İsrail Kara Harekatını Başlattı

Siyah Türk

Banned
Katılım
18 Kas 2008
Mesajlar
137
Reaction score
0
Puanları
0
İsrail ordusunun "Dökme Kurşun" adını verdiği, bir haftadır süren ağır hava bombardımanlarının ardından, kara birlikleri de operasyonun 8.'nci gününde Gazze Şeridi sınırlarından girdi.

İsrail ordusunun "Dökme Kurşun" adını verdiği, bir haftadır süren ağır hava bombardımanlarının ardından, kara birlikleri de operasyonun 8.'nci gününde Gazze Şeridi sınırlarından girdi. İsrail ordusu, operasyonun ikinci aşamasının amacının, "İsrail'in güneyine yönelen roket saldırılarını etkisiz hale getirmek ve Hamas'ın terör alt yapısını imha etmek" olduğunu duyurdu.

Gazze'deki yerel radyolar, askerlerin 3 noktadan bölgeye girdiğini, Filistinli mücahidlerle bu bölgede çatışmaların da başladığını duyurdular.

Verilen bilgiye göre, İsrail askerleri, yoğun tank ateşi ve F-16 uçaklarının desteğinde Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'un doğusu, Cebaliye mülteci kampının doğusu ile Gazze kentinin İsrail'le sınırdaş olan Secaiye mahallesinin karşı kesimindeki Karni Geçişi tarafından giriş yaptı.

Ancak giriş yapan askerlerin sayısı hakkında herhangi bir bilgi henüz gelmedi.
Bölgede başta Şahap (Halk) radyosu olmak üzere, Hamas'ın El Aksa radyosu, Gazzelilere sürekli telefon numaraları hatırlatarak, acil durumlar ve ambulanslar için aramalarını istiyor.

-KUZEYDEKİ GAZZELİLERE "EVLERİNİZİ BOŞALTIN" UYARISI-

İsrail'in Kanal 10 Televizyonu, ordunun, Gazze şeridi'nin kuzeyinde yaşayanları, "evlerini boşaltmaları" konusunda uyardığını bildirdi.

İsrail ordu sözcüsü da aynı kanala yaptığı açıklamada, "Bu uzun soluklu bir harekat olacak" diyerek şöyle devam etti:

"İki amacımız var, birincisi İsrail'e yönelen roket saldırılarını etkisiz hale getirmek, diğeri Hamas'ın terör altyapısı yok etmek,"

Kanal 10, "kapalı" bir toplantıda İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in "Amacımız Hamas'ın iktidardan indirmektir" dediğini de öne sürdü.

Öte yandan, İsrail hükümetinin, "onbinlerce" yedek askerin daha silah altına alınması yolundaki kararı onayladığı belirtildi.

Resmi Kanal 1 Televizyonu ise Batı Şeria'da ve İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırında güvenlik önlemlerinin düzeyinin artırıldığını kaydetti.
http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=200319
 
Kardeş İsrail filistini vururken bu forum reaksiyon almaz eğer filistin israili vurursa bak o zaman nasıl dolup taşıyor burası.
 
içimizde yahudilerden mi bahsediyorsun

merak etme yahudi yahudidir her yerde sesi çkar

tabi yürekleri varsa
 
israil haması vuruyor

çarpıtmayalım konuyu
 
israil haması vuruyor

çarpıtmayalım konuyu

Bu yorum bana süpriz olmadı bekliyodum senden böyle bi nakarat çıkacağını.

Hamasın başında 6 yaşında çocuk var aslında kreşte atış dersleri alıyorlarmış.4 yaş grubu çocuklarda çeteye mühimmat taşırken yakalanmışlar.5 yaş grubu asıl vurucu timi oluşturuyormuş..

Arkadaş sen ne diyon ya bu kadar olur pess.
 
TÜRK VATANDAŞIN AĞZINDAN SALDIRI!
Gazze'de yaşayan Türk vatandaşı Birgül El Sadi, CNN Türk'ün canlı yayınına bağlarak şu açıklamayı yaptı:
"Tanklar şehir merkezine kadar girdi. İsrailliler bize saldırıyor. Elektriklerimiz yok, su motorları da çalışmıyor. Oradan, buradan bulduğumuz şeylerle idare ediyoruz. Biraz yiyeceğimiz vardı onlarla idare ediyoruz. Gaz lambası yakmak için bile gazımız yok. Tüplerimiz de yok. Dışarıda çatışma sesleri geliyor ama hava çok karanlık. Şu anda dışarıda füze sesleri var.
Bu olay Hamas ya da İsrail ile arasında değil. İsrailliler sivilleri vuruyor. Hamas'tan ölen sayısı çok az. Arada sadece siviller ölüyor. Şu anda sadece benim canlı yayına bağlandığım bölgedeki telefonlar çalışıyor. Belki bir süre sonra bizim telefonumuz da kesilebilir.
Burada kevser Yılmaz , Merel, Işıl hanımlar var. Onlar da Türk. Kapıdan çıkamadığımız için Türkiye'ye dönemiyoruz. Konsolosluk bize telefon açtı, gitmek istersek götüreceklerini söyledi ama çıkamıyoruz. Şu anda burada durmak zorundayız."

İSRAİL TANK ATEŞİNDE İLK KURBAN, FİLİSTİNLİ BİR ÇOCUK OLDU
Günler süren hava bombardımanından sonra karadan Gazze Şeridi’ne giren İsrail tanklarının ateşinde bir Filistinli çocuk hayatını kaybetti.
Görgü tanıkları ve hastane kaynakları, İsrail ordusuna ait tankların, Gazze kentinde açtığı ateşte ölen Filistinli çocuğun bu akşamki kara harekatının Filistin cephesinde verilen ilk kurban olduğunu kaydetti.
Aynı kaynaklar, tank ateşinde 11 Filistinlinin de yaralandığı bildirdi.

HAMAS, GAZZE’DE BİRKAÇ İSRAİL ASKERİNİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ İDDİA ETTİ
Hamas, Gazze’de birkaç İsrail askerini öldürdüğünü iddia etti.
Şam’da yaşayan Muhammed Nazzal adlı Hamas yetkilisi, El Arabiye televizyonuna yaptığı açıklamada, Hamas mensuplarının, Gazze’nin doğusunda birkaç İsrail askerini öldürdüklerini söyledi. Ancak rakam vermedi.



HAMAS 1 ÇOCUK OLUYORKİ, İSRAİLLİ ŞEREFSİZLER KANSIZLAR HAMAS DİYE ÇOCUK ÖLDÜRÜYORLAR...
 
demekki hitlerin bir bildiği varmış
 
Gazze'de Filistin Hizbullah'ı adıyla ilan edilen ve henüz gerçekliği tam olarak doğrulanamayan örgüt El Fetih ile Hamas arasında tartışma doğurdu. El Fetih hareketine bağlı Aksa Şehitleri Tugayları, Gazze'de ilan edilen Filistin Hizbullah'ı adlı örgütle hiçbir bağlantılarının olmadığını duyurdu.

Buna karşılık Hamas hareketine bağlı bazı yetkililer Gazze Şeridi'nde yeni ortaya çıkan bu tür hareketlerin arkasında El Fetih örgütünün yer aldığını iddia etti. Hamaslı yetkililere göre, El Fetih, bu yöntemle Gazze'deki Hamas hareketi üzerinde var olan uluslararası baskıyı güçlendirmeye çalışıyor.

Hamaslı yetkililer, geçtiğimiz günlerde ilan edilen ve El Kaide düşüncesine bağlı olduğunu duyuran 'Ümmet Ordusu'nu da bu bağlamda değerlendiriyor.

Üst düzey bazı El Fetihliler ise Filistin sahasında yeni örgütlerin ortaya çıktığını doğruluyor. Bu yetkililere göre, El Fetih liderliğinin, ortak hareket etmekteki başarısızlığı, yeni yapılanmaları doğuruyor.

Londra merkezli Şark'ül Ewsat'a göre yeni kurulan Hizbullah adlı örgüt, İran'la ilişkili bir Filistinli tarafından yönetiliyor. Gazetenin iddiasına göre, hareketi İran finanse ediyor ve defalarca İran'a gidip gelen örgüt lideri de İran'da askeri eğitim almış.

Dünya Bülteni


http://www.pressmedya.com/haber_detay.asp?haberID=927
 
demeye kalmadan israil destekcileri kendilerini belli etmeye başladı
 
Filistin, Hamas'la İslamileşiyor



25 Ocak 2006 Filistin tarihi açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Bu tarihte yaşanan “şok” atlatılmaya çalışılırken önümüzdeki günlere dair birçok soru işareti hâlâ yanıtsız duruyor. Yanıtsız duran bu soru işaretlerinin nedeni ise aslında beklenen, son 4-5 yıl dikkatli incelendiğinde önemli ipuçlarının bulunabileceği gelişmeleri görmezlikten ya da dikkate almamaktan geçiyor.



Filistin’de yaşanan “şok” aslında malumun ilanından öte bir gelişme olmayıp özellikle son yılların toz dumanı arasında, 11 Eylül ve Irak’ın işgali ile dünya kamuoyunun dikkatinin farklı bir yöne çekilerek Filistin sorununun gündemin aşağılarına itilmesiyle rutine indirgenmesi ve bu rutin süreç içinde giderek daha da “boğulan” Filistin halkının içeriye ve dışarıya olan “inanç” ve “güven”ini yitirerek çaresizliğini yüksek sesle ve herkesi şaşırtan bir tercihle ortaya koymasıydı. Bu tercihten çıkan sonuçsa Hamas oldu.

Ancak Hamas sadece bir sonuç değil, sözünü ettiğimiz süreçte nedenlerini kolayca bulabileceğimiz, farklı bileşenleri bulunan, farklı nedensellikler üzerine oturan, yeşeren, kökleşen bir hareket, ilişki ve tepki ağının ulaştığı son noktaydı. Bu son noktayı içeride yönetime dönük tepki, dışarıda ise İsrail’le hiçbir çözüme ulaşılamaması ve ABD’nin Ortadoğu politikası koydu. Ayrıca, bu nokta Hamas’ın örgütsel ağ ilişkisiyle ulaştığı “başarı”sı kadar, bu ağın dışında kalan ancak 50 yıl sonra farklı bir alternatifi deneyerek, önünde hep var olan El-Fetih seçeneğini cezalandırmak, farklı bir seçeneği değerlendirmek gibi tepkisellik de içeriyordu.



HAMAS “GELİYORUM”

DEMİŞTİ.



Gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına yansıyan maskeli, silahlı militanlar, başlarına bağladıkları yeşil Kelime-i Tevhid bantları ile baştan aşağı siyah tesettürlü kadın imajları ile dünyayı “uyarmaya” çalışan, “tehlike çanları çalanlar”, bu “korkutucu” gelişmenin müsebbipleri sanki farklı bir gezegenden gelmiş ya da orada yaratılan koşullar farklı bir gezegende yaşanıyormuş gibi sahte bir şaşkınlık yaşadılar. Oysa hep söyleyegeldiğimiz gibi Hamas, o toprakların bir gerçeği olarak uzun süredir kendini hissettiren ve bunu yaparken de sonucun neler olabileceğinin işaretini veren bir yapıydı. Üstelik dış dinamikler, dünyanın ve bölgenin gidişatı da bu yapıyı beslemekte beis görmedi.

Aslında örgüt-partinin bu çıkışı beklenmekle birlikte bu kadar açık ara bir sonuç kendilerini de şaşırtmış, dolayısıyla seçim öncesinde yapılan stratejiler de çökmüştür. Çünkü seçim öncesi strateji örgütün güçlü bir muhalif yapı oluşturup, muhalefette pişmek, güncel ve uluslararası politikaya ısınmaktı. Ancak şimdi kendileri de giydikleri ateşten gömleği nasıl taşıyacakları telaş ve şaşkınlığı içindeler.



MÜCADELEYE BAŞLANGIÇ



Filistin mücadelesi, bu mücadelenin startının verildiği 1950’li yılların sonundan başlayarak 2006’ya varan süreçte önce Arap-İsrail savaşları ile topraklarını yitiren, kovulan, işgal altında yaşamaya başlayan, 1970’lerde farklı bir eylemlilik ortaya koyarak, mücadeleyi gerilla savaşı ile duyurmak çabası içine giren ’80’lerde tüm gücünü 1. İntifada ile halk ayaklanmasına vererek uluslararası meşruiyet kazanmayı başaran, ’90’larda Oslo Barış Antlaşmasıyla kendi topraklarının küçük bir kısmında kadük bir yönetim kuran Filistinliler için 2000’li yıllar, tüm bu saydığımız ara başlıklarda kendisini Filistin Kurtuluş Örgütü ve dolayısıyla örgütün motoru El-Fetih’e teslim ettiği uzun bir tarih içermekteydi.



132 sandalyeli Mecliste 74 kişi sokarak en azından hükümet anlamında El-Fetih tekeline son veren Hamas’a ait yıllar ise 1980’lerdir.

“1980’lerde dünya ve bölgedeki konjonktürel değişim sonucu İslami hareketlerin ön plana çıkmasıyla birlikte Hamas, Filistin topraklarında hatırı sayılır, göz ardı edilmeyecek güçlerden biri haline geldi. Kökleri her ne kadar 1940’lardaki Mısır kökenli Müslüman Kardeşler örgütü’ne dayansa da Filistin kamuoyu ve dünya Hamas’ı 1987’den sonra tanımaya başladı.”1



1987 yılının Aralık ayında başlayan 1. İntifada öncesinde Gazze şeridinde varlık göstermeye başlayan Müslüman Kardeşler daha sonra İslami Direniş Hareketi-Hamas’a dönüşürken nasıl 2006 yılı hem Hamas hem Filistin için yeni bir dönemi temsil ediyorsa 1. İntifada’nın başlangıcı da aynı önemde bir başlangıçtı. “Filistinli işçilerin öldürülmesinin ardından patlayan intifadanın aynı gecesi aralarında 2004’te öldürülen dinî lider ve ardından örgütün başına getirilen Abdülaziz el Rantisi’nin de bulunduğu 6 kişi tarafından kuruldu ve örgütün ilk bildirisi yayımlandı. Bu bildiriyle bir İslami hareket, Filistin tarihinde İslami bir söylemle işgale karşı direniş başlatıyordu. İlk başlarda birçok konuyu El-Fetih’ten adapte ederek kullanan Hamas daha sonra kendi özgün politikasını uygulamaya başlayacaktı.”2

O yıllar Hamas için Filistin topraklarından ve özellikle Gazze’de kök salmak açısından konjonktürel olarak da uygundur. Soğuk Savaşın sona ermesinin ardından Filistin mücadelesindeki iç değişim, reel sosyalizmin yıkılmasının ardından bölgedeki “dengelerin” bozulması Filistin’i de derinden sarstı. Önce Arap milliyetçiliğinin ardından reel sosyalizmin çökmesi, El-Fetih ve Marksist kökenli örgütleri, anlayışları etkiledi. Özellikle Arap milliyetçiliği itici güç olma özelliğini yitirdi.



1979 İran “İslam Devrimi, tüm bölgede olduğu gibi Filistin hareketi için de önemli tarihlerden biriydi. Çünkü, İran’daki hava bölgedeki diğer İslami hareketleri cesaretlendirip yeni bir ivme sağlarken, İran’ın bu örgütlere yönelik bağlarının daha sağlamlaşması, ekonomik ve politik olarak önemli bir desteğe sahip olmalarına yol açtı.



Hamas İran-Irak savaşının kendileri için önemli olduğunu defalarca vurguladı. Hamas’a göre bu savaş uluslararası alanda Filistin meselesini marjinalleştirmişti. Sorunun marjinalleşmesi yani Filistin hareketinin Arap dünyasının alt sıralarına düşmesi İslam için itici bir güç oluşturuyordu.”3 Tıpkı, 2003’te Irak’ın işgal edilmesinin ardından bir kez daha sorunun marjinalleşmesi gibi. Hamas 10 yıl önceki konjonktürü iyi yakalamıştı.



Oslo Barış Antlaşması’na karşı çıkan ve seçimlere girmesine rağmen -ki seçimler Oslo Antlaşması’nın bir uzantısıdır- hâlâ kabul etmeyen Hamas bu süreçte Arafat liderliğindeki Filistin Otoritesi’nin yönetim bozukluğu, beceriksizlik ve tecrübesizliğinden de yararlandı. Oslo Antlaşması’nı ve İsrail’i tanımayan Hamas 1996’daki parlamento seçimlerine girmedi. Çünkü, henüz taban ve oy olarak seçimlerden başarılı çıkma şansına sahip değildi. Ancak Oslo ile başlayan süreç Hamas’a gerekli zemini hazırladı. Hem askerî olarak hem de toplumsal ilişki ağı anlamında ilişkilerini bu yıllarda güçlendirdi.



İSRAİL’İN KATKISI

VE İNTİFADA



Hamas’ın gelişmesinde iç ve dış etkenler birlikte rol oynadı. Oslo Antlaşması sonrasında Gazze’ye dönen Filistin Yönetimi giderek bürokratikleşti, yerleşik bir yönetimdeki tecrübesizlikleri, ekonomik olarak adil bir dağılım sağlayamamaları, adam kayırmacılık, anti-demokratik yöntemler sonucu halkın yönetime ve dolayısıyla yönetim içindeki en büyük grup olan El-Fetih’e olan güvenini azalttı. Ancak bu durum Hamas için henüz uygun koşulları oluşturmamıştı. Çünkü Yaser Arafat’ın varlığı ve halk üzerindeki etkisi, güvenilirliği hâlâ geçerliydi. Ancak unutmamak gerekir ki bu dönemde İsrail’in Hamas’ın büyümesine olan katkısı da yadsınacak türden değildi. Oslo Antlaşması ile halkına “barış” vadeden ve konuda birçok taviz veren Arafat’lı El-Fetih yönetimi İsrail’in birçok noktadaki uzlaşmaz tavrı, işgalin bazı değişiklikler dışında niteliğinden hiçbir şey kaybetmemesi, barış adına verilen sözlerin tutulmaması yönetimi zayıflattığı gibi, Fetih’e olan güvenin de azalmasına yol açtı. İsrail, El Fetih’in iktidar tekelinin halkın üzerindeki etkisi ve gücünü dengelemek için yaptığı baskının farklı bir tepki ve çıkış getireceğinin bilincindeydi. İşte bu yüzden İsrail’in seçimde çıkan sonucu şaşkınlıkla karşılamasını çok dürüst bir tavır olarak görmemek gerekir.



İsrail, yönetimine güvenini yitirenlerin tepkiselleşeceğini, şiddete yöneleceğini bilmekle birlikte Arafat’ın elini zayıflatma uğruna bu politikayı uyguladı. Hamas’ın zaferi’nin en önemli dış dinamiği uygulanan bu politikanın sonucudur. Ama asıl önemlisi işgalin niteliğindeki değişmezliktir.



İkinci İntifada ile İsrail ile tüm iplerin kopması sonucu bugün Oslo Barış Antlaşması’ndan söz etmek mümkün değildir. İntifada özellikle ekonomik sorunları daha derinleştirdi. İsrail’e günlük çalışmaya giden işçi sayısı yüzde 10’lara kadar düştü. Sadece dış yardımlara ve diasporada yaşayanların ailelerine gönderdiği paralarla ayakta durmaya çalışan Filistin ekonomisi çöktü. Gelen dış yardımların sayıları 140 bine varan memur, asker ve polise dağıtılması dışında herhangi geliri olmayan yüz binlerce insan sıkıştı. Yönetimin herkesin gözü önünde giderek zenginleşmesi, içte ve dışta verdiği sözleri tutamaması bugünlere varan çöküşün alttan alta zeminini oluşturdu.



ÖRGÜTLENME AĞI



İşte, Hamas’ın toplumsal örgütlenme ağları bu dönemde devreye girdi. Hamas aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkedeki İslami örgütler aracılığı ile sağladığı destekleri halka farklı şekillerde yansıtmaya başladı. Filistin topraklarında ikili bir yönetim söz konusuydu: El-Fetih’in resmî hükümet ve temsilcileri ile günlük hayatı organize eden, denetleyen gayriresmi bir Hamas hükümeti vardı artık. Bu yüzden Hamas’ı sadece silahlı kanadı, intihar saldırıları nedeniyle “terörist” bir örgüt olarak görenlerin bu başarı karşısındaki şaşkınlıklarının nedeni de buydu. Nasıl olur da Filistin halkı “terörist” bir örgüte bu kadar prim verirdi?.



“Ama ortada olan sadece şiddet değildi tabii ki. Çünkü Gazze Şeridi’nde en iyi örgütlenmiş sosyal organizasyonlar Hamas’a bağlıydı, iyi organize olmuşlardı, yoksul Filistinlilerin güvenini kazanmışlar, verdikleri sözleri tutmuşlardı.Hamas’a saygı duyanlar sadece Filistinliler değildi, dünyanın birçok yardım kuruluşu da giderek büyüyen oranda yardım yapmaya başlamışlardı. BM Yardım Teşkilatı’na göre Hamas Gazze’deki güvenilir yardım teşkilatlarının başında gelmektedir. Mahalle örgütleri aracılığı ile zekatlar toplanır yoksullara dağıtılırken, Hamas sempatizanları topladıkları paralarla kendi kendilerine yetecek projeler üretmeye başlamışlardır. Bal, peynir üretimi için küçük çiftlikler, tekstil atölyeleri kurulmuştur. Ama bunların yanı sıra dışarıdan örneğin Suudi Arabistan ve İran’dan gelen yardımlar da göz ardı edilmemelidir.”4



1996’daki seçime girmeyen Hamas yerel yönetimlerden önce kendisini sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarında göstermiştir. Örneğin 1992’de Gazze’teki Mühendisler Odası seçimini kıl payı kaçırırken, ki bu seçimlerde El-Fetih’in FHKC ve FDKC ile ittifak yapması gerekmiştir. Ardından çok sayıda Hıristiyanın yaşadığı ve İslamcı örgütlerin görece zayıf olduğu Ramallah kentinde Ticaret Odası Hamas’ın eline geçmiştir. Böylelikle Hamas sadece yoksulların değil orta sınıfın da desteğini kazanmaya başlamıştır.5



Hamas’ın kitle desteğini sağlamaya başlaması sadece yardım faaliyetleri değil, özellikle ikinci intifada sırasında yönetim alternatifi kuruluşlar oluşturması ve silahlı mücadele verirken günlük hayatı da idame ettirmesi önemlidir. Kuruluş ve kökleşme dönemi Birinci İntifada’ya rastlayan, o dönem çocuklarının bugün 30’larını aşmış olması, Filistin topraklarında ve işgalin gerçeği ile büyümeleri daha sonradan aynı topraklara gelen El-Fetihçiler açısından büyük dezavantaj oluşturmuştur. Bu dezavantaj El-Fetih’in kendi içindeki kuşak çatışmasının da en büyük nedenidir.



Örgütün askerî kanadı ise İkinci İntifada ile giderek artan İsrail baskısı ve saldırıları sonucu kanlı intihar eylemlerine kalkışmıştır. Bu yöntem daha çok sivilleri hedeflediğinden dolayı örgütün “terörist” kimliği öne çıkmıştır. Ancak örgüt yöneticilerine göre İsrail’in terörü karşısında intihar saldırıları meşru müdafa anlamına gelmektedir. Bu dönemde Arafat’ın İsrail ve ABD tarafından devre dışı bırakılması, görüşmelerde muhatap alınmaması, halk nezdinde küçük düşürülerek Ramallah’a hapsedilmesi dolayısıyla İsrail-Filistin ilişkisinin sadece şiddete tahvil edilmesi sonucunda Filistin Yönetimi’nin herhangi bir fonksiyonu kalmadığı havasını yaratmıştır.



İsrail’in her terör saldırısına karşı terörle yanıt veren Hamas halk nezdinde popülarite kazanmıştı. Bu dönemde yapılan kamuoyu yoklamaları Filistin halkının Hamas’ın saldırılarını büyük oranda desteklediği sonucunu vermiştir. Bu da askerî anlamda örgütün halk desteğine sahip olduğunu göstermiştir. Nitekim Ağustos 2005’te Gazze’den tek taraflı çekilen İsrail’in bu adımının Hamas’ın mücadelesi sonucu kazanıldığını düşünenler de vardır. Böylece Hamas tıpkı Lübnan Hizbullah’ı gibi İsrail’e geri adım attıran ikinci bir İslami örgüt olarak anılmaya başlamıştır ve örgütün askerî kanadı olan İzzettin Kassam’ın eylemleri giderek daha çok destek bulmuştur.



Arafat’ın ölümü ise bir başka dönüm noktasıdır. Arafat’ın ölümü ile Filistin’de karizmatik, mücadeleyi sürükleyecek lider dönemi kapanmıştır, El-Fetih’in tüm handikaplarının yanında Arafat’ın olmaması da seçimin kaybedilmesinin bir başka nedenidir. Çünkü Filistin topraklarındaki algı dünyadaki bakıştan farklıdır. Arafat sonrasında yönetimin başına gelen ve Filistin’de “ABD ve Batı’nın adamı” olarak algılanan Mahmud Abbas’ın popülaritesinin olmaması, halka hiçbir şey önerememesi, İsrail’e mahkum bir şekilde, artık kadük olmuş bir anlaşma olan Yol Haritası’nı uygulamaya çalışmasının yanı sıra Filistin topraklarındaki güvenlik sorunun giderek bozulması, hemen herkesin ve her grubun silahlı olduğu bölgede aşiret ve ailelerin çıkarları doğrultusunda adi suçlara yönelmesi, Meclisin sık sık basılması, Irak’tan esinlenerek yabancıların kaçırılması sokaktaki düzeni tehdit ettiği gibi sıradan insanların tepkisini de yükseltti.



TEPKİ OYLARI VE

EKONOMİK KUŞATMA



Ancak Hamas’a giden oyların, örgütün gerçek taban ve seçmeni dışında, %30-40 oranında tepki oyları olduğunu söylemek mümkün. Bunun en somut örneği Ramallah gibi ekonomi, ticaret ve entellektüel hayatın en gelişkin olduğu, Hıristiyanların da bulunduğu bir kentte 5 sandalyeden 4’ünün Hamas tarafından kazanılmış olması. Ramallah’taki laik hayat tarzı da göz önüne alındığında bu oyların anlamı daha fazla ortaya çıkar. Son 5 yılda giderek İslamileşen kamusal alanda kısıtlamaların normalleştiği, içkili yerlerin önce yakılarak ardından bu tür mekanların yasaklandığı, kadın-erkek ilişkisinin asgariye indiği Gazze’nin aksine Ramallah, Beytüllahim gibi kentlerdeki sonuçlar Filistin halkının Hamas’ın İslami kimliğinden dolayı değil, El-Fetih’ten başka bir alternatifi değerlendirmek niyetinden kaynaklandığı söylenebilir.



Ancak, Filistin toplumunun tercihinin, El-Fetih, FKÖ’yü oluşturan örgütlerin kendi tarihinde somutlaşan milli-laik anlayışından yerini Hamas’ta somutlaşan milli-İslami kimliğe doğru kaydığı ortadadır. Tepki oylarının, Hamas’ın beklentileri yerine getiremediği oranda tekrar eski adresine yönelebileceği ihtimal dahilindedir. Nitekim seçimleri kaybettikten sonra Enformasyon Bakanı Nebil Şaat’ın “Hükümete katılmayacaklarını, yeniden yapılanmaya gideceklerini ve ateşten gömleği Hamas’ın giymesi” gerektiğini söylemesi de bu dönemin ne kadar zor geçeceğinin ve hatta Hamas’ın bu süreçten çıkamayacağının işaretlerini veriyordu. Şaat’ın tezlerinin doğru çıkıp çıkmayacağı henüz belli değil. Ancak birincisi, yönetim anlamında yeterli tecrübesi olmayan Hamas’ın özellikle İsrail’le ilişkileri nasıl yürüteceği büyük soru işaretidir. Bu anlamda örgütün İsrail’i tanımıyor olması tıkanma noktasını oluşturacaktır. Ama seçimin hemen ardından Filistin Dörtlüsü olarak adlandırılan ABD, Rusya BM ve AB’den gelen erken tepkilerin ekonomik yardımlara yansıyıp yansımayacağı henüz belli değil. Hamas’ın seçim öncesindeki vaatlerini yerine getirmesi bu yardımların Filistin’e ulaşmasına bağlı olduğu biliniyor. Diğer alternatifler ise İran, Suriye ve Suudi Arabistan’dan gelecek yardımlar. Bu ikinci seçenek her zaman var olacaktır.



İSRAİL’İN TAVRI



Ve özellikle ABD’nin İran’a karşı saldırgan tavrı Hamas’ı da ABD ve İsrail’e karşı cephede birleştirecektir, buna Lübnan Hizbullahı’nı da eklemek gerek. Ancak halkın beklentilerinin karşılanmadığı oranda Hamas’a karşı tepki yükseleceği gibi tersi de mümkündür. Yani, Hamas’a yönelik tepki Filistinlileri Hamas’ın etrafında birleştirebilir. Hatta şiddete yönelmesi de mümkün olabilir, ki bu İsrail’de bazı çevrelerin bekledikleri bir gelişmedir. İsrail’e ateşkes ilan edip bunu uzatmasına rağmen İsrail, Hamas’ı askerî seçeneğe zorlamaya çalışacaktır. Bu yüzden Hamas ve Hamaslı Filistin’in geleceği büyük oranda Mart ayında İsrail’deki seçimden çıkacak sonuca bağlıdır. Ama her koşulda işler daha zorlaşacaktır. Hamas’ın seçimler öncesinde çizmeye çalıştığı biraz daha ılımlı bir tablo örgütün programına yansımış değildir. Zaten Hamas değil, Değişim ve Reform Listesi adı altında seçime giren örgütün orta vadede ılımlı bir çizgiye gereceğini savunanların sayısı hiç de az değildir. Oslo Antlaşma’sını tanımamasına rağmen Oslo’da öngörülen seçimlere girmesi bunun küçük bir işaretidir. İsrail’i tanımak ya da silah bırakmak seçenekleri için vakit erkendir. Kabul edilmelidir ki, seçimle ve çeşitli taahhütlerle gelen bir partinin yıllardır savunduğu tezleri bir anda terk etmesi hem kendi hem de tabanı adına mümkün değildir. Ayrıca değişim, sadece Hamas’ın kendisinin değil Hamas dışı belirleyenleri de olan bir durumdur.



Ancak Filistin’de artık yeni aktörleri olan yeni bir dönem açılmıştır. Bu dönemin parametrelerinin bir kısmı eskisi gibi olacak bazıları değişecektir. Değişmeyen İsrail’in tavrı olacaktır. Çünkü muhtemel bir Kadima iktidarı ile Yol Haritası denilen, ancak nereye gittiği belli olmayan bir süreçle ilgilidir. Çünkü Kadimalı bir İsrail, Batı Şeria’dan göstermelik bir çekilişle, 600 kilometre uzunluğunda 8 metre yüksekliğindeki duvarı baz alan bir sınır çizecek ve Kudüs’ü içine alan İsrail devletini ilan edecek, Filistin’e ise Batı Şeria ve Kudüssüz bir Filistin önermeye çalışacaktır. Bu plan ise üçüncü intifada anlamına gelecektir. Ancak böyle bir durum Hamas’ı ayakta tutacak, tezlerini doğrulayacak ve yeniden hayat verecek bir gelişme olacaktır.



Bu seçimle birlikte Filistin toplumu kendi demokratik tepkisini vermiştir, ama Filistin’in önünde daha zorlu bir dönem vardır ki, bu da barış adına çok da umut vermemektedir. Filistin toplumu dış dünyanın belirlediği değil, kendi özgür iradesi ile geleceğini belirlemiştir. Ancak kesin olan Filistin toplumunu Hamas’la daha İslami bir çizgiye kaydığı ve bundan böyle ciddi bir alternatif olduğudur. Ama yine de Filistin’in ve Filistin toplumunun kendine has özelliklerini unutmamak gerekmektedir. Filistin mücadelesinde ifadesini bulan “kendine has özellikler” önümüzdeki dönemde kendi özgünlüğünü de ortaya koyabilecektir. Bu özgünlük sol dahil birçok kişinin endişelerinin yersiz olduğunu da ortaya koyma kapasitesine sahiptir.



Filistin seçimleri uzun süredir önümüze sürülmeye çalışılan Büyük Ortadoğu Projesi’nin iflası anlamına da gelmektedir. Filistin toplumu yaptığı özgür seçime rağmen “sandığa evet Hamas’a hayır” anlayışı ABD’nin bu konudaki samimiyetsizliğini somut olarak ortaya koymuştur.




Yazar Mete Çubukçu
 
Adamlar kendi ülkelerini savununca suçlu oluyor..
 
Bir şahıs adını vermiyeceğim hani arabulucuk yapacaktı tüm ortadoğuyu geziyordu hani tatil mi yapıyor yoksa?
Evet israil'in yaptığı insanlığa sığmıyor ama asla bu hitler gibi bi piskopatı haklı çıkarmaz.
 
israil haması vuruyor

çarpıtmayalım konuyu

İSRAİL hamastan önce kimi vuruyordu..50 yıldır hamasmı vardı ? ozaman kimleri vurmuştu.. tv izlemiyorsuın galiba kundaktaki bebek hamas militanımıydı?? sizde vicadan falan kupkuru sanırım,gördüklerinize bile inanmamak gibi bir zulmet kaplamıuş vicdanları..ŞİMDİ HAMASI VURUYOR DİYELİM ,ondan önce kimleri vuruyordu? daha önce de hamasmı vardı..bu işgal bugünün işgali değil. öldürülenlerde hamas militanı değil.. adam ambulansı vuruyor hastaneyi vuruyor okulu vuruyor beyim. ama sizde bu göz varken kime anlatıyoruz ki.tarafı belli olan medyalar bile cnn gibi ntv gibiler bile ölen filistinlilerin yüzde 30-40 ı sivil diyorken sen hangi hamastan bahsediyorsun.
 
Bir şahıs adını vermiyeceğim hani arabulucuk yapacaktı tüm ortadoğuyu geziyordu hani tatil mi yapıyor yoksa?
Evet israil'in yaptığı insanlığa sığmıyor ama asla bu hitler gibi bi piskopatı haklı çıkarmaz.

psipokat katillerin dilinden hitler gibi psikopat katiller anlar demekki
 
Kelimelerin tükendiği bir nokta!

Yazdığım herşeyi siliyorum çünü yazdığım hiç birşey bu yaşananları anlatmaya yetmiyor!

En kısa sürede durması bitmesi gerek.

Bu bölgede dengeleri sağyalan bir lider gerekli! Yoksa durması hiçte mümkün görünmüyor....
 
Erdoğan elinden geleni yapıyor ama yahudi dostları darılır diye sözle olsun olayı bir kez bile kınamayan bunun yerine önder savın düşürdüğü böceği aramakla meşgul olanlar utansın
 
30 Hamas hedefi daha vuruldu
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik düzenlediği hava saldırıları sürüyor

Sabahın erken saatlerinden beri süren saldırılarda 30 Hamas hedefi daha vuruldu.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas hedeflerine yönelik düzenlediği operasyon ikinci haftasına girdi. Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği hava saldırılarında 30 Hamas hedefinin vurulduğu gelen haberler arasında. Vurulan hedefler arasında silah depoları, eğitim merkezleri ve bazı Hamas liderlerinin evlerinin bulunduğu iddia ediliyor.

Erken saatlerde başlayan saldırılarda Gazze'deki bir okulda bekçilik yapan bir kişi öldü. İsrail uçakları ayrıca iki Hamas komutanının evini de hedef aldı. Saldırılarda bir Hamas komutanı ile birlikte dört kişi daha hayatını kaybetti. Ancak vurulan binaların birçoğunun boş ya da terk edilmiş olduğu belirtiliyor. Bu yüzden İsrail'in havadan vuracak hedefi kalmadığına dikkat çekilirken, bu durumun operasyonun sona ermesine ya da kara harekâtının başlamasına yol açabileceği düşünülüyor.

Öte yandan İsrail, muhtemel bir kara harekatı için Gazze sınırına asker ve teçhizat yığmayı sürdürüyor.

Uluslar arası kurumlar ile bazı liderlerin ateşkes çabaları da bu süreçte hız kazandı.






http://www.avrasya.tv/s-haberoku-dunya-7181-dunya.html



http://www.haberflash.com/index.php?p=haber.php?hn=20026



http://www.milliyet.com.tr/Dunya/So...te=03.01.2009&b=Hamas, ekmegi karneye bagladi...
 
30 Hamas hedefi daha vuruldu
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik düzenlediği hava saldırıları sürüyor

Sabahın erken saatlerinden beri süren saldırılarda 30 Hamas hedefi daha vuruldu.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas hedeflerine yönelik düzenlediği operasyon ikinci haftasına girdi. Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği hava saldırılarında 30 Hamas hedefinin vurulduğu gelen haberler arasında. Vurulan hedefler arasında silah depoları, eğitim merkezleri ve bazı Hamas liderlerinin evlerinin bulunduğu iddia ediliyor.

Erken saatlerde başlayan saldırılarda Gazze'deki bir okulda bekçilik yapan bir kişi öldü. İsrail uçakları ayrıca iki Hamas komutanının evini de hedef aldı. Saldırılarda bir Hamas komutanı ile birlikte dört kişi daha hayatını kaybetti. Ancak vurulan binaların birçoğunun boş ya da terk edilmiş olduğu belirtiliyor. Bu yüzden İsrail'in havadan vuracak hedefi kalmadığına dikkat çekilirken, bu durumun operasyonun sona ermesine ya da kara harekâtının başlamasına yol açabileceği düşünülüyor.

Öte yandan İsrail, muhtemel bir kara harekatı için Gazze sınırına asker ve teçhizat yığmayı sürdürüyor.

Uluslar arası kurumlar ile bazı liderlerin ateşkes çabaları da bu süreçte hız kazandı.






http://www.avrasya.tv/s-haberoku-dunya-7181-dunya.html



http://www.haberflash.com/index.php?p=haber.php?hn=20026



http://www.milliyet.com.tr/Dunya/So...te=03.01.2009&b=Hamas, ekmegi karneye bagladi...

arakadaş sen israil haber ajansımısın ne yapmaya çalışıyorsun

bir zil takıp oynamadığın kaldı

onu yapıyorsundur muhtelemelen
 
30 Hamas hedefi daha vuruldu
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik düzenlediği hava saldırıları sürüyor

Sabahın erken saatlerinden beri süren saldırılarda 30 Hamas hedefi daha vuruldu.

İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas hedeflerine yönelik düzenlediği operasyon ikinci haftasına girdi. Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği hava saldırılarında 30 Hamas hedefinin vurulduğu gelen haberler arasında. Vurulan hedefler arasında silah depoları, eğitim merkezleri ve bazı Hamas liderlerinin evlerinin bulunduğu iddia ediliyor.

Erken saatlerde başlayan saldırılarda Gazze'deki bir okulda bekçilik yapan bir kişi öldü. İsrail uçakları ayrıca iki Hamas komutanının evini de hedef aldı. Saldırılarda bir Hamas komutanı ile birlikte dört kişi daha hayatını kaybetti. Ancak vurulan binaların birçoğunun boş ya da terk edilmiş olduğu belirtiliyor. Bu yüzden İsrail'in havadan vuracak hedefi kalmadığına dikkat çekilirken, bu durumun operasyonun sona ermesine ya da kara harekâtının başlamasına yol açabileceği düşünülüyor.

Öte yandan İsrail, muhtemel bir kara harekatı için Gazze sınırına asker ve teçhizat yığmayı sürdürüyor.

Uluslar arası kurumlar ile bazı liderlerin ateşkes çabaları da bu süreçte hız kazandı.






http://www.avrasya.tv/s-haberoku-dunya-7181-dunya.html



http://www.haberflash.com/index.php?p=haber.php?hn=20026



http://www.milliyet.com.tr/Dunya/So...te=03.01.2009&b=Hamas, ekmegi karneye bagladi...

caddelere sokaklara bakıyorumda ölenleri gösrüyorumda hiç hamas militanı yada hamasın üssü gibi durmuyordu..sen aydın doğandan okuduğun belli şu haberleri... hani hala şu haydar dümenin millete sapıklık keyfi yaptırdığı gazete... neymiş efendimm habervaktim sizin gözünüzde çaputtur belki ama diğer televizyon kanallarına bir bakın bakalım okuduklarınmı doğru gördüklerinmi... hala neyi savunursunuz anlamadımki..işagele ve zulme bile taraf olanların varlığından hayretlere düşüyorum..
 
Geri
Üst