yirmi dakika içinde battığını
________________________________
Bu olayın ertesinde bölük komutanının Seyit Onbaşıyı çağırttığını, aynı
mermiyi kaldırmasını istediğini ancak Seyit Onbaşının bunu
başaramadığını Bunun üzerine Komutanın Bu merminin tahtadan bir
maketini getirsinler, Bu yiğidin fotoğrafını çeksinler diye emir
verdiğini, Bu fotoğrafın hepimizin çok iyi bildiği ve Seyit Onbaşının
günümüze ulaşan tek fotoğrafı olduğunu
________________________________
Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa KEMALin Edremiti ziyareti
sırasında Seyit Onbaşıyı sorduğunu ve Kaymakam dahil kimsenin
bilmediğini Kaymakamın Seyit Onbaşıyı Mustafa KEMALin huzuruna
çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise
giydirdiğini, bu olayın Mustafa KEMALi derinden yaraladığını Kaymakam
dahil orada bulunan herkesi azarladığını Seyit Onbaşının ölene kadar ormancılık yaparak sefalet içinde perişan yaşadığını
________________________________
Nusret Mayın gemisinin yakın zamana kadar Mersinde demirli olduğunu ve
ömrü dolduğu için jilet yapılmasının planlandığını, sırf bu ihtimalin bile
Türk Milleti adına yüz kızartıcı bir utanç levhası olarak kalacağını,
birkaç vatanseverin çırpınışıyla şimdilik bu olayın durdurulduğunu
____________________________________
İngilizlerin 18 Mart faciasının suçlusu olarak mayın
taramacıları sorumlu tuttuğunu, Hepsinin kurşuna dizdirildiğini, savaş bittikten yıllar sonra her iki ordu arşivleri açıklanıp gerçekler öğrenilince bu askerlerin
ailelerinden özür dilendiğini, tazminat ödendiğini, iade-i itibar
yapıldığını ve şerefli birer asker olarak öldüklerini ilan ettiklerini
________________________________
İngiliz-Fransız ortaklığının boğazı donanmayla geçemeyeceklerini anlayınca
onlara geçit vermeyen Türk topçularını arkadan ele geçirerek temizlemek için çıkarma harekatı yapmaya karar verdiklerini, bunun için Mısırda piramitlerin dibinde, sömürgelerinden getirdikleri on binlerce askeri toplayıp Nasıl olsa orada
Türklerle işimiz çok kolay olacak diyerek bu askerlere baştan savma bir
eğitim verdiklerini, Burada toplanan askerlerin 16 farklı ülkeden
geldiğini, Aralarında Müslümanların bile olduğunu, daha sonra bu askerlerin
savaş esnasında kandırıldıklarını anlayıp taraf değiştirdiklerini, Burada
toplanan askerlerin büyük çoğunluğunun çapulcular gibi davrandığını, kahire
sokaklarında yapmadıkları rezilliğin kalmadığını
________________________________
Mısırda toplanan askerlerin kayıtlarını tutan bir katibin sürekli
Australia and New Zealand Army Company/ Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu
Birliği yazmaktan sıkıldığını pratik bir çözüm olarak bu kelimelerin baş
harflerini alarak ANZAC kısaltmasını bulduğunu, bu kısaltmanın dünya tarihine geçtiğini
________________________________
İngilizlerin çıkarma harekatını ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını,
akıntı ve hava durumu dahil yaptıkları hiçbir hesabın tutmadığını,
aralıklarla çıkmaları gereken geniş kumsala değil, dar bir koya ve
kalabalık bir şekilde çıkmak zorunda kaldıklarını, karşılarında ise Ezineli
Yahya Çavuş ve 62 kişilik takımı dışında hiçbir birliğimizin olmadığını
________________________________
Türk ordusunun başındaki Alman Liman Von Sanders Paşanın çıkarma beklenen
bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesapladığı, İngilizleri ve Türkleri
olabildiğince birbirine kırdırarak İngilizlerin dikkatini bu bölgeye
çekmeyi, bu sayede Avrupada savaşan Alman askerlerinin karşısında daha
zayıf bir askeri güç olmasını ve Alman birliklerini rahatlatmayı
amaçladığını, bu gizli hesabın her iki taraftan da 500 bin cana mal
olduğunu, bunun ispatlanamamış bir iddia olduğunu, Tüm savaş boyunca Liman Paşanın hiçbir askeri tahmininin tutmadığını, aradan yüz yıl geçmesine rağmen bu şüphenin hala kafaları kemirdiğini
________________________________
Çanakkale savaşlarındaki en büyük askeri dehaların Mustafa KEMAL ve Esat
Paşa olduğunu, düşmanın her hamlesini doğru tahmin ettiklerini, yaptıkları
kritik hamleler ve aldıkları cesur kararlarla savaşın seyrini
değiştirdiklerini, gelişen olaylar neticesinde askerlerinin de yüksek
güvenini ve hayranlıklarını kazandıklarını, bir işaretleriyle
emrindekilerin hiç düşünmeden ölüme koştuklarını İngiliz ve Fransız
Kurmaylarının bu kadar zor şartlarda çarpışan Türk ordusunun bu kadar
akıllıca sevk ve idare edilebilmesine anlayamadıklarını, Zaten onların tüm
savaş boyunca olan biten hiçbir şeyi anlayamadıklarını
________________________________
Çıkarma beklenmediği için küçük bir takımdan başka hiçbir askeri birliğin
bulunmadığı koya çıkan 4000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşlarının
eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koyduğunu, mermi israfı
yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmediğini, neredeyse
hiçbir mermi israfının yapılmadığını, adamların orada çakılı kaldığını, bir
santimetre ilerleyemediklerini, takım komutanlarının üstlerine
telsizlerinden verdikleri raporlarda karşılarında kalabalık bir makineli
tüfek (!) birliğinin bulunduğunu bildirdiklerini, dışarıdaki kıyımı gören
İngiliz askerlerinin çıkmak istemediklerini bunun üzerine komutanlarının
onlara arkalarında ateş ederek zorla savaşmaya gönderdiklerini Havadan
savaşın seyrini takip etmekle görevli bir İngiliz pırpır uçağının pilotunun
kıyıdan 50 m kadar açığa kadar denizin kıpkırmızı kan ile dolduğunu
gördüğünü, bunun hayatında gördüğü en korkunç şey olduğunu söylediğini ve
muhtemelen aklını oynattığını
________________________________
Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının hepsinin orada şehit olduğunu Bu
çarpışma ve şehadetin belki de savaşı kurtardığını, bu bölgeye çıkarma
yapıldığını haber alan diğer birliklerin bölgeye yetişmesi için gereken
zamanın kanla kazanıldığını
________________________________
Bir bölgeye çıkarma yapan 2000 kişilik İngiliz ve Fransız bölüğünün o
bölgede bulunan selvi ağaçlarını Türk birliği sandıklarını, hepsinin
kaçarak bölgeyi terk ettiklerini, bu olayın yıllar sonra kendi
raporlarından ve yazılı kaynaklarından öğrendiğimizi, kimsenin nasıl olup
ta 2000 kişinin aynı anda hayaller gördüğünü açıklayamadığını
________________________________
Tüm çıkarma harekatı boyunca İngilizlerin yılan gibi sinsice davranmaya
çalıştıklarını, Başta Anzak birlikleri olmak üzere diğer tüm sömürge
askerlerini hep kendilerine kalkan olarak kullandıklarını Ölümün kesin
olduğu taarruzlarda öncü siper birlikleri olarak hep bu askerlerin kullanıldığını Mel GIBSONun gençlik yıllarında başrol oynadığı Gallipoli adlı sinema filminde bu
konuya inceden göndermeler yapıldığını
________________________________
İngilizlerin tüm savaş boyunca hata üstüne hata yaptıklarını, aptalca
kararlar aldıklarını, emir-komuta zincirlerinde sürekli kopukluklar
olduğunu, verilen önemli emirlerin asla yerine ulaşmadığını, kimden
geldiği belli olmayan emirlerle önemli stratejik hatalar yaptıklarını,
mevzi ve can kaybının bu nedenle çok artığını, İngiliz savaş kaynaklarında,
askerlerin anılarında ve araştırma eserlerinde bunun gibi yüzlerce olay
yaşandığını
________________________________
Gelibolu siper savaşlarının tarihin gördüğü en acıklı savaş olduğunu,
on binlerce askerin savaştığı düşman askerini bir kere bile göremeden can
verdiğini, İngilizlerin tokat üstüne tokat yedikçe Türk siperlerine kurşun
yağdırır gibi bombalar yağdırdıklarını, kolların bacakların havalarda uçtuğunu,
yerin altının ve üstünün sürekli yer değiştirdiğini, her defasına Tamam
bu sefer canlı Türk bırakmadık diyerek saldırıya geçtiklerini, her
defasında Allahtan başka sığınacak hiçbir şeyleri kalmamış Mehmetlerin
kabus gibi tekrar tekrar karşılarına çıktığını
________________________________
Savaş istatistiklerine göre bir m2ye 6000 mermi düştüğünü, bu oranın dünya
savaş tarihinin en yüksek oranı olduğunu Havada iki merminin çarpışma
ihtimalinin 600 milyonda bir olduğunu, bu çarpışan mermilerden Çanakkalede
onlarca bulunduğunu Savaş Gazilerinin Cehennem diye bir yer vardır
Biz orayı gördük dediklerini
________________________________
Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak
cepheye koştuklarını, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir
saldırıda İngiliz makinelisi ile biçildiğini, Olayı
gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman
Çanakkaleden bahsedilse hüngür hüngür ağladığını
________________________________
Darül Fünunun tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için o sene hiç mezun
vermediğini
________________________________
Gömülemeyen ölülerin on binleri bulduğunu, ortalığın kokundan ve sineklerden
geçilmediği, domuzun bile yaşamayacağı şartlarda askerlerin savaştığını,
ilk ateşkesin dostluk gösterisi değil, şartların her iki taraf için de
artık kaldırılamayacak kadar ağırlaştığı için zorunlu olarak alındığını
İki tarafın askerlerinin o gün arkadaşlık yaptıklarını, birbirlerine
cigara, yiyecek ve tespih, yüzük, rütbe gibi ufak tefek hediyeler
verdiklerini, bu manzarayı gören bir Türk Subayının gören insanın
zalimleşeceğini, bir zaliminde insanlaşacağını ifade ettiğini
________________________________
Ortalığı basan sinekler yüzünden hiçbir yiyecek maddesinin birkaç tane
sinek yutmadan yenilemeyeceğini, Salgın hastalıkların da savaş kadar can
aldığını, bir İngiliz askerinin hasta arkadaşını büyük abdestini yapmak
için tuvalet çukuruna girerken gördüğünü, oradan çıkmayınca çukura
koştuğunu, hasta askerin bayılarak pisliklere batmış olduğunu,
arkadaşlarının ise onu yukarı çekemeyecek kadar güçsüz kalmış olduklarını,
bu hasta askerin kendi pisliğinde boğularak can verdiğini Çanakkale
savaşlarına daha önce hiç bilinmeyen zeka ürünü hileler ve aldatmacalara
başvurulduğunu, Türklerin soba borularından top bataryaları yaptığını ve bu
şaşırtmacanın işimize çok yaradığını, askerlerin Tahta düzenekler yaparak
siperden hiç çıkmadan tüfek atışı yapabildiklerini, bomba fırlatan düzenekler yapıldığını, İngilizlerin Türk topçusunu yanıltmak ve zaten az olan mühimmatı boşa harcatmak için tahtadan kocaman gemiler inşa edip yüzdürdüklerini Toprağın altında bile savaş olduğunu, her iki tarafın tüneller açarak düşman siperlerinin altına kadar gelip patlayıcı yerleştirdiklerini, bu şekilde iki tarafın da çok kayıp verdiğini
________________________________
İkinci çıkarmadan önce İngilizlerin komutanlarını değiştirdiğini, yeni
gelen Sopfordun emekli bir asker olduğunu, çıkarma yapıldıktan sonra uzun
zamandır Geliboluda bulunan tüm subay kadrosunun şiddetli itirazlarına ve
Hemen şimdi saldırırsak Türkleri arkadan çevirip bu işi bitiririz, bu
tepeler bomboş önerilerine karşın büyük bir aptallık yaparak Yoldan
geldik yorgunuz Bugün dinlenelim, yarın rahat rahat savaşırız diyerek
askerlerine dinlenme emrini verdiğini, çıkarma yapan askerlerin bomboş
tepeler önünde gün boyu denize girerek eğlendiğini, mangal yaparak keyif
yaptığını
________________________________
Bu sırada çıkarmayı haber alan Esat Paşanın Yarımadanın öbür ucunda
bulunan birliğe düşmanı karşılama emrini verdiğini, bu komutanın ise Askerlerim günlerdir uykusuz ve yorgun Bu şartlar altında yarımadayı yürüyerek geçemeyiz itirazını anında o subayı görevden alarak cevaplandırdığını, yerine Anafartalar Grup komutanı olarak Mustafa KEMALi görevlendirdiğini, aç, yorgun ve sefil Mehmetlerin Mustafa KEMALin arkasından 20 saat yürüdüğünü, bu sırada İngiliz askerlerinin kıyıda mangal ve piknik yaparak dinlendiklerini, bu iki zıt ve mantıksız şartları yaşan birliklerin sabah güneşinde karşılaştıklarını, Türk askerinin mermiyle, mermi bitince süngüyle ve daha sonra kendini uçurumdan aşağı atarak vatan toprağına yapılan son saldırıyı da durdurduğunu, Conkbayırının 24 saat içinde 7 kere el değiştirdiğini, bunun bir savaş değil, boğuşma olduğunu, sonunda İngilizlerin ne yaparlarsa yapsınlar bu işi başaramayacaklarını anladıklarını, İngilizlerin ve tüm işbirlikçilerinin bu işten vazgeçme kararı aldıklarını, Çanakkale seferinin son direnişinin ileride vatanı bir kere daha kurtaracak ve Cumhuriyeti kuracak olan genç liderimizi tüm dünyaya tanıttığını Müslüman ülkelerde Mustafa KEMALin kahraman ilan edildiğini, kartpostallarının ve posterlerinin kapış kapış satıldığını
________________________________
Mustafa Kemalin Anafartalarda yaralandığını, kalbinin üstünde bulunan cep
saatinin parçalandığını ve şarapnel parçasının derine girmesini
engellediğini, bu yaranın aylarca kapanmadığını, Mustafa KEMALin askerin
morali bozulmasın diye bu olayın tek şahidine sus emri verdiğini, daha
sonra Liman Paşaya parçalanan saatini hatıra olarak verdiğini ve Liman
Paşanın çok şaşırıp heyecanlandığını ve kendi altın köstekli cep saatini
Mustafa KEMALe hediye ettiğini
________________________________
Çanakkalede doktorların askerlerden daha çok yorulduğunu, binlerce
yaralıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, Ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmediğini ve kurtulma şansı olanlara öncelik verildiğini, Bir Türk doktorun önüne kendi oğlunun getirildiğini, Kurtulma şansı yok diye oğlunu tedavi etmediğini, hemen bir sonraki yaralıyı istediğini, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabildiğini ve o zaman oğlunun mezarına gidebildiğini
________________________________
İngilizlerin kendi ifadelerine göre mükemmel bir geri çekilme planı
yaptıklarını, hiçbir kayıp vermeden çekip gittiklerini, onların ifadesine
göre Türklerin hiçbir şeyden haberinin olmadığını ama yine kendi
yalanlarını kendi kaynaklarından suratlarına tükürürcesine, ger çekilme
esnasında bizim siperlerden onların siperlerine üzerine kağıt sarılmış bir
taş fırlatıldığını, bu kağıtta düzgün bir İngilizceyle Gittiğinize
üzülüyoruz, Süveyş Kanalında Görüşürüz yazdığını Bu olayın, geri
çekilmeden Türklerin haberleri olduğunu ama artık savaşamayacak kadar yıpranmış olduklarını ispatladığını Okuma yazma oranının yüzde beşlerde olduğu bir dönemde bizim Çanakkaleye hangi yetişmiş evlatlarımızı yolladığımızı ve memleketin en az 100 yılını bozuk para harcar gibi harcadığımızı
________________________________
Gelibolu topraklarına çıkıp, Marmara denizini görebilen sadece tek bir
İngiliz askeri olduğunu, bu askerin aslen İrlandalı olduğunu, Türk askerini
şaşırtmak için gece kumsala tek başına çıkıp bir sürü meşale yakarak
çıkarma sanki oraya yapılıyormuş gibi bir kandırmaca yapmaya çalıştığını,
bu askerin daha sonra yolunu kaybederek yarımadanın çok içerisine kadar
girdiğini, daha sonra bir şekilde dönerek kurtulduğunu, bu olayın yıllar
sonra askeri günlükler okununca öğrenildiğini
________________________________
Savaşta Türk ordusunun tek bir pırpır uçağı olduğunu, bu uçağın arada
sırada askere moral vermek için uçtuğunu, bu uçağın tüm birliklerimizin sevgilisi olduğunu ve ona Tek Kuyruk adını taktıklarını
________________________________
Savaşın özellikle sonlarına doğru ordunun istihkakları azalttığını, askere
günde sadece yarım ekmek verilebildiğini, bu ekmeğin de taş gibi kuru
olduğunu Açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetlerin ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalıştıklarını Eğer fedakarlık buysa bizim bildiğimiz hiçbir fedakarlığın fedakarlık olmadığını
________________________________
Medeniyetin öncüsü İngilizlerin beyaz bayrak sallayan Türk askerlerini
kurşuna dizdiğini, esir askerlerimizi tahta barakalara doldurarak
diri diri yaktıklarını Esir alınan aç Türk esirlere maymunlara fıstık atar gibi yiyecek kırıntıları atarak eğlendiklerini Türk askerinin savaşta silahsız düşman askerini öldürmediklerini hayretle gördüklerini, bu sayede çok sayıda İngiliz ve Anzakın ölümden döndüğünü, bunlardan birinin sonraki yıllarda İngiltere Genel Kurmay Başkanı olduğunu, bu adamların insanlık adına ne varsa Çanakkalede bizden öğrendiğini, savaşın sonlarına doğru az da olsa evcilleştiklerini, Çanakkale ile yapılan her belgeselde bu temanın abartıyla işlendiğini, bu savaşın kendilerine de
büyük pay çıkararak ve yaşadıkları ağır yenilgiyi psikolojik olarak örtbas
etmek için yapılan son centilmen (!) savaş olduğunu utanmadan söylediklerini, Türk kökenli yapılan belgesellerde inanılmaz bir İngiliz
yalakalığı yapıldığını, Hiçbir belgeselde Çanakkalede yaşanan olayların
sansürsüz ve adam gibi anlatılmadığını
________________________________
İngiltere ve Avustralyanın aradan bu kadar yıl geçtikten sonra
Gelibolunun küresel miras olduğunu ve uluslar arası toprak sayılmasını
istediklerini, kendi şehitliklerinin olduğu bölgelerin ise kendi toprakları
olarak kabul edilmesini istediklerini
________________________________
Anzak günü olarak kutlanan 25 Nisanda TVlerde Anzak törenlerinin en ince
ayrıntısına kadar anlatıldığını, aynı gün yapılan bu memleketin gerçek
sahibi her görüşten Türk gençlerin 20 bin kişilik yürüyüşünün ise Türk
TVleri tarafından sansürlendiğini, gösterilmediğini, Atatürkün
Çanakkalede emperyalizme attığı tokat cezalandırılırcasına kendisinden
kerhen (zoraki) bahsedildiğini
________________________________
Çanakkale deniz zaferinin 91 Anma yıldönümü olan 18 Mart Gecesi, Biri
hariç hiçbir ulusal kanalın adam gibi bir yayın yapmadığını, bu kanalın
yayınladığı belgeselin ise prime Time bitiminden sonra (24:00)
yayınlandığını Diğer TVlerin belgesel ya da tartışma programı yapmak
yerine magazin, eğlence, yarışma ve dizi film gösterimi yaptıklarını Bu
konuyla ilgili yayın yapan diğer TVlerin ise marjinal çizgiye sahip ulusal
ölçekli kanallar olduğunu Gazetelerin ise
konuya lütfen değindiklerini
________________________________
Çanakkale savaşının sonuçları itibariyle hiçbir savaşla kıyaslanamayacak
kadar Dünyayı etkilediğini, Bir çok ülkede politik gidişi etkilediğini,
özellikle Rusyada Bolşevik devrimine yol açtığını Yarım milyon cesedin
ise Geliboluda toprağın kimyasını değiştirdiğini ve yeşillendirdiğini
Hâlâ toprağın altında kemikler, boş mermi kovanları ve patlamamış top
mermileri çıktığını
________________________________
Tarihin en büyük teknolojisine ulaşan ve teknolojiyle her şeyi
halledeceklerini zannedenlerin tarihin en büyük yenilgisini aldıklarını
Göğüs göğüse hiçbir çarpışmayı kazanamadıklarını Torunlarının güya
bundan ders çıkarıp şimdi uzun menzilli silahlar yaptıklarını, uzaktan
kumanda ile savaştıklarını, hiçbir uçaksavarın vuramayacağı yükseklikten
uçan ve bombalar atan uçaklar yaptıklarını, Irakta bu silahlarını
denediklerini Ne var ki göğüs göğüse çarpışmaya giriştiklerinde gene çuvalladıklarını, teknolojinin bir kere daha mağlup olduğunu
________________________________
Ayrılırken hırsını alamayan İngiliz ve Avustralyalı askerlerin ölü Türk
askerlerinin kafataslarını keserek ülkelerine götürdüklerini Bu
yenilgiyi asla unutamayacaklarını, Bir gün mutlaka buraya yeniden
geleceklerini Biliyor muydunuz?Bilmiyorduk tabi Nereden bileceğiz
ki? Ders kitaplarında yazmıyordu Öğretmenlerimiz bahsetmediler Gazeteler
yazmadı
________________________________
Şu anda televizyona bakıyorum Bir manken hanım kızımız sevgilisinin cipine
binerken müthiş bir frikik vermiş Kameralar zoom yapıyor Görüntü
büyüyor Hayatımız bu ekran ve görüntü tüm ekranı kaplıyor, hayatımızı
kaplar gibi Uzaklarda bir yerlerde soğuk bir rüzgar esiyor Ağaç dalları
sallanıyor, yapraklar hışırdıyor, Bir köpek uluması geliyor bir
yerlerden Yerin altından iniltiler geliyor sanki Yolcular artık
durmuyor gelip geçtikleri ve bir devrin battığı bu yerlerde
Toprak üzgün, sükunetini koruyor Belli ki bağrında yatanları düşünüyor Ve
Mehmetlerin kemikleri sızlıyor, sızlıyor, sızlıyor









Bir Devrin Battığı Yer
Her ne kadar, teşebbüsün muvaffak olabilmesi için, deniz ve kara kuvvetlerinin birlikte hareket etmesi ve darbenin bir baskın şeklinde olması gerektiğini ileri sürenler olmuşsa da, Çanakkale seferine, donanmanın boğazı zorlaması ile başlanmış, bunda muvaffak olunamayınca, tahkîmâtı karadan düşürmeye teşebbüs edilmiş, yakın Balkan harbinin intibâlarına dayanılarak, Türklerin ciddî bir mukâvemette bulunamayacakları farz olunmuştu. Bu tahmînlerin ne kadar yanlış olduğu çabuk meydana çıktı ve İngilizlerin "Gelibolu seferi" dedikleri Çanakkale Savaşları, 1915 yılında, buraya sevk edilen itilâf kuvvetlerinin süratle yıpranarak, geri çekilmeleri ile sona erdi.
1- Giriş... 1914-1918 de Türkiyenin de merkezî devletler yanında harbe girmesi üzerine, bir yandan Ruslara yardım etmek, diğer yandan Garp cebhesinin üzerindeki Alman baskısını azaltmak maksadı ile İngiliz devlet adamları, donanmanın yardımı ile, Osmanlı İmparatorluğunu, en zayıf bir yerinden vurmayı düşündüler. Yakın Doğunun hassas noktası olan Istanbul u zabt etmek üzere, Çanakkale boğazı zorlanacak olursa, yalnız Rusların karşılaştıkları güçlükler azaltılmakla kalmayıp, Rusya ile doğrudan doğruya temâsa gelineceği, Süveyş kanalı ve Mısır üzerindeki tehdîtlerin ortadan kalkacağı, tereddütlü bir siyâset uygulayan eden Balkan devletlerinin itilâf cebhesine katılacağı ve bu suretle, bir çıkmaza girmiş gibi görünen harbin gidişi üzerinde büyük bir tesîr oluşacağı fikri hâkim oldu.
2- Savunma düzenlemesi... İki sâhili tepelerden oluşan dar ve dolambaçlı boğaz, savunmaya pek elverişli bulunduğundan, iyi tabya edilmiş toplar, bol cephâne ve sağlam piyâde mevzileri sâyesinde, hemen hemen ele geçirilmez bir hâle getirilebilirdi. Fakat 1914 Ağustosunda boğazın tahkîmâtı, kuvvetli bir donanmanın tecâvüzüne dayanamayacak kadar zayıf görünüyordu. Dış savunma denilen tahkîmât, Sedd-ül bahir ve Kum Kaleye konmuş 20 toptan ibâret olup, bunlardan yalnız dördünün son menzili 14.800 m., diğerlerininki ancak 7.500 m. idi. Ara savunma mevzileri bu sırada hemen tamâmiyle boştu. Elde mevcût bütün toplar, boğazın en dar kısmı olan iç savunma tertîbâtında toplanmıştı. 15-35,5 cm. çapında bulunan 78 toptan yalnız 18inin son menzili 14.800-16.900 m. arasında idi. Cephâne son derece kıt olduğu gibi, silâhların kifâyetsizliği, katî savaşın boğazın içinde yapılmasını zarûrî kılıyordu. Bu bakımdan 1914 yılında, Ağustos ile Kasım ayları arasında, bâzı düzenlemeler yapıldı. Ara savunma sâhasına bataryalar yerleştirildi ve boğazın aşağı kısmı mayın (sâbit torpil) hatları ile kapatıldı.
3- Boğazın denizden zorlanması... Harb îlânından bir kaç gün sonra (3 Kasım 1914) İngiliz abluka filosu, boğazın dış istihkâmlarını topa tuttu. Bombardıman kısa sürmekle beraber, Sedd-ül bahir istihkâmları alt-üst olmuştu. Sonradan tabyalar tâmîr edildi ise de, bunların kuvvetli bir donanmaya karşı koyamayacağı anlaşıldığından, kuvvetleri arttırılmadı. Diğer yandan, mayın hatlarının varlığına rağmen, düşman deniz altı gemileri boğaza sokulabiliyor (13 Aralık 1914te, 1876 İngiliz yapımı Mesûdiye zırhlımız Sarısığlar koyunda demirli hâlde iken torpillenerek batırılmıştır. Gemi kumandanı Beşiktaşlı Ârif Nebî Beğ, 10 subay ve 27 er şehit olmuşlardır.) ve hattâ Marmaraya girerek, gemileri batırmak sûretiyle, Istanbuldan Çanakkaleye asker ve levâzım nakline engel oluyorlardı. Başa dön
Nihâyet Amiral Carden kumandasında bir müttefik filosu Cevad Paşanın kumandası altında bulunan Çanakkale istihkâmlarına karşı harekete memûr edildi. Harb plânı ilk safhada dış istihkâmların düşürülmesini hedefliyordu. Taarruz 19 Şubat 1915te başladı. Dış tabyalar, top ateşi ile tahrîb edildi. 26 Şubat ile 4 Mart arasında Sedd-ül bahir ve Kum Kaleye filodan düşman müfrezeleri çıkarılarak, tahrîb işi tamamlandı. Büyük bir deniz hücûmu, Carden in yerine gelmiş olan Amiral J. M. de Robeck kumandasındaki İngiliz ve Fransız harp gemileri tarafından 18 Mart 1915te yapıldı. Düşmanın gâyesi boğazın orta kısmındaki tabyalar ile mayın tarlalarını koruyan bataryaları susturmaktı. Bundan sonra mayın tarayıcılar donanmaya yol açacaklar, harp gemileri de boğaza girerek, iç istihkâmları yakın mesâfeden tahrîb edecek ve buradaki torpiller de temizlendikten sonra, Marmaraya geçmek imkânı elde edilmiş olacaktı. Plânlarının esâsı, savaş gemilerinin torpilden temizlenmiş sâhada kullanılması idi. Bunun için boğazın aşağı kısmını dikkatle taramışlardı. Fakat 17/18 Mart gecesi Nusret mayın gemisi, Mayın Kumandanı Yeniköylü Hâfız Nazmî Beğ ve Süvârî Tophâneli kolağası Hakkı Beğin kumandasında, boğaza giren donanmanın dönüş manevrası yaptığı Karanlık Limanın yukarı kısmına elde kalan son 20 torpilden oluşan bir mayın hattı döşemişti. 16 harp gemisi (18 büyük zırhlı, bir çok muhib ve denizaltı *), 18 Mart sabahı saat 11de üç filo hâlinde boğaza girip, tabyalara karşı şiddetle ateş açtı. İngiliz filolarına Amiral Robeck, Fransız filosuna ise Amiral Guépratte kumanda etmekte idiler. Düşmanın 316 (506 *) topuna Türkler 93 (150 *) topla karşılık veriyorlardı. Karadan yapılan karşılık zayıf kalıyordu. Saat 14te Çanakkale ateşler içinde kalmış, tabyalar ile telefon irtibâtı kesilmiş, topların bir kısmı tahrîb edilmiş, bâzıları toprağa gömülmüş ve kamaları sıkışmış olduğundan, ateş çok zayıflamış bulunuyordu ki, öncülük etmiş bulunan Fransız gemileri, nöbet değiştirmek üzere, manevra yaparlarken, Bouvet zırhlısı, bir torpile çarparak 600 mürettebâtıyla birlikte battı. Yerlerini almaya gelen İngiliz gemilerinden Irresistible, iki saat sonra aynı âkıbete uğradı. Onun yardımına koşan Ocean suların dibine gömüldü ve Inflexible zırhlısı da ağır sûrette yaralandı. Bundan başka, Fransızların Suffren ve Gaulois zırhlıları da, top mermisi isâbeti ile, büyük hasâra uğramışlardı. Bunun üzerine düşman donanması geri çekilmeye mecbûr kaldı. Bu suretle Cevad Paşa emrinde Çanakkale istihkâmları müttefik donanmasına karşı tam bir galebe kazanmış oldu. Onların ağır zâyiatına karşılık (2000 küsûr), Türklerin kaybı, bir cephânelik, bir ağır top, 25 şehit (3 subay, 22 er) ve 61 yaralı (2 subay, 59 er) dan ibâret idi. (Bizim zâyiâtımız 44 şehit, 70 yaralı ve 8 toptan ibârettir. 22 şehit ve 74 yaralıdan da bahsedilir. 8 toptan 6sı sonradan tâmir edilmiştir. *) 18 Mart hücûmunun uğradığı bu âkıbet, karadan yardım görmedikçe donanmanın boğazı geçemeyeceğini meydana çıkarmış oldu. Bundan sonra boğaz bir daha denizden zorlanmadı ve deniz hücûmu ile karaya çıkış arasında 5 hafta geçmesi de, Türklere vakit kazandırdı.
4- Kara savaşlarına hazırlık... Deniz hücûmunda uğradıkları başarısızlık itilâf devletlerini karadan taarruza geçmeye sevketti. Bunun üzerine, Akdeniz müttefik kuvvetleri baş kumandanlığına tâyin edilen Sir Ian Hamiltonun emrine verilmiş 75.000 kişilik bir ordu adalara yığılmaya başladı (umûmî karargâh Limni adasında Mondros limanı ). Bu ordu, Arı burnu cebhesine çıkartılacak Avusturalya Yeni Zelanda kolordusundan (General Birdwood), Sedd-ül bahir kesimine çıkartılacak İngiliz (General Hunter Weston) ve Fransız (General dAmade, sonra General Gouraud ve onun yaralanmasını tâkiben General Bailloud) kuvvetlerinden oluşuyordu. Bunlara karşı takrîben 80.000 kişilik Türk kuvveti. 5. Ordu (5inci Ordû-yı Hümâyûn) adı altında toplanarak, 24 Martta Alman Mareşali Liman von Sanders Paşanın (Limon Paşa) emrine verildi. Bu kuvvetlerin kumandanları şu zâtlar idi: Bolayır berzâhı civârındaki 5. ve 7. Fırkaların kumandanları Miralay van Sanderstern ve Remzi Beğ, Gelibolu yarım adası üzerindeki 9. Fırka kumandanı Kaymakam Sami Beğ; 19. Fırka (ordu ihtiyâtı olmak üzere, Bigalı civârında) kumandanı Kaymakam Mustafa Kemâl Beğ; 2. Fırka kumandanı Kaymakam Refet Beğ. Liman von Sanders bu kuvvetleri, her tarafa dağıtmak yerine, îcâbında derhâl harekete geçecek şekilde, toplu bulundurdu ve sâhile ancak ileri karakollar yerleştirdi.
İtilâf seferî heyeti baş kumandanlığı, itinâlı bir tetkikten sonra, iki cebhe üzerinden harekete geçmeye karar vermişti. 29. İngiliz Fırkası ve Fransız kuvvetleri yarım adanın güney ucunda 4 yerde karaya çıkacak, ilk hedef olarak, Alçı Tepeyi alacak ve sonra Kilitbahir üzerine yürüyecekti. Kaba Tepe kuzeyine çıkartılacak Avustralya-Yeni Zelanda kuvvetleri de boğazın dar kısmına doğru katî bir hamle yapacaklardı. Bu kuvvetler çıkartılırlarken Beşike Limanında ve Bolayır berzâhında şaşırtma hareketleri yapılacak ve Fransız kuvvetleri tarafından da Kum Kale civarında bir oyalama muhârebesi verilecekti.
5- Kıyıda savaşlar... Çıkartma hareketleri: 25 Nisan 1915 sabahı erkenden başladı. Anadolu kıyısında Kum Kaleye çıkarılan 3 Fransız müstemleke taburu oradaki bölük tarafından karşılandı. Fransızlar, Kum Kaleyi ele geçirdiler ise de, Yenişehire doğru ilerleyemediler, gittikçe artan tazyik karşısında, 26/27 Nisan gecesi burayı terk edip, çekildiler ve karşı sâhile çıkarılmış bulunan esâs kuvvetlere katıldılar. Buradaki iki günlük çarpışmalarda Fransızların 780i (778 *) telef olurken Türkler 1.750 şehit verdiler. Başa dön
Sedd-ül bahir kıyılarındaki çıkartma, sâhili delik deşik ettiği hâlde, Türklerin mâneviyatını sarsamayan şiddetli bir topçu ateşinden sonra, yapıldı. İlk gün Morto limanı kıyısına çıkan Fransız kuvvetleri ile Teke burnunun iki tarafına çıkarılan İngiliz müfrezeleri, oldukları yerden ileri gidemediler. Sedd-ül bahire gelen İngilizler, kale harâbeleri arasında gizlenen bir iki ağır makinalı tüfekle donatılmış Türk kuvvetleri tarafından karşılandılar ve akşama kadar 300 zâyiat verdikleri hâlde, bir adım ilerleyemediler. Batıda Zığın-Dere civârına çıkarılan 2 tabur, acele yetişen Türk kuvvetlerinin baskısı ile, burayı terke mecbûr oldu. Arı burnunun hemen Güneyindeki koya çıkan düşman kolordusuna (Australian and New Zeeland Army Corps ) ilk harfleri ile, İngilizler tarafından ANZAC (Anzak) denilmiş ve bu cebheye de kendilerince aynı ad verilmiştir. İşte bu Anzaklar 25 Nisan sabahı saat 04:20de ilk kâfile olarak 1500 kişiyi karaya çıkardılar. Bu cebhedeki gözetleme postalarımız geri çekilmeye mecbûr kaldıklarından her ne kadar 27. Alayın yetişmesi ile, düşmanın ileri hareketi bir az geciktirilmiş ise de, vazîyet endîşe verici idi. Çünkü düşmanın 2500 kişilik öncü kuvveti, ardından da asıl kuvvetinin 4000 kişisi de karaya çıkmıştı. Bu kuvvete karşılık Türk birliği sâdece bir taburdan ibâretti. Bu tabur düşmanı oyala mümkün olduğunca ağır geri çekilmeye başlamıştı. İşte o arada 19. Fırka kumandanı Kaymakam Mustafa Kemâl Beğ, taarruzu haber alınca, asıl tehlikenin nerede olduğunu derhâl kavradı. Emir beklemeksizin, ihtiyâtta bulunmasına rağmen, fırkasının yine de büyük kısmını Bigalıda ihtiyâtta bırakarak, fırkanın 57nci Alayı ile birlikte düşmandan önce Conk Bayırına geldi. Koca-Çimen tepesi istikâmetinde hemen mukâbil harekete geçti ve düşmanı durdurdu. Bu davranış 57nci Alayın cebheye tam intikâli için gereken zamânı kazandırmıştı.
6- Çıkartmadan sonraki savaşlar...
a- Düşman 25 Nisanda güney cebhesi olan Sedd-ül bahire biri Fransız, ikisi İngiliz olmak üzere 3 fırka ile (40.000 kişi) çıktı. Bu çıkartmayı 6 zırhlı, 4 kruvazör ve pek çok sayıda muhrib denizden top atışı ile desteklediler. Bu destek ile fırkalar 5 noktadan (Zığındere, Tekeburnu, Tekekoyu, Ertuğrulkoyu, Morto limanı) karaya çıktılar. Güney cebhesindeki Türk kuvvetleri 26ncı Alayın sâdece iki taburu, bir jandarma taburu, bir istihkâm bölüğü (toplam ve yaklaşık 3.000 kişi) ile 24 toptan ibâretti. Makinalı tüfeğimiz hiç yoktu. Bu kuvvet düşmanın insan yüklü birkaç şalopesini batırdı ve Ertuğrulkoyuna yapılan ilk ihrâcı önledi. Düşmanın karaya çıkışından sonra ilk saftaki bölüğümüz en az 8-10 tabur düşmanla saatlerce boğuştuktan sonra geri çekildi. 26ncı Alay kumandanı Kaymakam Kadri Beğ ve onun bir avuç askeri o gün dillere destan bir kahramanlıkla düşmanı durdurmayı başardılar.
Güney (Sedd-ül bahir) cebhesinde düşman ilk defa 26 Nisanda taarruza geçti ve zayıf kalmış ve yıpranmış olan savunma kuvvetlerimiz ilkin geri çekilmeye mecbûr oldu ise de, sonra bir karşı taarruz ile düşmanı püskürttü. 26 Nisan taarruzunda düşmanın 35-40 taburluk kuvvetine karşılık Türklerin sâdece 9 taburu vardı. 1 Mayısa kadar buraya gelen takviyelerle Türk kuvvetleri 19 tabura yükselmişti. Türk kuvvetleri 1/2 ve 3/4 Mayıs geceleri düşmanı denize dökmek üzere, karşı taarruzlar yaptılarsa da, geçen süre içinde takviye edilen ve donanmasının büyük yardımından faydalanan düşman, esâs mevzilerinden çıkartılamadı. Bunu 6 Mayısta başlayan ve 9 Mayısta sona eren İngiliz-Fransız taarruzları tâkib etti. Savunma durumumuz hiç elverişli değildi. Topçu kuvveti pek az olduğu gibi, tahkîm mâlzemesinin eksikliği esâslı savunma mevzileri hazırlamaya engel oluyordu. Geceleyin yapılan siperler, gündüzün donanma ateşi ile yıkılıyordu. Türk askeri açık arâzîde ve üç taraftan donanma ateşi altında, emsâlsiz bir savunma savaşı yaptı ve 3 gün süren taarruz, hedefine varamadan kırıldı. 15 Mayısta ise Türk kuvvetleri bir karşı taarruz ile mühim bir tepeyi ele geçirdiler. 22 Mayısta Fransızlar sol cenâhımıza hücûm ettilerse de bu taarruz da kırıldı. Bu hücûmun bilançosu 2000 küsûr düşman telefâtına karşılık 43 şehit ve 427 yaralıdır. Düşman 4 ve 5 Haziran taarruzlarında takviyeli 5 fırka ile (65.000 kişi) 37 taburluk (25.000 kişi) Türklerin üzerlerine geldiler. Bu taarruzda 12.000 (düşman telefâtı 7.500, Türk kaybı 9.000 şehit *) şehit verdikse de taarruzu kırmayı başardık. İngilizlerle çarpıştığımız ve 28 Haziranda başlayıp 5 Temmuzda biten Zığındere savaşlarında da düşman taarruzları akâmete uğratıldı. Bu süre içinde de Türkler 14.000 zâyiât verdiler. 12/13 Temmuz günlerinde Kerevizdere mevkiinde 2 Fransız ve 1 İngiliz fırkasının savletleri de kırılarak başarısızlığa uğratıldı. Bu vuruşmada düşmanın 3.840 telefâtına karşılık Türkler 9.822 zâyiât verdiler. Düşman 6 Ağustosta başlayıp, 8 gün süren diğer bir taarruzundan da sonuç alamadı. Bundan sonra Güney cebhesinde siper savaşları devâm etti. Cebhenin Doğu kısmında bulunan Fransız kuvvetleri Kereviz Dereyi aşamadıkları gibi, bunların solundaki İngiliz kuvvetleri, seferin sonuna kadar, Alçı Tepeye ve sâhilden 4 km. içerideki Kirte köyüne bile varamadılar. Güney cebhesi, Vehib Paşanın (Esad Paşanın kardeşi) kumandası altında idi. Bu cebheye bir müddet Weber Paşa da kumanda etmiştir. Bu Güney grubu savaşları aralıksız 236 gün sürmüştür.
b. Kuzey cebhesinde (ki bu cebhede evvelce Esad Paşa, daha sonra Ali Rıza Beğ Paşa kumandanlık etmiştir) karaya çıkan kolordunun ilk kademesi, 25 Nisan sabahı, harp târîhimizde Kemal Yeri adı ile anılan mevkie kadar ilerlemiş ve ertesi gün taarruza geçmişti. 27 Nisanda bir cebel bataryasının korumasındaki yaklaşık 4500 kişilik Türk kuvvetleri 12.000 kişilik Avustralya fırkasına, karşı taarruz yapmıştı. 28 Nisanda düşmanın mukâbelesi tâkip etmişti. İki taraf da, bu kanlı savaşlarda bir kaç yüz metre ilerlemekten başka bir şey yapamadılar. 2 Mayısta karşılıklı yapılan taarruzlar da bir netice vermedi. Kumandanlık önce Arı burnundaki düşmanı tamâmen etkisiz hâle getirdikten sonra ağırlığı güney cebhesine kaydırma karârı aldı. Mareşal von Sanders Istanbuldan yeni gelen 2nci Fırka ile 42.000 mevcutlu bir Türk kuvvetini 18/19 Mayıs gecesinde taarruza sevketti ise de, dar sâhil şeridi üzerinde tutunan Anzak kuvvetleri, denize dökülmemek için, şiddetli bir savunma yaptılar. Bu taarruzda Türk zâyiatı 10.000i (3.000 şehit, 6.000 yaralı *) aşıyordu. Bundan sonra bu cebhede de siper muhârebeleri devâm etti. Düşman başkumandanlığı, bir netîce alabilmek için, büyük takviyeler getirtip, bunların bir kısmını Arı burnu cebhesine çıkararak, yarımadanın kilit noktası olan Koca Çimen tepesine taarruz etti; diğer kısmını da Türkleri arkadan çevirmek maksadı ile daha kuzeyde Suvla limanı sâhillerine çıkardı. Bu arada Güney cebhesinde başarılı olamayacaklarını anlayan İngilizler ve Fransızlar, birliklerinin ağırlıklarını Anafartalara nakletmişler ve üçüncü bir cebhe açmışlardı. Böylece gizlice 17.800 kişi ile takviye edilen İngiliz ordusu, 6 Ağustosta, Anzak cebhesinin Güney ucunda (Kanlı Sırt) taarruza başladı; Taarruz, 6/7 Ağustos gecesi, hedefi Koca Çimen olmak üzere, daha Kuzeye yayıldı. Aynı gece, General Stopford emrine verilmiş olan 9. İngiliz kolordusunun Anafartalar kıyısında (Suvla limanı ve civârı) ihrâca başladığı haberi geldi. 4 gün süren Koca Çimen taarruzu, Miralay Mustafa Kemâl Beğin kumandasındaki kuvvetler ile, Conk bayırında durduruldu ve 9 Ağustos akşamı bizzat bu cebheye gelen kumandan, ertesi sabah, topçu desteği olmaksızın iki yandan yaptırdığı süngü hücûmu ile düşmanı geriye attı. Bu savaşta İngilizlerin 12.000 telefâtına karşılık biz 18.000 şehit verdik. Anafartalar önünde açılan yeni cebheye gelince, 6 Ağustos gecesi 20 tabur (13.000 kişi) 24 toptan oluşan İngiliz birlikleri üç noktadan karaya çıktılar. 7 Ağustos günü İngiliz kuvvetlerinin toplamı 26.750 kişiyi bulmuştu. Buna karşılık burayı tutan 2,5 taburluk Türk kuvveti, düzenli bir şekilde adım adım güneyde Ismailoğlu tepesi ile kuzeyde Kireç Tepeye çekilmiş ve Bolayır civârındaki 2 fırkamız da, cebrî yürüyüşle, cebheye yetişmişti. Düşman kuvvetleri, karşıdaki tepeleri tutmak üzere, derhâl harekete geçecekleri yerde, sâhile yapışıp kalmışlardı. 8/9 Ağustos gecesi Mustafa Kemâl Beğ, bütün Anafartalar grubu kumandanlığına tâyin edildi ve ertesi sabah yaptığı karşı taarruz ile, düşmanı olduğu yere mıhladı. 12 Ağustosta yeni ihrâc edilen 54üncü düşman fırkasının yaptığı taarruz da bir sunuç vermedi. Üstelik fırkanın 1inci Alayı da esîr edildi. 21-22 Ağustosta General Hamiltonun yönetiminde yapılan takviyeli taarruzda da başarılı olunamadı. Bu taarruzda 7.500 İngiliz telefâtına karşılık Türkler 3.300 şehit verdiler. Bundan sonra çıkarma kuvvetlerinin bütün hücûmları neticesiz kaldı. General Stopford azledildi. Artık Anafartalar cebhesinde de siper savaşları sürüp gitti. Düşman kuvvetleri, kıyıdan itibâren, en fazla 4 km. ilerleyebilmişlerdi. Arı burnunda ise, düşmanın ileri siperleri kıyıdan ancak 1 km. içeride idi. Anafartalar cebhesi kumandanlığında bir aralık vekâleten Fevzi Paşa (Mareşal Fevzi Çakmak) da bulunmuştur. Bu kuzey grubu savaşları aralıksız 136 gün sürmüştür.
7- Son safhalar ve düşmanın çekiImesi... Çanakkale savaşlarının son safhası, bâzen birbirinin çok yakınında, hemen hemen oldukları yerlere mıhlanmış siperlerde karşı karşıya duran kuvvetler arasında yapılan mevzi çarpışmaları şeklinde oldu. Her iki taraf da büyük mahrûmîyet ve meşakkatler içinde ve kahramanca dövüştüler. Ekim ayı ortalarında itilâf kuvvetleri başkumandanlığına getirilen Sir Charles Monro tahliye fikrinde idi. Kasım ayında cebheyi ziyârete gelen İngiltere harbiye nâzırı Lord Kitchener de bundan başka bir çâre bulunmadığı hükmüne vardı. Tahliye işi, çıkartma işine göre, başarıyla ve kayıpsız uygulandı.1915 bahârında parlak ümitlerle ayak bastıkları, fakat elîm başarısızlıklara uğradıkları Gelibolu yarımadası üzerindeki düşman kuvvetleri, 19/20 Aralık 1915 gecesi Anafartalar ve Arı burnu cebhesinden, 8/9 Ocak 1916 gecesi de Sedd-ül bahirden çekilip gittiler.
8- Deniz hareketleri... Savaşların devâmı sırasında kayda değer bâzı deniz hareketleri olmuştur. 12/13 Mayıs gecesi Yüzbaşı Ayasofyalı Ahmed Beğin idâre ettiği Mukâvemet-i Millîye muhribi boğazdan çıkıp, Goliath İngiliz zırhlısını torpil ile batırarak, bu geminin cebhenin Güney yanına ateş etmesini önlemişti. Akdeniz e giren Alman denizaltı gemilerinin 25 Mayısta Triumph ve 27 Mayısta Majestic (her ikisi İngilizlere âittir) harp gemilerini batırması, itilâf donanmasının Mondros limanına kapanıp kalmasına sebeb oldu. Böylece harp gemilerinin askerî hareketlere yardımı da azalmış oldu. Yine sefer sırasında, 8 düşman denizaltı gemisi tahrîb edildi. Almanlar, Çanakkale seferine, teknisyen ve mütehassıs olarak, 500-600 kişi ve denizaltıları ile Balkan yolu açıldıktan sonra da, silâh ve cephâne göndererek yardım ettiler.
9- Sonuç... Çanakkale seferinde itilâf devletlerinin uğradıkları başarısızlığın sebepleri araştırılırken, harekâtın iyi hesaplanarak hazırlanmamış olması, kara ve deniz kuvvetlerinin istedikleri kadar cephâne bulamaması, kumandanların çoğunun tecrübesizliği ve bir kısım kuvvetlerin görgüsüzlüğü, taarruzun baskın özelliğini kaybetmiş bulunması, arâzînin tanınmaması v.b. ileri sürülmekte ise de, en ağır basan sebeb, şübhesiz ki, Türk askerinin savunma alanındaki emsâlsiz kâbilîyeti ve Türk kuvvetlerinin pek mükemmel idâre edilmiş bulunması olmuştur. Düşmanlar yakın târîhteki hâdiselere bakarak, Türklerin ciddî bir direniş gösteremeyeceklerini zannetmişler ve bu, kendileri için, yanlış ve tehlikeli bir hesâb olmuştur. Seferin devâmı boyunca Türkler, mevzi tutmak husûsunda, fevkalâde cesâret göstererek, düşmanlarının haklı takdîrini kazandılar ve bütün savaş süresince değerli ve mert bir hasım olduklarını isbât ettiler. Türk askerlerinin gösterdiği başarının anlamını iyi anlamak için, kendilerinin çok zayıf bir topçu ile desteklendiklerini, cephânelerinin az ve kötü olduğunu ve Balkan yolunun kapalı bulunması yüzünden, Almanyadan gelecek mâlzeme yardımından da, harbin son safhalarına kadar, yararlanamadıklarını hatırlamak yerinde olur. Türkiye hizmetinde bulunan L. von Sanders (Fünf Jahre Türkei, s. 97 v.d.) "İstîlâ ordusunun gerisinde bütün Dünyâ kaynakları açık bulunduğu hâlde, Türkler harp mâlzemesi bulabilmek için İngilizlerden ganîmet almayı bekliyorlardı. Kum torbaları çok azdı. Kıtalara bu maksatla çuval gönderildiği zaman, askerler bunu elbiselerini yamamak için kullanıyorlardı" demektedir. General C. F. Aspinall-Oglander (Büyük Harbin Târîhi - Çanakkale, II, 471; Türkçeye tercümesi, M. Hulûsî, Istanbul, 1940) von Sanders in çabuk karar vermek, cesâret ve soğuk kanlılık göstermek sûretiyle savaşların mukadderâtı üzerindeki müsbet rolünü anlatırken, o zaman bir fırka kumandanlığında bulunan Mustafa Kemâlden de bahsederek, 25 Nisanda Anzak kuvvetlerinin hedeflerini zabta muvaffak olmayışının, 9 Ağustosta Anafartalar cebhesine çıkartılan kuvvetlerin durdurulmasının, Conk bayırında parlak bir taarruzla Avustralya-Yeni Zelanda kuvvetlerinin katî olarak önlenmesinin doğrudan doğruya bu kumandanın eseri olduğunu söyler.
İtilâf devletleri Çanakkaleye evvelâ nisbeten küçük kuvvetler göndermişler, sonra bunların miktarını hemen hemen 500.000e kadar arttırmışlardır (400.000 İngiliz, 79.000 Fransız ). İngilizlerin zâyiâtı 205.000 (115.000 ölü, yaralı, esir ve kayıp; 90.000 memlekete gönderilen hasta), Fransızlarınki ise, 47.000dir. Türklerin zâyiâtı, şehit, yaralı ve hasta olmak üzere, 252.300e bâliğ olmuştur.
ÇANAKKALE SAVAŞLARININ ARDINDA BIRAKTIKLARI...
MİLLÎ PARK- 1973 yılında ihdâs edilmiştir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadasının Saroz körfezindeki Kabatepe limanı ile Çanakkale Boğazında yer alan Akbaş iskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Sedd-ül bahir köyü çevresindeki Teke ve Hisarlık burunları, Ertuğrul, Morto, İkiz koyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile Kuzeydoğuda yer alan Arı burnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları Millî Park sınırları içindedir. ÇANAKKALE ŞEHİTLER ÂBİDESİ, Morto koyunda, Hisarlık Tepesi üzerinde tüm şehitlerimizin hâtırâsına dikilmiştir.
ÇAMBURNU ANITI- Eceabat - Sedd-ül bahir yolunun 2nci km.sinde yer alır. Anıt, Balkan ve Çanakkale Şehitleri adına 1962 yılında yaptırılmıştır. Anıtın boyu 2.5 m. dir. Çevresi demir motiflerle süslenmiştir. Anıtın bir yüzünde, "Burada Balkan ve Çanakkale Harplerinde şehit düşen binlerce kahramanlar yatar" yazısı, diğer yüzünde de "DUR YOLCU" şiirinin bir kıtası yer alır.
HAVUZLAR ŞEHİTLİĞİ- Kerevizdere savaşlarında yaralanıp bu yerde vefat eden 2 subay ile 8 erin hâtırâsına 1961 yılında dikilmiştir.
ZIĞINDERE SARGI YERİ ANITI- Alçıtepe köyünün Kuzeybatısındadır. 1947 yılında yapılmıştır. 25inci ve 26ncı Piyâde Alaylarında şehit düşen bütün personel ve 2nci Tümen Kurmay Başkanı Kurmay Yüzbaşı Kemâl Beğ ile Zığınderedeki ilk yardım istasyonunda tedâvî görmekte iken düşmanın açtığı ateş esnâsında şehit olan askerlerimizin hâtırâsına inşâ edilmiştir.
İLK ŞEHİTLER ANITI (CEPHÂNELİK ŞEHİTLİĞİ)- Sedd-ül bahir köyündedir. Çanakkale Savaşlarının ilk şehitleri olan 5 Subay ve 81 er adına 1986 yılında dikilmiştir.
YAHYA ÇAVUŞ ANITI- Sedd-ül bahir köyünün karşısında, Ertuğrul koyuna hâkim tepecik üzerinde yer alır. Anıt, 25 Nisan 1915 günü çıkartma yapan İngiliz kuvvetlerine kahramanca karşı koyan ve büyük kayıplar verdiren Yahya Çavuş ve takımı adına 1993 yılında yaptırılmıştır.
SON OK ANITI- Alçıtepe köyünün yanındadır. Mülga 7. Tümen Komutanlığınca 10.000 şehidimizin hâtırâsına 1948 yılında inşâ olunmuştur.
NÛRİ YAMUT ANITI- 26 Haziran - 12 Temmuz 1915 târîhleri arasında yapılan Zığındere savaşlannda şehit düşen 10.000 kahramanımızın adına yaptırılmıştır. Alçıtepe köyünün 2,5 km. Batısındadır.
MEHMET ÇAVUŞ ANITI- Düşmanın hiçbir zaman ele geçiremediği ve bu nedenle "Cesâret tepesi" diye adlanan tepede bulunmaktadır. Silâhı kırıldığından düşmana. taşla ve yumrukla hücûm eden Mehmet Çavuşun hâtırâsına izâfeten, Mehmet Çavuş Anıtı olarak adlandırılmıştır.
57. PİYÂDE ALAYI ŞEHİTLİĞİ- Çanakkale Savaşları sırasında kahramanlıkları destanlaşan ve bütünü şehit olan 57. Piyâde Alayı Şehitleri hâtırâsına 1994 yılında yapılmıştır.
CONKBAYIRI MEHMETÇİK ANITI- Conkbayırındaki savaşta hayatını kaybeden Türk askerleri adına dikilmiştir. Çanakkale Savaşlarının odak noktası olan ve düşmana ilk sillenin indirildiği Mehmetçik Parkı içersinde yapılan Anıt, tepeyi tümüyle kaplayacak tarzda ve kademeli olarak yükselen beş panelden oluşmaktadır. Bu beş panel, Tanrıya duâ eden bir insanın beş parmağını sembolize etmektedir. 6-10 Ağustos târîhleri arasında yapılan Sarıbayır savaşlarında Yeni Zelandalılar Conkbayırının en uç noktasını ele geçirmeye çalıştılar. Fakat Mustafa Kemâlin başında bulunduğu güçlü savunma karşısında başarısızlığa uğradılar. Ne Liman Von Sanders ve ne de bir başka komutanın göremediğini, o inanılmaz askerî dehâsı ile Mustafa Kemâl görmüş ve Conkbayırı ile Sarıbayırın bütün Güney yarımadanın anahtarı olacağını anlamıştı. Mustafa Kemâl, "Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum..." emrini, işte bu Conkbayırında vermiştir.
KABATEPE TANITMA MERKEZİ- Çanakkale Savaşları sonrası harp sâhasında bulunan silâh, mermi, giyim, vb. malzemeler ile savaşların çeşitli sahnelerini gösteren fotoğrafların sergilendiği bir müzedir.
ÇAMYAYLA ATATÜRK EVİ- Çanakkale Savaşları sırasında Mustafa Kemâlin 19. Tümen Karargâhı olarak kullandığı ve bir odasında ikâmet ettiği ev, 1973 yılında müze hâline getirilmiştir. Müzede Mustafa Kemâlin şahsî eşyâları, sivil ve askerî kıyâfetleri ile fotoğrafları sergilenmektedir.
HASAN-MEVSUF ŞEHİTLİĞİ- Çanakkale deniz savaşları esnâsında inanılmaz cesâreti ile ün yapan Dardanos bataryası, Çanakkaleye 12 km. uzaklıktadır. 18 Mart 1915 deniz savaşında şehit düşen Batarya Komutanı Üsteğmen Hasan ve Gözetleme Subayı Teğmen Mevsufun hâtırâlarına izâfeten şehitliğe ve içindeki küçük anıta Hasan-Mevsuf Şehitliği adı verilmiştir. 1990 yılında Çanakkale Valiliğince restore edilmiş ve çevre düzenlemesi yapılmıştır.
ÇANAKKALE SAVAŞLARININ KRONOLOJİSİ
3 Kasım 1914- İngiliz abluka filosunun boğazın dış istihkâmlarını topa tutması...
13 Aralık 1914- Mesûdiye zırhlımızın Sarısığlar koyunda demir üzerinde torpillenerek batırılması...
19 Şubat 1915- Düşman gemilerinin Sedd-ül bahir ve Kum Kaleye taarruzu... Sedd-ül bahir ve Kum Kalenin tahrîbi...
26 Şubat 1915- Tahrîbin ikmâli için düşman filolarından Sedd-ül bahir ve Kum Kaleye müfrezelerin ihracı...
4 Mart 1915- Sedd-ül bahir ve Kum Kale tahrîbâtını tamamlayan düşman müfrezelerinin Türk taaruzu karşışında karadan çekilmeleri...
7/8 Mart 1915- Düşman gemileri bataryalarının sâhillerimizi yeniden dövmesi...
10/11 Mart 1915- (Gece) Boğaza hücûm eden bir düşman filosunun zâyiâta uğratılarak püskürtülmesi...
17/18 Mart 1915- (Gece) Nusret mayın gemisinin Karanlık limanın yukarı kısmına 20 torpillik mayın hattı döşemesi...
18 Mart 1915- (Sabah, saat: 11) İngiliz ve Fransızların 16 (18 *) harp gemisi ile Çanakkale Boğazına taarruzu...
18 Mart 1915- (Saat: 14) Çanakkalenin ateşler içinde kalması...
18 Mart 1915- (Saat: 17:45) Fransız Bouvet zırhlısının bir torpile çarparak batması...
18 Mart 1915- (Saat: 17:45ten sonra) Bouvet zırhlısının yerini almaya gelen İngiliz Irresistible gemisinin de aynı âkibete uğraması...
18 Mart 1915- (Saat: 17:45ten sonra ) Irresistible gemisinin yardımına gelen İngiliz Ocean gemisinin de aynı âkibete uğraması... İngiliz Inflexible zırhlısının ağır sûrette yaralanması... Fransız Suffren ve Gaulois zırhlılarının top mermisi isâbeti ile büyük hasâra uğramaları...
24 Mart 1915- Yeni teşkîl edilen 80.000 kişilik 5. Ordunun (5inci Ordû-yı Hümâyûn) Alman Mareşal Liman von Sanders Paşanın emrine verilmesi... Ordunun Bolayır berzahı civarındaki 5. Fırka kumandanlığına Alman Miralay van Sandersternin, ve 7. Fırka kumandanlığına Remzi Beğin, Gelibolu yarımadası üzerindeki 9. Fırka kumandanlığına kaymakam Sami Beğin, Bigalıda ordu ihtiyâtı olan 19. Fırka kumandanlığına Kaymakam Mustafa Kemâl Beğin, 2. Fırka kumandanlığına Kaymakam Refet Beğin getirilmesi...
25 Nisan 1915- (Güney cebhesi, Anadolu yakası) 3 Fransız müstemleke taburunun Anadolu kıyısında Kum Kaleye çıkması...
25 Nisan 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Sedd-ül bahir kıyılarındaki ihrâc ile bir Fransız fırkasının Morto limanı kıyısına, iki İngiliz fırkasının da Teke burnunun iki tarafına çıkmaları...
25 Nisan 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanın Batıda Zığın dere civârına 2 tabur çıkartması...
25 Nisan 1915- (Sabah, Saat 04:20), (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) 12.000 kişilik Avustralya fırkasının ilk kademesinin (1.500 kişi) Arı burnunun hemen Güneyindeki koya çıkarılması... Anzakların ileri harekâta başlamaları ve Kemal Yeri mevkiine kadar ilerlemeleri...
25 Nisan 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) 9. Fırka, 27. Alayın yetişmesi ile, düşmanın ileri harekâtının geciktirilmesi...
25 Nisan 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı-Burnu) 19. Fırka kumandanı Kaymakam Mustafa Kemâl Beğin, fırkasının büyük kısmını Bigalıda ihtiyâtta bırakarak fırkanın 57nci Alayı ile birlikte düşmandan önce Conk Bayırına gelmesi...
25 Nisan 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) 57nci Alayın Koca Çimen tepesi istikâmetinde hemen mukâbil harekete geçip düşmanı durdurması ve alayın cebheye tam intikâli...
26 Nisan 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanın ilk umûmî taarruza geçmesi... Umûmî taarruzun püskürtülmesi...
26 Nisan 1915- (Güney cebhesi, Anadolu yakası) Anadolu kıyısına çıkan Fransız kuvvetlerinin bozulması...
26 Nisan 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Anzak umûmî taarruzu...
26/27 Nisan 1915- (Gece), (Güney cebhesi, Anadolu yakası) Anadolu kıyısında Kum Kale ye çıkan ve burada bozulan kuvvetlerin Paşaeli sâhiline çıkarılmış olan esâs kuvvetlere iltihâkı...
27 Nisan 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Bir cebel bataryasının korumasındaki yaklaşık 4500 kahraman Türkün Avustralya fırkasına karşı taarruzu...
28 Nisan 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Birinci Kirte savaşı... 3.000 telefât verdirilen düşmanın tard edilmesi...
28 Nisan 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Anzakların mukâbil taarruzları...
1/2 Mayıs 1915- (Gece), (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanı denize dökmek için yapılan ilk mukâbil Türk taarruzu...
2 Mayıs 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Karşılıklı Türk ve Anzak taarruzları...
3/4 Mayıs 1915- (Gece), (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanı denize dökmek için gerçekleştirilen ikinci mukâbil Türk taarruzu...
6 Mayıs 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) İkinci Kirte savaşı... İngiliz-Fransız umûmî taarruzları...
9 Mayıs 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) İngiliz-Fransız umûmî taarruzlarının kırılması...
11 Mayıs 1915- Hârbîye Nâzırı ve Başkumandan vekîli Enver Paşanın cebhe teftîşine gelişi...
12/13 Mayıs 1915- (Gece) Mukâvemet-i Millîye muhribimizin boğazdan çıkarak, İngiliz Goliath zırhlısını torpil ile batırması...
15 Mayıs 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Türk kuvvetleri mukâbil taarruzu...
18/19 Mayıs 1915- (Gece), (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Türk kuvvetlerinin ağır toplarla dövülmeyen düşman mevzilerine taarruza başlaması... Anzak kuvvetlerinin, denize dökülmemek için, şiddetli savunması...
22 Mayıs 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Fransızların sol cenâhımıza taarruzları... Bu taarruzların Türk kuvvetlerince kırılması...
25 Mayıs 1915- Alman denizaltılarının İngiliz Triumph harp gemisini batırmaları...
27 Mayıs 1915- Alman denizaltılarının İngiliz Majestic harp gemisini batırmaları...
4 Haziran 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Üçüncü Kirte savaşı...Düşmanın 65.000 kişilik takviyeli 5 fırka ile 25.000 kişilik 37 Türk taburunun üzerine gelmesi...
5 Haziran 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşman taarruzlarının devâmı ve durdurulması...
28 Haziran 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Zığındere savaşı... İngilizine Zığındereye taarruzu...
5 Temmuz 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Zığındere savaşının düşman taarruzlarının kırılmasıyla sonuçlanması...
12/13 Temmuz 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Kereviz dere savaşı... Fransızların yeni bir taarruzu... Bu taarruzun da başarısızlığa uğratılması...
13 Temmuz 1915- Ramazan Ayının başlaması...
6 Ağustos 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanın yeni bir umûmî taarruza başlaması...
6 Ağustos 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası) Kuzey cebhesinin daha Kuzeyinde üçüncü bir cebhe aşılması... Anafartalar cebhesi...
6 Ağustos 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) 17.800 kişi ile takviye edilen İngiliz ordusunun Anzak cebhesinin güney ucunda (Kanlı Sırt) taarruza başlaması...
6/7 Ağustos 1915- (Gece), (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) İngiliz taarruzunun, hedefi Koca Çimen olmak üzere, daha kuzeye sirâyet etmesi... 9. İngiliz kolordusunun Anafartalar kıyısında (Suvla limanı ve civârı) ihrâca başlaması... 20 tabur (13.000 kişi) 24 toptan oluşan İngiliz birlikleri üç noktadan karaya çıkması...
7 Ağustos 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) İngiliz kuvvetlerinin mecmuunun 26.750 kişiyi bulması...İngilizlerin bütün kuvvetleriyle taarruza kalkmaları...Bütünü 2,5 tabur olan Türk kuvvetlerinin muntazam bir şekilde adım adım güneydeki Ismail-oğlu tepesi ile kuzeydeki Kireç Tepeye çekilmeleri... Bolayır civârındaki 2 fırkamızın, cebrî yürüyüşle, cebheye yetişmesi...
8/9 Ağustos 1915- (Gece) Mustafa Kemâl Beğin, bütün Anafartalar grubu kumandanlığına tâyin edilmesi...
9 Ağustos 1915- Istanbuldan Çanakkaleye asker ve malzeme götüren Barbaros zırhlımızın, Marmara Denizine sızan düşman denizaltıları tarafından batırılması...
9 Ağustos 1915- (Akşam), (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) İngilizlerin Koca Çimen taarruzunun, Miralay Mustafa Kemâl Beğin kumandasındaki kuvvetler ile, Conk bayırında durdurulması... Miralay Mustafa Kemâl Beğin bizzat cebheye gelmesi...
10 Ağustos 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) Türk ordusunun, topçu desteği olmaksızın iki yandan yaptığı süngü hücûmları ile düşmanı geriye atması...
11 Ağustos 1915- Ramazan Bayramı arefesi...
12 Ağustos 1915- Ramazan Bayramı...
12 Ağustos 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) Yeni ihrâc edilen 54üncü düşman fırkasının yaptığı taarruzun akâmete uğraması...Bu fırkanın 1inci Alayının Türkler tarafından esîr edilmesi...
14 Ağustos 1915- (Güney cebhesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) 6 Ağustos 1915 günü başlayan umûmî düşman taarruzunun akâmete uğratılması...
21-22 Ağustos 1915- (Kuzey cebhesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) General Hamiltonun yönetiminde yapılan takviyeli taarruzun da akâmete uğraması...
19/20 Aralık 1915- (Gece) Düşmanların Anafartalar cebhesinden mağlûb ve perîşan olarak çekilip gitmeleri...
19/20 Aralık 1915- (Gece) Düşmanların Arı burnu cebhesinden mağlûb ve perîşan olarak çekilip gitmeleri...
8/9 Ocak 1916- (Gece) Düşmanların Sedd-ül bahir cebhesinden mağlûb ve perîşan olarak çekilip gitmeleri...