Çİn İŞkencesİ

ARAZKIZ

New member
Doğu Türkistan'da Çin'in denetimi gün geçtikçe artmakta ve daha da dayanılmaz bir hal almaktadır. Halkın Kurtuluş Ordusu her yerde. İletişim sınırlı ve polis denetiminde yapılabiliyor. Çok az köyde telefon var ve bu hatların hepsi dinleniyor. Bir kişi sadece boş bir şüphe üzerine yıllar boyunca tutuklu kalabiliyor






























Çin güvenlik güçleri tarafından 4 Şubat 1997 tarihinde Gulca'da tutuklanan ve sadece inançlarından dolayı akıl almaz işkencelere maruz kalan binlerce Uygur Türkü'nden sadece birinin yaşadıkları..












ÇİN'İN NÜKLEER DENEME SAHASI: DOĞU TÜRKİSTAN




TÜRK'E KEFEN BİÇENİN ÖLÜMÜ KORKUNÇ OLUR !!
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
Paylaşım için Allah razı olsun ancak resimlerde bii sorun mu var yoksa ben mi göremiyoru..Linkleri düzeltirsen pek güzel olucak...Eline sağlık kardeş..
 

gugukcuk

New member
DehŞet İÇİnde Kaldim, Bu Ne Ya DÜnyadan Haberİmİz Yok GÖtÜ Boklu Çİnlİler SÖmÜrge Yapiyor. Medya Haber Mİ Yapmiyor, Bana Mi Öyle Gelİyor. SonuÇta TÜrk Irki Bunlar Yaf, Biktik Bu YalitilmiŞ ÜstÜ Kapali Medyadan Haber Organlarindan

BİlgİlendİrdİĞİn İÇİn Saol Sayende ÖĞrenmİŞ Olduk.
 

DaBuLyU

New member
HAberLer böLümü VarKen Neden BuraYa aÇmış Konuyu Çok Merak ettim..

neyS, paylaşım iÇin tşkLer.
 

ARAZKIZ

New member
DaBuLyU' Alıntı:
HAberLer böLümü VarKen Neden BuraYa aÇmış Konuyu Çok Merak ettim..

neyS, paylaşım iÇin tşkLer.

Siteye yeni üye oldum gardaş,bilemedim..


Doğu Türkisatan'ın çilesi hala devam etmekte,elimden geldiğince olayları sizlerle paylaşmaya çalışırım.
 

beepha

New member
Türki Cumhuriyetleri Rusya ve Çin baskısı altında ezilip gidiyo kimse de dur diyemiyo çünkü ezen taraf güçlü
basit bi mesele olsa hemen harekete geçilir ve bu işe bi son verilir
adamlar ordaki toprakların üstüne konmak Türkleri yerinden yurdundan etmek için ellerinden geleni yapıolar
 

AntidepresaN

New member
Türk Dünyası’nda öyle kelimeler vardır ki sayfalar ve ciltler hacmi ile anlatılacak kavramları çağrıştırır. Sürgün denilince Kırım Türkleri ve Kafkas Halkları akla gelir. Katliam ve soykırım kelimeleri Kerkük Türkleri’ni akla getirir. İşkence kelimesi ise Çinlileri ve Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistanlıları... !!

Bu bağlamda Çin işkencelerine başkaldıran efsanevi bir kahraman Osman Batur'u da saygıyla anıyorum...Çinliler, Altay Türkleri’nin milli kahramanı Osman Batur’u işkencelerden sonra şehit etmekle ancak, bir büyük kahramanın aziz bedenini ortadan kaldırabilmişlerdi. Bağımsızlık düşüncesini, Türk’lerin bağımsızlık için mücadele azmini yok edemediler...!Edemeyecekler..!!

“- Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücâdeleye devam edecektir.” Osman Batur

BİRGÜN, KÜR ŞAD'IN DELİ KANINI VE TİNİNİ TAŞIYAN BİR TÜRK YİĞİDİ, YİNE ÇİNLİ'NİN BÖĞRÜNE HANÇER GİBİ SAPLANACAKTIR!... SABRET VE BİZLERİ BEKLE ATA YURDU VE ŞANLI GÖKBAYRAK!
 
E

elmomaclroy

Guest
benden bunları bilmeyenlere kocaman bi günaydın
 

bosver

New member
ülkemizde çinli yetkililere DEVLET nişanı veren DEVLET büyüklerimiz de var maalesef. var mı bunun açıklaması, varsa yazın da bilelim............
 

kirklareli

New member
vallahi arkadaşlarımız bunları bilmeyene günaydın demiş.ama sormak lazım hepsini bilebilirmiyiz hafızamız ya da onurumuz yeter mi bilmeye...yunanistanda bosna da ırakta kafkalarda balkanlarda...hangi birisini hatırlayalım hangi birini?
 

ARAZKIZ

New member
- Doğu Türkistan -




Çin Yönetimi'nin Gizlediği Büyük Zulüm

20. yüzyılda dünyaya dehşet saçan ideolojilerin başında komünizm gelmekteydi. Karl Marx ve Friedrich Engels isimli iki Alman felsefecinin fikirlerine dayanan bu ideolojinin, Lenin, Stalin, Mao gibi zalim liderler tarafından uygulanmaya konmasıyla, dünya tarihinin en büyük kıyım ve katliamları gerçekleştirildi.

Her ne kadar Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla komünizmin siyasi bir rejim olarak çöktüğü kabul edilse de, komünist ideoloji ve uygulamaları -gizli veya açık- hala devam etmektedir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Türkler, hala Maocu Kızıl Çin rejiminin zulmü altında yaşamaktadırlar. Batılı ülkeler ise, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini her zamanki gibi görmezlikten ve duymazlıktan gelmektedir.

Doğu Türkistan'da Çin Zulmü

Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, yaklaşık 250 yıldır Çin egemenliği altında yaşamaktalar. Çinliler, bir İslam toprağı olan Doğu Türkistan'a "kazanılmış topraklar" anlamına gelen "Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar. 1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim, asimile olmayı reddeden Müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi.

Katledilen Müslüman sayısı korkunç boyutlardaydı. 1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından katledildi ya da rejimin doğurduğu kıtlık sonucunda öldü.

Halkın hayatta kalabilen bölümü ise büyük baskı ve işkencelere maruz bırakıldı. Doğu Türkistan'ın uzun süre sürgünde yaşayan merhum lideri İsa Yusuf Alptekin, Türkiye'de yayınlanan Doğu Türkistan Davası ve Unutulan Vatan Doğu Türkistan adlı kitaplarında söz konusu baskı ve işkenceleri ayrıntılarıyla anlatır. Bu kitaplarda anlatıldığına göre, Doğu Türkistan'da halka uygulanan baskılar, Sırpların, Bosna'da Müslüman Boşnaklara veya Kosova'da Arnavut çoğunluğa uyguladıklarından farklı değildir. Ülkedeki Çin mahkemelerinin "ceza" yöntemleri de son derece acımasız ve vahşicedir. Diri diri toprağa gömmek, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağı iki ayrı öküze bağlanan bir insanı ikiye bölmek gibi "ceza"lar uygulanmıştır.

Asimilasyon ve Köklü Bir Kültürü Yok Etmeye Yönelik Uygulamalar

Komünist rejim, 1949 yılından itibaren, bir yandan Müslümanları imha ederken bir yandan da bölgeye sistemli bir biçimde Çinli göçmen yerleştirdi. Çin hükümetinin 1953 yılında başlattığı bu kampanyanın etkisi son derece düşündürücüdür. 1953 yılında bölgede %75 Müslüman, %6 Çinli yaşarken bu oran 1982 yılında %53 Müslüman, %40 Çinli'ye yükseldi. 1990 yılında yapılan nüfus sayımında ulaşılan %40 Müslüman, %53 Çinli nüfus oranı bölgedeki etnik temizliğin boyutlarını göstermesi açısından son derece önemlidir.

Bugün ise Uygurlar köylerde oturmaya zorlanırken, Çinliler şehirlere yerleştirilmektedir. Bu sebeple bazı şehirlerde Çinli nüfus %80'lere çıkmaktadır. Hedef, şehirlerde Çinlileri çoğunluk haline getirmektir. Çin Hükümeti'nin Doğu Türkistanlıları Çinlilerle evlendirmek için uyguladığı yöntemler ise bu asimilasyon çalışmalarının bir parçasıdır. Bu arada Çin yönetimi, Doğu Türkistanlı Müslümanları nükleer denemelerinde kobay olarak kullanmıştır.

İlk olarak 16 Ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerin olumsuz etkileri yüzünden bölge insanı ölümcül hastalıklara yakalanmış, 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir. Nükleer denemeler nedeniyle ölen Müslüman sayısının 210 bini bulduğu bilinmektedir. Binlerce insan ise ya sakat kalmış ya da kanser gibi hastalıklara yakalanmıştır.

Çin 1964'den günümüze kadar Doğu Türkistan topraklarında elliye yakın atom ve hidrojen bombası patlatmıştır. İsveçli uzmanlar, 1984 yılında yapılan yeraltı nükleer denemesinde kullanılan bombanın Richter ölçeğiyle 6.8 şiddetinde yer sarsıntısına sebebiyet verdiğini tespit etmişlerdir.

Zulmün Asıl Nedeni: İslam Düşmanlığı

Çin'in, Doğu Türkistan'daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hakimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslami kimliğini görmektedir.

Halkı dininden vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanan Çin şovenizmi, en fanatik dönemini komünist diktatör Mao'nun 1966-1976 yılları arasında uygulattığı Kültür Devrimi esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı, Kuran kursları kapatıldı ve bölgeye yerleştirilen Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslami kimliği yok edilemedi.

Günümüzde Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri ise eğitim alanında kendini göstermektedir. Bölgedeki üniversitelerde eğitim Çince'dir. Bu üniversitelerde okumasına imkan tanınan Müslüman öğrencilerin oranı ise ancak %20'dir. Ekonomik güçlükler ise, Müslüman halkın eğitim seviyesini düşüren önemli bir etkendir. Çince eğitim yapan orta dereceli okullar gelişmiş imkanlara sahipken, Uygur okullarında sıra bile bulunmamaktadır.Okullarda din dersi programlarının esası ateizm üzerine bina edilmiştir.

Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Mao, kültür devrimine rağmen Çin alfabesine dokunmazken, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilce'ye çevirmiştir. Bir müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine dönülmüştür. Alfabe ile bu kadar sık oynamanın nesiller arası anlaşmayı ne kadar zor bir hale getireceği ise açıktır.

Çin'in Uzakdoğu'daki Anti-İslami Rolü

Doğu Türkistan'da Müslüman Türklere yönelik zulüm şiddetle devam etmektedir. Çin resmi görevlileri, Türk gençlerini potansiyel olarak rejim karşıtı görerek sebepsiz yere evlerinden toplamaktadır. Gençler ise, bu zulümden kurtulmak için dağlara veya çöle kaçmaktadır.

1996 yılından beri on binlerce Uygur Türkü, kamplarda tutulmaktadır ve bu kamplardakilere ağır işkenceler yapıldığı bilinmektedir. Bir insan hakları örgütünün resmi yazısında da belirtildiği gibi sanıklar, tek celsede biten davalarda ya kürek cezasına mahkum edilmekte ya da meydanlarda infaz mangaları tarafından kurşuna dizilmektedir. Çünkü mahkemeler, komünist partinin talimatı ile çalışmaktadır. En dehşet verici olansa hamile kadınların evlerinden alınarak gayrı sıhhi şartlarda kısırlaştırılmaları, sınırlama fazlası doğan bebeklerin ailelerine rağmen öldürülmeleridir.

1997 yılının Şubat ayında patlak veren olaylar sırasında yaşananlar ise, Çin zulmünün bir özeti niteliğindeydi. Çin milis güçleri, 4 Şubat'a rastlayan Kadir gecesinde, Kandil nedeniyle bir mescitte toplanan 30'un üzerindeki kadını, Kuran okurlarken demir sopalarla dövdüler ve sürükleyerek emniyet merkezine götürdüler. Mahalle sakinleri ise merkeze giderek kadınların serbest bırakılmalarını istedi. Bunun üzerine işkence ile öldürülen 3 kadının cesedi önlerine atıldı ve galeyana gelen halk ile Çinliler arasında çatışmalar başladı. 4-7 Şubat arasında 200 Doğu Türkistanlı hayatını kaybederken, 3 500'den fazlası kamplara kapatıldı. 8 Şubat sabahında ise bayram namazı için camilerde toplanan halkın namaz kılması güvenlik güçlerince engellendi. Bunun üzerine çatışmalar tekrar alevlendi ve sonuç olarak Nisan-Aralık 1996 arasında 58 bin olan tutuklu sayısı, bir anda 70 bini geçti. 100 kadar genç meydanlarda kurşuna dizilirken, 5 bin Uygur Türkü çırılçıplak soyularak 50'şer kişilik gruplar halinde meydanlarda teşhir edildiler.

Batılı güçler ise her zamanki gibi tüm bu vahşete karşı tepkisiz kaldı.

Birleşmiş Milletler'in soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletler'in koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletler'e yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, halen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Binlerce siyasi tutuklu vardır ve bazıları hapishanelerde "kaybolmuş" durumdadır. Tutuklulara işkence yapılması ise artık sıradan bir olay haline gelmiştir.

Doğu Türkistan'daki bu vahşeti engellemek için, öncelikle Doğu Türkistan gerçeğini dünyaya duyurmak ve Çin'in bu konuda geri adım atmasını sağlayacak bir uluslararası yaptırım sağlamak gerekmektedir. Çünkü Doğu Türkistan'daki vahşetin en garip yönü, dünyada hemen hiç bilinmemesi ve anılmamasıdır. Çin, kapalı kapılar ardında katliam yapmaktadır ve mazlum Doğu Türkistan halkı dünyaya sesini duyurma imkanlarına sahip değildir. Dünya insanlarının elbirliğiyle Doğu Türkistan davasına sahip çıkması zorunludur.

boşver' Alıntı:
ülkemizde çinli yetkililere DEVLET nişanı veren DEVLET büyüklerimiz de var maalesef. var mı bunun açıklaması, varsa yazın da bilelim............

Andama katılıyorum...işte çin ile iyi ilişkilerimiz;

Şimdiki hükümet zamanında da bundan öncekilerde de Uygur Türklerine hiiç ilgi gösterilmedi.Uzak olduğu için mi.hiç sanmıyorum..Öyleki Irak dibimizde,Kuzey Iraktaki Türkler bize çok mu uzak??Dışişleri bakanımız onlardan bahsederken "etnik bir grup" olarak nitelendiriyor.Yzaklıkla ilintisi yok!

Sanıyorım Mayıs ayı idi.Bağımsızlık ücadelesi için uğraşan bir grup Uygur Türk'ü Türkiye'ye sığınmak istemişler ama KABUL EDİLMEMİŞLERDİR!!Türkiye çin ile olan ilişkilerini bozmak istememiş...Bu 5 uygur Türkünüde "geçici olarak" Arnavutluk kabul etmştir.

Pekiii Çin ile olan "iyi" ilişkilerimizi duyan,bilen var mı,bakalım;
YAKINLARDA ABD NİN ÖNDE GELEN DÜŞÜNCE KURULUŞLARINDAN "THE HERİTAGE FOUNDATİON"UN BİR DEĞERLENDİRMESİ KAMUOYUNDA AZ DA OLSA YANSIDI.(İLGİ GÖRMEDİ BU BAŞKA BİR KONU..)BU DEĞERLENDİRMEDE ÇİN'İN DOLAYLI OLARAK UYGUR TÜRKLERİNE YÖNELİK POLİTİKALARINA TÜRKİYENİN GÖZ YUMMASI DURUMUNDA SÖZDE KÜRT MESELESİNE DESTEK VERECEĞİ BELİRTİLİYOR.ÇİN'İN IRAKTAKİ PETROLLE YAKINDAN İLGİLENDİĞİ VE BU SAHADAKİ PETROLE ULAŞMAK İÇİN BÖLGEDEKİ KÜRTLERLE İŞBİRLİĞİNE GİDECEĞİ DE YAZILANLAR ARASINDA..
ALIN SİZE ÇİN İLE İYİ İLİŞKİLER..

TÜRK DÜNYASININ KANAYAN YARASINI,STRATEJİ TERİMİNİN ARKASINA SIĞINARAK GÖRMEZLİKTEN Mİ GELECEĞİZ ??

saygıyla
 

fatihsan

New member
Sözde insanlık haklarından bahseden avrupalılar görmüyorlarmı bunları görüyorlar ama mağdur olan bir türkse onların gözleri kör olur.Çok sağol kardeşim senden allah razı olsun.
 

HTML

Üst